23 Eylül 2024 Pazartesi

Tümüklü: Emekçilerle bağımızı güçlendirmeli, örgütlenmeliyiz

ESP Eş Genel Başkanı Şahin Tümüklü, 2023 yılının mücadele deneyimlerini değerlendirdi. En büyük sorunun devrimci, sosyalist örgütlerin emekçi kitlelelerle bağının zayıflaması olduğunun altını çizen Tümüklü; süren işçi direnişlerinin, genel seçim sonuçlarının, Şubat depremlerinde dayanışmayı süreklileştirmenin, halkların CHP'nin ve reformist partilerin peşine takılmasının nedeninin de kitlelerle bağın zayıflaması olduğunu kaydetti. 2024 yılına girerken Tümüklü, mücadele eden ve mücadele etmeyi isteyen herkese bir adım öne çıkma, örgütlenme ve mücadele çağrısı yaptı.

2023'ün son günleri. Bir yıl boyunca yürütülen devrimci mücadeleyi, eksikliklerini, hatalardan emekçi sol harekete, devrimcilere ve sosyalistlere nasıl bir ders vermesi gerektiği dün akşam Özgür TV programında tartışıldı. Bir yıllık mücadele değerlendirmesi yapan Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Şahin Tümüklü, konuğu olduğu Hüseyin Torun'un sorularını yanıtladı.

İşçi direnişlerinden 6 Şubat depremleri pratiğine, CHP'nin burjuva siyasetinin arkasına yedeklenerek geçirilen genel seçimleri yorumlayan Tümüklü, bir yıl boyunca yaşananların ideolojik hegemonyasını yitiren devrimci, sosyalist harekete kitlelere gitme, örgütlenme ve mücadeleyi yükseltmeyi salık verdiğinin altını çizdi.

Tümüklü'nün yanıtları şöyle:

FAŞİST REJİM AYKIRI SESLERİN ÇIKMASINI ENGELLEMEYE ÇALIŞIYOR

2023 yılını kapatırken, Kürt sorunu hala çözümsüz. Sonuçları hem halkın nezdinde ve hem de günlük politikada yaşanıyor. AKP'nin yayınladığı bildiriye CHP imza atmadı. CHP'nin bildiriyi imzalamamasını nasıl değerlendirebiliriz?
Daha önce de Kılıçdaroğlu da benzer bir tavırla hem Bahçeli hem de Erdoğan nezdinde "milli güvenliği tehdit" unsuru olarak görülmüştü. Rejimin karakteriyle ilgili bir şey bu. Rejim, faşist sömürgeci bir rejim gerçeğine yaslanan ve esasen Kürdistan'da savaşı süreklileştirmek, derinleştirmek isteyen ve savaş üzerinden de kendi varlığını ve bekasını sürdürmek isteyen bir yapıya sahip. O nedenle de burjuva blok içerisinde ya da olası bir burjuva iktidarlara alternatif kesimler içerisinde farklı  seslerin çıkmasını, aykırı düşüncelerin eğilimlerin ortaya çıkmasını engellemeye çalışıyor.

Doğal olarak da bu anlamıyla devlet partisi olan CHP'yi bile bir milli güvenlik  tehdidi görebiliyor. Çünkü savaşa dayalı bu birliğin, sömürgeci beka çizgisini ya da beka rejiminin birliğini sarsma olasılığını ya da en küçük bir ihtimali dahi kaldıracak durumda değil. Esneme kabiliyetini kaybetmiş bir rejim gerçeğiyle karşı karşıyayız. Bu anlamıyla AKP-MHP ittifakının tepkisi anlaşılır.

