KKÖ Kadın Önderliği: 25 Kasım'da alanlardayız
25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü'ne ilişkin açıklama yapan MLKP / KKÖ Kadın Önderliği, "Erkek ve devlet şiddetine, sömürgeci ve siyonist savaş ve işgallere karşı 25 Kasım'da alanlardayız" dedi.
Marksist Leninist Komünist Parti / Komünist Kadın Örgütü (MLKP / KKÖ) Kadın Önderliği, 25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü'ne ilişkin "Erkek ve devlet şiddetine, sömürgeci ve siyonist savaş ve işgallere karşı 25 Kasım'da alanlardayız!" başlıklı açıklama yayınladı.
Açıklamada "Dünyanın dört bir yanında erkek egemenliğine, erkek şiddetine, erkek egemen kapitalist düzene, faşist, sömürgeci rejimlerin erkek egemen suçlarına karşı sokaklara akan milyonlarca kadınla yüreklerimizi birleştiriyor, isyanımızı, erkek egemen düzene öfkemizi ve mücadele azmimizi haykırıyoruz" denildi.
MLKP / KKÖ Kadın Önderliği açıklamasının devamında şu ifadelere yer verdi:
"Mirabel kardeşleri bu yıl da sevgi, saygı ve faşizme, erkek egemenliğine büyük öfkemizle anıyoruz. Büyük kadın mücadelelerine ilham veren, İran'da Jina Amini'den Arjantin'de Romina Tejerina'ya erkek egemenliğince katledilen, intihara sürüklenen kadınlar adına, kıtalar boyutundaki erkek egemen suç mahallinde, erkek suç birliğine, suç ortaklığına karşı kadınların özgürlük, eşitlik için mücadele ortaklığını, mücadele birliğini yükseltiyoruz. Bakur, Rojava ve tüm Kürdistan'da, Filistin'de, Lübnan'da sömürgeci işgal ve savaş saldırılarında katledilen kadınları anıyor, sömürgeciliğe ve savaşa karşı direnişlerini selamlıyoruz.
Bu yıl 25 Kasım eylemleri, bölgede savaş ve işgal saldırılarının yükselişi koşullarında gerçekleşiyor, emperyalistlerin ve bölge gerici, sömürgeci, faşist devletlerinin Ortadoğu halklarını köleleştirme politikaları, kadına yönelik şiddetin, katliamın, köleleştirme politikalarının yükselmesi anlamına geliyor.
Bu yüzden İsrail siyonizminin işgal saldırılarında Filistin'de, Lübnan'da binlerce kadın katlediliyor, binlerce kadın tutsak, cinsel işkence ve tecavüze uğruyor.
Bu yüzden İran'da rejime karşı ölümüne mücadele eden kadınlar kaçırma, kaybetme, işkence, cinsel işkence ve idamla karşı karşıya geliyor.
Bu yüzden sömürgeci faşist şef Tayyip Erdoğan, rejimin bekasının kadınların kazanılmış haklarının gaspedilmesi, kadın özgürlük mücadelesinin sınırlandırılması ve ezilmesi, erkek egemenliğinin politik islamcı temelde istikrarlı hale getirilmesinden geçtiğinin farkında ve tüm araçlarla kadın eylemini, kadın bedenini ve kadın emeğini kuşatıyor.
Türkiye ve Bakur'da cins çelişkisi öyle keskinleşti, erkek egemenliğiyle mücadele öyle sertleşti ki, kadına yönelik şiddetin onlarca biçimi, en başta katliam ve cinayetle ölçülüyor. Faşist şeflik rejiminin kadın kazanımlarını gasp ve erkek şiddetine cezasızlık politikaları sonuç üretiyor, şiddet artıyor. Yılın geride kalan döneminde 400'den fazla kadın erkek şiddetiyle katledildi. Kokuşmuş, yozlaşmış, insansızlaşmış erkek saltanatı, erkek cinselliği, erkek iktidarı, kirli ellerini çocuklara uzatıyor, istismar, tecavüz ve katliamlar gerçekleştiriyor. Sömürgeci faşizm, cinsiyetçi saldırıları kapsamında heteroseksist saldırganlığı yükseltiyor, LGBTİ+ hareketi ezmek ve toplumda açık kimlikli LGBTİ+ varlığını yok etmek istiyor, bunun için her türlü şiddet ve katliamı cezasızlıkla aklıyor.
Devrimci kadın tutsaklar, birleşik mücadelenin kadın siyasi önderleri zindanlarda rehin tutuluyor, eşbaşkanlık kazanımları kayyum darbeleriyle gasp ediliyor. Kadın özsavunma tutsakları onyıllar boyu hapiste tutulurken kadın katillerinin, kadına yönelik şiddet suçlularının serbest bırakılması, onlarca örnekte kadın katliyle sonuçlanıyor.
Erkek egemenliğini istikrara kavuşturmanın bir ayağını dolaysız devlet şiddeti, diğer ayağını erkek şiddetinin cezasızlık politikalarıyla teşvik edilmesi oluşturuyor. Bir yandan polis, asker, yargı bürokrasisi kadın örgütlerine, öncü kadınlara, kadın eylemlerine şiddet, katliam, tutuklama ve gözaltılarla saldırıyor. Diğer yandan kadına yönelik taciz, tecavüz, işkence, cinayet, LGBTİ+lara yönelen nefret şiddeti ve çocuğa yönelik erkek istismarı, cinsel saldırıları cezasızlıkla aklanıyor.
Sömürgeci faşist şeflik rejiminin saldırılarına boyun eğmeyeceğiz, kadınların kazanılmış haklarını, mevzilerini saldırılara karşı savunacağız. Emperyalist, sömürgeci savaşlara, işgallere ve faşizme karşı kadınların birleşik direnişini büyüteceğiz.
25 Kasım'da erkek şiddetine karşı İkbal'in, Ayşenur'un, Rojbin'in, bu yıl katledilen onlarca kadının sesi olacağız.
Erkeklerin ve devletin şiddetine kadınların örgütlü şiddetiyle karşı duracak, örgütlü mücadeleyi ve örgütlü özsavunmayı yükselteceğiz. Özsavunma yapan kadınları sahiplenmekten, erkek şiddetine kadınların meşru şiddetiyle yanıt vermekten vazgeçmeyeceğiz.
Toplumsal yaşamda ve siyasal mücadelede özneleşmekten, sermayeye, faşizme ve sömürgeciliğe karşı işçilerin, emekçilerin direnişlerinin, Kürdistan'ın özgürlük ve eşitlik mücadelesinin öznesi olmaktan, antifaşist örgütlerde örgütlenmekten geri durmayacağız.
İstanbul'dan Amed'e, Kobanê'den Hesekêe'ye, Ortadoğu'dan Avrupa'ya, mitingler, fiili meşru eylemler, gece yürüyüşleriyle sokakları tutacak, faşist şeflik rejiminden ve erkek egemenliğinden, şiddet ve cezasızlık politikalarının hesabını soracağız.
Erkek Şiddetine Karşı Örgütlü Özsavunmayı Yükselteceğiz!
Faşizme ve Sömürgeciliğe Karşı Kadınların Birleşik Mücadelesini Büyüteceğiz!
Yaşasın Kadın Devrimi! Yaşasın Sosyalizm!"