25 Eylül 2024 Çarşamba

10 Ekim Davası: 9 klasör delil yeni ortaya çıkarıldı

10 Ekim Ankara katliamının firari sanıklar yönünden devam eden duruşmasında, savunma yapan sanık Erman Ekici, soruları yanıtlamadı.

10 Ekim Ankara katliamı davasında 16 firari sanık yönünden tefrik edilen dosyanın 3'üncü duruşması Ankara 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye başlandı.

Duruşma öncesinde 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği üyesi aileler adliye önünde basın açıklaması yaptı. Aileler adına konuşan 10 Ekim-Der Başkanı Mehtap Sakinci Coşgun, Türkiye yargılama tarihinde ilk defa "insanlığa karşı yapılmış" suç yönünde görülecek olan davanın önemli olduğunu ifade etti.

Coşgun, "İlk defa insanlığa karşı suç tanımlamasıyla bir yargılanma gerçekleşecek, sanık tarafından da ilk defa bir duruşmada bir sanık göreceğiz. 16 firari sanığın yargılandığı dosya şimdiye kadar hiçbir ilerleme kaydedememişti. Başından beri söyledik söylemeye devam edeceğiz bugün bu duruşma çok önemli bütün emek demokrasi güçleri bu sürecek yargılamaya desteklerini talep ediyoruz" diye belirti.

HATİCE ÇEVİK'İN TUTUKLANMASINA 'ÖFKELİYİZ' DEDİLER
Katliamdan yaralanan Suruç Belediye Eşbaşkanı Hatice Çevik'in tutuklanmasına tepki gösteren Coşgun, "Yapılan bu tutuklama karşısında sadece öfkeliyiz diyoruz. Öfkemiz daha da büyüdü. Hatice Çevik ve 10 Ekim aileleri yalnız değildir" dedi.

Coşgun, katliamında yaşamını yitiren anısına yapılacak '10 Ekim Emek Barış Demokrasi Anıt Meydanı ve Anma Yeri Uluslararası Fikir ve Tasarım Projesi' yarışmasının haftaya resmi olarak başlayacağı bilgisini de paylaştı.

Açıklama sonrası "10 Ekim'i unutma, unutturtma" sloganları atan aileler, duruşmayı izlemek üzere mahkeme salonuna geçti.

SANIK SIRALARINDA BU KEZ ERMAN EKİCİ YER ALDI
Önceki iki duruşması boş sanık sandalyeleri ile görülen davanın bugünkü duruşmasına ana davada "örgüt yöneticiliği"nden 18 yıl hapis cezası verilen, ancak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na yapılan suç duyuruları ile hakkında bu kez "insanlığa karşı suç işlemek"ten iddianame hazırlanan Erman Ekici getirildi.

Aynı mahkemede görülen ana dava yargılaması sonucu 35 sanık arasındaki tutuklu 19 kişiye 7 buçuk yıl ve 101 kez ağırlaştırılmış müebbet arasında değişen sürelerde hapis cezası verilmişti.

Sanık Erman Ekici'nin katıldığı yargılama öncesi duruşma salonunda yoğun güvenlik önlemleri alındı. Duruşmaya müşteki avukatların yanı sıra Türkiye'nin birçok yerinden gelen mağdur yakınları izleyici olarak katıldı. HDP Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz da izleyiciler arasında yer aldı.

AİLELERİN TEPKİLERİ ARASINDA SALONA GETİRİLDİ
Salona getirilmesi sırasında aileler sanık Erman Ekici'ye "Allah belanı versin" diyerek tepkilerini gösterdi.

Duruşmada mahkeme başkanının yaptığı yoklama sırasında 10 Ekim katliamında kızını ve eşinin kız kardeşini kaybeden Suruç Belediye Eşbaşkanı Hatice Çevik'ti. Yerine kayyum atanıp, tutuklanan Çevik'in ismi okunduğu sırada ise aileler hep birlikte "tutuklu" diye karşılık verdi.

SANIKTAN 'KURBAN SEÇİLDİM' SAVUNMASI
Yoklamanın ardından sanık iddianamenin Erman Ekici yönündeki kısımları okundu. Yöneltilen suçlamaya dair savunma yapan Erman Ekici, "Yunus Durmaz'ın materyalleri ve Yakup Şahin'in ifadesinden yola çıkılarak hakkımda iddianame düzenledi. Şahin ifadesinde hücre evlerinden bahsederken, yetkili kimsenin giremeyeceğini söylüyor. Benim girip, çıktığıma dair görüntü yok. Ben kurban seçildim" dedi.

