24 Eylül 2024 Salı

Cumartesi Anneleri 12 Eylül faşist katillerinin yargılanmasını istedi

733'üncü kez bir araya gelen Cumartesi Anneleri, 12 Eylül askeri darbesinde katledilen yakınlarının akıbetinin açıklanmasını ve faşist katillerin yargı önüne çıkarılmasını talep etti. Yapılan eylemde 1981 yılında İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde işkenceyle öldürülen Nurettin Yedigöl için adalet istendi.
Cumartesi Anneleri, 12 Eylül askeri darbesi sürecinde işkenceyle katledilen Nurettin Yedigöl'ün katillerinin açığa çıkarılarak yargılanması talebiyle bir araya geldi. 733'üncü kez toplanan kayıp yakınları askeri faşist darbenin mağdurları adına adalet talebini yineledi.
 
Galatasaray meydanının yasaklı olması dolayısıyla İnsan Hakları Derneği önünde polis ablukası altında gerçekleştirilen eylemde 38 yıl önce işkenceci katiller tarafından vahşice öldürülerek kaybedilen sosyalist Nurettin Yedigöl'ün akıbetinin açıklanması istendi. Eyleme HDP Milletvekili Hüda Kaya ve CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu'nun yanı sıra siyasi parti temsilcileri ve çok sayıda kayıp yakını katıldı.
 
Kayıp yakınları, Yedigöl'ün polis tarafından gözaltına alındıktan sonra İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde, devletin himayesi altındayken kaybedildiğini, bugüne kadar adli makamlarca maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için etkili bir yargı faaliyetinin yürütülmediğini ve kaybedenlerin cezasızlık zırhıyla korunduğunu söyledi.
 
Nurettin Yedigöl'ün kardeşi Muzaffer Yedigöl burada yaptığı açıklamada, "Ağabeyim 38 yıl önce kaybedildi. Annemin bir mesajı var kısa ve öz: 'Ben hakkımı başta Cumhurbaşkanına, Başbakana ve halkıma helal etmiyorum.' 99 yaşına gelene kadar ağabeyimi sayıkladı hep 'Nurettin ne zaman gelecek' diye. Gerçekten acılı ve üzgünüz. İnşallah bizim gibi bir daha başka insanlar üzülmez, işkence görmez. Umarım adalet yerini bulur" diye konuştu.
 
Nurettin Yedigöl ile aynı günlerde gözaltında tutulan ve onu en son gören kişilerden olan Türkiye İnsan Hakları Vakfı İstanbul Temsilcisi Ümit Efe, "38 yıl önce Nurettin İstanbul'un merkezinde, Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü'nde gözleri, elleri bağlı bir biçimde işkence maruz kaldı. Bu işkence dört gün acımasızca sürüdürüldü" dedi. Onlarca kişinin Nurettin Yedigöl'ün ölümüne tanık olduğunu ve ardından bir çok kez konu hakkında savcılıklara ve mahkemelere başvurulduğunu ancak her defasında takipsizlik kararı çıkarıldığını bildiren Efe, "Nurettin, hakikat ve adalet arayışımızdan hiç bir zaman vazgeçmediğimiz bu ülkenin en karanlık acılarından biridir. Devrimci bir insan olduğu için katledildi, bu kadar acımasızca işkence edildi" diye belirtti ve ekledi: "Biz mücadelemize devam etmeye, tanıklığımızı her zaman anlatmaya ve Nurettin'in ve onlarca kaybedilen insanın akıbetini sormaya devam edeceğiz."
 
