25 Eylül 2024 Çarşamba

Avukatlar 'soruşturma' istedi, savcı 'biliyoruz' dedi, bir gün sonra katliam oldu

Suruç katliamı davası avukatı Sezin Uçar, savcıdan "soruşturma" istedikleri Şeyh Abdurrahman Alagöz'ün kardeşinin bir gün sonra Ankara katliamını yaptığını aktararak, "Soruşturma derinleştirilseydi, Ankara katliamı yaşanmazdı" dedi.

Urfa Barosu İnsan Hakları Merkezi, 10 Aralık İnsan Hakları Haftası etkinlikleri kapsamında "Yaşam Hakkı" konulu söyleşi düzenledi.

Baro hizmet binasında düzenlenen söyleşiye, HDP Urfa Milletvekili Ayşe Sürücü, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Genel Sekreteri Bülent Nazım Yılmaz, Urfa Tabip Odası, KESK ve HDP yöneticileri ile Suruç, Ankara ve Diyarbakır'da yaşanan katliamlarda hayatlarını kaybedenlerin aileleri katıldı. Söyleşi öncesi IŞİD'in Suruç, Ankara ve Diyarbakır'da gerçekleştirdiği saldırıları konu alan "Ölüm ne yana düşer usta" adlı belgesel izletildi.

Söyleşinin moderatörlüğünü avukat Sevda Çelik Özbingöl üstlenirken, konuşmacı olarak ise KESK Eşbaşkanı Mehmet Bozgeyik, Suruç katliamı davası avukatı Sezin Uçar, Suruç Aileleri İnisiyatifinden Mehmet Şerif Akhamur ve 5 Haziran Amed Aileleri İnisiyatifinden Yalçın Soner katıldı.

SURUÇ VE ANKARA İLE YÜZLEŞİLMEDİ
KESK Eşbaşkanı Mehmet Bozgeyik, Cumhuriyet tarihi boyunca Türkiye'de emekçilerin, Kürtlerin ve barış talep eden toplumsal diğer kesimlerin katliamlarla karşı karşıya kaldığını ifade etti. Suruç ve Ankara katliamlarıyla yüzleşilmediğini, Kürt sorununun çözümü için başlatılan sürecin masanın devrilmesiyle bittiğini belirten Bozgeyik, "Kanlı bir süreç başladı. 400 vekili alamayan hükümetin arttırdığı güvenlikçi ve baskı politikalardan sonra bu katliamlar yaşandı" dedi.

ASIL FAİLLERDEN HESAP SORULMADI
Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun "Biz bildiklerimizi söylersek yer yerinden oynar" sözünü hatırlatan Bozgeyik, patlamaların sadece IŞİD tarafından gerçekleştirilemeyeceğini, arkada farklı ellerin olduğunu belirtti. Dava dosyalarında ortaya çıkan bilgilerde görüldüğü üzere IŞİD'lilerin Adıyaman ve Antep'ten bombaları patlatmaya giderken kamu görevlilerinin açıkça ihmalinin olduğunu aktaran Bozgeyik, "Biz dava süreçlerinde ihmali olan kamu görevlilerinin de yargılanmasını istedik. Bizlerin ve avukatların birçok talepleri reddedildi. Kamu görevlileri yargılanmadı. Birkaç kişiye ceza verildi, ancak katliamları asıl gerçekleştirenlerden hesap sorulmadı. Mücadelenin peşini bırakmayacağız. O gün Ankara'ya barış talebi için gelen bütün kesimler hedef alındı. Orada hayatını kaybeden arkadaşlarımıza sözümüz var. Hakikati ortaya çıkarmak adına sürekli mücadele etmeliyiz. Katliamları gerçekleştiren asıl failler ortaya çıkarılana dek mücadeleden vazgeçmeyeceğiz. Bugün burada tekrardan bunun sözünü veriyorum" dedi.

