Ziya Ulusoy yazdı | 2 Temmuz ve mirasçısı Erdoğan
Kitlesel gelişmelerine ivme kazandırmak, "gazalarını kutlayarak" militan yapıyı güçlendirmek, "kanlı mı kansız mı" ama sonuçta iktidar yolunda sıçrama yapmak için bu faşist katliamı gerçekleştirdiler.
2 Temmuz katliamının 30.yıldönümü.
Katliamda yaşamını yitiren 35 aydın ve sanatçıyı saygıyla anıyoruz.
Katliamı politik islamcı örgütler gerçekleştirdi. Karamollaoğlu dahil Refah Partisinden MHP ve BBP'ye, radikal islamcı örgütlere uzanan İslamcı-Türkçü çizgideki parti ve örgütler bu saldırıda yer aldılar.
Kitlesel gelişmelerine ivme kazandırmak, "gazalarını kutlayarak" militan yapıyı güçlendirmek, "kanlı mı kansız mı" ama sonuçta iktidar yolunda sıçrama yapmak için bu faşist katliamı gerçekleştirdiler.
Katillerin mahkemedeki saldırgan tavırları bu gerçekleri küstahça tavırla kanıtıydı.
Katliamın arkasında generallerin güdümündeki iktidar vardı. Asker ve polise saldırgan faşist kitleyi koruma emrini verdiler. Hatta JİTEM ve sivil polis elemanlarını faşist kitle saldırganlığını büyütmek için görevlendirdiler.
Kürdistan'da kirli savaşı yoğunlaştıran generaller ve siyasi şefler, sola ve Alevi halkına kanlı bir gözdağı vererek "cephe gerisi"ni sağlama almak istediler.
Cumhurbaşkanı Demirel, "halkla güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmeyiniz" emrini faşist kitlenin katliamı gerçekleştirmede korunması için verdi. Başbakan Tansu Çiller "Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir" diyerek katliamcıları kutladı. E. İnönü "en kısa zamanda takviye güç göndereceğiz" yalanıyla katliamı önlemeyeceğini gösteriyordu. İnönü eleştiriler karşısında "yetkim yoktu", Vali Karabilgin "birçok yerden yardım istedim... Taleplerimi dikkate almayanlara dokunulmadı" diyerek katliamın arkasındaki gücün o zamanın iktidarı olduğu gerçeğini sözleriyle kanıtlıyorlardı.
Generallerin güdümündeki faşist iktidar amaçlarına kısmen ulaştıysa da beklediğinden farklı bir durum doğdu. Demokratik Alevi hareketi, katliamdan sonra yaygınca örgütlenerek cevap vermeye çalıştı. Sonraki dönemlerde kitlesel mitinglerle güçlenmeye çalıştı.
Devrimci ve emekçi sol hareket katliama karşı geniş çaplı kitlesel protestolarla boyun eğmeyeceğini gösterdi. Sonrasında iktidarın Gazi mahallesine saldırısına karşı ayaklanmayla yanıt verdi. Ve 95-96'da devrimci gelişme sağladı.
Generaller sonraki süreçte Susurluk kazası ve 28 Şubat muhtırasıyla rejime yeni bir dizayn vermeye çalıştılar. Gelişen ve hükümete gelen politik islamcıları hedefleyip bu kez Alevi halkımızı ve laik kesimleri ulusalcılık temelinde yedeklemeye giriştiler, kısmen de başarılı oldular. Fakat sonraki süreçte politik islamcı güçler ABD, AB ve TÜSİAD'ın generalleri iktidarın güdümleyiciliğinden çıkarma manevrası sayesinde iktidara bu kez Erdoğan AKP'si yoluyla geldiler.
Erdoğan, cezaları zamanaşımına uğrayarak düşen Sivas katillerini "hayırlı olsun"la kutladı. Hasta devrimci tutsakları F tiplerinde ölüme yatırırken, Sivas katili Ahmet Turan Kılıç'ı 2020'te hastalığı nedeniyle yetkisini kullanarak hemen serbest bıraktı.
Erdoğan henüz İstanbul Belediye Başkanı iken Şahkulu Alevi dergahını dozerle yıkmaya girişerek Alevi halkına olan düşmanlığını gösterdi. Hükümete geldikten sonra sahtekarca Alevi açılımı da yapma girişimiyle sınırlı da olsa "kendi Alevisi"ni yaratmaya çalıştı. Tehditlerini ise hiç eksik etmedi.
Erdoğan faşizmi, Sünni islamı kullanarak Türkiye, Kürdistan ve bölgede kitle desteğini güçlendirirken, Türkiye'de ordu ve polisten, sivil bürokrasiden mahalle, kentler ve köylere değin uzanan yaygınlıkta politik islamileştirmeyi ivmelendirdi. Alevi halkı da baskıyla asimile ederek sonuç almaya çalışıyor.
Yanısıra Sivas Madımak katliamının mirasçısı olarak daha büyük kitlesel katliamları, Roboskî, Suruç, 10 Ekim Ankara, Antep Kürt düğünü, Kobanê katliamlarını gerçekleştirdi. Cizre-Sur vahşetlerini yaşattı ve bu vahşette islamcı çeteleri de katil olarak kullandı.
Şimdi Kürt halkına karşı kimyasal silahlarla, işgali altında tuttuğu Rojava'daki çeteler eliyle katliamlar gerçekleştiriyor. Suriye'de islamcı çeteler eliyle Alevileri de katlediyor.
Hizbullah katillerini serbest bırakıp, kanadı altına aldığı HÜDAPAR liderliğinde Kuzey Kürdistan'da Erdoğan faşizminin islamcı ve Kürt özgürlük hareketine düşman saldırgan siyasi kitlesini oluşturmaya girişiyor.
2 Temmuz'un mirasçısı Erdoğan faşizmine karşı işçi sınıfı ve halklarımız ancak kararlıca direnerek yeni Madımakları önleyebilir.