29 Eylül 2024 Pazar

Devrimci çıkışta Nurhak direnişinin rolü

71 devrimci çıkışı ve kopuşuna önderlik edenlerin militan mücadele mirası ve ısrarı, onların peşi sıra silahlı devrim yolunda yürüyen, bu yolda sayısız ve sınırsızca bedel ödeyenlerin mücadeleleriyle bütünleşmiş durumdadır. Bu kopuşun, yani '71 devrimci kopuşu ve açığa çıkardığı militan mücadelenin, Türkiye ve Kürdistan topraklarında 49 yıldır sürdürülmekte olan devrimci savaşımdan koparılarak ele alınamayacağı ayan beyan orta yerde durmaktadır.

"'71 sıcağında / canım Nurhak Dağı'nda / üç gerillam vurulmuş / son mayıs sabahında / Mayısın kanlı günü / Hazirana dönüyor / Dağda isyan ateşi / Alev alev yanıyor..." 

Bilinen, her Mayıs sonu dilimize pelesenk olan bir türkünün sözleridir bunlar. Tarihin aynasında yarını kurmaya yönelenler, yarının inşacı güçlerine önder olmaya yeminli olanlar her an dillerinde taşırlar bu türküyü. Her an bilinçlerinde patlar direncin coşkun, gür ve bir o kadar da hüzünlü türküleri.

Tarih yazmak, tarihsel eylemlerin gücüyle, yani tarihin akışına edilen müdahalenin niteliğiyle mümkündür. Bu eylemler öyle eylemlerdir ki, tarihin bir kesitinde kendiliğinden ortaya çıkmaz. Bir iradenin şekillendiriciliğiyle bütünleşiktirler. Onların gücü de burada saklıdır. Bundandır ki tarihin oluşmasına ve kendilerinden sonra gelecek olan eylemlerin muhtevasına da yön verirler.

Devrimci eylem de böyledir. Kendinden sonraki eylemlerin yönünü tayin eder, onların amaçları, hedef ve içeriklerine yeni bir görüngü, yeni bir nitelik katar. Soyut olanı somut olanla birleştirir. Tarihsel olanı, yeni bir tarihin eşiğine dönüştürür. 68 devrimci gençlik hareketi ve 71 devrimci kopuşu da bu düzlemde ele alınabilir niteliklere sahiptir.

68 gençlik hareketi dünyanın her bir yanında, kurulu düzeni sarsan bir başkaldırı eylemi biçiminde gelişirken, 71 devrimci kopuşu mücadelenin yeni formlarını da gündeme getirmekten geri kalmaz. Reformist söylemlerin, sistem içi çözüm arayışlarının, revizyonizme yedeklenmenin, beklemeciliğin yerini emperyalizme, emperyalist sömürgeciliğe karşı silahlı mücadele alır. Latin Amerika'dan Avrupa'ya, Ortadoğu'ya kadar farklı kıtaların ve bölgelerin etkisi altında gelişse de kendi topraklarının, içine doğduğu koşulların gerçeğine yaslandırılarak gelişen veya geliştirilen sıçramalı bir pratiktir açığa çıkan.

Bu anlamda Nurhak dağlarındaki direniş, Sinan Cemgil, Alparslan Özdoğan, Kadir Manga'nın çarpışarak ölümsüzleşmesi, Türkiye devrimci hareketinin gündemine giren mücadeleyi silahla da yürütme arayışının somut ifadelerinden birini oluşturur. Yani tarihsel mücadeleye güncel bir itilim kazandırma biçimidir bu. 

Sinan, Alparslan, Kadir... 

Bu tarihsel eşiğin sadece bir parçası olmakla kalmamışlar, gerilla tarzı mücadelenin ve gerilla tarzı eylemle birlikte düşmana kurşun atma geleneğinin de yaratılmasında büyük yer tutmuşlardır. Bu yönüyle onlar, Nurhak dağlarında tarih yazanlardır. Tarihin akışına müdahale ederek, onu yeni bir düzlemde yaratanlardır. Küçük burjuva siyaset üretmenin sınırları dışına devrimci bir çıkıştır Nurhak dağlarında yapılan. Bir yandan da devrimci aklın kırlarda, gerilla mücadelesi ekseninde sınanmasıdır. Dolayısıyla süreçlere devrimci tarzda müdahale etmektir onların yaptıkları.  

1970 yılında, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan, Alpaslan Özdoğan, Deniz Gezmiş ve Cihan Alptekin'le birlikte THKO'nun kuruluş çalışmalarını yürüten ve THKO'nun şehir gerillası eylemlerinde yer alan Sinan Cemgil, devrimci savaşımın ve gelişen kitle hareketini bastırmaya dönük Amerikancı faşist 12 Mart muhtırasının ardından yüzünü Nurhak dağlarına dönüp burada Alparslan ve Kadir ile THKO'nun ilk gerilla kampının inşasına koyulur. 

Deniz, Yusuf ve Hüseyin'in yolda yakalanmasına rağmen gerilla çalışması duraksatılmadan yürütülür. Zira ileri yürümek isteyen, kendi gücüne dayanacaktır. Ve öyle de yapılır. Yoldaşlarının deyişiyle Hoca'nın 68 ODTÜ eylemlerinden ve kent gerillacılığı sürecinden, Kadir'in Filistin askeri kamplarından tanıdıkları bir şeydir bu.

