23 Eylül 2024 Pazartesi

Tuncel?e 15 yıl, Kışanak?a 14 yıl 3 ay hapis cezası verildi

DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel ve Diyarbakır Belediyesi Eşbaşkanı Gültan Kışanak'ın yargılandığı davada karar verildi. Kışanak'a üyelikten 11 yıl 3 ay, propagandadan 3 yıl, Tuncel'e ise 9 yıl 9 ay, propagandandan 5 yıl 3 ay hapis cezası verildi.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen soruşturma kapsamında 2016 yılının Ekim ayında tutuklanan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Gültan Kışanak ile aynı yılın Kasım ayında tutuklanan DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel'in yargılandığı davanın 12. duruşması Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye başlandı. 
 
Duruşmaya; DTK Eşbaşkanı Berdan Öztürk, HDP milletvekilleri Meral Danış Beştaş, Semra Güzel, Züleyha Gülüm, DBP Eş Genel Başkanı Mehmet Aslan, HDP Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkan adayları Selçuk Mızraklı ile Hülya Alökmen Uyanık, Diyarbakır Barosu, TJA üyeleri, Kışanak ve Tuncel'in aileleri ile çok sayıda kişi izleyici olarak katıldı.
 
Duruşmaya PKK Lideri Abdullah Öcalan'a uygulanan tecridin kaldırılması talebiyle 18 gündür süresiz dönüşümsüz açlık grevinde olan Sebahat Tuncel getirilmezken, Gülten Kışanak duruşma salonundaki yerini aldı.
 
DURUŞMAYA SADECE BİR GAZETECİ ALINDI
 
Malatya Adliyesi'nin etrafı polis ablukasına alınırken, duruşmanın görüldüğü 1. Ağır Ceza Mahkemesi salonunun kapısının önüne kimse yaklaştırılmıyor. Duruşmayı izlemek için Malatya'ya gelen gazeteciler de duruşma salonuna alınmadı. Bunun üzerine polis ve gazeteciler arasında kısa süreli tartışma yaşandı. Milletvekillerinin araya girmesiyle salona 1 gazetecinin girmesine izin verildi. Duruşma başlamadan önce salona çok sayıda sivil ve resmi polisin alınması dikkat çekti. Yer kalmadığı gerekçesiyle duruşmayı takip etmek isteyenlerin bir kısmı salona alınmadı.
 
Kimlik tespiti ile başlayan duruşmada savunma yapan Gültan Kışanak, öncelikli olarak DTK Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven'in öncülüğünde hapishanelerde devam eden açlık grevlerini üzerinde durdu.
 
'AÇLIK GREVİNDEKİLERİN TALEBİ BENİM DE TALEBİMDİR'
 
Birlikte yargılandığı Sebahat Tuncel'in, açlık grevinde olmasından kaynaklı duruşmaya katılamadığını belirten Kışanak, "Vicdanları rahatsız eden Kürt sorununun çözümü için bir çaba var. 1993 yılında ortaya çıktığı gibi, devlet ne zaman Öcalan ile görüşse barış oluyor. Cenaze gelmiyor, ölümün ve acının olduğu ortam yok oluyor. Leyla Güven, Sebahat Tuncel ve yüzlerce tutuklu İmralı'dan gelecek bir ses için açlık grevinde. Açlık grevinde olan herkesin tek bir talebi var, o da hukuki bir taleptir. Buradan açlık grevinde olan herkesi selamlıyorum. Bu talep benim de talebimdir. İmralı'da avukat, aile görüşleri ve telefon görüşmesi olması gerekirken, bu kısıtlanıyor" dedi.
 
TUNCEL'DEN SELAM
 
Kışanak, duruşmada Sebahat Tuncel'in yolladığı "Başta kadınlar olmak üzere açlık grevinde olanların taleplerini sahiplenip kenetlenmeli. Herkese selam ve sevgilerle" mesajını da paylaştı.
 
