29 Eylül 2024 Pazar

Cumartesi eyleminin 792. haftasında dinmeyen haykırış: Kemiklerimizi verin

Cumartesi Anneleri 792. hafta açıklamasını Mardin'in Budaklı köyünde kaybedilenler için düzenledi. Açıklamada, cezasızlık politikasının derhal sonlanmasını istenirken, kayıplardan Hizni Bilmen'in eşi Şükriye Bilmen, "Kemiklerimizi verin, başında Fatiha okumak istiyorum" diye seslendi. 

Gözaltında kayıpların akıbetlerini sormak için mücadele eden kayıp yakınları bu hafta 792.'sini düzenledikleri açıklamada Midyat'ın Budaklı köyünde gözaltına alınan ve kaybedilen Mehmet Emin Atuğ, Hizni Bilmen, Abdulkadir Demir ve Şakir Demir için adalet istedi. 

'KEMİKLERİMİZİ VERİN, BAŞINDA FATİHA OKUMAK İSTİYORUM'
Aileler adına kayıplardan Hizni Bilmen'in eşi ve diğer kayıpların akrabası Şükriye Bilmen seslendi. "Ben bu davadan vazgeçmiyorum" diyen Bilmen, Kürtçe yaptığı konuşmada şöyle devam etti: "Biz aynı dindeniz. Allah'tan korkmuyorlar mı? Bizim de yaşamaya hakkımız yok mu? Bütün dünyanın hakkı var bizim hiç mi hakkımız yok? Ne tuhaftır ne acayip bir şeydir bizim başımıza gelen. Kemiklerimizi getirin. Başında bir Fatiha okumak, dua okumak istiyorum. Yerini siz biliyorsunuz, nasıl bilmiyorsunuz. Bize gösterin. Tüm ısrarlarımıza rağmen avukatlara dilekçe yazdıramadık, 'biz korkuyoruz' dediler. Kimse bize sahip çıkmadı, ben meclise kadar gittim ama hiç kimseden bir cevap alamadım. Bir şeye ulaşamadım. Biz gidip gelerek mahvolduk. O yollarda çekmediğimiz eziyet kalmadı."

'BU CİNAYET TİPİK JİTEM CİNAYETLERİNİN ÖZELLİKLERİNİ TAŞIMAKTA'
Davayı o dönem İHD Mardin Şubesi adına izleyen Avukat Erdal Kuzu da Midyat çevresinde vatandaşların gözaltına alınması, kaybettirilmesi ile işlenen cinayetlerin hala JİTEM soruşturması kapsamında soruşturulduğuna dikkat çekti. Budaklı'da 4 vatandaşın infaz edilmesinin de bu soruşturma kapsamında olduğunu söyleyen Kuzu, "Bu soruşturmada en son 2013 yılında keşif çalışması yapıldı. Tanık beyanları alındı, mağdurlar dinlenildi. Ancak yasal değişiklik nedeniyle dosyanın Midyat savcılığına nakledilmesinden sonra herhangi bir gelişme kaydedilmedi" dedi. 

Dosyada zaman aşımı süresinin beklenileceğini öngören Kuzu, devletin işlediği cinayetlerden birinin de daha üstünün örtülmek istendiğini belirtti. Kuzu, "Bir açıdan baktığınızda bu cinayet tamamen tipik JİTEM cinayetlerini özelliklerini gösteriyor. Karakola çağırılma, karakoldan sonra serbest bırakılma, serbest bırakıldıktan sonra kaçırılmalar ve infaz edilmeleri. JİTEM cinayetlerinin tipik özelliklerini taşımaktadır" diye konuştu. '95 yılından beri ailelerin mücadele ettiğinin altını çizen Kuzu, fakat Türkiye'de cezasızlık politikasının sürdüğünü kaydetti. 

'HABERLERİNİ YAPTIĞIM OLAYLARI OKUDUM'
2000 yılının sonlarına doğru öğretmen olarak yeniden göreve başladığını ve atamasının Mardin'in Midyat ilçesinde bir köye çıktığını söyleyen gazeteci Fehim Işık, tanıklığını paylaştı. 4. ve 5. sınıfta öğretmenlik yaptığını ve öğrencilerine "unutamadığınız bir anınızı" yazın diyerek ödev verdiğini söyledi. Akranlarından büyük olan ve sınıf başkanlığı yapan Naime isimli öğrencisinin kağıdını okuduğunda, 90'lı yıllarda haber yaptığı şeyleri gördüğünü söyledi. Işık, "Naime'nin babası da gözaltında kaybedilmişti. 1995'te kızlarıyla gerillaya katılmış diye köyden üç yakınıyla birlikte karakola götürüyorlar. Gözaltı işleminden sonra 'serbest bıraktık' diye bırakıyorlar. Ardından köye doğru giderken, tekrar yeniden jandarma arabasına bindirip götürüyorlar. Naime daha küçücük bir çocukken avucunun içinden alınıp götürülen babasını, yakınlarını yazmıştı" dedi. 

