1 Ekim 2024 Salı

Adalet talebi 1 Haziran'da Hilvan'da yinelenecek

Suruç için adalet isteyenler, katliamın 83. ayında 1 Haziran'da Hilvan'da olacak. Dava öncesi ETHA'ya konuşan Suruç İçin Adalet Platformu avukatlarından Sezin Uçar, ilk duruşmada ESP ve SGDF'nin müdahillik taleplerinin kabul edildiğini hatırlattı, tüm kitle örgütlerine davaya müdahil olma çağrısında bulundu.

Suruç katliamının 83. ayına ulaştık. Acıyla, özlemle yoğrulan, sokak sokak adaletin haykırıldığı tam 82 ayı geride bıraktık. Acının şiddeti bazen anlık unutmalara yol açıyor, kimi anılar kısa süre sonra kimileri ise yıllar sonra ortaya çıkıyor. Bu yazıyı yazarken, Amara'nın çimlerine uzandığımda birinin "basın hadi, açıklama yapacağız" diye seslenişini hatırlıyorum. Önce gökyüzü, sonra da flu halde O'nun yüzü... Gazeteciliğimin ilk eylem takibi nedeniyle pankartın arkasındakilere hasetle atılan iki tebessüm sonrası patlayan bomba...

Yaşananlar herkesin malumu. Katliam sonrası yaralıları taşımaya çalıştığımız araçlara atılan gazlar, oradan kimseyi çıkaramayalım diye önümüze kurulan barikat, suratımıza doğrultulan silahlar, yüzümüze gülen polisler, daha çok ölelim diye engellenen ambulanslar. Tam 82 ay boyunca bir daha bu acılar yaşanmasın diye mücadele ettik. Katliamın ardından yoldaşlarının hesabını soran Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyeleri defalarca kaçırıldı, işkence gördü, evlerinde infaz edilmek istendi, gözaltına alındı, tutuklandı. Devlet-IŞİD ortaklığıyla gerçekleşen bu katliamdan hayatta kaldıkları için hesap sorulmak istendi...

SURUÇ'UN HESABI SOKAK SOKAK SORULDU
Sosyalist gençlerin öncülüğünde Suruç'un hesabı sokakta soruldu. Aynı zamanda katliamların önüne geçmek, gerçek sorumluları teşhir etmek ve hesap sormak için de mahkeme salonlarında çok sayıda kişi yerini aldı.

YARGILANAN POLİSLER MİT'İN ROLÜNE DİKKAT ÇEKTİ
Dönemin Suruç Emniyet Müdürlüğü, Terörle Mücadele ve Asayiş birimlerinden sorumlu polisler Ali Koçak ve Ahmet Oğuz Davarcı "görevi kötüye kullanmaktan" yargılandıkları davada, açık ve net bir şekilde katliamın MİT-devlet-IŞİD ortaklığında gerçekleştiğini anlattı. Polisler, canlı bomba Şeyh Abdurahman Alagöz'ün Adıyaman, Antep ve Urfa'dan elini kolunu sallayarak Suruç'a nasıl geldiğini anlattı. "Neden suçu bize yıkıyorsunuz?" haykırışıydı bu. Ahmet Oğuz Davarcı'nın "MİT'i söylemiyorum bile, söyleyince bana 'MİT'ten sana ne' diyorlar" sözleri de bunun ispatı.

Katliamdan sonra yargılanan Suruç eski İlçe Emniyet Müdürü Mehmet Yapalıal'a verilen 12 taksitle ödeyeceği 7 bin 500 TL para cezası aslında yargının katliamın sorumlularını korumaya devam edeceğinin mesajını içeriyordu.

Nitekim de öyle oldu. Katliam sonrası adalet arayışı için bir araya gelen Suruç yaralıları, tanıkları, katledilenlerin aileleri ve Suruç İçin Adalet Platformu'nun çabalarıyla 18 ay sonra iddianame tamamlanabildi. Hilvan'da bir hapishane kampüsünde gözlerden ırak, işkenceyle geçti davalar. İlk duruşma için gittiğimiz hapishane kampüsünde sabahın erken saatlerinde üşümüş, öğlene doğru kavuran güneşin altında saatlerce beklemiştik. Başımızı sokacak tek bir yer de yoktu üstelik. İnce arama dayatmasıyla suçlu muamelesi gördük. Aylarca, karşımızda gözlerine bakıp "neden?" diyeceğimiz bir sanık bile bulamadık. Ankara katliamı davasından tutuklanan ve davamızın da tek tutuklusu olan Yakup Şahin'in cüreti, mahkeme başkanının O'na yönelik hoşgörüsü adalet arayışımızı daha da biledi. Katliamda ölmeyenlere "ne gibi bir yara aldın?" sorusuyla müşteki kabul edip etmeyeceğini belirleyen, sanığa "ifade vermek ister misin, nerede vermek istersin?" sorularını yönelten mahkeme heyeti çıktı karşımıza...

YARGI KATİLLERİ KORUDU
Katliam günü yaşananları anlattığımızda hakkımızda soruşturmalar açıldı. 21. duruşmada katliam davası Yakup Şahin'e ceza verilerek kapatıldı. Karara itiraz eden yaralılar Koray Türkay, Şahin Tümüklü, Çağla Seven, Feti Aydın ve avukat Sezin Uçar hakkında soruşturma açıldı. Yargılama sürecindeki tutumu nedeniyle dava avukatları Urfa 5. Ağır Ceza Mahkemesi için reddi hakim talebinde bulunurken, heyet bunu kabul etmedi. Ancak Türkay, Tümüklü, Seven, Aydın ve Uçar hakkında yaptığı suç duyurusu gerekçesiyle davadan çekildi. Suruç İçin Adalet Platformu avukatlarından Sezin Uçar, heyetin çekilmesini "Bizim tarafsız olmadıkları gerekçesiyle heyeti ret talebimiz karşılık bulmazken; mahkeme heyeti kendi şikayetlerini davaya bakmamanın, katliam gerçekleriyle yüzleşmekten kaçınmanın gerekçesi yapmış oldu" yorumunu yaptı.

