23 Kasım 2024 Cumartesi

Çakır: Gençliği merkezine alan bir sınıf hareketine ihtiyaç var

Gittikleri organize sanayi bölgelerinde 14, 15 yaşında, pek çok sendikacıya "taş çıkartan" bir sendikal bilince sahip çocuk işçilerle karşılaştıklarını ifade eden İSİG Meclisi Genel Koordinatörü Murat Çakır, "Bu dinamizmi mutlaka harekete geçirmeliyiz ama bu dinamizm klasik sendikal örgütlenmelerle, bizim alışkın olduğumuz ezberlerle örgütlenebilecek bir dinamik değil. O anlamda gençlere çağrı yapmak gerekiyor" ifadelerini kullandı.

Bugün 12 Haziran, Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi raporlarına göre son 11 yılda 80'i göçmen en az 695 çocuk işçi iş cinayetlerinde katledildi. Son 11 yılda iş cinayetlerinde katledilen genç işçilerin sayısı ise, 260'ı göçmen olarak üzere en az 2 bin 500. Son olarak, tam da bu röportaj yapıldıktan hemen sonra, Adana'nın Seyhan ilçesinde Ahmet Haskiro isimli 10 yaşındaki Suriyeli çocuk işçinin, çalıştığı tekstil atölyesindeki asansörde kabin ile duvar arasına sıkışarak katledildiğini öğrendik. İSİG Meclisi Genel Koordinatörü Murat Çakır, çocuk ve genç işçilerin içinde bulunduğu tabloyu, öğrencilerin MESEM'lere tercih etmeye neden bu kadar teşvik edildiğini ve çocuk kanından beslenen bu sermaye düzenine karşı bir çıkış yolu için hepimizin üzerine düşen görevleri ETHA'ya değerlendirdi.

 

ÇOCUK İŞÇİLİĞİN TEMELİNİ MEVSİMLİK TARIM İŞÇİLERİ OLUŞTURUYOR

Aslında uzun bir süredir var olan çocuk işçiliğin ve MESEM'lerin son dönemde bu kadar gündem olmasının sebebi nedir? Çocuk işçiler ne gibi koşullarda hayatlarını sürdürüyorlar, nasıl sorunlarla karşılaşıyorlar?
Yüzyıllık cumhuriyet tarihinde çocuk işçiliğin temelini mevsimlik tarım işçileri oluşturuyor. Mevsimlik tarım işçileri hep vardı, mevsimlik tarım işçisi olan çocuklar hep hayatını kaybediyordu. İkinci husus da çıraklardı. Çıraklarımız vardı, 1970'li yıllardan itibaren de çıraklık yasası çıkmıştı. Çıraklar da hayatını kaybediyordu ama bunlar çok fazla gözükmüyordu. Özellikle çok yığınsal çocuk işçi ölümü mevsimlik tarım işçilerinde vardı. Bu biraz daha büyükşehirlerden uzak, medyadan uzak alanlarda meydana gelen, çoğunluğu da servis, kapalı ya da açık kasa kamyonetler, traktörlerde yollara savrulan işçilerden oluşuyordu. Ama 2000'li yıllarda şöyle bir şey değişti; önce 1990'lar, sonra özellikle 2008 krizinden itibaren gezici mevsimlik tarım işçiliğinde çok yoğun bir artış var. Gezici mevsimlik tarım işçiliği yapan aileler yaklaşık 9-10 ay çalışıyorlar. Bu çocuklar okumuyor, Adana'da pamuğa gidiyor, öbür tarafta ne işe gidiyor, bir yerde elma topluyor... Yılın 10 ayı evlerinden uzakta, okul imkanlarından uzakta, çadırda kalan, 50 dereceyi bulan sıcakta çalışan, yıkanmak için dere, su kanallarına girip boğulan, tarım ilaçlarından zehirlenen yoğun bir genç kitle var. Yani yüz binlerce, tam olarak sayısını da açıkçası bilmiyoruz.

