22 Eylül 2024 Pazar

Cumartesi Anneleri 717. hafta: 24 yıldır abimsizim..

717. Cumartesi Anneleri eyleminde ağabeyi İsmail Bahçeci'yi kaybeden Umut Bahçeci "24 yıldır abimsizim. Ağabeyimin katili 24 yıldır dışarda elini kolunu sallayarak geziyor, oğlu AKP'den milletvekili adayı oluyor. Benim ağabeyim ise kim bilir hangi toprağın altında. Bunların peşine düşün, bizim değil" dedi
Cumartesi Anneleri, Galatasaray Meydanı'ndaki 717. buluşmasını bir kez daha polisin engellemesi sonucu İHD İstanbul Şubesi'nin önünde gerçekleştirdi. Bu hafta 24 Aralık 1994 tarihinde gözaltında kaybedilen Marmara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu öğrencisi ve Türkiye Öğrenci Dernekleri Federasyonu Başkanı İsmail Bahçeci'nin akibeti soruldu.
 
Gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarının taşındığı eylemde basın açıklamasını gözaltında kaybedilen Hasan Ocak'ın kardeşi Maside Ocak okudu. Devleti yönetenlere seslenen Ocak, "Devletin tüm eylemlerini insan haklarına dayalı bir hukuka uygun olarak gerçekleştirmesi görevinizi yerine getirin. Taleplerimizi demokratik yollardan ifade etme mekanımız olan Galatasaray'ı bize yasaklayarak kayıplarımızı arama ve adalete ulaşma mücadelemizi engelleme düşüncenizden vazgeçin! Acımıza saygılı davranın; bizi mezarsız, sevdiklerimizi kaybedenleri cezasız bırakarak acımızı derinleştirmekten vazgeçin! Kayıplarımızın akıbetini açığa çıkartacak ve suçluların yargılanarak cezalandırılmalarını sağlayacak adalet sürecini sağlama sorumluluğunuzu üstlenin" dedi.
 
'İSMAİL BAHÇECİ AĞIR İŞGENCE GÖRDÜ'
 
Ocak, "Politik kimliği nedeniyle defalarca gözaltına alınan İsmail Bahçeci, ağır işkence gördü. 1993 yılından itibaren de polis tarafından aranmaya başlandı. Bu nedenle Bahçeci ailesinin Avcılar'daki evi sık sık polis tarafından basılıyordu. 24 Aralık 1994 tarihinde Bahçeci ailesini telefonla arayan ve kendisini İsmail'in arkadaşı olarak tanıtan bir kişi, İsmail'in siyasi şube polisleri tarafından gözaltına alındığı haberini verdi. Baba Şehmus Bahçeci hemen Gayrettepe Emniyet Müdürlüğüne ve DGM İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına başvurdu. Ancak İsmail'in gözaltına alındığı inkar edildi" diye konuştu.
 
Fatma ve Şehmus Bahçeci'nin, devletin her kademesinde oğullarını aradıklarını aktarak Ocak, "İnsan Hakları Derneği ve Af Örgütü düzenledikleri kampanyalarla konuyu ülke ve dünya kamuoyuna taşıdılar. Ancak bugüne kadar devletin yetkili makamları tarafından İsmail Bahçeci'nin gözaltında kaybedilmesi ile ilgili olarak gerekli incelemeler ve araştırmalar yapılmadı. Sorumlular cezalandırılmak üzere adli makamların önüne çıkartılmadı. Soruşturmanın asgari gerekleri bile sağlanmadı. İsmail Bahçeci'nin gözaltında kaybedilişinin 24 yılında yargı makamlarını etkin bir soruşturma ve yargılama faaliyeti icrası için göreve çağırıyoruz" diye belirtti.
 
'SENİ DE İSMAİL BAHÇECİ GİBİ KAYBEDERİZ'
 
Açıklamada, İsmail Bahçeci'nin gözaltında kaybedilmesi ile ilgili tanıklığını anlatan Mehmet Yeşiltepe 24 Aralık 2016 tarihli mektubu okundu. Mektupta şu ifadeler yer aldı: 
"1995 Ocak ayında Ankara'da sokak ortasında gözaltına alındığımda, bana söylenen ilk şey, 'Seni de İsmail Bahçeci gibi kaybederiz' oldu. Olay henüz sıcaktı. Dışarıda İsmail Bahçeci'den söz edildiğini biliyordum. Yani ne demek istediklerini anladım. Dikkat çekici yanı bir taraftan resmi olarak İsmail'in kaybı ve bu kayıptaki sorumluluk reddedilirken diğer taraftan devletin bir başka birimi rahatlıkla İsmail'i kendileri kaybetmiş gibi davranabiliyor ve bunun tekrarı bağlamında tehditlerde bulunabiliyordu. Aynı rahatlık ve tehdit gözaltı sonrasındaki kayıt işlemlerinde oldu. Beni 'Derin Araştırma' yapmak üzere, adını DAL koydukları 'Laboratuarlarına' götüren polisler ilkin kaydımı yapmamış, kaybetmeyi göze alacak biçimde yoğun bir işkenceden geçirmişlerdi. Aynı yerde kısa bir süre önce Kenan Bilgin işkenceyle katledilmişti. İsmail ise işkencecilerin dilinde hâlâ taze bir olaydı ve ondan haberdar olduklarını gizlemeyen bir rahatlıkla hareket ediyorlardı."
 