KATLİAM DAVALARINDA AYNI ŞEYLER YAŞANDI
Şu ana kadar yazdıklarım, üzerinden 7 yıl geçen bir katliamın ardından yürütülen adalet mücadelesinin özeti. Aileler sadece 20 Temmuz'da birer kızıl karanfile dönüşen Düş Yolcuları için değil bir daha katliamlar yaşanmasın diye adalet istiyor. 5 Haziran Diyarbakır ve Ankara Gar katliamı davalarında da bu anlattıklarımdan farklı bir şey yaşanmadı. 3 katliam davasında da deliller görmezden gelindi, tutuklu sanıklar üzerinden katliamlar aydınlatılmak isteniyormuş gibi yapıldı. Katliamın planlayıcısı İlhami Bali'nin kırmızı bültenle arandığı dönem Ankara'da lüks otellerde devlet görevlileriyle görüşmeler yaptığı, Konya'da devlet hastanesinde tedavi gördüğü ortaya çıktı. Bu yazı kaleme alındığı dakikalarda ise İlhami Bali'nin evli olduğu Hülya Bali'nin beraat ettiği haberi düştü...

SURUÇ KATLİAMI SİYASİ MALZEME YAPILMAK İSTENİYOR
Diyarbakır katliamında görevli polisler yargılandıkları davadan beraat etti. Katliamın faturası çöpleri toplamadığı iddia edilen belediye görevlilerine kesilmek istendi. Katliamın sorumlusu "Kobanê düştü düşecek" diye zafer narası atan Erdoğan'dan, IŞİD'liler için "bir avuç öfkeli genç" diye övgüyle söz eden Ahmet Davutoğlu'na kadar devlet görevlileridir. Bu nedenle "Diyarbakır, Ankara, Suruç katliamlarında gerçek failler yargılanmaz, adalet sağlanmazsa bu acılar tekrarlayacak" diyor Suruç Aileleri İnisiyatifi ve ekliyor: "O dönemin bizzat sorumlusu olan kişiler bugün çıkıp adaletin örselendiğinden bahsediyor. Seçim gündemi yaklaştıkça eski defterler açılarak katliamların olduğu dönem siyasi malzeme haline getiriliyor. Buradan bir kez daha sesleniyoruz; acılarımızı siyasi amaçlarınıza alet etmekten vazgeçin. Eğer söylediklerinizde samimi iseniz ne biliyorsanız çıkıp tek tek anlatın. Şunu bilmelisiniz ki bu katliamı yapanlar, onları koruyanlar kadar bildiklerini anlatmayanlar da en az onlar kadar suçludur."

1 HAZİRAN'DA 2. DURUŞMA GÖRÜLECEK
Suruç katliamı davasında tutuklu sanık Yakup Şahin hakkında ceza kararı verildikten sonra firari sanıklar İlhami Bali ve Deniz Büyükçelebi bakımından dava, başka bir mahkeme ve başka bir esas üzerinden görülmeye devam ediyor. 1 Haziran'da bu davanın ikinci duruşması görülecek.

DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİNE MÜDAHİLLİK ÇAĞRISI
Avukat Sezin Uçar, Urfa 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılamanın genişletilmesi için İlhami Bali'nin eşi Hülya Bali, Deniz Büyükçelebi'nin eşi Şengül Büyükçelebi hakkında yürütülen tahkikata ilişkin kimi taleplerde bulunduklarını hatırlattı. İlhami Bali ve Deniz Büyükçelebi'nin telefon ve internet iletişim kayıtlarına ilişkin BTK'ya, mail ve sosyal medya iletişimlerine ilişkin emniyet genel müdürlüğüne müzekkere yazılmasını talep ettiklerini söyleyen Uçar, Antep ve Kilis Emniyet Müdürlüklerine müzekkere yazılarak Şeyh Abdurrahman Alagöz, dosyanın sanıkları ve tefrik öncesi sanık Yakup Şahin'in faaliyetleri hakkındaki tüm bilgi ve belgelerin mahkemeye gönderilmesini istediklerini belirtti.

Bu ara kararlara ilişkin kimi yazışmaların gerçekleştiğini ve Sağlık Bakanlığı'ndan gelen cevapta İlhami Bali'nin kırmızı bültenle aranırken Konya'da tedavi edildiğinin anlaşıldığını söyleyen Uçar, şöyle devam etti: "Kimi yazışmaların sonuçlarının dosyaya gelmesini bekliyoruz. Biz de Suruç İçin Adalet Platformu olarak yaklaşık yedi yıl sonra gelmiş olduğumuz bu aşamada, ESP ve SGDF'nin müdahillik taleplerinin kabul edilmesi üzerine, tüm demokratik kitle örgütlerine yeniden davaya müdahil olma çağrısında bulunuyoruz. Firari sanıklar yönünden görülen bu davanın tüm gerçeklerin açığa çıkarılmasının vesilesi olmasını sağlamaya, hem Suruç için hem de IŞİD katliamlarında yaşamını yitirenler için adalet demeye devam edeceğiz."