Başaran: Şahsımda Kürtler, kadınlar, HDP'liler tehdit edildi
HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, dün gerçekleştirilen saldırının ardından partisinin genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. 3 Fidan'ı anan Başaran, dünkü saldırının İçişleri Bakanlığı tarafından planlandığını söyledi, "Partimizin önünde eylem yapan, siyah çelenk bırakan polislerdi. İçişleri Bakanlığı değil suç işleri, propaganda bakanı! HDP Genel Merkezinde benim şahsımda bütün Kürtler, bütün kadınlar, bütün HDP'liler tehdit edildi" dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, parti genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Konuşmasına, 6 Mayıs'ta idam edilen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan ile 1 Mayıs 1977'de katledilenleri anarak başlayan Başaran, dün yaşanan saldırıya değindi.
'PROVOKASYONU İÇİŞLERİ BAKANI PLANLADI'
Parti binalarının önüne aile adı altında üç kişinin getirilerek provokasyon girişiminde bulunulduğunu hatırlatan Başaran, parti binaları önünde aileler değil, Ankara polisi, İçişleri Bakanı, AKP-MHP ittifakı olduğunu, siyah çelengin de aileler tarafından polisler tarafından bırakıldığı bilgisini verdi. Provokasyon girişiminin İçişleri Bakanlığı tarafından planlandığını söyleyen Başaran, "İçişleri Bakanlığı değil suç işleri, propaganda bakanı" tanımı yaptı.
'ŞAHSIMDA KÜRTLER, KADINLAR, HDP'LİLER TEHDİT EDİLDİ'
Parti binaları önüne gelerek milletvekillerini ölümle tehdit eden kişilere polis denemeyeceğini söyleyen Başaran, "HDP Genel Merkezi'nde benim şahsımda bütün Kürtler, bütün kadınlar, bütün HDP'liler tehdit edildi. 'Seni çivilerim' sözü Türkiye'nin demokrasisine söylenmiş bir söylemdir. Hiç eğip bükmeye gerek yok. Bu söylem ve tehditlerle HDP'ye geri adım attıracaklarını zannedecek kadar akılsız bir iktidarla karşı karşıyayız. Bu saldırılarla başarılı olacağını düşünen trajik durumda bir iktidar var. 7 yıldır yapmadığınız kalmadı. 7 yıldır parti binamıza konulan bombalardan mitinglerimizin bombalanmasına kadar, eğitip, donatıp planını eline verdiği katili İzmir İl binamıza gönderip genç bir arkadaşımızı katledene kadar tüm yöntemleri denediniz ama başarılı olamadınız. Dokunulmazlıkları kaldırdınız, belediyelerimize kayyım atadınız, diz çöken ve geri adım atan bir HDP'li gördünüz mü" diye sordu.
'BİZ TÜRKİYE HALKLARIYIZ'
Polisin kendilerine kim olduklarını sorduğunu belirten Başaran, "Biz on yıllardır kimliğini yok saydığınız, dilini yasakladığınız, hala sömürge olarak yaklaştığınız Kürtleriz. Kadınız biz. Sadece kendi sınırlarınız içinde yaşam hakkı tanıdığınız, evde erkeğe, dışarıda devlete köle olarak gördüğünüz kadınlarız. Kapılarına çarpı koyduğunuz Alevileriz, sokak ortasında katlettiğiniz Ermenileriz, Lazlarız. Yani Türkiye halklarının tümüyüz. Seçilmişler, işçiler, emekçileriz, biz HDP'yiz. Hiçbir saldırınız HDP'ye geri adım attıramayacak. Kürtlere, kadınlara, işçilere, ezilmişlere geri adım attıramayacak. Suç İşleri Bakanına, propaganda bakanına bir kez daha hatırlatalım: Benzerleriniz tarihin çöp sepetinde, siz de kendinizi orada bulmaktan kurtulamayacaksınız" diye konuştu.
'HER 10 KADINDAN EN AZ 3'Ü KAYIT DIŞI ÇALIŞIYOR'
Kadınlara yönelik emek sömürüsüne de değinen Başaran, dünyada kadın işsizliğinin en fazla olduğu ülkenin Türkiye olduğunu söyledi, "Genç kadın işsizliği, genel işsizlik içinde 2 katına çıkıyor. 1,3 milyon kadın, ücretsiz bakım emeği adı verilen gelirle çalışma hayatının dışında tutuluyor. Çalışan her 10 kadından en az 3'ü kayıt dışı çalışıyor. Kadınlar açlık ve yoksullukla mücadele ederken iktidarların yürüttüğü savaş siyaseti sonucunda ırkçı ve cinsiyetçi saldırılarla da yüz yüze kalmaya devam ediyorlar" dedi.
Savaş nedeniyle yaşam alanlarını terk etmek zorunda kalan mülteci kadınlara yönelik cinsiyetçi, milliyetçi, ırkçı saldırıları hatırlatan Başaran, Ramazan ayında yoksulların iftar ve sahur sofrasından yarı aç kalktığını belirtti, insanların bayramda evlerine şeker alamadığını söyledi.
Savaş propagandasının son dönemde arttırıldığını, Güney Kürdistan'a yönelik işgalci savaşın hız kesmeden devam ettiğini, kaynakların savaşa ayrıldığını söyleyen Başaran, "Hiçbir milliyetçi söylem, hiçbir savaş siyaseti iktidarın yürütmüş olduğu bu krizli siyaseti aşmasını sağlayamayacak. Hiçbir sınır ötesi operasyon, hiçbir savaş çığırtkanlığı iktidarın geleceğini ve varlığını kurumsallaştıramayacak. Emekçilere buradan bir kez daha seslenmek lazım. Emeğimizin hakkını almak için kadınlar başta olmak üzere eşit işe eşit ücret, insani koşullarda ve sendikalı çalışma hakkımızı kazanana kadar alanlarda, meydanlarda, Meclis kürsüsünde mücadeleye devam edeceğiz" diye konuştu.
'TÜRKİYE KAMUOYU CEZAEVLERİ KONUSUNDA DAHA NET TAVIR ALMALIDIR'
Hapishanelerde tecrit, işkence saldırılarının arttığını hatırlatan Başaran, tutsaklara yönelik saldırılara değinerek, hapishanelerde yaşananlara karşı daha kararlı ve net bir tavır alınması çağrısında bulundu.
Sürgün sevklerle hem tutsakların hem de ailelerin cezalandırıldığına işaret eden Başaran, Aysel Tuğluk şahsında hasta tutsakların durumunu hatırlattı, bir an önce serbest bırakılarak tedavilerinin yapılması gerektiğini söyledi.
'YERİN ALTINDA OLSA BİLE ADALETİ ÇIKARMAK İÇİN MÜCADELE EDECEĞİZ'
Tutsak ailelerinin ve Şenyaşar ailesinin adalet nöbetlerini ziyaret ettiklerini hatırlatan Başaran, "İkisindeki ortak nokta adaletsizlik: Bir tarafta cezaevinde insanları ölüme sürükleyen sistemin adaletsizliği, bir tarafta da iki çocuğu ve eşini kaybeden Şenyaşar'a uygulanan adaletsizlik. Orada da ifade ettik; adalet yerin altında olsa bile adaleti çıkarmak için mücadeleye devam edeceğiz. Hasta tutsakların durumunu gündemleştiren, infaz yakmalara karşı mücadele eden ailelerin yanındayız, bu mücadeleyi büyütmeye devam edeceğiz" diye konuştu.
Başaran konuşmasında İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmeyeceklerini, kadın katliamlarına karşı mücadeleyi sürdüreceklerini söyledi.