'SAVUNMA HAKKIMI KULLANAMADIM'
 
Hakkında açılan diğer davaların birleştirildiği bu yargılama nedeniyle 2 yıldır tutuklu olduğunu dile getiren Kışanak, şöyle devam etti: "Davada 11 celse görüldü. Bir tanesine katılamadım, ona da verdiğim dilekçede rahatsız olduğumu, hastane sonuçlarımı göndererek mazeretimi bildirdim. 11 duruşmanın bir tanesine gelemezken, sanki ona da bilerek gelmediğim yansıtıldı. Katılamadığım diğer duruşmalarda bazılarının tutanağı bile gelmedi. Gerçek nedir, doğru nedir onu bile bilmiyorum. Davanın asıl konusu olan ben, burada değildim. Savunma hakkımı kullanamadım. Bu yargılamaya ciddi bir gölge düşürüyor. Şu an getirildiğim karar mahkemesine de, 'Hadi bari gelsin kendisini savunsun' demek için getirildim. Yaptıklarımın doğru ve insani olduğuna inanıyorum. 2 yıl boyunca özgürlüğüm gasp edildi. Hayatım boyunca inandığım değerleri savundum. Bir şey yapmışsam demokratik çerçeveler kapsamında yaptım. Hani bir söz vardır; 'Biz de bilirdik hayatı konforlu yaşamayı, lakin toplumun bir bireyi olarak sorunları görüp konforlu yaşayamam.' Bu ülkede bir sorun varsa elini taşın altına koymalısın, ben de elimi taşın altına koydum."
 
'ÇÖZÜM SÜRECİNDE SÖYLEDİKLERİM SUÇ OLDU'
 
Gültan Kışanak, ardından 2012 yılında yapılan DBP kongresinde yaptığı konuşmaya dair iddialara yanıt verdi.
 
Kışanak, "BDP'de 4 yıl boyunca üst üste Eş Genel Başkan seçildim. Orada yaptığım konuşmalar parti tüzüğünde olan konuşmalar. Ona bağlı olarak eşbaşkan oldum. Mitinglerde, etkinliklerde bu parti tüzüğünden halka seslendim, halk bunu görüp bana oy verdi. Partinin tüzüğünde net bir şekilde Kürt sorununun çözümünden bahsetmektedir. Halka sorunu çözeceğime yönelik çalışacağıma söz veriyorum ve halk da bana inanarak oy veriyor. Kaşıma, gözüme oy vermiyor. 6 milyon kişi bu partiye oy verdi. Madem 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' deniliyor. Biz bu milletin parçası mıyız? Hani Diyarbakır ve İstanbul eşitti. Hani bir oy, diğer oydan kıymetli değildi. Toplumda bir sorun varsa söylenecek. Ben 'ölüm istemiyorum' demişim. Bu suç mu? Binlerce genç hayalleri ile toprak altında. Çözüm varken neden bu çözümü yapamıyoruz. Bunu mahkemeye sormuyorum, parlamentoya soruyorum. Bunu sorduğum için de şu an tutukluyum. Devlet 1993'den bu yana hesabına geldiğinde Öcalan ile görüşür. 2013 yılında kamuoyu gözü önünde yapılan görüşmeler var. İktidar görüşmeyi istediğinde suç olmuyor, çözüm sürecinde söylediğim suç oluyor" diye konuştu.
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın doğum gününe katılımıyla ilgili kendisine yöneltilen suçlamalara da yanıt veren Kışanak, o güne dair yapılan etkinliğe ilişkin Valilik ve Bakanlık düzeyinde görüşmeler yapıldığını paylaşarak, burada yaptığı konuşmasının da tamamen barış talepli olduğunu söyledi.
 
'VALİ ÇÖP TOPLAMAYI ŞARTA BAĞLADI'
 
Kışanak, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'nin çalışmalarına dair iddialara ise şu yanıtları verdi:
 
"Belediye çalışmalarına gelirsek. 2014 yılında belediye eşbaşkanı seçildim. O dönemde Adalet Bakanlığı'ndan tutun da tüm siyasi parti genel başkanları gelip beni ziyaret ettiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Dolmabahçe Mutabakatı'nı tanımıyorum' deyince, hemen müfettişler görevlendirildi. Bizler bu müfettişlere odalar açtık. Belediyenin bütün evraklarını önlerine verdik. Bir tane bile usulsüzlük ve idari kusur bulamadılar.
 