'ADALET HERKESE LAZIM'
Diyarbakır, Suruç, Ankara ve Antep patlamalarının hepsinin birbiriyle bağlantılı olduğunu söyleyen 5 Haziran Amed Aileleri İnisiyatifinden Yalçın Soner, katliamlarla yetinmeyip tutuklamalar yaptıklarını, belediyelere kayyumlar atadıklarını belirtti. Bu sürecin bu şekilde devam ettiğini anlatan Soner, "Hiçbir şey kimsenin yanına kalmaz. Bugün bu olanları biz yaşıyoruz, yarın onlar bu durumu yaşayacaklar. Adalet bir gün herkese lazım olacak. Mücadelemizde hiçbir zaman aksama olmadı. Adalet mücadelemizi daha da büyüteceğiz" ifadelerini kullandı.

Suruç Aileleri İnisiyatifinden Mehmet Şerif Akhamur ise 11 duruşmadır Urfa'ya geldiklerini, halen yüreklerini rahatlatacak bir yargılama görmediklerini belirterek, "Adalet istiyoruz. Adaletli bir yargılama yapılsa belki vicdanımız biraz rahatlayacak, ancak rahatlamıyor" dedi.

CEZASIZLIK POLİTİKASI
Suruç patlamasından sonra Suruçlu bir annenin söylediği, "Keşke biz ölseydik de onlar ölmeseydi. Biz patlamalara alışkınız. Şimdi onların ailelerine ne diyeceğiz?" sözünü o gün anlamadığını, ancak bugün daha iyi anladığını söyleyen dosya avukatı Sezin Uçar, bu sözü Urfa Barosu'nun, Urfalı avukatların ve Urfalıların bu davaya sahiplenme şekliyle anladığını kaydetti. İnsan hakları mücadelesi yürüten tüm kesimlere karşı bir cezasızlık politikası ve standart bir yargı pratiği uygulandığını kaydeden Uçar, sözlerini şöyle sürdürdü: "Pek çok hukuk örgütü ve bine yakın avukatla Suruç İçin Adalet Platformunu kurduk. Aynı devlet pratiğinin tekrarlanmamasını hedefledik. Kamera görüntülerini toplamaya çalıştık. Farklı yerlerden delil elde etmeye çalıştık. Yani soruşturma savcısının yapmadığı şeyleri yapmayı çalıştık. Gizlilik kararı büyük engeldi. Kamuoyundan gerçekler gizlenmeye çalışıldı. Daha yaralılar hastaneye götürülmeden soruşturma dosyasına gizlilik ve yayın yasağı getirildi. Katliamın arka planı halktan gizlenmek istendi."

ANKARA OLMAZDI
Uçar, Suruç patlaması dosyasına bakan savcıyla 9 Ekim günü aralarında geçen görüşmeyi şöyle aktardı: "Savcıya 'Şeyh Abdurrahman Alagöz'le ilgili taleplerimiz var. Kardeşine, ailesine ulaşın. Ülkeye giriş-çıkış kayıtlarına bakın. Banka hesaplarına bakın' dedik. Soruşturma savcısı ise, 'Merak etmeyin biz sizden daha iyi biliyoruz, bunlara bakıyoruz' dedi. Bu sözden bir gün sonra da Şeyh Abdurrahman Alagöz'ün kardeşi Ankara katliamını gerçekleştirdi. Soruşturma derinleştirilseydi, Ankara Katliamı yaşanmazdı. Dönemin Suruç İlçe Emniyet Müdürü Mehmet Yapalıal hakkında bir dava açıldı. Bizim istediğimiz suçlamadan yargılanmadı, ancak hâkim karşısına çıktı. Suruç katliamının gerçekleşeceğine dair istihbari bilginin emniyetin elinde olduğunu öğrendik bu davada. İstihbari bilgi paylaşılmış, ancak polis kendi güvenliğini almış. Suruç halkının güvenliğine dair Kobanê'ye gidecek olan gençlere dair alınan tek bir güvenlik önlemi yok."

Adalet mücadelesi vermeye devam edeceklerini belirten Uçar, "Adalet mücadelesi çok zorlu bir mücadeledir. Bu zora rağmen biz adalet talebinden vazgeçmeyeceğiz" dedi.