23 Eylül 2024 Pazartesi

Cumartesi Anneleri Türkoğlu'nun katillerinin yargılanmasını istedi

Sosyalist kimliği ile bilinen Talat Türkoğlu'nun kaybedilmesinin üzerinden 23 yıl geçti. O günden bu güne 14 hükümet değişti, ancak hukuk sistemi ve adalet konusunda bir değişiklik olmadı. Türkoğlu ailesi ve Cumartesi Anneleri, Türkoğlu dosyasındaki maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasını ve sorumluların yargılanmasını sağlamak için Anayasa Mahkemesi'ni göreve çağırdı.
Cumartesi Anneleri, kaybedenlerin yargılanması ve adaletin sağlanması talebiyle 732. kez İHD İstanbul Şubesi önünde bir araya geldi. Bu hafta 23 yıldır belli olan failleri yargılanmayan Talat Türkoğlu'nun dosyası işlendi.
 
Cumartesi Anneleri ve kayıp yakınları, gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarını taşıdı. Burada açıklama yapan İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Komisyonu üyesi Sebla Arcan, Türkiye'nin insan haklarının korunması ve geliştirilmesi konusunda temel uluslararası sözleşmelere taraf olduğunu ve devletin de insan haklarını korumakla yükümlü olduğunu söyledi.
 
Bu yükümlülüğe rağmen devletin insan haklarının devlet tarafından sistematik ve yoğun biçimde ihlal edildildiğini kaydeden Arcan, "Temel hak ve özgürlükleri kendi varlığına tehdit olarak algılayan bir yönetim ve kurumlaşmanın yarattığı hukuksuzluk iklimi adeta Türkiye'yi esir almıştır. Bizim buluşmalarımız, antidemokratik sistemin yarattığı yargı mekanizmasının korumadığı hak ve özgürlüklere sahip çıkma çağrısıdır" dedi.
 
'14 HÜKÜMET DEĞİŞTİ AMA ADALETSİZLİK DEĞİŞMEDİ'
 
Sosyalist kimliğe sahip olan Talat Türkoğlu'nun 23 yıl önce gözaltına alınarak kaybedildiğini hatırlatan Arcan, şu çağrıyı yaptı: "Talat Türkoğlu'nun kaybedilmesinden bu yana 14 hükümet değişti. Bu hükümetlerin hiçbirini ne Talat'a ne de diğer kayıplarımıza ulaşabileceğimiz hukuki ve siyasi bir irade göstermedi. 23 yıldır cezasız bırakılan Talat Türkoğlu dosyasında maddi gerçeği açığa çıkartacak, sorumluların cezalandırılmasını sağlayacak etkinlikte bir yargılama yürütülebilmesi için Anayasa Mahkemesi'ni göreve çağırıyoruz."
 
Arcan, kayıplarını aramaktan ve kayıplarla buluşma mekanı olan Galatasaray Meydanı'ndan vezgeçmeyeceklerini de söyledi.
 
Ardından Talat Türkoğlu dosyasının avukatı Gülizar Tuncer konuştu. Dava sürecine ilişkin bilgi veren Tuncer, Anayasa Mahkemesi'ne yaptıkları başvurunun hala sonuçlanmadığnı söyledi. Cumartesi Anneleri'nin ve Türkoğlu ailesinin verdiği mücadelenin sadece dosyaların sonuçlanmasına ilişkin bir mücadele olmadığın altını çizen Avukat Tuncer, "Diğer ülkelerde diktatörler ve kayıplardan sorumlu olanlar nasıl bir gün yargılanıp, cezalandırıldıysa, bu topraklarda da kayıplar politikasından sorumlu olanlar yargılanacak."
 
Talat Türkoğlu'nun kardeşi Münibe Türkoğlu, "Gerçeklere gözünü kapatan bir toplum baharı kucaklayamaz" dedi. Türkoğlu, "Galatasaray hala bize kapalıyken, kayıplarımızın sorumluları yargılanmamışken, siyasetçiler, gazeteciler hala tutsakken kayıplar mücadelemiz asla sona ermez" diye belirtti.
 