CHP, KÜRT HALKINA YÖNELİK SALDIRIYA DEĞİL AKP ELİYLE GERÇEKLEŞTİRİLMESİNE KARŞI
CHP eksenindeki durumu özel ele almak gerekiyor. Birincisi, içinden geçtiğimiz güncel konjöktür bakımından, bir seçim zemininden geçiyoruz. 2019 seçimlerinden bu yana, birleşik parti bugün DEM Parti olarak devam eden, ezilenlerin ve emekçilerin aslında burjuvazinin karşısındaki alternatifi olan yapı CHP'ye bağlı unsurların bir şekilde dolaylı destekçisi ya da bir şekilde doğrudan desteklediği bir yapı sunuyor. DEM Parti olarak, 3. Cephe olarak kendini addeden kitle cephesi, çok ciddi bir şekilde burjuva ideolojik hegemonyaya savrulma, bir şeklide CHP'nin teknesinin yedek kuvveti olma pozisyonu aslında. CHP bu pozisyona bağlı şekilde bu kitleleri kendisine yedek kuvvet olarak konsolide etmek istiyor. Çok anlaşıılr bir durum olarak da CHP'nin yönetici kadroları, ya da başkanları bu durumu ikircikli bir tutum takınarak, durumu idare etmeye çalışıyor. Özünde Özel de yaptığı açıklamada "TSK'nın ayağına taş değse karşılarına çıkarız" ya da herhangi bir askerin ölmesiyle ilgili rejimin bekacı çizgisinden çok ayrı değil. Tam tersi aslında mesele şu, Pençe-Kilit diye bahsedilen Başûr Kürdistan'ındaki rejimin, sömürgeci politikasını ve onun dönem taktiğine itiraz ediyor. Yani AKP'nin eliyle sürdürülmesine ve tarzına itirazı var yoksa oradaki sömürgeci savaşa, rejimin genişlemesine, orada Kürt halkının özgürlük arayışının bastırılmasına, statü elde edilmesinin ortadan kaldırılmasına ya da Rojava'daki saldırılara karşı da esasen CHP bütünlüklü ve sürekliliğe dayanan politikaya sahip. Bir devlet, bir beka partisi. Burjuva rejimin en temel taşlarından birisi. Ki hiç unutulmaz, Büyükşehir Belediye Başkanı olan biri bombaların üzerine imza attı ve buna benzer bir sürü unsurun da Rojava'ya müdahalede CHP'nin çok açık desteğini biliyoruz.  

EMEKÇİ SOL HAREKET ROJAVA'YA YÖNELİK SALDIRIYA ÖLÜM SESSİZLİĞİNDE

Hem bölgede hem de Kürdistan'da savaş tüm hızıyla devam etti, Rojava sürekli bombalandı, gerillalara dönük kimyasal silahlar kullanıldı. Tüm bu savaş politikalarına karşı emekçi sol hareket nasıl bir pratik sergiledi?
Birinci soruyla bağlantılı bir cevap. Emekçi sol bu anlamıyla sınıfta kaldı, yekpare bir bütünlük sergilemiyor. Esasen de belli konularda tepkisizlik içerisinde ve seyredicilikle bir tavır sergiliyor. Hem Başûr Kürdistanındaki sömürgeci siyaset hem de Rojava'ya yönelik sürekli bombardımanın, Rojava'daki yönetimin, toplumsal düzenin istikrasızlaşmasına yol açan saldırılara karşı ölüm sessizliğini koruyor. Buna karşı çıkan kuvvetler bakımından; HDP-HDK ile kendini var eden birleşik demokratik cephe, antifaşist mücadele zeminlerinden birisi olarak aynı zamanda Kürt sorunun demokratik çözümünde çok özel bir kaldıraç. Diğer taraftan da antifaşist mücadelede yeni bir odak olarak kendini konumlandıran, deklarasyonunda da, pratiğini hayata ilan eden ama gereğini yerine getirmeyen Birleşik Mücadele Güçleri var. Diğerlerini zaten saymıyorum. Emek Özgürlük İttifakı kendini mücadele ittifakı olarak ilan etse de varlığıyla ortada olmayan bir yapı.

