Ziya Ulusoy yazdı | Altılı masa savaş safında
Millet İttifak partileri sabah akşam "bekleyin seçimle yeniden demokrasiyi getireceğiz" diye gülücükler yağdırırken, Kürt özgürlük hareketi ve Kürt halkına karşı kirli ve işgalci savaşı destekliyor.
Geçen yıl sonbaharda savaş tezkeresi, 2 yıla çıkarılıp onaylanırken Millet İttifakı'nın partilerinden ilk defa CHP hayır oyu vermiş, Saadet Partisi merkezi evet demesine rağmen iki vekili hayır ve çekimser oy tavrını takınmıştı.
Şovenist savaş birliği faşist Erdoğan'ın arkasında hazırola geçerken küçük de olsa bir çatlak meydana gelmişti.
Fakat Erdoğan ölüm ve kimyasal kusan silahlarıyla Medya Savunma Alanları'na işgalci savaşı yeniden başlatınca Millet İttifakı'nın bu iki partisi de, İYİP, Gelecek ve Deva gibi savaş safında hazırola geçtiler.
İşin kara mizah yanı şu ki, savaş baronları Erdoğan ve Akar, Rusya'nın Ukrayna işgaline karşı çıkar ve barış arabuluculuğuna ev sahipliği yapmaya yeltenirlerken, fırsattan yararlanıp işgalci savaşı başlattılar. Bu eli kanlı ikiyüzlülüğü onların sınıf karakteridir.
Millet İttifakı partileri sabah akşam "bekleyin seçimle yeniden demokrasiyi getireceğiz" diye gülücükler yağdırırken, Kürt özgürlük hareketi ve Kürt halkına karşı kirli ve işgalci savaşı destekliyor.
İYİP Kürt halkının adını bile anmayacak kadar küstah ve şovenist. Programında "Güneydoğu sorunu" olarak değiniyor. Ve çözüm olarak tavizsiz askeri ezmeyi program olarak ilan ediyor: "Partimiz Doğu ve Güneydoğu meselesinin kalıcı çözümü için; güvenlik kuvvetlerimizin hiçbir taviz vermeden terör örgütüne karşı silahlı mücadelesini... temel politika olarak benimsemektedir." (İYİP Programı'ndan)
Savaş esnasında da pervasızlığını gösteriyor. Kirli ve kanlı savaş birliklerine kutlu zaferler diliyor. Yetinmiyor, Erdoğan'ın HDP'yi kapatma saldırganlığına parti yöneticilerinin ağzından destek veriyor: "Bana göre HDP'nin kapatılması gerekir." (Uğur Poyraz, İYİP Genel Sekreteri)
Akşener, belirsiz parlamenter demokrasi ajitasyonuyla kitle desteği topluyor. Örneğin Gezi davasında ceza yağdıran Erdoğan'a karşı "Kahrolsun istibdat yaşasın hürriyet" twiti atıyor ama yardımcılarına "daha durun hukuk süreci sürüyor" demeçleri verdirerek cezayı onaylıyor, tecrit zindanlarında işkenceyi sessizlikle karşılıyor, Kürdistan'a işgale karşı ise hürriyet'in h harfine bile tahammül etmiyor.
Millet İttifakı'nın amiral gemisi CHP, Kürtlere "bireysel kültürel hak ve özgürlükler"i yeterli görüp kolektif ulusal özgürlüklere ve özyönetim hakkına karşı çıkıyor. "Etnik kimlikler insanın onurudur" diyebiliyor fakat savaşa gelince tezkereye hayır dediğini de bir kenara atarak, askerimizin ayağına taş değmesin" sözleriyle kanlı zafer dileyebiliyor.
Millet İttifakı'nın diğer partileri de benzer tavrı takınıyor.
Burjuva muhalefetin işgalci savaş safında bu hazırola geçişinin nedeni elbette Türk burjuvazisinin Kürdistan üzerindeki sömürgeciliğini benimsemesinden geliyor. Her birinin sömürgecilikteki ton farkı, sömürgeci savaşta Erdoğan'ın safında hazırola geçmesini önlemeye yetmiyor.
Burjuva muhalefet "durun seçime az kaldı, parlamenter sisteme geçeceğiz, demokrasi getireceğiz" oyalamasıyla, sahte umut yaratıyor, geniş kitlelerin Erdoğan faşizmine karşı mücadeleye girişmesini önlüyor.
Fakat ne demokratik hak ve özgürlükleri genişleteceğine dair güven veriyor, ne de demokrasi ya da politik özgürlüğün en temel unsurlarından olan ve 30 yılı aşkın savaşın sürdüğü Kürt sorununda barışçı çözüme gidebileceğine dair güven verebiliyor.
Millet İttifakı'nın CHP, Deva, SP gibi partilerinin "barış" sözleri ise, Erdoğan'ın tekrarladığı kirli ve işgalci savaş saldırıları esnasında buharlaşıyor.
Erdoğan faşizmi, Türkiye'de demokrasi kırıntılarını bile ezmeye giriştiği, seçimde hile yaptığı her anda halka "durun seçim bekleyin" çağrısı yapan burjuva muhalefet, gerçekte siyasal kriz derinleşmesin, halk hareketinin yolu açılmasın diye Erdoğan'a destek vermiş oluyor. Kürtlere kirli ve işgalci savaşta ise sömürgeciliği benimsediği için destek veriyor. Üstelik Erdoğan'ın savaşı seçimleri baskı ortamında yapmak için de çıkardığını bildiği halde.
İşçi sınıfı ve ezilenler, burjuvazinin savaş birliğine karşı direniş safında birleşmeli. Başka ulusu ezen işgalci savaşa karşı çıkarsa özgürlük elde edebileceği bilinciyle hareket etmeli. Enternasyonal mücadele günü olan 1 Mayıs'ta savaşa karşı şiarları başlıca talepleri içinde yükseltmeli. Erdoğan'ın işgalci savaşına karşı safları büyütmeli.