29 Eylül 2024 Pazar

5 Haziran Dünya Çevre Günü: İnsan doğanın hakimi değil

BM Tarafından 1972 yılında ilan edilen 5 Haziran Dünya Çevre günü dolayısıyla yapılan açıklamalarda, "Yok oluşlar daha fazla yok oluşu beraberinde getiriyor" uyarısı yapılırken, çok geç olmadan doğanın talanına karşı mücadelenin büyütülmesi vurgulandı.

BM tarafından ilan edilen 5 Haziran Dünya Çevre Günü üzerinden 48 yıl geçti. Kapitalizmin doğa talamı, dünyanın biyoçeşitliliğini tarumar ederken, 400 binden kişinin yaşamını yitirdiği 6,5 milyon kişinin ise hastalıkla boğuşturuğu Covid-19, bu talanın bir sonucu. Dünya Çevre Günü dolayısıyla yapılan açıklamalarda, insanların doğayı tahrip etmesinin sonuçlarının geri dönülemez bir boyuta gelmeden önlem alınması vurgulandı. Açıklamalarda, emperyalist kapitalist sistemin doğaya karşı yıkıcı politikalarıyla geleceği tehdit ettiğine dikkat çekildi. 

KESK: DOĞAYI TALAN EDENLE ÇALIŞANLARA KÖLELİK DAYATAN AYNI SİSTEM
"Emperyalist kapitalist sistem sadece emeğe, insan onuruna yakışır yaşam koşullarına değil, doğaya karşı yıkıcı politikalarıyla da geleceğimizi tehdit ediyor. Daha fazla kar için yerüstü ve yer altı kaynaklarımızı acımasızca yağmalayan, gölgesinden para kazanamadığı ağacı kesen bu barbarlık doğaya ve insanlığa yeni felaketlerden, yıkımlardan, salgın hastalıklardan başka bir şey vaat etmiyor. Nitekim bugün tüm dünya kapitalist barbarlığın yol açtığı ekolojik yıkımın yarattığı, şu ana kadar 400 bine yakın insanın yaşamına mal olan, milyonlarca insanı evine kapatan bir salgınla ile boğuşuyor. KESK olarak bir kez daha altını çiziyoruz. Dünyada ve ülkemizde yaşanmakta olan ekolojik krizin her geçen gün daha fazla derinleşerek adeta hepinizi nefessiz bıraktığı bu koşullarda sadece bir günlük Çevre Günü kutlamaları ile yetinilemez. Doğayı talan eden, yer altı-yerüstü zenginliklerimizi yağmalayan sistemle, emeği sömüren, tüm çalışanlara kölelik koşulları dayatan sistem aynı sistemdir. Emeğe, insana ve doğaya düşman bu sömürü, yağma ve talan düzenine, tıpkı Gezi Direnişinde olduğu gibi, 'Artık sana verecek ne tek bir ağacımız, ne bir avuç toprağımız, ne de bir damla alın terimiz var'  demek için omuz omuza vermenin zamanı çoktan gelmiştir."

TARIM-ORKAM-SEN İSTANBUL ŞUBESİ: YOK OLUŞLAR YOK OLUŞU GETİRİYOR
"İnsanların doğayı tahrip etmesi nedeniyle yaşanacak yok oluşların diğer çevre sorunları gibi telafi edilme ihtimalinin olmadığını belirten araştırmacılar, aynı zamanda yok olan türlere bağımlı olan türlerin de zamanla tükenmesine sebep olacak bir domino efekti oluşabileceği konusunda da uyarıda bulundu: 'Yok oluşlar daha fazla yok oluşu beraberinde getiriyor.' Artan insan nüfusu, yaşam alanlarının tahribatı, vahşi yaşam ticareti, hava kirliliği ve iklim krizi konularının acilen dikkate alınması gerekmektedir. Doğanın, insan dışındaki bütün bileşenleri birbiriyle sürekli etkileşim halindedir. Bir tek insan, kendisi de doğanın bir bileşeni değilmiş gibi, hatta doğanın hâkimiymiş gibi davranır; bunun da asıl nedeni insanın içinde yaşadığı toplumsal sistemdir.

