22 Eylül 2024 Pazar

Bir yıl geçti Antakya'da 'hala devlet yok'

Depremin 1. yıl dönümü yaklaşırken ETHA'ya konuşan Antakyalılar, deprem zamanı olmadığı gibi bugün de devletin olmadığının altını çizdi. Gerekli yardımların yapılmadığı, sokakların dahi aydınlatılmadığı Antakya Defne'de halk hala kendi kaderine terk edilmiş durumda.

Maraş merkezli 6 Şubat depremlerinin birinci yılı doluyor. Kentler yerle bir oldu, on binlerce insan ihmal sonucu katledildi, hayatta kalanlar soğukta sokağa, açlık ve yoksulluğa mahkum edildi. Ölüme sürüklendi. Depremden sonra günlerce ortada görünmeyen devlet, geldiği zaman da göstermelik çalışmalar ve söylemleriyle tarafının sermayeden yana olduğunu bir kez daha gözler önüne sermişti.

HER YER MOLOZ DOLU
Depremin üzerinden bir yıla yakın zaman geçmesine rağmen, Antakya halkı hala "devlet burada yok" diyor. Depremin yaşandığı gün Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP), Kaldıraç, Halkevleri'nin de aralarında bulunduğu emekçi sol güçler ile emek ve meslek örgütleri arama-kurtarma çalışmalarına katılmak, depremde mağdur edilen halkın yanında olmak, dayanışmak ve zorlu günlerde birlikte mücadele etmek için Antakya başta olmak üzere depremin yıktığı kentlere gitti. Buralarda yaşam alanları kurmak için çabaladılar, halkın acil ihtiyaçlarını karşılayıp, gelen yardımları halka dağıtımını organize ettiler. O gün devlet yoktu, aradan geçen bir yıl içinde de değişen pek bir şey yok. Değişen tek bir şeyden bahsedebiliriz; o gün caddelerin sağ ve soluna yıkılan; sokak başlarını, mahalle aralarını kapatan binaların yerini bugün molozlar almış durumda. Geçen yıl yürütülen çalışmaları takip ettiğim sokakları bu sene bulmak bu nedenle oldukça zordu.

'DEVLET ANTAKYA'YLA HİÇ İLGİLENMEDİ'
Bana eşlik eden Antakyalı meslektaşım da, "Tanımak mümkün değil, çoğu zaman bir önce geçtiğim yeri hatırlamakta zorlanıyorum. Lokasyon ya da ayırt edici bir şey kalmadı" diye özetledi. Dünyanın ilk aydınlatılan caddesi olarak bilinen, sağ ve sol kolu tarihi ve kültürel binalarla donatılan Kurtuluş Caddesinin harap halini gösteren bir Antakyalı da şunları söyledi: "Dünyanın ilk aydınlatılan caddesi burası. Ama neredeyse ışık yok şimdi. Her şey dökülmüş, yerle bir olmuş. Ama Antakya'yla devlet sadece deprem zamanı değil daha önce de ilgilenmedi.

'BİR YIL GEÇTİ DEVLET HALA YOK'
40 yıllık asırlık tarihi binalara, Ortodoks, Havari Kilisesine ev sahipliği yapan, Antakya'nın İstiklal Caddesi diye adlandırılan ihtişamlı halinden eser kalmayan Eski Antakya Caddesinde (Saray Caddesi) soluğu aldık. Caddenin etrafındaki çadırlarda ve konteynerlerde kalanlarla görüştük. ETHA'ya konuşan depremzede halk, "Devlet o zaman da yoktu. Hala yok. Bir yıl oldu" dedi. Bir başka kişi, "Dört çocuğum var, yardım için başvurdum. 2010 model bir arabamız var, 'o arabanın geliri size yeter' diyerek yardım etmediler. Kapımın önünde duran arabanın bana nasıl gelir sağlayacağını sordum, yanıt bile vermediler" dedi. Bir başkası ise, "Devletin yardımı fakire değil. Evi olanlara gidiyor bu yardımlar, itiraz ediyoruz ama" ifadelerini kullandı.

Çadırların önüne kurdukları odun sobasında akşam yemeği için tavuk haşlayan Seyhan Belek ve Şükriye Bolat, bir yıldır yaşadıklarını anlattı. Kışın yaşanan sele biri çadırında biri ise konteynerinde yakalanan iki kadın, konteynerdense çadırda yaşamayı tercih ettiklerini söylüyor.

'KONTEYNERDE ELEKTRİK KESİLDİ Mİ YEMEK, İÇMEK, ISINMAK YOK'
Seyhan Belek, "Bizi çadırlardan kovdular. Sonra konteynere yerleştirdiler. Küçücük, kendi etrafında bile dönemiyorsun. Mutfak var ama o kadar küçük ki bulaşık yıkamak eziyet. Elektrik bazen var bazen yok, kimi günler ısınamıyoruz. İnternet neredeyse yok. Elektriğin kesildiği günler, 'kendiniz çare bulun' diyorlar. Nasıl çare bulacağım ben? Zaten konteynerde her şey elektrikle; elektrik kesildiğinde çay, kahve, yemek yok. Elektrik yoksa ısınmak da yok" dedi.

4 bin 500 lira Esenkart verildiğini ve onunla aylık market alışverişi yaptıklarını belirten Belek, ekonomik krize işaret ederek geçinmenin oldukça zor olduğunu kaydetti.

'SEL GÜNÜ SAATLERCE SOĞUKTA OTURDUM'
Selin yaşandığı gün konteynerde kaldığını belirten Belek, "Benim konteynerimi su basmadı ama konteyner su akıttı. Klimanın hemen altından aktı su. Sürekli, 'çat çat' diye ses çıkıyordu. Yüksek voltaj elektrik, kimi yerlerde yangın çıkıyor. Her şeyi kapatıp, o soğukta oturdum. Öğleden sonra gelip yaptılar ama geceden, öğleden sonraya kadar ben o soğukta oturdum" ifadelerini kullandı. 

'EVDE KALAMIYORUM, GÜVENEMİYORUM'
Şükriye Bolat, en başından bu yana konteynere gitmeyi reddetmiş. Hemen arkasındaki binayı ve çadırı gösteriyor. Eşi binanın sağlam olduğunu söylemiş, ancak öyle olmadığını kendisi şöyle açıklıyor: "Depremler sürekli devam etti. Büyük depremden dolayı temel oynamış. Öyle dediler. Fethiye'ye gitmiştik biz, sonra geldik. Eşim evde kalmak istedi, 'bir şey yok' dedi. Ama insan kalamıyor işte. Bir gün yine deprem oldu, avize duvarlara çarptı. Güvenemiyorum."

'GEÇİNMEKTE ZORLANIYORUZ'
Bolat, sabah olduğunda evine gidip akşama kadar vakit geçiriyor, uyumak için de çadırına dönüyor. "Çadırım evimin önünde, böyle iyi hissediyorum kendimi" diyen Bolat, yardım alamadıklarını geçimlerinin oldukça zor olduğunu da ekledi.

SOKAK VE CADDELERDE AYDINLATMA YOK
Neredeyse 3 saat boyunca Uğur Mumcu bulvarı, Armutlu ve Çekmece mahallelerini dolaştık. Hasarlı binaların yıkım çalışmaları hala sürüyor. Sokaklarda aydınlatma neredeyse yok, hava karardıktan sonra özellikle kadınlar ve çocuklar bakımından güvenli bir ortam yok.