'EBU TALHA BEN DEĞİLİM'
Ekici, savunmasını şöyle sürdürdü: "Yunus Durmaz, Antep'teki hücre evlerinden bahsediyor. Halil İbrahim Durgun, Talha Güneş, Abdulmuttalip Demir terörden aranıyordu ama bunlar hakkında iddianame hazırlamadı. Bu şahıslar arasında Antepli Ebu Talha, İçişleri Bakanlığı tarafından aranıyordu ama bulamadığı için benim üzerime atıldı. CMK sadece bize uygulanıyordu. Savcılık aleyhime olanları araştırdı, ancak lehime olan hiçbir şey yoktur. Ebu Talha ben değilim. Talip Akkurt'tur. 1984 doğumlu Ebu Talha ismi ile aranıyor. Sadece Ebu Talha'nın ben olduğumu söylediler. Antep'te, Urfa'da ve Adana'da terör örgütü üyeleriyle görüştüğüm söylendi ama kimle görüştüğüm yer almadı. Hakkımda örgüt üyeliğinden dava açıldı. Benim söylediklerim bu kadar. Siz soru sorarsanız cevap vereceğim. Ebu Talha bulunduğunda pardon mu denilecek."

'YUNUS DURMAZ'I TANIYORUM AMA İLİŞKİM YOKTU'
Hakkındaki iddiaları kabul etmeyen Ekici'ye, IŞİD'li Yunus Durmaz'ın öldürülmesinin ardından ortaya çıkan belgeler de soruldu. Sanık Ekici, bu belgelere dair kendisini "Suriye ile görüşülen telefonları yakalattığını söylüyor. Yunus Durmaz beni tanıyan bir kişi ama Yunus Durmaz orada bir isim belirtmemiş. Ebu Talha'yı boş bırakmış. 4 isimden 3'ünün kodu ve gerçek ismi var. Ama Ebu Talha karşısında gerçek isim yok. Orada Ebu Talha geçiyor diye bana suçlama yapılmasını anlamış değilim. Orası neden boş bırakıldı. Beni kullanmış olsaydı oraya Erman Ekici yazardı. Yazışmadan kaynaklı bir isimde olabilir. Ben Ebu Talha'nın kim olduğunu size anlattım. Bu şahıs ben değilim, kabul etmiyorum. Sayın başkan örgüt yöneticiliğinden mahkum ettiniz. Alt üst ilişkisi kurulamadan bana mahkumiyet kurdunuz. Yunus Durmaz ile 2013'ten sonra hiç görüşmedim. Antep'te dosyalar var bir tanesinden beraat aldım birinden mahkumiyet aldım. İstinaf bozdu. Onunda önümüzdeki ay duruşması var. Örgüt üyeliği hüküm kurulamadı siz yöneticilik hükmü kurdunuz. Türkiye tarihinde hiç kimseye açılmamış bir dava bana açıldı. Kurban edilmekten başka bir şey yapmadım. Yunus Durmaz'ı tanıdığımı ilk mahkemede söyledim. Düne kadar sizin yanınızda oturan insanlarda yargılandı. Cumhurbaşkanı bile yanıldığını söylüyor ben ne yapayım, yanılmış olamaz mıyım? Nerden bileyim eylem yapacak" sözleriyle savundu.

SORULARA YANIT VERMEDİ
Çapraz sorgulamasına geçilen Ekici, avukatlara yanıt vermeyeceğini söyledi. "İlhami Balı, Talha Güneş, Deniz Büyükçelebi ilişkin nedir?" diye sorulan Ekici, soruya yanıt vermedi.

Ekici, yine "Genç Ensar Derneği'ne gitme sıklığın, oradaki faaliyetlerin nelerdir? Elazığ örgütlenmesindeki payın nedir? Ahmet Güneş ile ilişkin nedir? Yakup Karaoğlu ile görev paylaşımın nedir? Ağrı'dan İran'a gitmişsin, oradan Afganistan'a mı geçtin mi? Dönüşünü hangi sınır kapısından yaptın? Bu sürecin hem Türkiye içerisindeki IŞİD yapılanmasında yer alıyorsun. Ebu Talha diye uyduruyorsun dediğin senin teşhisin yapıldı. IŞİD üyelerinin hangi evlerde kalacağını IŞİD hiyerarşisi içerisinde nerde tanımlarsın? Sınır geçişlerinde Antep'e diğer illerden gelen kişilerin karşılanması ve gönderilmesine ilişkin İlhami Balı ile görüşmelerin var. Kim yardımcı oluyordu size? Yaralı IŞİD'lilerin tedavi edilmesin için olanak sağlayan kişi ve kurumlar kimlerdi?" sorularına da yanıt vermedi.

