23 Eylül 2024 Pazartesi

Cihan Bulut yazdı | Ezilenlerin adaleti mutlaka işleyecek

Yalana dayalı faşist psikolojik savaş makinasının bu arsız, bu halk düşmanı borazanları, Kobanê'de katledilen, Karadeniz'in, Laz halkının onuru ölümden üstün tutan, "kul hakkı" yememiş, harama el uzatmamış, işçinin, yoksulun, ezilen halkların mutluluğu ve özgürlüğü için yaşamış, ahlakı bunlar üzerine kurulu bir komünist devrimci olan Osman Nuri Ocaklı hakkında yalanlar kustular.

Faşist hükümetler ve faşist diktatörlük, ABD'nin eğitip örgütlediği kontrgerilla eliyle sayısız katliam ve provokasyon tertiplemeyi, faşist psikolojik savaş yürütmeyi sınıf mücadelesinde etkin bir yöntem ve silah olarak kullanageldiler. 6-7 Eylül'de İstanbul'da Rum ve Ermeni ulusal topluluklara yönelik ırkçı-faşist yağma ve katliam saldırısı sonrası antifaşist, demokrat, antiemperyalist aydın ve sanatçıların katliam ve yağmanın suçlusu olarak tutuklanması bunun tarih kayıtlarındaki çarpıcı bir örneğidir. Başta 12 Mart 1971 yarı-askeri faşist darbesi dönemi olmak üzere sonraki onyıllarda da bu tipten tertip ve faşist psikolojik savaş örnekleri yaşandı. Kürt ulusal özgürlük hareketinin 1984 atılımından sonra, özellikle de gerilla savaşının serhildan koşullarını hazırlaması ve serhildanların gerilla savaşını büyütmesi koşullarında; kontrgerilla katliamlarında, provokasyonlarında ve faşist psikolojik savaş yöntemini kullanma düzeyinde çok hızlı bir tırmanma ortaya çıktı. Faşist sömürgeci diktatörlük, PKK'nin 90'ların girişinden itibaren ulusal özgürlük mücadelesinde örgütlediği güçlü sıçramayı, devrimci hareketin '87-'88 toparlanmasından sonra güç ve eyleminde niteliksel gelişmenin boy göstermesini durdurmak ve ezmek amacıyla 1991'de başlattığı 1. topyekun savaştan başlayarak, katliamları, provokasyonları ve özellikle de yalana dayalı faşist psikolojik savaşı pervasızca güçlendirdi. Bunun devrimci parti ve örgütlerin iç yaşamlarına değin etkileri oldu.

Yalana dayalı faşist psikolojik savaşın temel araçları dün gazeteler ve televizyonlardı, 90'ların sonlarından itibaren bunlara dijital medya ve sosyal medya eklendi. Bizzat MİT ajanı olan ve bilinçli olarak kontrgerilla merkeziyle, siyasi polisle ilişkili halk düşmanları bu muharebelerde borazancı başı olarak etkin görevler yürüttü. Epeyce medya çalışanı da yalana dayalı faşist psikolojik savaş makinasının dolaylı yedeği olarak faşizme, inkarcı sömürgeciliğe hizmet etti.

Faşist şeflik kendisinden önceki faşist sömürgeci kurumsallığa dayanarak, Mehmet Ağar'dan Korkut Eken'e belirli bir kadro gücünü hizmetine alarak, bin odalı Sarayda günlük yönetim merkezi oluşturarak faşist politik islamcı kontrgerillayı yeni bir düzeyde örgütledi ve TC tarihinde ikinci bir örneği bulunmayan genişlikte, çeşitlilikte bir kontrgerilla basın-yayın ağı örgütledi. Deyim yerindeyse, yalana dayalı faşist psikolojik savaş yürüten geniş bir çürümüşler, kokuşmuşlar çetesi kurdu.