MESEM'LERDE 4 GÜN ÇALIŞMA 6 GÜNE ÇIKIYOR
İkinci olarak da özellikle sanayide 2016'da MESEM denilen bir program çıktı. Esasında çıraklık eğitiminin devamı gibi. Burada temel prensip 1 gün okul, 4 gün sanayide, inşaatta ya da hizmetlerde çalışmaları. Ama o 4 gün çalışma esasında birçok yerde 6 güne çıkıyor ve okula gitmeler olmuyor. OSB'lerin içinde ya da yanına okullar kurulmuş. Devlet bizatihi olarak gençleri sanayinin, hizmetlerin ya da inşaatın ihtiyacı olan yerlere yolluyor, asgari ücretin üçte biri kadar ücret veriyor ve bunu da bizim vergilerimizden ödüyor. Sermayeye müthiş bir destek ve bu gençler şunu yapmıyorlar; işte orada işi öğreneyim, şuna bakayım, bu nasıl yapılıyor ya da başlarında gözetmen var gibi temel mesleki eğitim normlarında değil. Çok kısa bir öğrenme sürecinden sonra diğer işçiler ne yapıyorsa aynı işi yapıyorlar ve genel olarak da yaşı küçük olduğu için çok ezilen bir işçi kitlesi.

TEMAS ETTİĞİMİZ HER NOKTADA MESEM'Lİ BİR GENCİ GÖRÜYORUZ
Son dönemde neden bu kadar açığa çıktı? Bizim tespitimiz 2023/2024 eğitim öğretim yılında 7 MESEM'li genç kardeşimizin hayatını kaybettiği. Ama dikkat ederseniz hepimizin ailesinde, sülalesinde, oturduğu sokakta, bulunduğu mahallede yani temas ettiğimiz her noktada mutlaka ve mutlaka bir MESEM'li genci görüyoruz. Mevsimlik tarım işçileri biraz çalışmaya gittikleri yerlerde tecrit hayatı yaşıyor. Doğal olarak mevsimlik tarım işçisi çocukların ölümlerini dolaylı olarak, özellikle trafik kazası olarak görüyoruz. Ama burada bizzat kendi tanıdığımız, bildiğimiz, şehrin içinden, sülalemizden, kendi sokağımızdan çocuklar fabrikalarda. İşte 14 yaşındaki Arda Tonbul'u gördük, 25-30 dakika makineye kafası sıkışıp hayatını kaybediyor ve bu basına yansıdı, bunun videolarını da gördük. Burada şu özellikle büyük bir tepki çekti. Devlet kendi eliyle, kendi yerleştirdiği yerlerde, çocukların fiilen 6 güne kadar varan, en kötü koşullarda çalışmasını bizatihi olarak sağlıyor ve bu çocuklar çok açık bir de ekonomik sömürüye maruz kalıyor, bunun sonucunda da iş cinayetleri.

Önce 4 iş cinayeti olmuştu, devlet bu oluşan tepkilerden sonra belli düzenlemeler yaptı, 38 bin iş yerinin anlaşmasını kesti gibi açıklamalar yapmıştı, ama ondan sonra 3 çocuğumuz daha hayatını kaybetti. Burada dikkat ederseniz çocuklar çalışmaması gereken tehlikeli işlerde çalışıyorlar ve Arda gibi çocuklar; 15 yaşının altında çocuk işçilik bizde yasak, yani MESEM'le esasında bu devlet kendi yasal düzenlemesini de delmiş oluyor.

TÜRKİYE'NİN İŞ BÖLÜMÜNDEKİ YERİ UCUZ İŞ GÜCÜ İHRACI

MESEM'ler Türkiye emekçi sol hareketin gündemine çocuk işçi cinayetleriyle girerken toplumun geri kalan önemli bir kısmı tarafından çocuklarının meslek edinip genç yaşta para kazanabileceği yerler olarak görülüyor. İktidar ve sermaye, çocukların MESEM'lere gitmesini teşvik etmek için neden bu kadar çaba sergiliyor?
Türkiye'nin uluslararası iş bölümündeki yeri özellikle Avrupa Birliği için ucuz iş gücü ihracı. Mesela metal iş kolu neredeyse Avrupa Birliği'ne, özellikle Almanya merkezli olarak çalışıyor. Tekstili, gıdası, sanayisi vs burada daha ucuz ve yetişmiş, mesleki bilgiye de sahip iş gücüne ihtiyaç var. MESEM'lerde birincisi böyle ucuz bir iş gücü sağlanıyor. İkincisi bu devlet eliyle sağlanıyor.

