Ziya Ulusoy yazdı | Erdoğan'ın kudurgan savaşını durdur
Erdoğan'ın kudurgan savaşı ve getirdiği kan ve gözyaşı mı, barışsever güçlerin savaşa karşı onurlu başkaldırısı mı? Geleceği tayin edecek keskin ve karşıt yol ayrımı budur!
Faşist şef Erdoğan'ın "Güney sınırlarımız boyunca 30 kilometre derinlikte güvenli bölgeler oluşturmak ... eksik kısmıyla ilgili adımları atmaya başlıyoruz" sinyalinden hemen sonra, MGK "güney sınırlarımız(da) ... halihazırda icra edilen ve edilecek olan ... milli güvenlik ihtiyaçlarımızın gereğidir" açıklaması yaptı. Rojava-Kuzey ve Doğu Suriye'ye işgalini genişletecekleri anlaşılıyor.
Faşist şef Erdoğan, anlaşılan NATO'da İsveç-Finlandiya'ya veto şantajını, daha çok Rojava'da işgali genişletme savaşı için yapmış.
Erdoğan, NATO patronu ABD emperyalistlerinden, bu şantaj yoluyla ve misafir olarak sakladığı IŞİD lideri Kureyşi'yi gözaltına alarak, hava sahasının kapatılmaması tavizini koparmaya çalışıyor.
Rusya'ya da "ambargoya katılmama" rüşveti vererek işgalci savaşına müdahalesizliği satın almak istiyor.
Erdoğan faşizmi, Rojava-Kuzey ve Doğu Suriye Özyönetimi'ni yıkmak, himayeci sömürgeciliğini kurmak stratejisini tank, top ve uçak bombardımanıyla sürdürüyor.
Stratejinin diğer boyutunu Zap ve Avaşîn'de kimyasal savaşla uyguluyor. Şengal, Mexmûr ve diğer Güney bölgelerine ölüm kusan SİHA saldırıları düzenliyor.
Erdoğan, KDP yönetimini işbirliğine koşarak, savaş ve askeri üs alanları yoluyla Güney Kürdistan'ı da himayeci boyunduruğu altına alıyor.
Kerkük-Musul'u fetih hayalleri de bu stratejinin bonusu.
Tabii ekonomik krizle kitle desteğini yitiriyorken, yaklaşan seçimi hileli ve şiddet koşullarında gerçekleştirmek, aynı zamanda savaş şovenizmini kitle desteğine tahvil etmek için de işgali genişletme savaşını gündemleştiriyor.
Erdoğan, Ukrayna'da Putin savaşı sona erdirsin diyor ama kendisi savaşı yeniden genişletiyor. Ne utanmazca ve kan içici riyakarca!
Erdoğan faşizmi mevcut işgaliyle yüz bine yakın ÖSO çetesini, on binlerce Nusra ve diğer islamcı çeteyi, Rojava halkına karşı ve değişik savaşlarda kullandığı gibi, içeride kitlesel katliamlarda kullandı, kullanmaya devam ediyor. Dahası işgali genişleterek Hesekê'de ve Hol kampındaki IŞİD çetelerini kendi saflarına katmak istiyor. Cerablus işgalinde bunu yapmıştı. Hesekê hapishanesi baskınıyla aynı şeyi yapmaya çalışmıştı.
Erdoğan faşizminin Kürt düşmanlığıyla ve saltanatını sürdürmek için yürüttüğü fetihçi savaş kudurganlığını dizginlemek bütün demokratik ve sosyalist güçlerin görevi. Emeğiyle geçinen milyonların alması gereken tavır. Bütün barışsever ve özgürlüksever güçlerin görevi.
Irmaklar derelerin birleşmesiyle çoğalır. Erdoğan faşizminin sömürgeci savaşına karşı ses yükseltilir ve eylemler geliştirilirse barış isteyen güçlerin ırmağı yaratılır. Zap-Avaşîn'de kimyasal saldırı ve bombardımana karşı kahramanca direnen gerillanın mücadelesine, barışseverlerin geniş ırmağı eşlik ederse Erdoğan faşizminin sonu gelir. İşçi sınıfı ve halkların baharı yükselir.
Burjuva muhalefet Akşener'den başlayarak savaş tezkeresine savaş narasıyla evet oyu vermişti. Diğerleri de evet demişti. Kılıçdaroğlu ise seçim zamanını kapsadığı için 2 yıllık süreyi fazla görerek ret oyu vermiş ama diğer bütün savaş tezkerelerine evet demişti.
Erdoğan'ın kudurgan savaşını durdurmak için halk hareketi, burjuva muhalefetin açık/utangaç savaşçılığını boşa düşürecek.
Daha önemlisi Erdoğan'ın, SİHA'ları ve ordusuyla, boğaz kesen çeteleriyle, Kürtler ve bölgenin diğer halklarının başına bela olmasına son verir. Cehenneme çevirdiği işgal yerlerinden defedilmesinin kilometre taşı olur. Erdoğan, emperyalistler ve diğer burjuva devletleri tarafından bölgenin halklar arası boğazlaşmanın arenası yapılmış olmasına karşı, yeniden halkların baharı alternatifi yükselmeye başlar.
Barışın, demokrasinin, özgürlüğün yolu Erdoğan'ın kudurgan savaşını durdurmakla başlar, emekçilerin kapitalizme karşı mücadelesinin yolu, savaşçı faşizmi yıkmaktan geçer. Çünkü Erdoğan faşizmi, burjuvazinin kanlı sermaye birikiminin bekçisidir.
Erdoğan'ın kudurgan savaşı ve getirdiği kan ve gözyaşı mı, barışsever güçlerin savaşa karşı onurlu başkaldırısı mı? Anın geleceği tayin edecek keskin ve karşıt yol ayrımı budur!