"Dosyaya sadece 'siyasi' denmesin, dosya şişsin diye belediye çalışmaları da konulmuş. O dönem hiçbir belediye otobüsüne 'çalışmayın' demedim. Hiç kimsenin canını tehlikeye atmadım. O dönem bazı belirli yollarda gerginlikler vardı. İnsanların canına zarar gelmesin diye o güzergâhtan geçilmemesi gerektiğini söyledim. İnsanların canını korudum suç mu? Valilik ile bir ay çöp toplama mücadelesi verdim. Bana; 'Varilleri, çöp konteynırlarını kaldırın, belli saatlerde çöp toplayın' dediler. Bu kararı zorla geri çektim."
 
'ISMARLAMA HUKUKLA KARŞI KARŞIYAYIZ'
 
Kışanak, ardından kendisine bu iddialar üzerinden yöneltilen "örgüt üyeliği" ve "örgüt propagandası" suçlamalarına yanıt verdi. Kışanak konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Kumpas kurmuş yargıçların hazırladığı dosyalar ile suçlamalar yöneltiliyor. Neden inanayım buna. İnsanlar bunlara neden inansın? Savcılar, hakimler, polisler ve diğer bir çok kişi tutuklandı. Bunların hazırladığı dosyalara neden inanılsın. Belli, ortada olan her şeyin delili olmayan bir şeyin savunmasını neden yapayım. Ben ne anlatayım bilmiyorum. Bunların hiçbirini kabul etmiyorum. Davaya siyasi atmosfer oluşturmak için çözüm sürecinden hemen sonra yandaş medyada asparagas haberler yapıldı. Arabaların hendeğe gönderildiği söylenildi. Ama Diyarbakır Emniyeti'nde buna ilişkin tek bir tutanak yok. Gözaltında olduğum dönem polisler oturmuş, orada biri benim dosyamı hazırlıyor. Sorduk soruşturduk, Numan diye biriymiş. Meğerse diğer vekillerimizin de dosyalarını hazırlayan biriymiş. Dönüp bana; 'Ben Diyarbakır'dan değilim' diyor.
 
"'Aslında seni DTK Eşbaşkanı sandık, ondan dosyayı böyle hazırladık'. Ben de ona 'Sen hala DTK'nin Eşbaşkanı'nı tanımıyorsan bu dosyayı nasıl hazırlıyorsun' dedim. O da bana; 'Biz acemiyiz. Tecrübeliler gitti' diyor.
 
"Bu kadar ısmarlama bir hukuk ile karşı karşıyayız. Belediyeye el koymak için bu tür şeyler yürüttüler. Belediyeye kayyum atamak için KHK'ler çıkartıldı. Projelerimizi yaptığımız için, halka hizmet ettiğimiz için belediyeye kilit vuruldu ve beton bariyerler konuldu. Kayyum geldiği gibi Kadın Politikaları Daire Başkanlığı'na erkek atayıp, kadın derneklerini kapattı, kreşler kapatıldı. İnsanlar kapı önüne konuldu. Türkiye Belediyeler Birliği'nde de belediye özerkliklerinden bahsediliyor, bu neden bana suç sayıldı? Demokrasi tarihinin temelinde yereller var. Atina'dan Sümer'den biliyoruz. Yerellere ne kadar önem verildiğini, ne kadar kıymetli olduğunu. Fakat şimdi herhangi bir kıymet göremiyoruz. Hukuk iktidarın emrine amade sorunsuz hoş görülü ama yurttaş ve muhalife gelince canını okuyor" ifadelerini kullandı."
 
Kışanak, resmi yazışmalarının örgütsel doküman olarak lanse edildiğine dikkat çekerken, "Eğer yapılan tüm hizmetler örgütsel doküman olarak veriliyorsa insanın 'bu örgüt iyi işler yapıyor' diyesi geliyor" diyerek üzerine atılan hiç bir suçu kabul etmediğini söyledi.
 
