26 Kasım 2024 Salı

Didar Gül yazdı | Erkek-devlet şiddetinizle mücadeleden vazgeçmiyoruz

Şaşırtmıyor bu saldırılar. Çünkü her taciz, tecavüz, şiddet, istismar ve kadın katlinde tüm hüneriyle kendini kanıtlayan bu faili tanıyoruz. Bunun karşısında kadınların, "yaşamak istiyorum" çığlığını kadın isyanına dönüştürerek büyütüyoruz mücadelemizi. "Bir kişi daha eksilmeyeceğiz" diyerek tazeliyoruz inancımızı. Ve kadın dayanışmasıyla güç veriyoruz her geçen gün birbirimize.

Erkek-devlet yine iş başında, görevini layıkıyla yerine getirmek için var gücüyle çalışıyor. Tam da "Çocuk, kadın demeyin gereğini yapın" sözlerine uygun bir politikayla son hızla devam ediyorlar yollarına.

Politik İslamcı faşist şeflik rejiminin tüm güçleri, el ele, kol kola sağlam bir iş birliğiyle ve büyük bir şevkle yürütüyorlar bu kirli politikalarını.

Erkek egemenliğini, hayatımızın her alanında çeşitli yöntemleriyle karşımızda buluyoruz. Özellikle Kürdistan'da ya devlet eliyle gerçekleştirilen ya da faili korunan taciz ve tecavüz bir savaş politikası olarak karşımıza çıkıyor. Onlarca kadın taciz ve tecavüze, onlarca çocuk istismara maruz bırakılıyor ya da bunlarla tehdit ediliyor. Cinsel saldırı ve şiddet bir yandan devletin bekçiliğini yapan asker ve polis eliyle sürdürülüyorken diğer yandan yine bizzat devlet tarafından erkekler teşvik ediliyor. Tacizin, tecavüzün ve şiddetin faili erkekler cezasızlıkla ödüllendiriliyor, devlet korumasına alınıyor. Bunun çok yaygın bir devlet politikası. Özellikle Dersim'de devlet eliyle teşvik edilen erkeklerin, çocuklar ve kadınlara yönelik taciz, tecavüz saldırısına ilişkin birçok örnekle karşılaştık, karşılaşmaya devam ediyoruz.

Tecavüzün 'devlet görevi' olarak algılandığı Kürdistan'da her gün başka bir taciz veya tecavüz haberiyle başlıyoruz güne. En son Batman'ın Gercüş İlçesinde aralarında uzman çavuş, polis ve korucularında bulunduğu 27 erkeğin 15 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz ettiğine dair haber ile tekrar gündemleşti erkek-devlet şiddeti. Bu saldırganlıkta bir kere daha gördük devletin erkek yüzünü.

339 gündür kayıp olan Gülistan Doku'dan, AKP'li Milletvekili Şirin Ünal'ın evinde katledilen Nadira Kadirova'ya, katilinin erkek devletin yetkililerinden medet umduğu Pınar Gültekin'den, Uzman Çavuş Musa Orhan'ın defalarca tecavüz ettiği İpek Er'e, en yakınındaki erkek tarafından öldürülerek failinin cezasızlıkla ödüllendirildiği kadınlardan, Gercüş'te 27 erkeğin tecavüzüne uğrayan 15 yaşındaki kız çocuğuna, katledilen, tacize ve tecavüze uğrayan binlerce kadının faili devletin ta kendisidir.

Gercüş'te devlet eliyle gerçekleşen saldırıdan hemen sonra insanlar önce sosyal medya aracılığıyla #GercüşteNeOluyor diyerek tepki gösterdi. Hemen ertesi gün birçok kentte kadınlar, sokaklarda sesini yükseltti. Van'da istismara karşı gerçekleştirilen eyleme polisin saldırması bir kere daha hatırlattı faili.

Şaşırtmıyor bu saldırılar. Çünkü her taciz, tecavüz, şiddet, istismar ve kadın katlinde tüm hüneriyle kendini kanıtlayan bu faili tanıyoruz. N.Ç. davasından, Bergama davasından biliyoruz tecavüzcüleri koruma gayretlerini.

İpek Er'e defalarca tecavüz eden Musa Orhan'ın serbest bırakılıp, öz savunma hakkını kullandığı için Nevin Yıldırım'a müebbet hapis cezası verilmesinden biliyoruz, kadınları değil, 'erkeklik bekalarını' korumaya çalıştıklarını.

Her gün korumadıkları ve katledilmelerine izin verdikleri için yitirdiğimiz kadınlardan, katillere uygulanmayan gerçek adaletten biliyoruz, tanıyoruz faşist şeflik rejimini!

Bunun karşısında ise kadınların, "yaşamak istiyorum" çığlığını kadın isyanına dönüştürerek büyütüyoruz mücadelemizi. "Bir kişi daha eksilmeyeceğiz" diyerek tazeliyoruz inancımızı. Ve kadın dayanışmasıyla güç veriyoruz her geçen gün birbirimize.

Katledilen, devlet eliyle taciz ve tecavüz saldırısına uğrayan, faili devlet tarafından korunan her kadının, istismara uğrayan her çocuğun hesabını sormanın en temel yolu faşist şeflik rejimini yıkmaktan geçiyor.

Bu yüzden erkek-devlet şiddetini, faşist şeflik rejimini teşhir etmekten de bununla mücadele etmekten de asla vazgeçmeyeceğiz!