Ocak, geriye dönüp bakıldığında gerçekte kayıpların ve işkencelerin münferit değil, bir devlet politikası olduğuna dair resimin daha da netleştiğini ifade etti.
 
'BİZ ZATEN YANDIK, BAŞKA ANNELER BAŞKA KARDEŞLER YANMASIN DİYE BURADAYIZ'
 
Eylemde İsmail Bahçeci'nin kardeşi Umut Bahçeci söz aldı. Babasının kahırdan öldüğünü dile getiren Bahçeci, karşılarındaki polislerin kendilerine "Biz bu insanların Galatasaray'da oturmalarına neden müsaade etmiyoruz? Bu insanların hak arayışları doğru mudur?" sorularını sormalarını istedi. Politik düşünceleri ne olursa olsun bütün acıların ortak olduğunu vurgulayan Bahçeci, şöyle devam etti: "Bizim çemberimiz daraldıkça biz daha da çoğalırız. Her Cumartesi saat 12.00'de bizim derdimiz ne ki o taşlara oturalım? Sonra da diyorlar ki; orada terör örgütleri varmış, şunlar konuşuyormuş. Bizim 700 hafta boyunca ya benim gibi kayıp ailesi olan kişiler, ya kayıp avukatları ya da bize destek veren milletvekilleri konuşuyor. Bir tane ıslık, alkış, slogan duyamazsınız. Siz bizi değil bizim ağabeylerimizi kaybedenleri tutun. Gidin ağabeyimin katili Mehmet Ağar'ı tutun, yargıya teslim edin. Beni zaten öldürmüşsün, niye tutuyorsun beni?"
 
Ağabeyinin akıbeti belli olana kadar Galatasaray'da olmaya devam edeceğini ifade eden Bahçeci, abisinin suçlu olması halinde yargıya teslim edilmesi gerektiğini, varsa bir suçu ona göre ceza verilmesi gerektiğini söyleyerek şöyle devam etti: "Ya bu kaybetmek, bu katletmek, bu faili meçhuller nedir? Biz bunların peşindeyiz. Bir daha başka bir annenin ağlamaması için buradayız. Biz zaten yandık. 24 yıldır abimsizim. Ağabeyimin katili 24 yıldır dışarda elini kolunu sallayarak geziyor, oğlu AKP'den milletvekili adayı oluyor. Benim ağabeyim ise kim bilir hangi toprağın altında. Bunların peşine düşün, bizim değil."
 
'KİMSE BİZE SOKAKLARI YASAKLAYAMAZ'
 
Bahçeci'nin ardından gözaltında kaybedilen Murat Yıldız'ın annesi Hanife Yıldız söz aldı. Türkiye'nin Kaşıkçı cinayeti ile ilgili Suudi devletinden sorumluların getirilmesi talebini de hatırlatan Yıldız, "Oradan buradan katil aramayın. Onlarda sizden çok var. Katil yargılamak istiyorsanız Tansu Çiller'i, Mehmet Ağar'ı yargılayın" dedi.
 
Geçmişteki Dersim gibi Maraş gibi Sivas gibi Gazi gibi birçok katliamı hatırlatan Yıldız, şöyle devam etti: "Her yıl bize katliam yapılmış. Bunları söylüyoruz ama kendilerinden hiç utanmıyorlar. Bu kapı insan hakları kapısı. Burada insanlar kaybedilmiyor. Acım, öfkem çok dolu. Ben bir anayım ve siz benim analık hakkımı elimden aldınız. TOMA'nızla jopunuzla kendinizi güçlü sanıyorsunuz. Benim gücümün yanında sizinki bir hiç. Çünkü burada yürek var. Beni küçük görebilirsiniz ama bu küçük yürek harman kadar büyüktür. Ben 'Oğlum git adalete teslim ol, varsa bir cezan çekersin' düşüncesiyle oğlumu bu zalimlere götürdüm. Bu vicdan azabıyla nasıl yaşadığımı biliyor musunuz? Emine hanım, sen hiç okçu Bilal'i kaybettin mi? Etmedin, o saraylarda sen saraylarda. Biz de sokaklardayız. Buradaki insanlara saygınız yoksa yasalara saygılı olun. Kimse Hanife Yıldız'ı susturamaz."
 
POLİSLERİN SALDIRI TEHTİTLERİNE KARŞILIK: 'ZORUNUZA MI GİTTİ'
 
Hanife Yıldız'ın "Çek polisini buradan" haykırışları üzerine polisler konuşmayı kesmeye çalışarak "Konuşmayı başka taraflara çekiyorsunuz" diyerek saldırı tehditlerinde bulundu. Polislerin tehditlerine Hanife Yıldız'ın yanıtı ise "Zorunuza mı gitti?" şeklinde oldu.
 
Hanife Yıldız'ın konuşmasının ardından Maside Ocak, barış imzacısı Şebnem Korur Fincancı'ya verilen hapis cezasının hakikat arayışçılarına verilmiş bir ceza olduğunu belirterek Şebnem Korur Fincancı'nın'nın yanında olduklarını dile getirdi.