MUAZZAM BİR KAYNAK AKTARIMI VAR
MESEM'lerde bir buçuk milyon öğrenci var deniyor ama esasında 300 bin civarı, bugün gündem olan 18 yaş altı. Yine muhtemelen 200-300 bini bulan 18 yaşını doldurmuş, genç diyebileceğimiz işçi. MESEM'lerde her yaştan işçi var. Örnek veriyorum bir yerde denk geldim, bir fabrikada MESEM'den teşvik alıyorlar, 50 yaş üstünde bin işçi. Mesleki eğitim verilecek deniyor, 50 yaş üstü işçilerin mesleki eğitim adı altında devlet maaşlarını veriyor 5'er bin lira, onlara da meslek öğrettik diyorlar. Tekstil fabrikası, 50 yaş üstü 1000 işçi diyelim ki birkaç ay, artık ne kadarsa süresi çalışıyor. Yani çok açık olarak bir kaynak aktarımı var. En kötü ihtimalle asgari ücrette çalışacak olan işçiyi,  -çocuk olarak da demiyorum genel bir şey- 5 bin küsur liraya çalıştırıyorlar. Bunu devlet özellikle işsizlik fonundan veriyor, yani patrona ucuz emek gücü olarak da değil, bedavaya devlet işçi veriyor ve mesleki eğitim adı altında her yaştan işçiye bu program uygulanıyor. 8 saat, 10 saat, ne kadar çalışılıyorsa ya da haftanın 4, 5, 6 günü bu arkadaşlarımız çalıştırılıyor. Ortaya muazzam bir kaynak, artı değer çıkıyor. Bunun sonucunda olan ne? Bugünkü raporumuzda mesela MESEM'lerle ilgili olan kısmını söyledik, bunun diğer işletmeler düzeyindeki muhasebesini tam olarak bilmek lazım, çok az bir kısmı mesleki liselere vs dönüyor. Bir de böyle çok yoğun bir sömürü var, bunu görmek gerekiyor.

SERMAYENİN HER KESİMİNDEN BUNU ÖVMELERİ BOŞUNA DEĞİL
Yani Türkiye'de teşvik programları hiçbir zaman bitmiyor. Bu yüzden zaten "Meslek lisesi, memleket meselesi" demeleri. Koç'tan başladı, ya da TESK Başkanının "Onlar geleceğin işçileridir" demesi. Sermayenin her kesiminden, en tekelcisinden esnaf zanaatkar odası başkanına kadar bütün oda başkanlarının ya da sözcülerinin bunu övmesi ya da devletin bütün kademelerinin bunu övmesi boşuna değil. Ortaya çıkan miktarlar söyleniyor, açıkçası bizim aklımızın almadığı paralar dönüyor.

15-65 YAŞ GRUBUNU EN AZAMİ BİÇİMDE İŞÇİLEŞTİRMEYE ÇALIŞIYORLAR

Çocuk işçilik ve MESEM'lere daha refleks eylemlerle zaman zaman tepki gösterilse de dönem bakımından çocuk işçiliğine dair süreklileşmiş bir tartışma ve itiraz yok. Çocuk işçiliğine karşı nasıl bir mücadele hattı örmek, nasıl bir kapsamda ele almak gerekiyor? Sendikalara, demokratik kitle örgütlerine, kamuoyuna ne gibi görevler düşüyor?
Birinci olarak şunu söyleyeyim: Biz çocuk işçiliğin yasaklanmasını istiyoruz. En temel talebimiz bu. Ama gerek dünyada, gerek Türkiye'de çocuk işçilik çok yoğun bir biçimde devam ediyor. Neden devam ediyor? Şimdi çok dillerine doladıkları bir şey var. İşte nüfus yaşlanıyor vs. Özellikle Afrika kıtası ve birkaç Asya ülkesi dışında dünya nüfusunun yaşlandığına dair veriler veriliyor, Türkiye'de de nüfustaki doğurganlık oranı şöyle azaldı diye. Bunu Cumhurbaşkanı başta olmak üzere devlet görevlileri söylüyorlar. Bu yüzden klasik olarak 15-65 yaş arası iş gücü dedikleri yaş grubunu da en azami biçimde işçileştirmeye çalıştırıyorlar. Dikkat ederseniz bir ucu, yaşlı işçi ölümleri; daha fazla artıyor. Neden? Yaşça büyük olan işçilerin çalışması devam ediyor, geçinemiyor.