Müşteki avukatlardan Senem Doğanoğlu'nun ise "Muasker ne demektir?" diye sorduğu Ekici, "Muasker IŞİD'lilerin kullandığı özel bir isimdir" yanıtı vermekle yetindi.

SAVCININ SORULARINI YANITLADI
Avukatların sorduğu soruların çoğunluğuna yanıt vermeyen Ekici'ye savcı sorular yöneltti.

Savcının "Örgütün 10 Ekim'deki eylemi gerçekleştirmekteki amacı nedir?" diye sorduğu Ekici, "Ben örgüte ait bir insan değilim, bilmiyorum" yanıtını verdi.

Yine savcının yönelttiği "10 Ekim'de örgüt içindeki işbirliğinden haberin var mı?" sorusuna ise, Ekici şu yanıtı verdi: "Yunus Durmaz ile en son 2013 yılında görüştüm. Hücre evlerinin görüntüleri çıktı. Bir tane beni gösteren görüntü çıkmadı. Göz önüne alınmadı. Durmaz'ın dijital materyallerinde tek bir yerde ben yokum. Suriye'deki kamplarından da görüntü çıktı yani hiç mi takılmadım. Ben çok mu profesyonel bir teröristim ki takılmadım."

Savcılığın "10 Ekim eylemi gerçekleştirmeden önce güvenlik tedbirlerinden örgütün haberi var mıydı?" sorusunu da sanık Ekici "bilgim yoktur" diye cevapladı.

FİRARİ SANIKLAR HAKKINDA BİR GELİŞME YOK
Ekici'nin çapraz sorgusunun ardından mahkeme başkanı tarafından dosyaya eklenen belgeler okundu. IŞİD'li Deniz Büyükçelebi'nin eşi Şengül Büyükçelebi'nin duruşmaya katılması yönünde Nizip Ağır Ceza Mahkemesi'ne yazılan müzekkereye verilen yanıtta şahsın şehir dışında olmasından ötürü hazır edilemediği belirtildi.

Mahkeme başkanı, kırmızı bülten ile aranan firari sanıklar hakkında Adalet Bakanlığı'na yazılan müzekkerelere ise yanıt verilmediği bilgisini paylaştı.

Dava dosyasında yer alan X,Y,Z kodlu şahıslar hakkında Emniyet Genel Müdürlüğü istihbarat ve terörle mücadele daire başkanlıklarınca gönderilen araştırma tutanaklarında "X17" olarak kodlanan kişinin Burak Ormanoğlu olabileceği belirtildi.

9 KLASÖR 1,5 YIL SONRA ORTAYA ÇIKTI
Dosyaya eklenen belgelere ilişkin beyanda bulunan Avukat Kemal Gündüz, Ankara katliamına ilişkin mahkeme kalemine bırakılan 9 klasörlük dosya üzerinde durdu.

9 klasörün davada çılan karardan 1,5 yıl sonra ortaya çıktığını söyleyen Gündüz, "Dosyada kısıtlılık kararı olduğundan bu 9 klasörden haberimiz yoktu. Türkiye'nin en büyük davası karara bağlandıktan bir buçuk yıl sonra bu 9 klasör ortaya çıktı. Dosyaların birer suretini aldık, inceledik ancak çok vahim şeyler ortaya çıktı. Suç işlendiğinin tespitidir. Bu saatten sonra bununla ilgili bir şey yapılmalıdır" dedi.