NE OLMUŞTU?
 
Sosyalist kimliğiyle bilinen 45 yaşındaki Talat Türkoğlu İstanbul Avcılar'da yaşıyordu. Daha önce 4 kez gözaltına alınan Talat; yoğun işkence gördü ve yıllarca cezaevinde kaldı.
 
Polis takibinde olan Talat Türkoğlu, 29 Mart 1996 tarihinde annesini ziyaret etmek için otobüsle İstanbul'dan Edirne'ye gitti. İstanbul'dan Edirne'deki evin kapısına kadar sivil polisler tarafından takip edildiğini eve vardığında kardeşlerine söyledi. Annesi ve kardeşleriyle birkaç gün geçirdikten sonra 1 Nisan 1996 tarihinde İstanbul'daki evine dönmek üzere yola çıktı ve kendisinden bir daha haber alınamadı.
 
Türkoğlu Ailesi, İnsan Hakları Derneği ve Af Örgütü, 53. Hükümetin tüm ilgili kurumlarına başvurularda bulundu. Soru önergeleriyle konu Meclis'e taşındı. Ancak tüm girişimler sonuçsuz kaldı. Resmi makamlar Talat Türkoğlu'nun gözaltına alınmadığını ve nerede olduğunun bilinmediğini söyledi. Galatasaray'daki 47. buluşmamızda "Talat Türkoğlu'nu sağ aldınız, sağ istiyoruz" diyerek Türkoğlu Ailesiyle ilk kez bir araya geldik.
 
1997 yılında Talat Türkoğlu'nun eşkâl, kullandığı saat, giysi, ayakkabı, cüzdan bilgilerini ayrıntıları ile veren JİTEM mensubu Kasım Açık; Talat Türkoğlu'nun Edirne yakınlarında bulunan Çadırkent'te polisler, askerler ve itirafçılardan oluşan bir ekip tarafından sorgulandığını itiraf etti. Talat Türkoğlu'nun işkence ile öldürülerek cesedinin Meriç Nehri'ne atıldığını söyledi. Olay yerinin krokisini çizdi. Olaya katılanların isimlerini verdi. Tüm bunları detaylı bir biçimde yazılı ve imzalı olarak beyan etti.
 
Kasım Açık'ın ifadesi üzerine Türkoğlu Ailesinin ek bir soruşturma yapılması için savcılığa yaptığı başvuruda etkin soruşturma yürütülmeyerek kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildi.
 
Yapılan tüm başvurularda iç hukuktan sonuç alınamadı. 1 Kasım 1998'de dava AİHM'e taşındı. AİHM, 17 Mart 2005 tarihli kararı ile Talat Türkoğlu'nun kaybolmasına ilişkin şartlara yönelik yeterli ve etkili bir soruşturma yapmadığından ötürü Türkiye'yi mahkûm etti.
 
AİHM'in Türkiye'yi mahkûm etmesinin ardından avukat Gülizar Tuncer, Edirne Savcılığı'na dilekçe ile başvurarak AİHM'in verdiği mahkûmiyet kararı gereği, soruşturmanın derinleştirilerek sürdürülmesi talebinde bulundu.
 
14 Nisan 2016'da Edirne Savcılığı, evrensel hukuka aykırı bir biçimde zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle, kovuşturmaya yer olmadığı kararını verdi (Karar No:2016/ 2129). Bu karar üzerine Edirne Sulh Ceza Hakimliği'ne itiraz başvurusu yapıldıysa da, 26 Temmuz 2016'da yapılan itiraz reddedildi.
 
Aile adına davayı takip eden İHD avukatı Gülizar Tuncer, 18 Ağustos 2016'da Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı başvuru hala sonuçlanmadı.