Ziya Ulusoy yazdı | Bugün ve 6-7 Eylül pogromu
6-7 Eylül pogromuna karşı daha başlangıçta demokratik güçler karşı koyabilse ve engelleyebilseydi, Bayar-Menderes çetesinin gerici-faşist kitle yaratma saldırganlığı kırılır, halklarımız ve emekçi sınıflar başka bir gelecek hazırlama yolunda yürüyor olacaktı.
İki gün sonra 6-7 Eylül pogromunun 66. yıldönümü. Bütün katliamlara karşı olduğu gibi 6-7 Eylül katliamına ve linç saldırısına karşı "bir daha asla" bilincini yeni kuşaklarda geliştirmek, ırkçılığa karşı mücadelenin onurlu bir görevi.
Bu antifaşist bilinç bugün daha yaşamsal önemde. Çünkü, Erdoğan-Bahçeli çetesi, 6-7 Eylül'ü bugün de tekrarlamak istiyor.
Katliamlar bakımından misliyle tekrarladı. Söz konusu ettiğimiz kitlesel linç/pogrom olarak tekrarlamak isteği.
Konya'da 21 ve 30 Temmuz tarihlerinde Dal ve Dedeoğulları ailelerine gerçekleştirilen pogrom ve Erdoğan-Bahçeli çetesi tarafından eğitilerek görevlendirilmiş ülkücü Onur Gencer'in İzmir'de Deniz Poyraz'ı HDP binasında öldürmesi, hem katlederek Kürtleri sindirme, hem de Türk halkını Kürt halkına karşı pogromlara kışkırtma amacını taşıyordu. Bu uğursuz amaç devam ediyor.
6-7 Eylül Bayar-Menderes diktatörlüğü tarafından bir pogromla birkaç hedefi gerçekleştirmek amacıyla planlanıp acımasızca uygulandı.
Bayar-Menderes çetesi, kapitalist dünyanın hakim gücü ABD'ye bağlılığını kanıtlamak, onun Doğu Akdeniz'de hakimiyeti İngiliz emperyalizminden devralmasını kolaylaştırmak istedi. Kıbrıs Konferansı sürüyor ve CIA Başkanı Dulles o sırada Türkiye'de bulunuyordu.
İkinci hedefi, "Kıbrıs davasına sahip çıkma" sloganıyla Türk halkını Rum halkına saldırtarak şovenizmi tırmandırmak, zayıflamaya başlayan kitle desteğini güçlendirmekti.
Üçüncü hedefi ise, İstanbul Rumlarının mülkleri ve şirketlerini Türk burjuvazisine transfer etmekti.
Ayrıca pogromu komünistlere yükleme komedisiyle antikomünist bir atmosfer geliştirmek de iktidarın ek kazanımı olacaktı.
Özel Harp Dairesi başkanlığı yapmış orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu emekli olduktan sonra 90'lı yıllardaki röportajında "6-7 Eylül olayları da Özel Harp Dairesi'nin işiydi ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı"(Tempo dergisi, 09.06.91) itirafıyla övünecekti.
İstanbul Rum halkı pogromda 3 insanını kaybetti. Binlerce ev ve işyeri yağmalandı ve yıkıldı. 70 bin Rum Yunanistan'a göçmek zorunda bırakıldı.
Bugün de Erdoğan-Bahçeli çetesi, yeniden saldırıyla, zayıflayan kitle temelini güçlendirmek, Türk halkını Kürtlere saldırtarak şovenist histeriyle faşist kitle yaratmak, buna dayanarak içte ve dışta Kürtlere kirli ve işgalci savaşı tırmandırmak, faşizme karşı mücadeleyi ezmek istiyor.
Yeniden saldırıyı, gerillanın üslendiği Güney Kürdistan'daki Medya Savunma Alanlarında bombardımanı tırmandırarak başlattı. Şengal'e hava saldırısıyla halkın özsavunmasını ve hastaneyi vuruyor. Rojava'da işgalle sürdüğü Kürt halkının yerleştiği alanları tank ve toplarla vuruyor.
İçeride Konya'da linç/pogrom saldırısı ve İzmir'de HDP'lilere suikast, orman yangınlarını linç saldırısı için kullanma, HDP'lilere kitlesel tutuklama; meslek birliklerini demokratik güçlerden gasp etme hazırlığı bu yeniden saldırının bileşenleri. Yan ürün olarak çetenin iç rekabetiyle göçmenlere linç de halkı faşistleştirmenin yeni bir aracı olarak başını uzatıyor.
6-7 Eylül pogromuna karşı daha başlangıçta demokratik güçler karşı koyabilse ve engelleyebilseydi, Bayar-Menderes çetesinin gerici-faşist kitle yaratma saldırganlığı kırılır, halklarımız ve emekçi sınıflar başka bir gelecek hazırlama yolunda yürüyor olacaktı.
Şimdi de Erdoğan-Bahçeli çetesinin yeni saldırısını ve Kürtlere linci engelleyecek mücadele, faşizmin yenilgisinin yolunu açacak, halklarımız ve işçi sınıfının, savaşa karşı barış, faşizme karşı özgürlük ve kapitalizme karşı sosyalizm mücadelesi ışıklı bir gelecek hazırlayacak.
Erdoğan-Bahçeli çetesinin yeni 6-7 Eylül ve Kürtlere pogromlarına karşı ışıklı bir geleceği hazırlamak kurtuluşun tek yoludur!