SAVCILIK 2 EKİM'DE YAKUP ŞAHİN'İN ARAŞTIRILMASINI İSTEMİŞ!
Bu klasörlerden birinde dava sanıklarından Yakup Şahin hakkında Nizip Cumhuriyet Savcılığı'nın bir soruşturma yaptığı bilgisinin yer aldığını paylaşan Gündüz, şu bilgileri verdi: "Katliamdan 10 gün önce Nizip'teki Özdemir Tarım Gübre Fabrikası sahibi ihbar yapmış, 'İki tip benden gübre almaya geldi ama şüphelendim, vermedim demiş. Bindikleri arabanın '27 Z' plakalı olduğunu söylemiş. 1 Ekim 2015 tarihinde satıcının ifadesi alınmış, güvenlik kayıtları alınmış, araba tespit edilmiş. 27 plakalı aracın Yakup Şahin'in ablası Hülya Demir adına kayıtlı olduğu tespiti yapılmış ve Nizip Cumhuriyet Savcılığı civardaki tüm gübre satan yerlerin listesini de çıkarmış. Nizip Savcılığı, Yakup Şahin'in plakasını, fotoğrafını almış. Örgüt bağlantıları araştırılsın diye Antep Terörle Mücadele Şubesi'ne ve İstihbarat Daire Başkanlığı'na 2 Ekim 2015 tarihinde yazı yazmış. Ancak bir şey yapılmadığı için Yakup Şahin bu sefer Birecik'ten gidip, gübre alıyor ve Antep'e getiriliyor.

Katliam olduktan sonra 15 Ekim'de Yakup Şahin ifade vereceğini söylemiş. Nizip'e gidilmiş, 13.45'te uçak kalmış 3.10'u gece depo bulunmuş. Nizip Emniyet'i eliyle koymuş gibi bulmuş. 16 Ekim'de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ve Nizip Savcılığı aracılığıyla el koymuşlar. Yakup Şahin'i tespit etiklerini bildirmişler."

Gündüz'ün mahkemeyle paylaştığı belgelere göre Yakup Şahin, 30 Eylül 2015 tarihinde Nizip'te bulunan Özdemir Tarım isimli işyerine 30 Eylül gitti. Üzerinde 33 nitrat yazısı bulunan gübreden 2 ton almak istediğini söyleyen Şahin, 2 bin TL verdikten sonra kamyoneti almak için geri döndü. Gübreciye geldiğinde satıcının kendisinden kimlik istemesi üzerine yanında kimlik olmadığını söyleyerek parasını geri aldı ve iş yerinden ayrıldı. Ancak satıcı, Yakup Şahin'den şüphelenerek 155'i aradı. Bunun üzerine işyerine gelen polisler, ihbar tutanağı hazırladı ve güvenlik kameralarını inceledi. Kamera kayıtları ve Plaka Tanıma Sistemi (PTS) üzerinden bakılarak Yakup Şahin'in kimliği tespit edildi. 2 Ekim 2015 tarihinde Nizip Savcılığı tarafından istihbarat büro amirliği ve emniyete yazılan yazılarda Şahin'in şüpheli bir şekilde gübre almaya çalıştığı belirtilmesine rağmen yakalanmadı.

'KATLİAM ÖNLENEBİLİRDİ'
Ortaya çıkan yeni bilgilerin gösterdiği gibi kamu görevlilerin sorumluluğunun dava başladığından bu yana görmezden gelindiğini söyleyen Av. Gündüz, "Kamusal sorumluların hiçbiri buraya sunulmadı, gizlendi, saklandı. Nizip Savcılığı, Antep Emniyeti, TEM, İstihbarat Daire Başkanı'na yazı gönderilmiş. Antep Emniyeti görevini yapsaydı, İstihbarat görevini yapsaydı bu katliam önlenebilirdi. Kamusal ihmal çok açık" dedi.

Antep'teki kamu kurumlarının görevlerini kötüye kullandığını söyleyen Av. Gündüz, ortasya çıkan 9 klasörün Ankara katliamı soruşturmasını yürüten 3 savcıdan hangisinin dolabından çıktığının tespit edilmesi ve hakkında işlem yapılmasını talep etti.

Av. Gündüz, mahkemeden yine Nizip Savcılığı'nın 2 Ekim 2015 tarihli yazısı ile Antep Emniyeti, Antep İstihbarat Daire Başkanlığı ve Antep TEM'de hangi işlemlerin yapıldığının tespit edilmesini için söz konusu kurumlara yazı yazılmasını talep etti.

