29 Eylül 2024 Pazar

Av. Avçil: Çıplak aramanın da fiziki işkencenin de meşruluğu yok

Başta çıplak arama işkencesi olmak üzere işkence giderek artıyor. İktidarın "çıplak arama yoktur" yalanının defalarca ortaya çıkmasına rağmen reddediliyorken, polis çıplak arama işkencesine direnenlere fiziki işkenceyi de artırarak sürdürüyor. İşkenceyi belgelemek isteyen basın emekçileri de bu işkenceye maruz kalıyor. ÖHD avukatlarından Nagehan Avçil, işkencenin hiçbir meşruluğunun olmadığının altını çizdi ve buna karşı mücadele etmek gerektiğini kaydetti. 

Tüm engelleme çabalarına rağmen haklarını aramak için sokağa çıkan kişiler, polisin saldırısına, işkenceli gözaltılara boyun eğmiyor. Özellikle çıplak arama işkencesi uygulayarak kişilerin onurunu kırmak amaçlanırken, bu işkenceye maruz kalanlar meşrulaşmasını engellemek için maruz kaldığı işkenceyi kamuoyuna duyuruyor. 

Kamuoyunda oluşan tepkiler sonucunda Adalet Bakanlığı, "Türkiye'de çıplak arama yoktur" iddiasında bulunmuş, ancak gözaltında ve hapishane girişlerinde uğradıkları çıplak arama işkencesini duyurarak çok sayıda kişi bu yalanı ortaya çıkarmıştı. 

Uluslararası mevzuata göre hapishane girişinde hükümlünün içeriye uyuşturucu madde, kesici alet vs. sokmasını engellemek için bir tabip eşliğinde yapılması gereken aramanın, ancak ve ancak kişinin kendi rızasıyla gerçekleşeceğinin altı çiziliyor. Ayrıca söz konusu aramanın kişinin bedenine dokunulmadan, çıplak bırakılmadan ve hapishane hekimi dışında başka bir personel bulunmada yani kişinin "onurunu kırmadan" yapılması belirtiliyor ve hapishaneye giren herkes için değil ancak hakimlik kararı verilen kişiler için uygulanması şart koşuluyor. 

BİR KADIN DEVRİMCİ BAYGIN HALDE ÇIPLAK ARAMA İŞKENCESİNE UĞRADI
Ancak Türkiye'de çıplak arama işkencesi, özellikle gözaltında uygulanıyor. Komünist savaşçı Ulaş Alankuş'un cenaze törenine yönelik polis saldırısında işkenceyle gözaltına alınan kadınlar çıplak arama işkencesine uğradı, işkenceyi reddeden bir kadın devrimci erkek ve kadın polislerin işkencesinde bayılmış, baygın halde çıplak arama işkencesine uğramıştı. 

Yine tutsak yakınlarının eylemine yönelik polis saldırısında aralarında 18 yaşının altında olanların da bulunduğu çok sayıda kişi işkenceyle gözaltına alınmıştı. Bahçelievler Çocuk Büro Amirliği'ne götürülen 18 yaşın altındakiler burada da çıplak arama işkencesine uğradı. 

İŞKENCECİ POLİSLER, İŞKENCE UYGULADIKLARI KİŞİLERİ SUÇLUYOR
Çıplak arama işkencesiyle birlikte işkence ve polisin tehdidi de artarak sürüyor. İşkenceyi meşrulaştırmak için hem devlet yetkilileri hem de işkenceci polisler, işkence uyguladıkları kişileri "suçluyor." 

Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) İstanbul Şubesi avukatlarından Nagehan Avçil ile artan işkenceyi, çıplak arama işkencesini ve işkenceye karşı nasıl mücadele edilmesi gerektiğini konuştuk. Çıplak arama işkencesinin kamuoyunda tepki toplaması üzerine iktidarın, "çıplak arama yoktur" açıklamasını hatırlatan Avçil, bu yalanı çıplak arama işkencesine maruz kalanların ortaya çıkardığının altını çizdi. 

'GÖZALTI BİRİMLERİNDE ÇIPLAK ARAMA UYGULANIYOR'
Çıplak aramanın çıkış yerinin hapishaneler olduğunu belirten Avçil, "Çok sayıda kişi sevk sırasında ve kişinin hapishaneye alındığı sırada çıplak aramaya maruz kaldı. Bunun yanında gözaltı sonrası, gözaltı birimine götürülen kişilere de çıplak arama işkencesi uygulandığını görüyoruz" dedi. 

'İKTİDAR KAVRAM KARMAŞASI YARATTI'
İktidarın çıplak aramayı yalanladığını ancak bunun yerine getirdiği "detaylı arama" açıklamasıyla bir kavram karmaşası yarattığına dikkat çeken Avçil, "Hatta bu tartışmayı kapatmak amaçlıydı. Bu da çıplak arama işkencesi uygulayan kamu görevlilerinin sorumluluğunu almaktı. Yani bir çözüm değil. Bunun kanunda net bir şekilde tanımının yapılıp, işkence kapsamında değerlendirilmesi gerekiyor. Ama bir adım atılmadı" ifadelerini kullandı. 