Soruşturmanın 18 yıl sonra açılan infazla ilgili yapılan tek tespitin köy duvarlarında bulunan kurşun izleri olduğunu kaydeden Işık, şimdiye kadar hiçbir ilerleme olmadığını söyledi. Naime'nin babasının kanının bulunduğu yere gittiğini yazdığını aktardı ve ekledi: "Sorsalardı ya Naimelere..."

'25 YILDIR KAYIPLARIMIZ İÇİN MÜCADELE EDİYORUZ'
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon'un koronavirüs nedeniyle online olarak düzenlediği açıklamanın basın metnini İHD MYK üyesi Nuray Çevirmen okudu. Gözaltında kaybedilenler ve adalete ulaşmak için yapılan tüm girişimleri sonuçsuz bırakan cezasızlık politikalarına karşı 25 yıldır mücadele ettiklerini kaydetti. 

Gözaltında kaybetmenin süreklilik taşıyan bir suç olduğunun altını çizen Çevirmen, kaybedilenin akıbeti ve yeri kesin bir şekilde saptanana kadar devam ettiğini ve zaman aşımı işletilemeyeceğini vurguladı. Devletlerin, zorla kaybedilen kişilerin akıbetini ve yerini saptamak, sorumluları belirlemek ve yargılamak zorunda olduğunu dile getiren Çevirmen şöyle devam etti: "Gözaltında kaybedilişlerinin 25. yılında adli makamları Mehmet Emin Altuğ, Hizni Bilmen, Abdulkadir ve Şakir Demir'in akıbetlerini açığa çıkarma ve onları kaybedenlerin yargılanarak cezalandırılmalarını sağlama görevini yerine getirmeye çağırıyoruz. Mehmet Emin Atuğ, Hizni Bilmen, Abdulkadir ve Şakir Demir için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz. 93 haftadır hukuksuz bir biçimde bize kapatılan kayıplarımızla buluşma mekânımız Galatasaray'dan vazgeçmeyeceğiz."

NE OLMUŞTU? 
14 Mayıs 1995 tarihinde akraba olan bu kişiler Midyat Jandarma Merkez Karakol komutanı Yüzbaşı Hilmi Kahraman tarafından karakola çağrıldı. Bir akrabaları, muhtar ve iki köy azası ile birlikte karakola gittiler. Tanık beyanlarına göre burada karakol komutanı Hilmi Kahraman, ön ismi Ziya olan Başçavuş ve ön ismi Metin olan Astsubay tarafından sorgulandılar. Akşam önce Mehmet Emin Atuğ, Hizni Bilmen, Abdulkadir ve Şakir Demir resmi belge imzalatılarak serbest bırakıldılar. Ardından da refakatçi Muhtar ve 3 köylü serbest bırakıldı. Muhtar ve yanındakiler evlerine döndü. Olaya tanık olan köylülerin beyanlarına göre Atuğ, Bilmen ve Demir kardeşler karakoldan 1 kilometre kadar uzaklaştıktan sonra zorla askeri bir araca bindirilerek götürüldüler.

Ertesi gün Budaklı köyü askerler tarafından ablukaya alındı. Evler ağır silahlarla tarandı. Askerler köylüleri ağır biçimde darp etti ve tüm eşyalarını kullanılamaz hale getirdi. Mehmet Emin Atuğ, Hizni Bilmen, Abdulkadir ve Şakir Demir eve gelmeyince eşleri Midyat Jandarma Merkez Karakolu'na başvurdular. Kendilerine eşlerinin serbest bırakıldıkları söylendi. Mehmet Emin Atuğ, Hizni Bilmen, Abdulkadir ve Şakir Demir'den bir daha haber alınamadı. Kayıplarını arayan aileler şiddet ve tehditlere maruz kaldı.

İHD Mardin Şube avukatları 2009 yılında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına, Albay Hilmi Kahraman'ın Midyat Jandarma Komutanı olduğu 94-96 yılları arasında gözaltında kaybedilen sivillerin akıbetlerinin ortaya çıkarılması, faillerinin tespiti için suç duyurusunda bulundu. Atuğ, Bilmen ve Demir Ailelerinin suç duyuruları da bu dosyada yer aldı. 2013 yılında savcılık talimatı ile soruşturma kapsamında 4 köylünün akıbetlerinin ortaya çıkarılması ve o gün köyde yaşananları tespit etmek amacıyla Budaklı köyünde bir keşif çalışması gerçekleştirildi. Tanık beyanları ve tespit edilen deliller olaydan 18 yıl sonra kayıt altına alındı. Ancak Diyarbakır'dan Midyat Savcılığı'na gönderilen söz konusu dosyada bugüne kadar bir ilerleme sağlanmadı.