25 Eylül 2024 Çarşamba

Yücel Yıldırım yazdı | Göçmen düşmanlığı faşizmi güçlendirir

Komünist hareket ve proleter enternasyonalizmi; her ulus ve inançtan, göçmen ve yerli işçileri sosyalizm ve devrim mücadelesine kazanmayı, komünist öncü içinde, sendikalarda ve diğer kitle örgütlerinde birleştirmeyi şart koşar. Buradan hareketle komünistler, göçmen işçilerin ve mültecilerin yerli halklarla hak eşitliğini, oturum ve vatandaş olma hakkı da dahil, kararlıca savunmalı. Çokça ajitasyonu yapılan ülkelerine gönderme şovenizmine karşı, göçmen/mültecilerin kendi karar ve iradeleriyle, Avrupa'ya, ülkelerine gitme ve Türkiye'de kalmaya karar verme hakları olduğunu savunmalı.  

Son yıllarda başta Suriyeli ve Afganistanlılar olmak üzere göçmen/mülteci halka karşı linç saldırıları arttı. Linci MHP'li çetelerle Erdoğan'ın MİT-polis ajanları yönetiyor.

Gözü dönük elebaşılığını ırkçı Özdağ'ın yaptığı ve diğer burjuva liderler Kılıçdaroğlu, Akşenerlerin katıldığı göçmen/mülteci düşmanlığını tırmandırmak, burjuva partilerin başlıca malzemesi haline geldi.

Faşist şef Erdoğan ise Suriye gerici iç savaşının emperyalistlerle birlikte örgütleyicisi olarak milyonların mültecileşmesi suçu işlediği halde kitlesel savaş mağduru Suriyelilerin göçünü Davutoğlu ile birlikte işgal gerekçesi yapmaya çalıştı. Ayrıca mülteciler içindeki politik islamcılardan kitlesel desteği ve savaştıracak çeteler devşirdi. ÖSO ve diğer çeteler içinde örgütleyerek/silahlandırarak Kuzey Suriye işgalinde vurucu güç olarak kullanıyor. Bunları "ümmet kardeşliği", "ensar/muhacir" söylemlerine dayandırarak yapıyor, yapabiliyor.

Ama öte yandan MİT-polis ajanları vasıtasıyla mültecilere karşı linçler düzenleterek, ortağı MHP'li çetelerin linçlerine izin vererek, göçmen düşmanı şovenizmi faşizmin kitle dayanağı olarak üretiyor.

Geniş işsiz ve düşük ücrete mahkum edilen işçi kitleleri, esnaflar ve eğitimli kesimler arasında, yoksullaşma nedeni/günah keçisi mülteciler/göçmenler yanılgısıyla şovenist bir göçmen düşmanlığı yayılıyor. Bu yanılgılı dalga ırkçılığı yükseltmek isteyenlere kitle desteği sunuyor.

Oysa gerçekler bu yanılgının tam tersi.

Göçmen işçi sorunu kapitalizmin-emperyalizmin yarattığı bir sorun. Kapitalist-emperyalist sistemde kapitalist gelişmenin ihtiyaç duyduğu örneğin 2. emperyalist savaş sonrası dönemde, yoksul ve geri bıraktırılmış ülkelerden, devletler ve şirketlerin anlaşmaları yoluyla göçmen işçilik büyüdü.

Fakat kapitalist merkezlerde işsizlik artınca ve küreselleşmenin işleri önemli ölçüde ucuz işgücü sahibi ülkelere taşıması, küresel üretim zincirlerinde üretim yaygınlaştıkça "kaçak yollardan" kitlesel göçmen akışı kapitalist merkezlere doğru patlama yaşadı.

İşçi sınıfı hareketinin yaşam koşullarını iyileştirme mücadelesi geri olduğu sürece kitlesel göçmen işçi dalgaları zirvede kalmaya devam edecek. Türkiye ve Kürdistan, eskiden yalnızca Avrupa ülkelerine göçmen ve mülteci geçiş koridoruydu.

90'lı yıllardan başlayarak bugüne aynı zamanda milyonlarca göçmen ve mültecinin barındığı ülke oldu.

AB'nin "geri gönderme" yasasını Erdoğan rejiminin kabulünden sonra göçmen sayısı daha da büyüdü. Yaklaşık 5.5 milyonu aşan göçmen ve mülteciye ulaştı. Türkiye'deki mülteciler ise ezici çoğunluğu Suriye gerici iç savaşı nedeniyle yaklaşık 3 milyonu Suriyeli olmak üzere 5 milyonun üzerinde. Önceden İranlı, Filistinli, Çeçen ve şimdi Afgan, Mısır ihvancılarından oluşan mülteciler de Suriyelilerle birlikte varlar. Yalnızca Suriyeli mültecilerden işçi sayısı yaklaşık 2 milyonu buluyor. Bu, mültecilerin ana gövdesini işçilerin oluşturduğunun kanıtı.

Mültecilerin de büyük çoğunluğu kayıtlı veya kayıtsız ucuz işgücü. İktidarın teşvikiyle kapitalistler ucuz göçmen/mülteci işçiyi, işçi ücretlerinin açlık sınırının altına düşürmede baskı olarak kullanıyorlar. Tıpkı ülke içi kitlesel kronik işsiz kitlesini ve kapitalist gelişme sürecinde işgücü rezervi yoksul köylülerin kente göçünü işçi ücretlerini düşürmenin baskı aracı olarak kullandıkları gibi.