EMEKÇİ SOLUN BEDEL ÖDEME ÇITASI OLDUKÇA DÜŞTÜ
Birinci soruda yarım bıraktığım emekçi eksende de aynı şey var aslında. TİP ve EMEP'te kendisini çok belirgin kendisini gösteren CHP ile HDP (DEM Parti) arasında duran, kendini var etme, reformist popülist siyaseti sürdürme, kitleler nezdinde alan açma, yakıcı bir gündem olan Kürt sorununda rejimle karşı karşıya gelmeyerek kendini koruma, pozisyonunu güçlü tutma, halk nezdinde popülist siyaseti sürdürme anlayışı var. Aslında bu aynı zamanda CHP siyasetiyle de burjuva ideolojik hegemonyayla da çeşitli düzeylerde kesişimi ifade ediyor. Bir tarafında TKP varsa diğer tarafında TİP var. (EMEP bakımından haksızlık olarak görebiliriz, belli konularda Kürt sorunundaki tutumu bakımından bunlara göre daha ileride) Ama gelinen aşamada Kürt sorununda söz söylemek, Rojava ve onun statü kazanma ekseninde söz söylemek ya da Kürdistan'da yürütülen sömürgeci savaşa ve taktiğine karşı söz kurmak bugün ateşten gömlek giymek anlamına geliyor. Bedel ödemek anlamına geliyor. Bugün Türkiye emekçi sol hareket bakımından bedel ödeme çıtası çok düşmüş, zayıflamış durumda. Aslında Efrin işgalinden bu yana bu çıta oldukça gerilerde. Buna müdahale etmesi gereken devrimci, sosyalistler başta olmak üzere bu bakımdan kudret yitirme, politik atalet içinde olduğunu söylemek mümkün. 2023'ü belki de çok ciddi bir özeleştiriyi hak eden, 2024'ün de pratik özeleştiriyle yanıtlanması gereken bir zaman dilimi olarak görmek mümkün.

İŞÇİ DİRENİŞLERİNDEN EMEKÇİ, SOL HAREKET DERS ÇIKARMALI

2023'e işçi direnişleriyle girdik, bitirirken de direnişlerle bitiriyoruz. 2024'e girerken, bu direnişler emekçi sol harekete nasıl bir mesaj veriyor?
Bu hareketlerin karakteristik özelliklerine baktığımızda belki emekçi solun kendi önüne çekip ders olarak okuması gereken yanlar var. Öyle de görmek gerek. Bugün işçi sınıfı hareketi en temel iki eksende yürüyor, birincisi sendikalaşmak istiyor ve sendikalaşanlar hangi iş kolunda olmaksızın işten atılıyor. Buna karşı direnç var. Özak Tekstil işçileri bunun için direniyor. Agrobay'da tarım işçisi kadınlar sendikalaştıkları için işten atılıyor. Ya da tersane bölgesinde diğer bir talep olan ücretlerini almak, ücretlerine zam yaptırmak için. İki temel konu. En asgari ekonomik ve siyasal haklar için mücadele ediyor. O kadar asgari bir durumda ki. Bu ekonomik mücadele ve en temel hakları edinme mücadelesi işçi sınıfının boğuşmak zorunda olduğu en temel başlık. Doğal olarak da bu iki temel özelliğe baktığımızda bu harekete bilinç kazandıracak, ileri sıçratacak şey esasen sosyalist mücadelede örgütlü kesimlerden geçiyor.

İŞÇİ SINIFININ VE MÜCADELESİNİN POLİTİKLEŞTİRİLMESİ TEMEL GÖREVİMİZ
Bunların bir muhtevası içinde yer alma buna bir yön verme hattında olması gerekirken, emekçi sol bakımından en azından sömürgeci savaşa duruşuna göre nispeten daha iyi ileride pozisyonda yer alanlar var. Reformist, anarko sosyalist ya da devrimci sosyalistler bakımından. Nispeten en azından geçmiş döneme göre çıtanın daha yükseldiğini söylemek mümkün ama gelinen aşamada işçi sınıfının en temel haklar ve ekonomik mücadelesinin bir adım ileriye taşınması onun faşizme karşı mücadele gerçeği. Türkiye'de çalışma koşullarını düşündüğümüzde esnekliğin, güvencesizliğin, zorun, baskının ve bunun arkasında duran bir devlet gerçeği varken, emekçi sol bu çelişkiyi büyütecek, o yangına har verecek bir politik ataklık içinde değil. Doğal olarak da gelinen aşamada bu durum kendi içinde olumlu olmasına, direnişler bize olumlu mesajlar vermesine rağmen bunun daha üst noktaya taşınması meselesi önümüzde bir görev oarak duruyor. Belki biz sosyalistler bakımından bu direnişlerin, işçi sınıfı mücadelesinin politikleştirilmesi meselesi temel halka olarak önümüzdeki görevz.