"İklim krizine ve biyolojik çeşitliliğin korunmasına ilişkin sera gazı azaltımı konuları kamuda ve kamuoyunda karşılık bulmuyor. Örneğin Kanal İstanbul'u, 3. Köprü ve İstanbul Havaalanı projeleriyle birlikte değerlendirirsek en az 10.000 hektarlık ormanlık alan yok oldu. Dünya genelinde her yıl ortalama 3.3 milyon hektar orman yok oluyor. Bu küresel ölçekte bir değerlendirme. Tropikal yağmur ormanları özelinde ise 5 milyon hektarın üzerinde bir azalma var.

"Artık yaşamı sağlıkla idame ettirmenin gezegenin sağlığına bağlı olduğunu her zamankinden daha açık şekilde görüyoruz. Toparlanma sürecine girerken, bizleri daha fazla zarar görmekten koruyan bir sistemi inşa etmemiz gerektiğini görmezden gelemeyiz. Bu sebeple hükümetlerin, kurtarma paketlerini değerlendirirken, halk sağlığını dikkate almaları, insan sağlığı üzerinde doğrudan etkileri bulunan çevre standartlarında esneklik sağlamak üzere şirketlerin baskılarına boyun eğmemeleri gerekiyor. Yaşanan kriz, işlerin her zamanki şekliyle yürütüldüğü düzene geri dönmek yerine, insanları ve gezegeni koruyan bir gelecek yaratmak için cesur adımlar atmanın zamanının geldiğini gösteriyor."

EMEP: EKOLOJİK YIKIMA KARŞI BİR GÜN DEĞİL HER GÜN MÜCADELE
"Stockholm'de alınan Dünya Çevre Günü kararının üzerinden 48 yıl geçti. 1972 yılında 10 kişiden 1'i hava kirliliğinden etkilenirken, bugün 10 kişiden 9'u kirli hava solumaktadır. Biyoçeşitlilik açısından ise geçen 48 yılda canlı türlerinin % 28'inin soyu tükendi. Bugün hayvan ve bitki türünün %25'i yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Plastikten kaynaklanan çevre kirliliği 1980'e nazaran 10 katına çıkmış durumdadır. Her yıl 300 milyon tondan fazla ağır metal, eritici madde vb atıklar su kaynaklarına karışmaktadır. Avlanma, kirlik vb nedenlerle denizlerdeki canlı varlığı azalırken, balıkların % 33'ü türünü sürdüremeyecek kadar az ürer duruma getirildiler. Yok edilen ormanlar ve tarım alanları da buna eklenince gelinen noktada hava, su ve toprağın yanı sıra canlı yaşamı da kapitalist sistemin üretim süreçlerinin artışına bağlı olarak, daha çok zarar görmektedir. 

"Dünya, kapitalistler eliyle bir ekolojik yıkım yaşıyor. Yaratılan bu yıkımın sonuçlarından biri de Koronavirüs salgınıdır ve sonuçlarını da en ağır şekilde işçiler, emekçiler ve yoksul halk kitleleri yaşıyor. 

"O nedenle; kapitalizmden kurtulmadan ne içinde yaşadığımız çevre, doğa, sular ne de topraklar yok edilme sürecinden geri döndürülemez. Varlığını doğanın yağmalanması ve insanın sömürülmesi üzerine kuran bu sistemin değişmesi için mücadele acil ve ertelenemez bir görevdir. Partimiz Emek Partisi, başta yaşanılabilir bir dünya özlemini duyan gençler başta olmak üzere işçileri, emekçileri ve üretici köylüleri 5 Haziran Dünya Çevre Gününde yaratılan ekolojik yıkıma karşı yaşamı savunmaya ve kapitalizmden kurtulmak için sadece bir gün değil her gün mücadeleye çağırmaktadır."