20 Eylül 2024 Cuma

DEM Parti Tarım Komisyonu: Türkiye'nin dört bir tarafında örgütlenmek temel hedefimiz

DEM Parti Tarım Komisyonu, gerçekleştirdikleri Tarım Sempozyumunun sonuç bildirgesini açıkladı. Üreticiler, tüketicilerin de katıldığı sempozyumda çıkan önerileri aktaran Eş Sözcüler Tantan ve Akın, kapitalist tarım politikalarına karşı alternatif politikalarını anlattı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), Tarım Komisyonu Eş Sözcüleri Melis Tantan ve İbrahim Akın, gerçekleştirdikleri Tarım Sempozyumunun sonuç bildirgesini açıkladı.

DEM Parti genel merkezinde düzenlenen basın toplantısında ilk olarak Tantan söz aldı.

TANTAN: YENİ BİR TARIM POLİTİKASI ACİLEN İNŞA EDİLMELİ
Van'da 7-8 Eylül tarihlerinde gerçekleştirdikleri, "Tarladan tabağa, üretimden yönetime" sempozyumuna bölge ve Türkiye'den çok sayıda çiftçi, üretici, tüketici, yerel yönetici, akademisyen, kooperatif temsilcisi, oda ve meslek kuruluşlarının katıldığı bilgisini veren Melis Tantan, yerel yönetime dayanan ve toplum ihtiyaçlarıyla sınırlı olan ekonomileri esas alan yeni bir tarım politikasının nasıl mümkün olduğuna yönelik tartışmalar yaptıklarını aktardı.

İktidarın uyguladığı tarım politikasının tekelci, rantçı, doğaya ve topluma karşı olduğunu kaydeden Tantan, toplumsal faydayı esas alan, üretici ve tüketicinin karşılıklı ilişkisi üzerine temellenen ve halkın nitelikli ucuz ve sağlıklı gıdaya ulaşması için cinsiyete duyarlı demokratik planlamacı, kendi kendine yeten bir tarımsal üretimin koşuları üzerinde durduklarını söyledi.

Polikültür esaslı az girdili, yoğun istihdamlı ve binlerce yıllık kadim bilgilerin yeni nesillere ulaştırılacağı yeni bir tarım politikasının inşa edilmesinin aciliyetine işaret eden Tantan, "Örgütlenme açısından da kooperatiflerin bağımsız örgütlenmeler olarak örgütlenmesi ve yerel yönetimlerin ise destekleyici rollerinin olması gerektiğine yönelik tartışmalar yürütüldü. Demokratik, ekolojik ve sosyal kooperatifler ile sendikalarda örgütlü tarımın hayata geçirilmesiyle ilgili vurgular yapıldı" dedi.

'SEMPOZYUMUMUZ DAHA SAĞLIKLI BİR TARIMI NASIL KURACAĞIMIZA DAİR ÖNERİYLE SONUÇLANDI'
Tarım ve gıdada eskiden kopuş, yeniden kuruluşun zaruri olduğunu ve bu konuda sorumluluk aldıklarını aktaran Tantan şöyle konuştu: "Geldiğimiz noktada kapitalizmin çoklu krizleri tarımda ve gıdada yeniden yaratılıyor. Bunun nedenleri de iklim değişikliği, pandemiler, savaşlar, sermayenin ve piyasalaşmanın üretim bütünlüğü üzerindeki etkileri, ithalatçı tarım politikalarının yaygınlaşması ve bir dizi toplumsal gerçekliktir. Endüstriyel tarımın bugünümüzü karşılayamadığı, yarını kuramadığı ve bütün ekolojik düzeni bir yıkıma ve krize doğru sürüklediği gerçekliği karşımızda duruyor. Bu açıdan baktığımızda da yoksullar ve ezilenler başta olmak üzere öncelikli olarak gıdaya erişim, ikinci olarak da yaşam alanlarının tahribatı söz konusu. Bu konuda gıda tekelleri ve pazarının şartlarının belirleyici olması bir gerçeklik. AKP'nin son 20 yıldaki rolü ve 80'den sonra darbeyle birlikte uygulanan neoliberal politikaların getirisiyle tarımda borçlanmanın artışı, çiftçinin ne ekip biçtiğini bilemez hale gelmesi ve tarımdan uzaklaşması bir gerçeklik. Tarım kurumlarının kendini tasfiye etmesi başka bir gerçekliğimiz. Tarım alanlarımızın yok edilmesi başka bir gerçeklik. Bu açıdan söyleyebiliriz ki küçük ölçekli çiftçiler, topraksız yoksul köylüler piyasa ve tarım tekelleri karşısında örgütsüz bir halde kalmış durumda."