SANIK AVUKATINDAN SKANDAL SÖZLER!
IŞİD'li sanığın avukatı Erhan Fidan, "Hukuki bir yanılgı olduğunu görmekteyiz. Sanığın suçu önceki dosyada örgüt üyeliğinden görülmüş ancak suç vasfı değişmeden 'insanlığa karşı suç işlemekten' dava açılmış. Dosyada vahim bir tablo var. İnsanlığa karşı suçtan ayrıca bir suç eklemiş, dini saiklerle toplumun bir kesimine yönelmiş, deniliyor. O zaman savcı HDP eşittir, PKK demiştir. Katliam alanındaki herkeste dinsiz, ateisttir demiştir. Otomatikmen bu insanların din düşmanı olması gerekiyor. Böyle bir şey olmadığı için suç vasfı yoktur. PKK denilen suç örgütü vardır. Devlet kurmak istiyorlar. İstanbul Vezneciler'de yapılan saldırı, Güngören'de yapılan saldırılar insanlığa karşı suçtan yargılanmalıdır. Gariban, Müslüman bir insan olduğu için yargılanıyor" dedi.

MAHKEME SALONUNDAN TEPKİLER YÜKSELDİ
Avukatın savunması üzerinde salondan "HDP'nin ne alakası var. Şerefsiz, konu HDP değil. IŞİD'e gel" şeklinde tepkiler yükseldi.

Sanık avukatı Fidan, salonun boşaltılmasını istedi. Avukat mağdur yakınları hakkında suç duyurusunda bulunmak istediğini de sözlerine ekledi.

Salonu susturmaya çalışan mahkeme başkanı, "karşılıklı diyalog kurmayın" derken, avukat Fidan mağdur yakınlarına "Soytarı" diyerek hakarette bulundu. Bunun üzerine mahkeme başkanı ise "Böyle devam ederse, salonu boşaltırız" dedi.

HDP VE DEMİRTAŞ'I HEDEF GÖSTERDİ
Sanık avukatı Fidan, "Kobanê olaylarında 53 kişinin yaşamını kaybettiğinde ben Diyarbakır'daydım. Orada yaşananlar insanlığa karşı suç sayılmalıdır. O dönemde HDP Genel merkezinde Twitter'den çağrı yapan Selahattin Demirtaş yargılanmalı" diyerek, Demirtaş'ı hedef gösterdi.

Sanık avukatının savunmasına tepki göstermesi üzerine mahkeme başkanı "Siz müdahale etmeyeceksiniz. Biz müdahale ederiz" diyerek bir kez daha salonu boşaltmakla tehdit etti.

'TÜRKİYE BAB'A GİRMESEYSİ BOMBALAR PATLAMAZDI'
Fidan, savunmasını şöyle sürdürdü: "Anayasal düzeni bozmak ile suçlanmaktadır. Anayasal düzeni bozmaktan yargılanmamıştır, hukuken vicdanları yaralamaktadır. Bunun değerlendirilmesi gerekir. IŞİD'in anayasayı bozma amacı yoktur. IŞİD'in Türkiye'yle anayasa problemi yoktur. Ne zaman ki Türkiye El Bab'a girdi. Halife olan Ebubekir Bağdadi Halife olan bundan sonra bir açıklama yaptı Türkiye bizim cihat alanımıza girmiştir. El Bab'a girdikleri için Türkiye'de bombalar patlamıştır. Türkiye El Bab'a girmese bombalar patlamayacaktı. Karşılıklı bir çatışma ortamı olmuştur."

İddianameyi hazırlayan savcı hakkında suç duyurusunda bulunacağını söyleyen sanık avukatı Fidan, "Yunus Durmaz kişisinin 350 sayfalık dijital materyal çözümlemesi var. 350 sayfalık Yunus Durmaz'ın dijital materyallerinin getirilmesini istiyoruz" dedi.

Sanık avukatının Bağdadi'ye "halife" demesi salondan "örgüt propagandası yapıyor" denilerek, tepki yükseldi.

Sanık avukatı şunları söyledi: "Nasıl bir IŞİD'çi AKP üyesidir. IŞİD'çiler demokrasiyi küfür görür. Demokratik bir partiye üye olması ve oy kullanması akıl alır gibi değil. Müvekkilimin beraat etmesini talep ediyorum."

Savunması ardından sanık avukatı Fidan mahkemeden ayrıldı.

MÜÜŞTEKİLER: DAVACIYIZ
Müşteki Ömer Tekin, "Patlamanın olduğu anda ben oradaydım. Karşıya geçerken havaya uçtum. Hiçbir yerde böyle bir vahşet olmaz. Şikayetçiyim. Davaya katılmak istiyorum" dedi.

Müşteki Fevzi Kinevis, "Olay günü gözümü Gazi Üniversitesi'nde açtım. Canıma kastedenlerden ömür boyu davacıyım" dedi.