DEPREMLERDE İLK SINAVDA DENEYİM KAZANDIK AMA YENİ YAŞAMI KURMAKTA ZAYIF KALDIK

2023 yılına en fazla damga vuran gelişmeler 6 Şubat depremleri. İlk andan itibaren emekçi sol hareket ve sosyalistler iyi bir refleksle, toplumsal dayanışma örneği sergiledi. Gelinen noktada hala halkın hiçbir sorununun çözülmediği, kış koşullarına rağmen taleplerinin orta yerde durduğunu görüyoruz. Sosyalistler, emekçi sol açısından hangi sonuçlar çıkarıldı, nasıl bir hareket tarzı ortaya konulabilinir?
Depremin ilk anından itibaren "devlet nerede" sorusunu soran halkın karşısında çok ciddi bir biçimde, halkın sorunlarını sahiplenen ve onların acılı durumunun en acil ihtiyaçlarını saran bir emekçi sol gerçeği vardı. En soldan en reformist kesime kadar orada yer aldı, dayanışmayla yaşamı birlikte sarmayı başardı. İlk sınavda çok önemli bir deneyim kazandık, sınavı sürdürmekte, yeni yaşamı kurmakta zayıf kalındı.

EMEKÇİ SOLUN KUDRETİNİ YİTİRMESİYLE ALAKALI
Bu belki de işte işçi sınıfı tartışmasıyla ya da sömürgeci savaşa karşı siyasetin nasıl süreceği meselesinde aynı noktaya geliyor. Emekçi solun içinde bulunduğu kudret durumuyla ilgili. 2015'ten bu yana emekçi sol faşist rejimin kuşatma, tasfiye, yıldırma siyaseti karşısında çok ciddi bir şekilde örgütsel politik ve kitle unsuru anlamında ciddi erezyona uğradı. Fiziki değil aynı zamanda ideolojik de. Birinci sorunuzda bağı içerisinde CHP'nin yedek kuvvet olma ya da onla ittifak olma arayışı, seçimlerde de bu kendisini gösteriyor. Her gündemde kendini gösteriyor burada da gösterdi. Antakya özelinde CHP belediyesinin başarısızlığı ve çapsızlığı onunla uzlaşma durumu bir tarafını içeriyor.

DAYANIŞMANIN, OLANAKLARIN SÜRDÜRÜLMESİNİN YOLU KİTLELERLE BAĞDAN GEÇER
Diğer tarafı yakıcı, dışarıda aramamalı meseleyi; emekçi solun 2015'ten bu yana yitirdiği en önemli şey kitlelerle bağı ve onun bu bağ içerisindeki ilişki ağının etkisinin sınırlılığı. Oradaki dayanışmanın sürdürülmesinin yegane yolu sizin kitlelerle bağınız, o olanakların sürdürülmesiyle ilgili. Kitleyle bağınız yoksa, orada örgütlü değilseniz; değişik emekçi semtlerde, alanlarda, odalarda... Bu dayanışmayı sürdürebilecek kanallarınız tıkanıyor. Dolayısıyla deprem sıcağında gidildiğinde, ciddi olanakla, insan akışıyla yüz yüzeyken kısa bir sürede halkın kendi kendine kaldığı, orada kimi politik islamcı dernek ya da çete unsurlarının ve bunların devlet eliyle beslendiği bir yapı, bir boşluk ortaya çıktı.