Kürdistan coğrafyasında insansızlaştırma politikası nedeniyle durumun daha da vahim olduğuna işaret eden Tantan, yayla ve mera yasaklarını hatırlattı. Kürtlerin Türkiye coğrafyasında mevsimlik tarım işçisi, inşaat ve hizmet sektörlerinde ucuz işçi olarak çalıştığını kaydeden Tantan, "Mayınlı araziler ve köy yakmalarla yaşam alanlarının yok edilmesi, ormansızlaştırma ve güvenlik barajları, madencilik projelerinin artırılması, Kürdistan coğrafyasının tüm kırsal bölgelerini insansızlaştırmak ve Kürtleri tarım ekonomisinin dışına atmak için yürütülmüş politikalarının devamı niteliğindedir" dedi. Halkın mülksüzleştirilerek doğduğu yerde doymasının engellendiğini belirten Tantan, "Sempozyumumuz tüm bu analizler doğrultusunda yeniyi, geleceği, daha sağlıklı bir tarımı nasıl kuracağımıza dair bir dizi tartışma ve öneriyle sonuçlanmıştır" diye ekledi.

AKIN: TARIM NEOLİBERAL POLİTİKALARLA TASFİYE EDİLMEYE ÇALIŞILIYOR
DEM Parti Tarım Komisyonu Eş Sözcüsü İbrahim Akın da sempozyumda sunulan önerileri paylaştı. 1980 yılı sonrası neoliberal politikaların yarattığı tahribatla tarımın tasfiye edilmeye çalışıldığını, küçük üreticilerin yok edilmek istendiğini söyleyen Akın, çiftçileri ve üreticileri tarla ve topraktan, hayvancılıktan kopartan mevcut anlayışa karşı kooperatifçiliğin temel örgütlenme formülü olarak önerildiğini aktardı. Kürdistan coğrafyasında hayvancılık ve tarımın çökmesine neden olan savaş politikalarının yarattığı tahribatları değerlendirdiklerini kaydeden Akın, "Buna karşı hem belediyeler hem de kooperatifler vasıtasıyla çiftçilerin geliştirilmesi konusu gündeme getirildi, önerildi. Yine her yere stratejik planlama yapılması konusu gündeme geldi. İnsanların sadece kendi bireysel inisiyatifiyle yapacağı tarım politikasının hem planlama bakımından hem üretim bakımından hem de toplumsal hayatımızın yeniden inşası bakımından mümkün olmayacağı tartışması yapıldı" dedi.

