1 Ekim 2024 Salı

Bursa Su Kolektifi: Suyun sesi olmaya, mücadeleye devam edeceğiz

Bursa Su Kolektifi gönüllüleri 13'üncü kez Bursa Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü önünde eylem yaptı, bilgi edinme dilekçelerini sundu. Açıklamada, ekolojik yıkımın önüne geçmek için mücadeleye devam edileceği vurgulandı.

Bursa Su Kolektifi, bir kez daha Bursa Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü önünde eylem yaptı.

"Suyun sesi ol" yazılı pankartın yanı sıra, "Atık su arıtma tesisleri çalışmıyor mu", "Gezi'nin ruhuyla denizlerimizi savunacağız", "Marmara Denizi'nin çığlığını duyuyoruz" yazılı dövizlerin taşındığı eylemde, su kaynakları ve giderek artan doğa talanı sonucu oluşan ekolojik yıkıma karşı 13'üncü eylemlerini gerçekleştirdikleri duyuruldu.

Basın metnini okuyan Habib Göbelez ve Jale Büyükurgancı, derelerin atık kanalı, Marmara Denizi'nin foseptik çukuru olarak kullanılması neticesinde oluşan müsilaj çevre felaketini hatırlattı, halkın ve bilim insanlarının yoğun tepki ve uyarıları ile Müsilaj Eylem Planı hazırlandığı belirtildi. Müsilaj Eylem Planı'nın iktidar ve sermayenin oyalama taktiği olduğunu gördüklerini belirten Göbelez ve Büyükurgancı, bilim insanlarının araştırmalarının Marmara Denizi'ndeki kirliliğin canlı yaşamı için son derece elverişsiz durumda olduğunu ortaya koyduğuna dikkat çekti.

1170 metre derinlikteki Marmara Denizi'nde son bilimsel araştırmalara göre oksijenin bittiğine, su yüzeyinden sadece 35 metre derinlikte canlı yaşamı belirtileri kaldığına, daha derinlerde canlı türleri ve çeşitliliğinin yok olduğuna dikkat çeken Göbelez ve Büyükurgancı, bir dönem 120'den fazla balık çeşidinin olduğu Marmara Denizi'nde 2-3 balık türü kaldığını söyledi. Ekolojik yıkımın yükünü en fazla halkın çektiğini vurgulayan Göbelez ve Büyükurgancı, "Doğanın talanı, balıkçıların geçinememesi, yurttaşların sağlıklı beslenememesi aynı temel sorunun yani sermaye merkezli politikaların sonucudur" diye kaydetti.

"Marmara Denizinde müsilaj yok" açıklamalarının gerçeği yansıtmadığını belirten Göbelez ve Büyükurgancı, "Fabrika, üretim ve arıtma tesisi gibi kirleticilerin yönetmeliklere uyum şartlarını sürekli gevşetip öteleyerek sularımızın ve denizlerimizin daha fazla kirletilmesine devlet eliyle yasal dayanak hazırlamaktadır. Bizler Atıksu Arıtma Tesislerinin ileri biyolojik arıtma düzeyine geçirilmesi uygulamalarının hızlandırılmasını, yeni yatırım ve denetimlerin yapılmasını beklerken geçtiğimiz günlerde Resmi Gazete'de yayınlanan yeni yönetmelik ile mevcut yönetmeliklere uyum süresi 2 yıl daha ertelendi. Yani en az 2 yıl daha derelerin, göllerin, denizlerin sorumsuzca kirletilmesinin, atık kanalı, foseptik çukuru olarak kullanılmasının önünde hiçbir engel kalmadı" diyerek, ekolojiye zarar veren sermayenin çıkarlarını gözeten düzenlemelere tepki gösterdi.

Marmara Ereğlisi Kamara Deresi'ne atık suyunu bırakan tesise para cezası kesildiğini ve faaliyetten men edildiğini hatırlatan Göbelez ve Büyükurgancı, inceleme ve denetimlerin bu felaketler yaşanmadan gerçekleştirilmesini istediklerini söyledi. Göbelez ve Büyükurgancı, "Talancı sermaye yeni kirletici projelerle dayanılmaz boyutlara varan yıkımlara ve kirliliklere iktidar tarafından desteklenerek Türkiye'nin her köşesinde örneğin; geçtiğimiz hafta Erzincan İliç'te Çöpler Altın Madeni sahasının genişletilmesi girişiminde olduğu gibi bütün hızıyla devam etmektedir" diye konuştu.

Altın madenciliği yarattığı ekolojik yıkımlara da değinen Göbelez ve Büyükurgancı, "Bu güne kadar olduğu gibi bundan sonra da yıkımların kaynağında, yıkımların sonuçlarının olduğu ekokırım alanlarında, sorumlu kurumların önünde uygulanan ekokırım politikalarını ifşa etmeye; denizlerimizi, akarsularımızı, göllerimizi, özgür sularımızı yağmalayanlardan, kirletenlerden, meta gibi alıp satanlardan hesap sormaya, suyun sesi olmaya, gerçekleri duyurmaya, her geçen gün daha da güçlü haykırmaya ve mücadele etmeye devam edeceğiz" diye vurguladı.