DEVRİMCİLERDEN DOĞAN BOŞLUĞU DEVLET VE APARATLARI DOLDURUR
Bu boşluk aynı Türkiye ya da Kürdistan'da politik islamcıların Filistin meselesinde boşluğu doldurması gibi. Hayat ve mücadele diyalektik akıyor, bu diyalektik içinde egemenler ve onların unsurları emekçi ve ezilenler boşalttıkça orayı dolduruyor. Orada da en nihayetinde devlet, onun aparatları, politik islamcı dernekler boşluğu doldurdu. Bu bize şu aynayı tuttu; önümüzdeki dönemi kazanacaksak ne yaparsak yapalım emekçi kitlelerin, ezilen kitlelerin yeniden kazanılmasını, onların örgütlü kılınmasını, birleşik mücadele hattında birleştirilmesini zorunlu bir görev olarak önümüze koydu. Onun dışında her durum bizim bakımımızdan aynı noktaya varacak. Başka yolu yok. Başka anahtarı da yok. Yıkıcı ve yapıcı bir eleştiriye ihtiyaç olduğunu ve yapıcı, kurucu bir unsura ihtiyaç olduğunu görmemiz lazım.

BİZİM ÜLKEMİZDE CİDDİ BİR DEVRİMCİ DİNAMİK VARDI

2023 yılına politik olarak damga vuran en önemli sorun seçimlerdi. Seçimlerde emekçi sol gerçekten kendisine bir muhasebe çıkarabildi mi? Sosyalistler burada nasıl dersler çıkardı? Ayrıca 31 Mart'ta yerel seçimler yapılacak, genel seçimlerin yıkıntısının altından kalkabilmek için yerel seçimlerde sosyalistler ve müttefik güçleri nasıl bir hatta girecek?
Seçimlerden ne murad ettiğimiz ve ne beklenti içerisinde, nasıl bir şeyle karşı karşıya kaldığımız meselesi. Hezimettir, yıkıntılardır, umutsuzluktur vs. Asılnda emekçiler ve ezilenler ve onun mücadele örgütleri atlarını burjuvazinin atına bağladı ve arabasını çekiyor. Gelinen durum, bizim bakımımızdan kabul edilebilir değil. Birkaç temel ekseni vurgulamak gerek; bir tarihsel bir bağlamı var. Bugünün meselesi değil. Daha öncesi var ama kadüktü, cesur değillerdi, çıplak görünmüyordu. ‘68 hareketinden bu yana dünyada bir parlamenterizm hızlıca devrimci zor, devrimci iddiadan düzeniçine bir kayış var. Ama bizim ülkemizde Kürt sorunu başta olmak üzere rejimin saldırgan siyasetine karşı ve onun yapısına karşı çok ciddi bir devrimci dinamik vardı. Aslında bu bizi uzun bir süre tuttu.

POPÜLİST SİYASETE KARŞI BARİYER OLAN DEVRİMCİ ÖRGÜTLER KİTLE KAYBINA UĞRADI
12 Eylül 1980'den sonra yeniden bahar eylemleriyle başlayan, PKK'nin atılımıyla kendini gösteren, ‘90'lı yıllarda faili meçhullere karşı direnen çok güçlü devricmi örgütler ve dinamikler vardı. Her şeye rağmen ÖDP gibi yasallaşmak isteyen EMEP gibi partilerin karşısında bile duran bir devrimci gerçeği vardı. Devlet Hayata Dönüş Operasyonlarıyla, ajanlaştırma vb saldırılarla tasfiye etmeye çalıştı. Ama 2015'e kadar bu örgütler ama az ama çok kendini var etti, mücadelede bir ağırlık sağlıyordu. Özellikle emekçi semtlerde, kimi sendikal alanlarda, mücadelenin değişik kesimlerinde bir devrimci ağırlığından, bir otoriteden, hegemonyadan hem ideolojik hem de örgütlülük anlamında bahsetmek mümkünken 2015'ten sonra özellikle müzakere sürecini, özellikle Kürt halkının özgürlük eşitlik mücadelesini yok etmek, devrimci mücadeleyi kırmaya hazırlayan olarak faşist rejim, 2015'te Suruç'ta başlayan çöktürme planını hayata geçirmeyle birlikte çok ciddi bir kuşatma ve tasfiye planı uyguladı. Dolayısıyla o kuşatma ve tasfiyede çok tarihsel olarak bu reformist, parlamentarist, popülist siyaset önünde bariyer olan devrimci örgütler, gelenekler bir anda kitle kaybına uğradı.