'DEVLETİN BANA ÖZÜR BORCU VAR'
 
Ayrıca Diyarbakır cezaevi önünde yapılan anma konuşmasına değinen Kışanak, "19 yaşında cezaevine girdim ve Esat Oktay'ın zulmüne boyun eğmedim. Yanında ayağa kalkmadığım için beni köpeğinin iki metrekarelik odasına koydu iki ay o pisliğin içinde kaldım. Zorla okutmak istedikleri marşları okumadım askeri saç tıraşı olmadım diye işkenceler gördüm. Bunca olana rağmen zulmün biteceğine inandım, umudumu korudum böylece ruh sağlığımı da korudum. Bunları hiç bir yerde dile getirmedim ama yaşadıklarım suçlama olarak karşıma çıkıyor. Bu hiç bir şekilde suç olarak karşıma çıkamaz. Diyarbakır cezaevinde o vahşetle yüzleşilmeden hiçbir sorun çözüme kavuşmaz. Bülent Arınç yaşadıklarımı kıyısından duymuş, 'ben o kadının yerinde olsaydım dağa çıkardım' demiş. Ama ben öyle yapmadım ayakta kaldım direndim. Yan koğuşumda bir erkek dövülerek işkence edilerek katledildi. Eşi yanımdaydı birlikte feryadını işitiyorduk. Bu devlet bana özür borçludur ama kalkmış suç olarak önüme koyuyor asla suç olarak kabul etmiyorum" dedi.
 
Kışanak'ın savunmasının ardından avukatların savunmasına geçildi. İlk söz alan Avukat Şivan Cemil Özen, Sebahat Tuncel'in savunmasını yaparak, "müvekkilimiz şu an açlık grevinde ondan dolayı gelemedi. Mahkemeye gelmeme uzatma gibi bir amacı yoktur. Sebahat Tuncel'e ilişkin ses analizi talebimiz reddedilmiştir. Yine talep ediyoruz. Müvekkilimiz hukuki savunma yapmadan biz de bir şey diyemeyiz başka bir celseye bırakılmasını istiyoruz. Hem yargıtay hem istinaf kararları birleştirilsin. Ana dava bu olduğu için sizin birleştirmeniz daha makul olacaktır" sözlerine yer verdi.
 
Avukat, Cemile Turhallı Balsak ise "Mahkeme ne kadar Malatya'da görülse de Diyarbakır Cumhuriyet savcılığında görülüyordu. Müvekkilimiz tutuklandığı gibi Silivri'ye gönderiliyor. Malatya Kocaeli arasında müvekkil görüşmesi çok zorlanıyor ve savunma sırasında sıkıntı çıkıyor. Duruşma tutanakları müvekkilimize gönderilmiyor. Burada bir kere savunma hakkının kısıtlanmaması için verdiği dilekçede açlık grevinde olduğu savunma için yeteri süresi olmadığını başka bir celse talep ediyor" dedi.
 
Avukat Cihan Aydın, Gültan Kışanak'a ilişkin, "Cenaze araçlarına ilişkin bir sürü tutanak var. Yine birleşen dosya olan toplu taşıma araçları meselesi. Derdimiz mahkemeyi uzatmak değil ama varsa bir suç bir iddia araştırılsın ortaya çıkarılsın" şeklinde ifade etti.
 
Savcı, daha önce mahkeme tarafından değerlendirmenin yapıldığı ve taleplerin reddedildiğini belirtti. Heyet avukatların talebini değerlendirmek için 5 dakika ara verdi.
 
Mahkemeye ara verilmeden önce Kışanak'ın uçak bileti aldığından dönmesi gerektiği belirterek duruşma salonundan ayrılırken, mahkeme Kışanak olmadan devam etti.
 
'KABUL EDİLEMEZ'
 
Mahkeme heyeti Verilen aranın ardından avukatların bazı taleplerini kabul edilip dosyaya eklendiği görüldü. Ayrıca mahkeme heyeti eğer isterlerse Sebahat Tuncel'in savunmasını SEGBİS ile Pazartesi gününe bırakılacağını belirtmesi üzerine avukatlar; bunun adil bir yargılanma olmadığını, Sebahat Tuncel'in dinlenmeden üç gün savunma süresi vermenin kabul edilemeyeceğini kaydetti. Cihan Aydın, "Sebahat Tuncel olmadan karar verdiniz. Müvekkilimiz her şeyi açık açık izah etti. Sizin de bazı konularda fikriniz değişmiştir. Son derece önemli bir duruşmaydı. 11 duruşma görüldü bugünkü celse önemli ve kıymetlidir bizim için" sözlerini kullandı.
 
