30 Eylül 2024 Pazartesi

Cumartesi Anneleri: Vedat Aydın dosyasında cezasızlığa son verin

Cumartesi Anneleri, 29 yıl önce gözaltına alınarak katledilen HEP Diyarbakır İl Başkanı Vedat Aydın'ın faillerinin yargılanması için iktidar ve yargı makamlarına çağrı yaptı: "İnkara ve cezasızlığa son verin! Hemen şimdi hukuku işletin, bilinen failleri ve sorumluları yargılama ve cezalandırma görevinizi yerine getirin."

Cumartesi Anneleri, 29. yıl önce evinden gözaltına alındıktan sora kaybedilen Vedat Aydın'ın katellerinni yargılanmasını istedi. Korana salgını nedeniyle 797. haftanın açıklaması da online gerçekleştirildi.

İlk olarak Aydın ailesi adına Vedat Aydın'ın oğlu Felat Aydın konuştu. Babasının kendilerini polis olarak tanıtan kişiler tarafından "ifadesi var" denilerek gözaltına alındığını hatırlatan Aydın, "Ne yazık ki babam gitti ve bir daha dönmedi" dedi.

FELAT AYDIN: MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ
Babasının işkence edilmiş bedeninin 7 Temmuz'da Elazığ'ın Maden ilçesinde bir yol kenarında bulunduğunu hatırlatan Aydın, yüzbinlerce kişinin katıldığı cenaze törenine polisin ateş açtığını ve onlarca kişinin yaşamını yitirdiğini söyledi. Felat Aydın, "Olayın üzerinden 29 yıl geçmesine rağmen aydınlatılması için hiçbir girişim yapılmadı. Ne kimse tutuklandı, ne kimse yargılandı ne de sistem bu olayı kabullendi. Biz de diyoruz ki davanın takipçisiyiz. Bu olay ve benzer diğer olaylar aydınlanana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz" şeklinde konuştu.

KESKİN: ONA BORCUMUZU ÖDEMEYE ÇALIŞACAĞIZ
İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, Vedat Aydın'ın 1990'da gerçekleştirilen İHD kongresinde hiç kimsenin cesaret edemediği bir şey yaptığını belirterek, şunları söyledi: "Kürtçe konuşma yaptı ve ardından hemen tutuklandı. Cezaevinde bir aydan fazla kaldı. Sonra hakkında açılana davada yine Kürtçe konuşmaya devam etti. Ve bu mücadele sonunda da Kürtçeyi yasaklayan yasayı kaldırmak zorunda kaldılar. Biz o zaman Vedat abiye yönelik son derece kötü kararlar alınmış olabileceğini düşünüyorduk."

Aydın'ın katledilmesi sürecini de hatırlatan Keskin, "Oda diğer kontr-gerilla cinayetleri gibi sonuçsuz kaldı. Bürgün işkence edilerek katledilen birinin cenazesini morga getirmişlerdi. Biz de o cenaze ile ilgileniyorduk. Vedat Abi, bana 'biz bunların hakkını nasıl ödeyeceğiz' demişti. Şimdi biz de ona borcumuzu ödemeye çalışacağız" diye belirtti.

'HUKUKU İŞLETİN, SORUMLULARI YARGILAYIN, GÖREVİNİZİ YERİNE GETİRİN'
Haftanın açıklamasını gözaltında katledilen gazeteci Metin Göktepe'nin ablası Meryem Göktepe yaptı.

797 haftadır, "Gözaltında kaybetme, uluslararası hukuk kapsamında suç olarak tanınmaktadır, dolayısıyla devlet yetkilileri failleri ve suça iştirak edenleri soruşturmak, dava etmek ve cezalandırmakla mükelleftir!" dediklerini vurgulayarak, devleti yönetenlerin, cezasızlığı ve suçun tekrarlanmasını engellemek için etkin soruşturma yapılması taleplerine kulak tıkadığı için kayıpların dosyalarının cezasız kaldığını söyledi.

Vedat Aydın dosyasının da bunlardan olduğunu kaydeden Göktepe, bir kez daha siyasi iktidar ve adli makamlara seslendi: "Vedat Aydın dosyasında inkara ve cezasızlığa son verin! Hemen şimdi hukuku işletin, bilinen failleri ve sorumluları yargılama ve cezalandırma görevinizi yerine getirin."