DEVLET ELİYLE TEKELLEŞTİRİLEN DEDAŞ'A KARŞI SEÇENEK ÜRETME
Belediyeler bünyesinde oluşturulacak kurumsal yapıyla çiftçilere yönelik eğitimler verilmesinin tartışıldığını söyleyen Akın, bir sonraki yıla daha borçlu girdikleri için üretim yapamaz hale gelen çiftçilerin üretimi sağlıklı yapabilmesi için destek ilişkilerinin kurulması gerektiğini belirtti. Bölgedeki savaş politikalarının yarattığı tahribata bağlı olarak hayvancılığın azalması ve ithalat yapılmasına karşı tutum alınması gerektiğini kaydeden Akın, "Yine geçmişte olduğu gibi yerli et kurumlarının daha çok geliştirilmesi ve bunlar vasıtasıyla süspanse edilmesi konusu da öneriler arasındaydı. Yine güvenlikçi politikaların yarattığı ekolojik denge bozulmalarına, su ve elektrik gibi girdilerin problemli hale getirilmesine karşı ortak iradenin yaratılması ve özellikle DEDAŞ gibi bölgede devlet eliyle tekelleştirilen bir yapı karşısında seçenek üretilmesi konusu gündemlerdendi. Yine arazi imarıyla ilgili özellikle küçük çiftçilerin tasfiyesini hedefleyen anlayış karşısında tutum alınması gündeme geldi" diye ekledi.

TOHUM KÜTÜPHANESİ OLUŞTURULMASI
"Bilge köylülük" anlayışının geliştirilmesi, tarımın daha organik hale getirilmesi ve GDO'lu gıdaların ortadan kaldırılması, tarım faaliyetinin tarihsel birikimini sağlayacak tohum kütüphanesi oluşturulmasının önerildiğini aktaran Akın, yerel yönetimlerin yaşadığı sıkıntılar nedeniyle kooperatiflerin bağımsız örgütlenmesinin önerildiğini söyledi.

Tarımda alternatif üretim ve örgütlenme yapılmadığında kapitalist üretim ilişkilerinin köylü ve çiftçileri tasfiye edecek ve yoksullaştıracağına dikkat çeken Akan, "Bu açıdan, kooperatifçilik ve üreticilerin kendi birliklerini kurması, sendikalaşmayı sağlaması gibi somut öneriler var. Bu yapılmadığı sürece Türkiye'nin tarım politikasında seçenek üretmenin mümkün olmadığı kanaati herkes tarafından paylaşıldı. Bizim bu pratik içerisinde gördüğümüz en önemli konulardan bir tanesi çiftçilerin tasfiye edilmesi. Maraba anlamına gelen bir sözleşmeli tarım işçiliği var. Eğer kooperatifçilik yapılamazsa önümüzdeki dönemde tamamen mevcut tarım ilişkileri sermayenin planlı hedefleri çerçevesinde seyredecek. Buğday ve arpada gördüğümüz fiyat belirlemeler ile fındık, çay, narenciye, domates, biber ve diğer alanlarda yaşadığımız süreç şunu gösterdi ki sağlıklı, planlı, yerinde ve kendi kendine yeten bir üretim yapılmadığı sürece bu sorunlar çözülemeyecek" dedi.

'TÜRKİYE'NİN DÖRT BİR TARAFINDA ÖRGÜTLENMEK TEMEL HEDEFİMİZDİR'
Mersin'de mevsimlik tarım işçiliği ve tarım koşulları bakımından Türkiye'nin en vahşi emek ilişkisinin yaşandığına işaret eden Akın, 18 kişilik dolmuşlara 30 kişinin doldurulduğunu, insanların günlük 560 lira ücretle 12 saat çalıştırıldığını anlattı. Sosyal güvence ve sigortaları olmayan insanların vahşi bir sömürüye tabi tutulduğunu söyleyen Akın, "Bunun karşısında birlikte mücadele etmediğimiz, örgütlenmediğimiz ve kendi geleceğimizi inşa etmediğimiz sürece sonuç almamız mümkün değildir. Bu ülkedeki sistem tamamen sermayenin yanındadır, sermayenin dostudur. Bu sistem emekçinin karşısındadır, emekçiye düşman hale gelmiştir. DEM Parti olarak, Türkiye'nin dört bir tarafında örgütlemekte kararlıyız. Emekçilerle, çalışanlarla, güvencesiz çalışanlarla birlikte olmak bizim temel siyasal hedefimizdir" diye konuştu.