NEOLİBERALİZMİN BİR KARAKTERİ
Genç ve çocuk işçi ölümlerinin artması da benzer bir şekilde, sürekli olarak yaş baremleri zorlanıyor. 18, 17, 16, 15, 14, 13... aşağıya doğru gidiyor. En son işte, yazın iki aylık meslek edindirme kursları açacaklarmış, 8-10 şehirde, ortaokul öğrencilerinin katılması için. 11-12 yaşa kadar meslek edindirmeyi aşağıya çekmeye çalışıyorlar. Bunun sonu, sınırı yok, dünya açısından da sınırı yok. Çocuk işçiliği yasaklayan Sovyet Rusya'da bugün gelinen noktada, Ukrayna'yla olan savaşında geçen gün bir önerge vermişlerdi "savunma sanayinde çalışan çocuk yaşının 14'e indirilmesi" gibi. Bu bize özgü bir şey değil, tüm dünyaya özgü ve neoliberalizmin bir karakteri.

BU SÜREÇ DEVAM EDECEK
21. yüzyılda toplumsal mücadeleler, işçi sınıfının mücadelesi ve kazanımlarıyla çocuk işçiliğin yasaklandığı ülkeler ya da çocuk işçiliğin sınırlandırılmasına dair önemli kazanımlar birçok ülkede olmuşken bugün tam tersi bir süreci çok hızlı bir biçimde yaşıyoruz. Buna karşı ne yapabiliriz? "Çocuk işçilik yasaklanmalı" demeliyiz ama gelinen noktada çocuk işçiliğin sistem içinde yasaklanma şansı yok. MESEM'ler var olan haliyle mutlaka yürürlükten kaldırılmalı ama hangi iktidar gelirse gelsin; adını değiştirebilir, revize edebilir, mesleki eğitim adı altında çocukları ve gençleri sermayeye ucuz iş gücü olarak; belki daha "kurallı" yapmaya çalışanlar olabilir ama bu süreç devam edecek. Bunun sistem içinde sınırlandırılması için mücadeleyi yapmamız gerekiyor, buna katılıyorum; yani mesleki eğitimin yeniden düzenlenmesi, 15 yaş altı çocukların çalıştırılmaması, çocukların eğitimine devam etmesi ya da bunlara uyulmadığıda para, hapis cezası gibi yaptırımlara dair mutlaka mücadele etmeliyiz, bu konuda hiçbir tereddüt yok.

ÇOCUK İŞÇİLİĞİN YASAKLANMA TALEBİNİ ÇOCUK İŞÇİLERİN YÜKSELTMESİ GEREKİYOR
Ancak diğer taraftan da böyle bir gerçeklik varken benim özellikle gençlik örgütlenmelerine özel olarak bir çağrım var: MESEM'li gençler, mevsimlik tarım işçisi gençler, sokakta çalışan gençler, motokurye olan gençler, 18, 19, 20 yaşında olabilir, 18 yaş altında olabilir, 13, 14'e kadar da inebilir; örgütlenmeleri gerekiyor. Neden örgütlenmesi gerekiyor? Bir yandan elbette sınırlandırma mücadelesi vereceğiz ama bir de günün gerçekliği var. Bizatihi çocuk işçiler tarafından çocuk işçiliğin yasaklanması talebinin yükseltilmesi gerekiyor ya da genç işçilerin çalışmasına dair daha güvenceli koşullar ve bir bütün olara işçi sınıfının koşullarının düzeltilmesi için mücadele çağrısı yapmak gerekiyor.