İşçi sınıfının sosyalizm mücadelesinin gerektirdiği enternasyonalist tutum ve politika göçmen/mülteci işçi düşmanlığının tam tersidir. Proletarya enternasyonalizmi, işçi sınıfı kardeşliğini ve mücadele birliğini gerektirir.  Komünist hareket ve proleter enternasyonalizmi; her ulus ve inançtan, göçmen ve yerli işçileri sosyalizm ve devrim mücadelesine kazanmayı, komünist öncü içinde, sendikalarda ve diğer kitle örgütlerinde birleştirmeyi şart koşar.

Buradan hareketle komünistler, göçmen işçilerin ve mültecilerin yerli halklarla hak eşitliğini, oturum ve vatandaş olma hakkı da dahil, kararlıca savunmalı. Çokça ajitasyonu yapılan ülkelerine gönderme şovenizmine karşı, göçmen/mültecilerin kendi karar ve iradeleriyle, Avrupa'ya, ülkelerine gitme ve Türkiye'de kalmaya karar verme hakları olduğunu savunmalı.

Kapitalistlerin ucuz ve sigortasız işçi olarak göçmen/mülteci kullanmasına karşı eşit işe eşit ücret politikası izlemeli. Faşistlerin ve polisin, göçmen/mülteci düşmanlığına, linç saldırganlığına karşı mücadele edilmeli, lincin bir tık altındaki göçmen düşmanlığını bilinçlice yayan parti, sendika, medyaya karşı sürekli bir ideolojik mücadele verilmeli.

Mülteciliği yaratan emperyalist ve gerici savaşa karşı mücadele etmeli, işçi sınıfı ve ezilenleri savaş karşıtı mücadelede birleştirmeli. Suriyeli mülteciliğin yaratılmasına neden olan ABD ve diğer emperyalistlerle, "Emevi Camisi'nde namaz kılmak" sloganıyla gerici iç savaşı örgütleyen Erdoğan faşizminin savaş politikasına ve Rojava ile Kuzey Suriye'yi işgalci savaşına karşı mücadele etmeli.

Ayrıca Erdoğan faşizmi, İsrail siyonistlerinin sömürgeci yerleşimci politikasının benzerini işgal ettiği bölgelerde uyguluyor. Nüfus yapısıyla oynayarak yaklaşık yarım milyon göçmeni sömürgeciliğinin koloni olarak Rojava'nın Afrin bölgesine yerleştirdi. Cerablus, Serékaniyé ve Gré Spi'ye de yerleştirmeye başladı. Proleter enternasyonalizmi Rojava halklarına yönelik işgalci savaşa karşı mücadelenin bir parçası olarak sömürgeciliğin koloni yerleşimciliğe karşı da mücadele etmeli.

Erdoğan faşizmi ÖSO'cu, Nusra'cı, IŞİD'çi  ve diğer katilleri  kullandı, kullanmaya devam ediyor ve Türkiye'de barındırıyor, resmi yeşil pasaportla Avrupa ülkelerine gönderiyor. Erdoğan bu savaş suçlarını işletmek ve yönetmekten, savaş suçlusu  mülteci islamcı çeteler de suçlarından  yargılanmalı. Bu talepler için mücadele edilmeli.

AB emperyalistleri, emperyalist küreselleşme döneminde ve kriz konjonktüründe göçmen işçiye az ihtiyaç duydukları için, geçiş denizleri ve yollarını ölüm suları ve yolculuklarına dönüştürdüler. Türk burjuva devletine finansal yardımla, Türkiye'yi de geçiş koridorundan göçmen ve mülteci deposuna dönüştürdüler. Erdoğan iktidarına para yardımı karşılığında geri göndermeyi kabul yasası çıkarttırdılar.

Bu örneği takiben İngiliz emperyalist hükümeti mülteciler için toplama kampları benzeri Ruanda'da kamplara gönderme yasası çıkardı. Oysa sermayenin serbest dolaşımına karşılık işçi sınıfının serbest dolaşım hakkı olmalı. Erdoğan faşizmi, Türkiye'den siyasi mülteci olarak Avrupa'ya gitmek zorunda kalanları hapsetmeye geri getirmek için mültecileştirilmelerine suç ortağı olduğu Suriyelileri ve göçmenleri Avrupa'ya salma şantajını kullanıyor, diktatörlüğüne ses çıkarılmamasını sağlamaya ve para koparmaya çalışıyor.

AB emperyalistlerinin geri vermesine de Erdoğan iktidarının kabulüne ve göçmen salma şantajına da karşı çıkılmalı. Tabii ki, işçi sınıfının her iki bölüğünün, yerli ve göçmen/mülteci işçilerin ortak örgütlerdeki birliği ve mücadele içinde kaynaşmaları ölçüsünde ve sayesinde, işçi sınıfının mücadelesi her renkten göçmen düşmanlığını yenilgiye uğratabilir, uğratmalıdır.

İşçilerin geri kesimleri ve ezilenlerin göçmen düşmanlığından koparılıp en azından tutarlı demokratizme kazanılmaları da işçi sınıfı hareketinin bu mücadelesi temeli üzerinde geliştirilebilir.

Yoksa on yıllardır tırmandırılan Kürt düşmanlığının ürettiği şovenist gericilikle birlikte veya onun yerini alarak bu kez de göçmen/mülteci düşmanlığı daha geniş işçi, işsiz ve diğer ezilen kitlelerin gericileştrilmesini yaratan ocak olarak kullanılacak. Burjuvaziye, iktidarına ve siyasi partilerine geniş kitle desteği sağlayarak,işçi sınıfı ve ezilenlerin kurtuluş ve antifaşist mücadelesi önünde yıkılması güç devasa bir engel çıkaracaktır.

Göçmen düşmanlığı faşizme, işçi sınıfı mücadelesi ve kardeşliği ise kurtuluşa götürür.