'İŞKENCEYE DİRENENLERE İŞKENCE UYGULANIYOR'
Avçil, şöyle devam etti: "Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin infazı hakkında yönetmelikte sadece kavramsal bir değişikliğe yer verildi. Ancak hapishanelerde de gözaltı birimlerinde de çıplak arama işkencesi devam etti.  Çıplak aramanın BM Sözleşmesinde de, TCK'da da yapılan işkence tanımı içinde değerlendirildiğinde açık bir şekilde işkence suçuna vücut verdiğini görebiliyoruz. Zira işkence sadece  fiziksel ızdırap veren acı veren fiiller değil aynı zamanda manen kişiye karşı uygulanan fiillerde  acı ve ızdırap veren fiilleri de düzenlemektedir. Çıplak arama dediğimizde bu fiil karşımıza çıktığında açık bir şekilde işkence fiili içerisinde değerlendirmek gerekiyor. Müvekkillerimizle ilgili böyle bir durumda karşılaştığımızda suç duyurusunda bulunup hukuki sürecin takipçisi olmak gerekiyor."

'HER MAHPUS ÇIPLAK ARAMA İŞKENCESİNDEN GEÇİRİLMEK İSTENİYOR'
Hapishane girişlerinde kişiye çıplak arama uygulanmasının meşru ve kanuni bir dayanağının da söz konusu olmadığının altını çizen Avçil, "Kişilerin üzerinde ayrıntılı arama yapılabilmesi CMK düzenlemesine göre hakimlik kararına bağlı. Her hapishane girişinde potansiyel gözetilip hakkında keyfi bir çıplak arama uygulaması yapılamaz. Hapishanelerde keyfiyetle her mahpusun çıplak arama işkencesinden geçirilmek istendiğinin farkındayız" ifadelerini kullandı. 

'ÇOCUKLAR ÇIPLAK ARAMAYA UĞRUYOR'
Yine gözaltına alınan çocuklara da çıplak arama işkencesi uygulandığının altını çizen Avçil, "Çocuk Koruma Kanununa göre kolluğun bırakın çıplak arama işkencesine dair fiilini, usulü işlemleri dahi bir sosyal güvenlik uzmanları tarafından yapması gerekirken kolluğun yalnızca gözaltında bulunan kişiler üzerinde baskısını hissettirmek adına hukuk dışı ve suç teşkil eden davranışlarının daha çok geliştiğini görüyoruz" dedi. 

'AMAÇLARI KİŞİLER ÜZERİNDE BASKI KURMAK'
Çıplak arama işkencesine direnenlerin fiziksel işkenceye uğradığının altını çizen Avçil, bunun da gözaltı işlemi uygulayan polislerin özellikle toplantı ve gösteri yürüyüşleri esnasında saldırıyla birlikte gözaltına aldığı kişiler üzerinde baskı kurmak amaçlı gerçekleştiğini belirtti. 

'İŞKENCEYİ BELGELEYEN BASIN EMEKÇİLERİ İŞKENCEYE UĞRUYOR'
İşkencenin giderek yaygınlaştığını ve meşrulaştırılmak çalışıldığını söyleyen Avçil, şöyle devam etti: "Son zamanlarda özellikle OHAL'le birlikte toplantı, yürüyüşlerde orantısız bir güç konusu. Anayasa'da düzenlenen 'kişilerin toplantı ve gösteri yürüyüş hakkı' söz konusu. Sadece orada bulunan ve anayasal haklarını kullanan kişiler değil aynı zamanda basın emekçilerinin de bu işkenceye maruz kaldığını görüyoruz. Son günlerde özelikle kişileri gözaltına alırken uygulanan işkencenin görüntülenmemesi ve ortaya çıkmaması adına basın emekçilerin de işkenceye uğradığını görüyoruz.

'İŞKENCENİN MEŞRULUĞU YOK'
Bunun nedeni de son zamanlarda toplumsal muhalefetin oluşmaması adına iktidarın bir politikası. Çünkü, toplantı gösteri yürüyüşünü engellemenin de işkencenin de meşru bir yanı yok. Bu yüzden tamamen iktidar politikası. İşkenceye uğrayan müvekkillerimiz için suç duyurusunda bulunuyoruz. Kişilerin anayasal haklarını kullanması ne iktidar ne de iktidara bağlı kolluk tarafından terörize edilip suç gibi gösterilemez bu noktada vatandaşın hakkını kullanması sonucu işkence olması demokratik hukuk devleti tanımında yer olmadığını açık bir şekilde ortaya koyuyor."