Bu geniş çürümüşler, kokuşmuşlar çetesinin iki borazanı geçtiğimiz günlerde, MLKP'nin Şervan Karadeniz'in (Osman Nuri Ocaklı'nın) ölümsüzleştiğini açıklaması üzerine alelacele öttü. Aşağılık saldırılara girişti.

Bunlardan biri Fevzi Kızılkoyun. Faşist şeflik rejiminin yalana dayalı faşist psikolojik savaş makinasının binlerce borazanından biri. Onursuz. İradesiz. Gerçeğe, ölüye saygısı yok. Hürriyet adlı, kokusuna helanın bile dayanamayacağı, her zerresiyle çürümüş bir gazete ticarethanesinin yalan haber bölüğünde asker. Halk düşmanı MİT'in, siyasi polis istihbaratının emirlerini yerine getiriyor. Utanması yok. İnsani değeri yok. İşkencecilerin, kelle kulak avcılarının, tecavüzcülerin ahlakıyla semirtilmiş. İkincisi ise Takvim adlı gazete kılığındaki paçavra. Yalan, demagoji, katliam zevki konusunda hık demiş faşist şefin burnundan düşmüş. Bin kişilik bir silahlı faşist çeteyle silahsız tek bir insana saldırmaktan aldığı kahramanlık madalyası var. Cehennemin bile kabul etmeyeceği türden posalar bunlar.

Yalana dayalı faşist psikolojik savaş makinasının bu arsız, bu halk düşmanı borazanları, Kobanê'de katledilen, Karadeniz'in, Laz halkının onuru ölümden üstün tutan, "kul hakkı" yememiş, harama el uzatmamış, işçinin, yoksulun, ezilen halkların mutluluğu ve özgürlüğü için yaşamış, ahlakı bunlar üzerine kurulu bir komünist devrimci olan Osman Nuri Ocaklı hakkında yalanlar kustular. Sosyalist zihniyet ve kültürün insanileştirdiği ve yükseklere taşıdığı aşkı, sevgililiği, çocuk yaşta evlilik fetvacısı veya genelev vergicisi devletin zihniyetiyle insanlıktan çıkaran yakıştırmalarla ve tepeden tırnağa yalana dayanarak Osman Nuri yoldaşa ve bir kadın komüniste saldırdılar. "MİT'ten film gibi operasyon", "PKK hücresinde aşk randevusu", "örgüt içinde ilişkinin yasak olması nedeniyle ikilinin gizlice buluştuğu", "alkol tüketiminin tartışma yarattığı" vb. sözlerin tekrarına dayalı yalanlarla MİT'in suikastını devam ettirdiler.

MLKP'lilerin Rojava'da içki içmediklerini, Osman Nuri Ocaklı için "alkol tüketimi" tartışması olamayacağını bu aşağılık borazanların şefleri de elbette biliyor. Osman Nuri Ocaklı ile "kadın yönetici" olarak ismini yazdıkları kadın komünistin 30 yıldan bu yana sevgili olduğunu da biliyorlar. Ne var ki, nesnel gerçeğin onlar için önemi yok. Onlar için tek önemli şey yalana dayalı faşist psikolojik savaşın borazancılığını yapıp maaş almak. Para keselerini büyütmek. Ahlakları bunun üzerine kurulu.

Herkes kendi yolundan kendi ideolojisiyle, ahlakıyla, siyasi saflaşmasıyla yürüyecek elbette. Onur ve onursuzluk, yücelme ve çukurlaşma, halk sevgisi ve halk düşmanlığı, ezilenden-sömürülenden yana olmakla ezenden-sömürenden yana olmak saflaşması kendini üretmeye devam edecek.

Ve sömürülenlerin, ezilenlerin en ön saflarda dövüşen evlatları faşist psikolojik savaşın borazanı Hürriyet, Takvim ve diğer paçavraların sahiplerini, Fevzi Kızılkoyun gibi sefilleri unutmayacaklar. Ezilenlerin adaletinin unutmayacağı gibi. Bunu görmek, anlamak için son 40 yılın tarihine kabaca bir göz atmak bile yeter.