14-15 YAŞINDA İŞÇİLER DEĞME SENDİKAL KADROYA TAŞ ÇIKARTIYOR
Benim hep söylediğim bir şey var, biz çok anlamıyorduk ama Z kuşağı dendi, 2012 sonrası doğanlar için alfa kuşağı deniyor; Z, alfa kuşağı vs değil, yeni bir işçi sınıfıyla karşı karşıyayız. Bugün organize sanayi bölgelerine gittiğimizde 14, 15 yaşında, 3-4 yıldır metal atölyesinde kaportacılık yapan, asgari sendikal bilince ulaşmış genç kardeşlerimizle karşılaşıyoruz. Açıkçası değme sendikal kadroya taş çıkartan bir bilinçleri var. Bu dinamizmi mutlaka harekete geçirmeliyiz ama bu dinamizm klasik sendikal örgütlenmelerle, bizim alışkın olduğumuz ezberlerle örgütlenebilecek bir dinamik değil. O anlamda gençlere çağrı yapmak gerekiyor.

Üniversiteden arkadaşlarımızı görüyoruz, yarısı çalışıyor, part time çalışıyor, 2. sınıftan sonra staj yapıyor... Liseli arkadaşlarımızı görüyoruz, meslek liselerinde ya da MESEM'lerde çalışan arkadaşlarımız var. Artık çalışmama gençler açısından da bir ayrıcalık. 20-30 sene evvel bu düzeyde değildi, daha az genç insan çalışıyordu, daha çok aileden destek, iç dayanışma oluyordu ama yoksulluk o raddeye varmış ki bugün ücretliler ordusuna özellikle son 5 yılda çok hızlı bir biçimde katılan kesimler var. Örneğin motokuryeler; çok genç bir kitle, on binlerce motokurye var. 5-10 sene evvel deseydiniz bu kadar motokurye olur mu, bilmiyoruz derdik ama pandemiyle beraber çok fazla ivme aldı ve bu sene 3 motokurye arkadaşımız var hayatını kaybeden, 18 yaş altı sadece. Daha geniş anlamda gençleri katarsak bu sayı da çoğalıyor.

GENÇLİĞİN ARAÇ VE SÖYLEMLERİNİ KENDİSİNİN OLUŞTURACAĞI BİR SINIF HAREKETİNE İHTİYAÇ VAR
Burada bir sınıf hareketine, ama gençliği merkezine alan, gençliğin mücadele araçlarını ve söylemlerini kendisinin oluşturacağı bir sınıf hareketine ihtiyaç var. Bu çok tartışılması gereken bir konu çünkü ben burada klasik bir şablon göremiyorum. Varolan sendikal harekette en radikal sendikalarımız olsun, şimdi mücadeleci sendikalarımız diye geçiyor, genç işçi çalışması diye bir şey yok. Olsa da gençlerin yaş ortalaması bizim şu konuştuğumuz gençlerin hep üstünde oluyor. Genç işçi komisyonu olan sendikalarda da genelde belli bir yaşın üstünde gençler. Ya da şunun özeleştirisini vermek gerekiyor, genç arkadaşlarımız birçok yerde açıkçası insan yerine konmuyor, "Ya sen bilmezsin, sen öğreneceksin" diye bakılıyor. Buradan yeni bir sınıf hareketi inşa edemeyiz. Bizim bir çağrımız vardı, hayata geçiremedik, belki önümüzdeki dönem olacak. Bir genç işçiler forumu yapalım dedik. Yani MESEM'li arkadaşlarımızın, liseli, meslek liseli arkadaşlarımızın, motokurye arkadaşlarımızın geldiği, ulaşabiliyorsak tüm kesimlerden çalışan genç arkadaşlarımızın geldiği. Ve onların konuştuğu, sorunlarını dile getirdiği, bizlerin de onların bu sorunlarını dile getirip örgütlenirken önlerine çıkan engelde destek olduğumuz, önlerine çıkan bazı engelleri yıkıp geçtiğimiz bir model gerekli diye düşünüyorum.