30 Eylül 2024 Pazartesi

Diyarbakır ve Batman'da kayıp eylemleri

Diyarbakır'da Hüseyin Ertaş, Batman'da Vedat Aydın için düzenlenen "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" şiarlı eylemlerde, kayıpların akıbetleri ortaya çıkarılana ve sorumlular yargılanana dek mücadelenin süreceği kaydedildi. 

İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kayıp yakınları bu hafta da "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" şiarıyla Diyarbakır ve Batman'da gözaltında kaybedilenlerin akıbetini sordu, faillerin yargılanmasını istedi.

Diyarbakır 699. hafta Koşuyolu Parkı'nda bulunan Yaşam Hakkı Anıtı önünde açıklama yapıldı. Açıklamaya kayıp yakınları, Tutuklu ve Hükümlü Ailelerle Yardımlaşma Derneği (TUAY-DER) ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Diyarbakır Şube üyeleri katıldı. Açıklama öncesi konuşan İHD yöneticisi Ezgi Sıla Demir, Cumartesi Anneleri'nin Galatasaray Meydanı'ndaki 900'üncü haftasında yapmak istediği açıklamaya dönük gerçekleştirilen saldırıları kınayarak, önümüzdeki hafta 700'üncüsü yapılacak olan Koşuyolu Parkı'ndaki eyleme katılım çağrısında bulundu.

Ardından 8 Temmuz 1995 tarihinde Mardin'in Kızıltepe ilçesindeki evinde Toros marka araçla gelen 4 kişi tarafından başına silah dayanarak karakola götürülen ve cansız bedeni yanmış şekilde Ceylanpınar'da bulunan Hüseyin Ertaş'ın hikayesi okundu. Hikayeyi okuyan İHD Diyarbakır Şubesi Kayıp Yakınları Komisyonu üyesi Fırat Akdeniz, evli ve 9 çocuk babası olan Hüseyin Ertaş'ın köyünde tarım ve hayvancılıkla uğraştığını, askerler tarafından köye yapılan baskınlar sırasında sürekli şiddete ve tehditte maruz kaldığını belirtti. Mardin'in Kızıltepe ilçesine bağlı Emrûd köylülerine korucular ve askerler tarafından korucu olmaları yönünde sürekli baskı yapıldığını hatırlatan Akdeniz, "Bu nedenle köye sık sık baskınlar düzenleniyor, köylüler askerlerce tehdit ediliyor ve zor kullanılıyordu. 1994 yılında Emrûd ve çevresinde bulunan köylerde korucu olmayı kabul etmeyen aileler, askerler tarafından üç gün içinde köyü boşaltmaları söylenir. Daha sonra da ailelerin eşyalarını almalarına müsaade edilmeyerek köy askerlerce yakılır. Ertaş ailesi de köyünden çıkarak Kızıltepe'ye yerleşir. 08 Temmuz 1995 tarihinde Hüseyin Ertaş'ın evine beyaz Toros marka arabayla gelen dört silahlı kişi karakola gelmesi gerektiğini söyler. Akşam saatleri olduğu için Hüseyin Ertaş gelen kişilere kendisinin ertesi gün karakola geleceğini, onlarla gitmeyeceğini söyler. Söz konusu kişiler bunun üzerine onun başına silah dayayıp, kollarından tutup zorla arabaya bindirerek oradan uzaklaşırlar" dedi.

Ertaş'ın kardeşi ve eşinin aynı gün karakola giderek Hüseyin'i sorduğunu belirten Akdeniz, hikayeyi şöyle anlattı: "Karakoldaki yetkililer aileye, böyle bir kişinin gözaltında bulunmadığını söyler. O dönem Karakol komutanı Hasan Atilla Uğur'du. Hüseyin Ertaş'ın cansız bedeni 13 Temmuz 1995 tarihinde Ceylanpınar'da bulunur. Hüseyin Ertaş, geçimini buğday pazarlayarak geçirdiği için orada bulunan çiftçiler tarafından tanınır ve ailesine haber verilir. Otopsisi, orada bulunan bir sağlık ocağında yapılır. Bedeni yakıldığı için başta ailesi tarafından tanınmaz. Ailesi tarafından teşhis edildikten sonra cansız bedeni köyüne getirilerek defnedilir.  Aile, dönemin koşullarından kaynaklı hukuksal bir işlem gerçekleştiremez. 2006 yılında ise oğlu Muhittin Ertaş tarafından konuyla ilgili dava açmak için başvuruda bulunur. Hüseyin Ertaş'ın oğlu, babasının Hasan Atilla Uğur'un talimatıyla evden götürülüp öldürüldüğünü belirterek korucu İsmet Kandemir ve Abdurrahman Kurğa'dan şikâyetçi olur. Fakat Hüseyin Ertaş dosyasında bugüne kadar her hangi bir gelişme kaydedilmez."
   