'İDDİA MAKAMI DİNLEMEDEN KARAR VEREMEZ'
 
Ardından söz alan avukat Mesut Beştaş, "Savunma hakkının layıkıyla yerine getirmek için zaman sorunu olmamalıdır. İddia makamı yargılananı dinlemeden nasıl karar verilir. Bu dosya burada bitmez Anayasa Mahkemesine (AYM) Yargıtay'a, AİHM'e gider. Yol yakınken ayrımcı bir bakış açısına dayanmadan bir karar ortaya koymak sizin görevinizdir" dedi.
 
Avukat Cemile Turhallı Balsak ise "Müvekkilimiz Kocaeli'de biz Diyarbakır'dayız mahkeme buradadır. Biz yargının öznesi değil nesnesi haline geldik. Müvekkilimize gereken zaman verilmeli. Ceza mahkemelerinde süre sorunu yoktur ama eğer ona da KHK ile bir değişim gelmişse bilmiyorum. Özcesi biz savunma hakkının kısıtlanmaması gerekli koşulların sağlanarak müvekkilimizin katılacağı bir mahkemede savunma yapmak istiyoruz" diye konuştu.
 
'AİHM'DE DUVARA TOSLAR'
 
Avukat Cihan Aydın, "Müvekkilimizin beyanlarına aynen katılıyoruz. Gerek Gültan Kışanak'ın gerek Sebahat Tuncel'in davanın soruşturma ve kovuşturmanın FETÖ izi var. Bu mirası almayın hukuk dışına çıkmayın. Bu dava niye buraya geldi anlamış değiliz. Güvenlik gereği denildi ama neyin güvenliği müvekkilimizi bile getirmiyorsunuz. Biz herhangi bir tehdit görmedik sadece Malatya girişinde avukatlık kimliğimizi göstermemize rağmen GBT yapılıyor bu onur kırıcı bir durumdur. 16 tane hakim değişmiş bugüne kadar. İki celse üst üste bir heyet görmedik. İlk celsede dediğimi hiçbiriniz bilmiyorsunuz. 50'ye yakın klasörü incelemeniz mümkün değil. Bizi ısrarlı bir şekilde savunmaya zorlamanız doğru değil. Ersöz ailesini dinleyin dedik yaptınız mı yapmadınız mı bilmiyoruz. Savcı beyin tutukluluğun devamını istemesine dair bu dosyaya bir katkısı olmamıştır. Aileyi biz bulduk ama öyle bir şey olmadığını söylediler. Başından beri aynı usulle gidiyorsunuz. Fakat bu kararlarınız AİHM'e gidip tosluyor. Müvekkilimizin beraatı için yeterli deliller de var" diyerek diğer iddialara ilişkin savunmaları yaptı.
 
Avukat Mehmet Emin Aktar, "Bu kararı mahkemenin baskısı altında aldık. Bu soruşturma başladığında müvekkil hakkında beş yıl öncesine kadar bir soruşturma yok" diyerek dosyadaki çelişkilere dikkat çekti.
 
Avukat Mesut Beştaş, "DGM'yi gördüm ama Malatya Mahkemesi gibi kararı alelaceleye getiren mahkeme görmedim" diye tepki gösterdi.
 
Avukat Şivan Cemil Özen Sebahat Tuncel'in üç günde 50 dosyaya yönelik savunma hazırlamada eksik kalacağını bu minvalde iki hafta gibi bir süre talep ettiklerini belirterek şöyle devam etti: "Yargılamanın konusu olan müvekkilim bura da yok. Mahkemenin makul süreçte sonuçlandıramayacağını belirtmek istiyorum. Biz şu an huzurunuzda esasa ilişkin müvekkilimiz olmadan savunma yapmayı etik bulmuyoruz ve uygun değildir diyoruz. Takdiri size bırakıyoruz" diye konuştu.
 
Kararını açıklayan mahkeme Kışanak'a "örgüte üye olmak"tan 11 yıl 3 ay, "örgüt propagandası"ndan 3 yıl, Tuncel'e ise "örgüte üye olmak"tan 9 yıl 9 ay, "örgüt propagandası" yapmaktan 5 yıl 3 ay hapis cezası verildi.