Göktepe, kayıplar için adalet mücadelesinden ve 98 haftadır hukuksuz bir şekilde kendilerine yasaklanan, kayıplarla buluşma mekanı olan Galatasaray Meydanı'nından vazgeçmeyeceklerini söyledi.

NE OLMUŞTU?
38 yaşındaki üç çocuk babası Vedat Aydın Halkın Emek Partisi (HEP) Diyarbakır İl Başkanıydı. 5 Temmuz 1991 gecesi kendilerini Siyasi Şube polisleri olarak tanıtan silahlı, telsizli kişiler tarafından 'ifade vermek için emniyete götürülmek üzere' denilerek evinden gözaltına alındı.

Gözaltına alınmasının hemen ardından Aydın'ın avukatı, Emniyet Müdürlüğü'ne başvurdu, ancak kendisine Vedat Aydın'ın emniyette olmadığı söylendi. Ertesi sabah Aydın'ın eşi ve avukatı,Diyarbakır'daki ilgili tüm idari, adli ve askeri makamlara başvurdu. Ancak yetkililer "bilgimiz yok" dedi.

Bir gazeteci, 7 Temmuz 1991 tarihinde Ergani-Maden yolu üzerinde bulunan bir erkek bedeninin Maden Mezarlığı'na defnedildiği bilgisine ulaştı. Bunun üzerine aile ilgili savcılığa başvurdu. Söz konusu mezar açıldı ve ağır işkence izleri taşıyan bedenin "kimliği meçhul kişi" olarak defnedilen Vedat Aydın'a ait olduğu açığa çıktı. Aydın'ın bedeni 10 Temmuz 1991 günü ailesi tarafından teslim alındı.

Aynı gün yapılan cenaze törenine onbinlerce insan katıldı. Törene katılanların üzerine açılan ateş sonucunda çok sayıda insan öldürüldü. Yüzlerce insan da yaralandı.

Emniyette ifade veren Şükran Aydın, eşini gözaltına alanların eşgal bilgilerini detaylı bir biçimde verdi ve bu bilgilerle kişilerin robot resimleri çizildi. İfadesinde "Eşimi devlet öldürdü" diyen Şükran Aydın bu ifadesini çekmesi için tehdit edildi. Onlarca kez evi basıldı, gözaltına alındı. Beş yıl boyunca evinin önünde "Beyaz TOROS" bekletildi.

JİTEM mensubu Abdulkadir Aygan'ın soruşturma dosyasına alınan ifadesinde ve JİTEM mensubu Murat İpek'in basına yaptığı açıklamalarda, Vedat Aydın'ın katledilmesinin JİTEM Komutanı Cem Ersever ve ekibi tarafından Diyarbakır Alay Komutanı İsmet Yediyıldız'ın bilgisi dahilinde gerçekleştiği yer aldı. Kendileri de suça iştirak eden Aygan ve Demir, Vedat Aydın'ı gözaltına alan, sorgulayan ve infaz eden kişileri isim isim açıkladı.

Dönemin Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü Hanifi Avcı hem yazdığı "Haliç'teki Simonlar" isimli kitabında hem de mahkemeye verdiği ifadede Vedat Aydın'ın JİTEM tarafından öldürüldüğünü söyledi. Avcı kitabında; kaçırılan Vedat Aydın'ında da içinde olduğu 3 aracın rahatça seyredebilmesi için yol güzergahındaki trafik kontrol polislerinin, sahte kaza ihbarı yapılarak ters yöne gönderildiğini yazdı. Bu talimatın Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı Harekat Merkezi'nden geldiğini öğrendiğinde de olayın artık kimin tarafından gerçekleştirildiğini net olarak anladığını belirtti.

Ancak bugüne kadar dosyada etkili, tarafsız ve bağımsız bir soruşturma yürütülmedi. Devlet, 29 yıldır Vedat Aydın'ın gözaltında kaybedilmesi ile ilgili hakikatin açığa çıkartılması ve adaletin sağlanması görevini yerine getirmedi.