Açıklama, oturma eyleminin ardından son buldu.

BATMAN
Batman'da ise 536. eylem Gülistan Caddesi'nde bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde gerçekleşti. Açıklamada, "Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın" pankartı açıldı. Eylemde 5 Temmuz 1991 tarihinde kendisini polis olarak tanıtan şahıslar tarafından evinden alındıktan 2 gün sonra cenazesi Elazığ'ın Maden ilçesinde bulunan Halkın Emek Partisi (HEP) Diyarbakır İl Başkanı Vedat Aydın'ın hikayesi anlatıldı.

İHD Üyesi Avukat Mehmet Akif Akın, Vedat Aydın'ın hikayesini paylaştı. Kaçırılarak katledilen Aydın'ın faillerinin hala korunduğunu belirten Akın, "Vedat Aydın, üyesi olduğu İHD'nin 28 Ekim 1990 tarihinde (yani katledilişinden yaklaşık 9 ay önce) Ankara'da gerçekleştirilen İnsan Hakları Derneği Genel Kurulu'nda divan dâhil dönemin pek çok İHD üyesinin tahammülsüzlüğüne rağmen söz alarak konuşmasını Kürtçe yapmış, o tarihte yürürlükte olan Kürtçe konuşma yasağını kırmak için tutuklanmayı göze almıştı. Defalarca gözaltına alınmış, yoğun tehditlere maruz kalmış ama geri adım atmak bir yana 1990 yılı sonlarında yapılan HEP Diyarbakır İl Başkanlığı'na seçilmiş, sorumluluklarından vazgeçmemişti" dedi.

Akın, Vedat Aydın'ın 5 Temmuz 1991 günü gece yarısı, kendilerini polis olarak tanıtan 4 kişi tarafından evinden alındığını hatırlatarak, "7 Temmuz 1991 tarihinde Ergani-Maden yolunda bulunan bir erkek bedeninin Maden Mezarlığı'na defnedildiği öğrenilince mezar açıldı ve ağır işkence izleri taşıyan bedenin Vedat Aydın'a ait olduğu anlaşıldı. Aydın'ın cenazesi 10 Temmuz 1991'de ailesine teslim edildi. 10 Temmuz 1991 günü Diyarbakır'da yapılan cenaze törenine on binlerce kişi katıldı. Vedat Aydın'ın cenazesine katılan kişilere otomatik silahlarla ateş açıldı. Resmi rakamlara göre 3 kişi, dönemin Diyarbakır Emniyeti'nde İstihbarat Şube Müdürü olan Hanefi Avcı'nın açıklamalarına göre ise cenazede 23 kişi öldü.  Sonradan ‘Beşler' olarak anılacak olan İHD Adana Şube Başkanı Elif Tuncer ve şube yöneticileri Hasan Üzüm, Yusuf Üzüm, İmam Turan ve Celal Ölçmez, yoldaşlarını uğurlamak için çıktıkları o yolda aynı gün trafik kazasında yaşamını yitirdiler" dedi.

Vedat Aydın'ın katledilmesine dair soruşturmanın Diyarbakır Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütüldüğünü ancak aradan geçen süreye rağmen bir yere varılamadığını dile getiren Akın, "Cinayet aydınlatılmadı, etkin soruşturma yürütülmedi, katilleri gözaltına alıp yargılamak yerine 20 yıl sonra gönderilen fotoğraflarla teşhis işlemleri yapılmaya çalışıldı. Normal koşullarda 5 Temmuz 2011 tarihinde Vedat Aydın cinayeti davasının 20 yıllık zamanaşımı süresi doluyordu. Fakat o tarihten önce JİTEM üyesi Cem Ersever ve Abdulkadir Aygan'ın itirafları üzerine 20 yıllık zamanaşımı süresi, yasa gereği yarı oranında uzatılarak 30 yıla çıkarıldı. Ancak soruşturma ise elbette derinleştirilmedi. Vedat Aydın'ın katledilmesinde;  tetiği çekenler yanı sıra OHAL valisi olan Hayri Kozakçıoğlu'nun, dönemin Jandarma İstihbarat Grup Komutan Yardımcısı Aytekin Özen'in, JİTEM elemanı Selahattin Görgülü'nün, dönemin Diyarbakır Valisi, Emniyet Müdürü ile askeri birimlerinin, dönemin başbakanı Mesut Yılmaz ile Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın ve bugüne kadar olayı karanlıkta bırakan hükümetlerin sorumluluğu var. Ellerimiz katillerin yakasında olacak" ifadelerini kullandı.