Ziya Ulusoy yazdı | Seçimler ve manzara
Erdoğan faşizmi iktidarı vermemek için, kirli savaş yöntemleri ve işgalci savaşları genişletmeyi denedi ama başaramadı. Yeniden deneme girişimleri tabii ki olacak. Bu olası saldırganlık, zindana atma avı ve savaş girişimlerine karşı kitle eylemleri yükseltilerek yanıtlanmalı.
Erdoğan faşizmi, direniş nedeniyle umduğu zaferi kazanamadı. Direniş, faşizmin umduğu genişlikte kitle desteğini kazanmasını ama daha çok da pekiştirebilmesini önledi.
Hatta bu desteği pekiştiremediği için faşist şeflik rejiminin kurumsallaşmadığı yanılgısı emekçi sol çevrelerde etkili de oldu.
Oysa, iktidar terkibinde "Reis" ve saray bürokrasisi en tepede yönetirken, siyasi iktidarın en temel kolonları olan ordu-polis-yargı mekanizması "Reis"in emrindeki AKP-MHP'li islamcı ve Türkçü kadrolarla yeniden örgütlendirilerek kurumsallaştırıldı. Dahası devlet kurumlarında faşizmin yeni örgütlenmesine ayak uyduramayan ordu üst kademesi genelkurmay başkanıyla beraber istifa ederek ayrılırken, açık muhalefete daha yüksek sesle devam eden Avrasyacılar -muvazzaf ve emekli- kavgalı muhalefet yürüttüler. Sonuçlarını hapisle yaşadıktan sonra 2014'te Erdoğan-Bahçeli liderliğindeki rejime yedek ortak olarak iltihak ettiler. İltihak etmeyi reddedenler yeniden hapsedildi, hapisle korkutuldu ve bir kenara atıldı.
MİT-ordu-polis içindeki kontrgerilla örgütlenmesi Erdoğan faşizminin emrine girdi ve saray-MİT ve SADAT marifetiyle atanan yeni kadrolarla takviye edildi. Polis MHP-AKP'lilerin yönetiminde, Gülenciler de geniş çaplı tasfiye edilerek, güvenceye alındı.
Yargı HYSK ve AYM'den alt kademlere değin binlerce AKP-MHP'li ve ek olarak biat eden ulusalcı kadrolarla sarayın yargısına dönüştürülürken, gerici kadroların çoğunluğu Erdoğan faşizminin hegemonyası altına girerek biat etti.
Erdoğan faşizmi devletteki bu dönüşüme paralel olarak kitle desteğini genişletti. Seçimlerde, hileler çıkarılarak ele alındığında bile, genişleyen kitle desteği belirgin olarak yansıdı. Faşizm, seçimleri destek kitlesi nezdinde kendisini ve saldırılarını meşrulaştırmanın aracı olarak kullandı. Eğer direniş cephesindeki Kürt özgürlük hareketi ve devrimci hareketi ezmeyi, hedeflediği işgalleri tam başarsaydı seçimsiz faşizme geçiş yapmayı hesapladı.
Fakat direniş, Suruç'tan Cizre-Sur'dan, Ankara Gar barış mitingine kitlesel eylemlerle, Rojava'da işgale karşı savaşla, dağda ve Medya Savunma Alanları'ndan kentlerdeki silahlı eylemlere değin sürdü. Ağır bedellerle, can kayıpları ve zindana atılma göze alındı. Ama sonuçta Erdoğan faşizminin kesin zafer kazanması, rejimini kalıcı hale getirmesi bu direniş sayesinde engellenebildi.
Erdoğan'ın islamcı-Türkçü rejimi, "faşist devrim" heyecanı yaratamadı. İşgaller ve savaşlarla büyük devlet şovenizmi rüzgarını estirme çabası da yarı yolda tökezleyerek yenildi.
Erdoğan yaptıklarına "muhafazakar devrim" adını verirken Reagan ve Thatcher'e atfedilenden öte kavram bile üretemedi.
Direniş, Erdoğan faşizminin zaferini engelleyerek çözülmesi sürecine yol açtı.
Bu aralıktan burjuva muhalefet, TÜSİAD ve Batı emperyalistleri, burjuvazinin kolektif çıkarlarının gözetileceği parlamenter rejimi alternatif göstererek geniş kitle desteği rüzgarı estiriyor.
İşçi sınıfı ve ezilenleri temsil eden devrimci ve emekçi sol blokun sıçrama yapmasını, kitle eylemliliğini yükseltmesini bu yolla engelliyor.
Erdoğan faşizmi iktidarı vermemek için, kirli savaş yöntemleri ve işgalci savaşları genişletmeyi denedi ama başaramadı. Yeniden deneme girişimleri tabii ki olacak. Bu olası saldırganlık, zindana atma avı ve savaş girişimlerine karşı kitle eylemleri yükseltilerek yanıtlanmalı.
Kaybedeceği veya hileyle kazanmaya çalışacağı seçim sonucundan sonra da Erdoğan faşizmi benzer saldırganlıkları denemeye çalışacak.
Bu saldırganlıkları ve burjuva muhalefetin olası iktidarı altında işgalci savaşı sürdürmede ve Erdoğan faşizminin kurumsallaşmasını/sabık uygulamalarını, örneğin tecrit zindanlarını, tutsaklıkları ve yasaklarını sürdürmede somutlaşacak baskıları püskürtecek biricik yol siyasi kitle eylemlerini yükseltmektir.
Bu yol, aynı zamanda faşizmi tasfiye etmenin, üçüncü cephe olarak, işçi sınıfı ve ezilenlerin siyasi cephesinin hegemonyayı elde edebilmesinin de yolu olacak.