Sinan Cemgil komutasındaki gerilla birliği, Kürecik Radar Üssü'ne dönük eylem hazırlığı yapmaktadırlar. Üssü kuşatma hazırlıkları sırasında, İnekli Köyü muhtarı Mustafa Mordeniz'in1 ihbarı üzerine jandarma baskınıyla kuşatılırlar. Üç devrimci, 31 Mayıs 1971'de jandarmayla girdikleri çatışmada ölümsüzleşirler.

Sinanların bu eylemi, çarpışma pratiği yürünmesi gereken üç değerli yolun pusulasıdır da aynı zamanda.

Birincisi; çarpışmada yoldaşına siper olma anlayışıdır. Ölümü göğüsleme pahasına yoldaşça dayanışmanın, fedakarlığın, feda ruhunun emsalsiz örneğidir yaşanan. Bugün marksist-leninist komünistlerin "siper yoldaşlığı", "devrimci yoldaşlık" tanımlamalarının köklerini bu yoldaşlaşmada görebiliriz.

İkincisi; düşmana kurşun atma, nefessiz kalana değin çarpışma anlayışıdır. Sinanlar, bu yanıyla dönemin devrimci hareketinde vuku bulan düşman algısındaki yanlış tutumun da bertaraf edilmesinde öncü bir çıkış oluşturmuştur. O zamana kadar Türk ordusunu karşıdevrimci bir ordu olarak görmeyen, onun faşist niteliğini öyle ya da böyle görmezden gelen ve bundan dolayı orduya kurşun atmama anlayışına sığınan "sol"un devrimci yönde çıkış kapısı olmuşlardır. Eylemlerinin ve direnişlerinin en temel halkasından birini bu, yani ezenlerin şiddet tekelinin kırılışı, ezilenlerinde devrimci şiddeti kullanmaları, oluşturur.

Üçüncüsü ise antiemperyalist mücadelenin eylem hattının yönünü tayin etmeleridir. Emperyalizme ve işbirlikçi iktidarlara karşı güçlü, eylemli bir yanıttır bu.

Bu üç temel üzerinden şekillenen mücadele şimdi, yıllar sonra devrimciler, sosyalistler ve komünistlerce mücadelenin yeniden yoğrulduğu koşullarda ve daha güçlü formlarda kitlelerle buluşuyor. Dolayısıyla diyebiliriz ki komünistler açısından mücadelede bugünkü gelinen aşama, tarihin reddi üzerine değil, tarihin eleştirel sahiplenilişi üzerine inşa edilmektedir. Bu yanıyla ayrıca vurgulamak gerekir ki, marksist-leninist komünistlerin '71 kopuşuyla ilişkilenişi biçimcilikten, tekrardan, grupçuluktan değil onu içerip aşan bir devrimcilikten beslenerek şekillenir. Nitekim devrimci gelişme bunun, bu aşmanın ürünüdür.

71 devrimci çıkışı ve kopuşuna önderlik edenlerin militan mücadele mirası ve ısrarı, onların peşi sıra silahlı devrim yolunda yürüyen, bu yolda sayısız ve sınırsızca bedel ödeyenlerin mücadeleleriyle bütünleşmiş durumdadır. Bu kopuşun, yani '71 devrimci kopuşu ve açığa çıkardığı militan mücadelenin, Türkiye ve Kürdistan topraklarında 49 yıldır sürdürülmekte olan devrimci savaşımdan koparılarak ele alınamayacağı ayan beyan orta yerde durmaktadır.2

71 devrimci önderleri, kopuşlar ve devrimci çıkışlar yaratan devrimcileri, bunların adanmış devrimcilikleri, işbirlikçi burjuvaziye meydan okuma kararlılıkları, mücadeleye militanca sarılmaları, kendilerini ezilen emekçilerin davasına sınırsızca sunmaları, aradan geçen onca zamana rağmen geniş yığınlarca sevgi, bağlılık ve saygıyla anılıyor.3

Sinan'ın yoldaşı Mustafa Taylan Özgür'ü uğurlarken söylediklerini hatırlarsak: "Devrimci şehitlerin matemini tutacak zamanımız yoktur."4 Ama bizlere bıraktıkları devrimci mirası, zaferin burçlarına dikmeden de bizlere, gelenekle geleceğin bağıntısını diyalektik bir çizgiyle buluşturan marksist-leninist komünistlere rahat yüzü yoktur.

KAYNAKLAR:
1) İşbirlikçi İnekli Köyü muhtarı Mutafa Mordeniz,  12 Mayıs 1972'de İ. Kaypakkaya önderliğindeki TKP-ML tarafından devrimci dayanışma amacıyla cezalandırılır.
2) Marksist Teori dergisi, Sayı: 31, Haziran-Temmuz 2008, "1971’den 2008’e Düşünce Fragmanları: Deniz, Mahir Ve İbrahim’in İzinde" http://www.marksistteori1.org/77-teoride-dogrultu/sayi-31-haziran-temmuz-2008/402-1971-den-2008-e-dusunce-fragmanlari-deniz-mahir-ve-ibrahim-in-izinde.html
3) aynı yerde.
4) Sinan Cemgil'in, Taylan Özgür'ün cenaze töreninde yaptığı konuşmadan. [Evrensel Gazetesi, sayı:15 Kasım 2019, "Sinan Cemgil kimdir?