Yine 12 Eylül kayıplarından Hayrettin Eren'in kardeşi İkbal Eren de bir konuşma yaptı. Eren şunları kaydetti: "Bizler sevdiklerimizi, kardeşlerimizi 12 Eylül karanlık zindanlarında işkence edilerek kaybettik. Askeri darbelerle başlayan ve sivil darbelerle yönetilen bir ülkede yaşıyoruz ne yazıkki. Durum böyle olunca hak, hukuk, adalet kavramı ortadan kalkıyor. Keyfe keder yasalarla idare ediliyor. Yasakçı zihniyet devam ediyor. 12 Eylül zihniyeti devam ediyor. 12 Eylül zihniyeti ve darbecileri yargılanmadığı sürece, bizimle yüzleşmedikleri sürece bu dava kapanmayacak. Çünkü bizim bitmemiş bir yasımız var. Devletin dili unutmaya, unutturmaya yöneliktir. Yasaklamalarla hiç bir şeyi unutturamazsınız. Biz sevdiklerimizi unutmamak, unutturmamak için yaşıyoruz, bizden sonrakiler de öyle yaşayacaklar."Eren yetkililere seslenerek, "Galatasaray meydanını bize kapatarak sevdiklerimizle buluşma mekanımızı bize yasaklıyarak asla onları unutturamazsınız. Galatasaray meydanını bize açın ve yasakçı zihniyetinizden vazgeçin. Sevdiklerimizle ilgili hukuku işletin, faillerin bizimle yüzleşmesini sağlayın" dedi.
 
HONDURAS'TA İŞKENCE EĞİTİMİ ALAN KATİLLERCE KATLEDİLDİ
 
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Kayıplar Komisyonu adına açıklama yapan, gözaltında kaybedilen Hasan Ocak'ın kardeşi Maside Ocak, "733 haftadır bizi umutsuzluğa sürükleyerek keyfiliği ve zulmü sessizce kabullenmemizi isteyenlere karşı; insan olarak, zulmü görme ve gösterme sorumluluğumuz olduğunu hatırlatmak için buluşuyoruz. 733. haftamızda 12 Eylül darbecilerinin gözaltında kaybettiği Nurettin Yedigöl dosyasında 38 yıldır kesintisiz devam eden darbeci zihniyeti hatırlatmak İçin buluştuk" ifadelerinde bulundu.
 
Nurettin Yedigöl'ün, 70'li yıllarda üniversite eğitimi için İstanbul'a geldiğini İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi'nden mezun olduğunu ve sosyalist gençlik hareketinin içinde yer aldığını hatırlatan Ocak şöyle devam etti: "12 Eylül Askeri Darbesi'nin ardından hakkında yakalama kararı çıkartıldı. 10 Nisan 1981 tarihinde İstanbul/ İdealtepe'de bir eve yapılan baskında gözaltına alındı.Dönemin ünlü işkence merkezi Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü. Tayyar Sever yönetimindeki l.Şube'de Honduras'ta işkence eğitimi alan K Gurubu tarafindan sorgulandı. İfade vermeyi reddettiği için Mete Altan'ın başında bulunduğu İşkence timinin en ağır İşkencelerine maruz kaldı. En son şubede sorgulanan diğer arkadaşları tarafından görüldüğünde kanlar içindeydi, konuşamıyordu, bilinci yerinde değildi. O günden sonra Nurettin'i gören olmadı."
 
Baba İsmail Yedigöl'ün, tüm mercilere başvurarak oğlunu sorduğunu, Kenan Evren'e kadar ulaştığını ancak tüm başvurularına Nurettin'in hiç gözaltına alınmadığı cevabının verildiğini aktaran Ocak, "10 kişi Nurettin'i siyasi şubede gördüklerine dair tanıklık etti. 'Şahidiz, işkencede öldürüldü' diye ifade verdiler ancak savcılık 'böyle şey olmaz, devlete iftira atmayın' dedi. Nurettin Yedigöl'ün gözaltında kaybedilmesi ve faillerin yargılanması ile ilgili yapılan başvurular sonucunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından üç ayrı soruşturma yürütüldü. Ancak soruşturmalarda zaman aşımı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildi" diye konuştu.
 
Açıklamaya göre, son olarak anne Zeycan Yedigöl, 15 Şubat 2013 tarihinde Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. 10 Aralık 2015 tarihinde Anayasa Mahkemesi, evrensel hukuka ve teamüllere aykırı bir biçimde başvuruyu diğer kabul edilebilirlik şartlan yönünden incelemedi ve zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verdi. Dava AİHM'e taşındı.