4 YILDA 408 BİN AVRUPA'YA GÖÇ ETMİŞ, BELKİ DE DAHA FAZLA
2015-2019 yılında 408 bin insan Avrupa'ya göç etmiş. Belki de bunların rakamı 5 milyona yakındır. Sadece Ağrı'da 2021 yılında 10 bin genç Kanada'ya gitmiş. Bu insanlar kim, bizim mücadeledeki kitle dinamiğimiz. Örgütlerin kitlesi. Alevilerin, Kürt özgürlük mücadelesinin, devrimcilerin, sosyalistlerin vs. kitlesi. Doğal olarak burada bir boşalma oldu, durumu tersine çeviercek, mücadele edecek kitlelerin önünü açacak mücadeleci unsurların dalları kırıldı, ufaldı, pasifleşti.

CHP'Lİ İBB HANGİ TARİKATIN YARDIMINI KESTİ!
Bu ortam faşist saldırganlıkla devam ettiği için şöyle bir ortam ortaya çıktı; iki burjuva cenah içinde kendini sol olarak tanımlayan CHP, emekçi sol içindeki Truva atları; TKP, Sol Parti, TİP ve TKP üzerinden Dersim'de belediye alanlar, bir şekilde TİP siyasetinden etkilenen emekçi, sol kesimlere kendi içerisinde devrimcilerin hegemonyası kırılınca, burjuva muhalefetin medyası eliyle alan açıldı. Burada burjuva ideolojik hegemonya da ağırlık kazandı. En çıplak gözüktüğü zemin seçimler. Emekçi sol seçimleri hezimet olarak görüyor. Hezimet falan yok ortada çünkü CHP'nin yenilgisi var. CHP ve burjuva siyasetinin yenilgisi var. Burada çürümüş siyasetten bahsediyoruz. Kılıçdaroğlu, protokol yapmış, Kürt düşmanı halk düşmanı bir faşist partiyle. İçişleri Bakanlığı verecek Kürtleri, devrimcileri katledecek siyasetin anlaşmasını yapacak. Emekçi sol hala şunu tartışıyor; AKP belediyeleri gelmesin de CHP belediyeleri gelsin. Neden, tarikatlara destek veriyormuş. Halbuki İstanbul Büyükşehir Belediyesi birkaç tarikat dışında hepsinin payını sürdürüyor. Hangisinden hangi vakfı, vakıf binasını, ulaşım aracını, yardım kolisini elinden almış. Hiçbiri.

Bizim şöyle bir ontolojik sorunumuz var, emekçi sol bu burjuva siyasetinin, burjuva ideolojik hegemonyasının karşısında alternatif olamıyor. Dolayısyla burjuva ideolojinin o çemberi içinde savruluyor. Kimisi popülizme ve onun yarattığı reformizme savruluyor, değneksiz bir köyde bağıra çağıra dolaşıyor çünkü ona müdahale edecek bir devrimci kitle yok. Medya eliyle de yürümeye çalışıyor.

ÖRGÜTLENME, KADROLAŞMA VE KİTLELERDE EĞİLİMİ ÖRGÜTLENMELİYİZ
Gelinen aşamada emekçi sol ne sonuç çıkarmalı buradan? Biz devrimci sosyalistler bakımından söylüyorum, bugün içinde bulunduğumuz durumun en acil ihtiyacı şu; burjuva ideolojisiyle, ideolojik hegemonya mücadelesini yükseltmeliyiz. Aynı zamanda emekçi sol yapısı içerisinde ideolojik çizgi mücadelesini yükseltmeliyiz, devrimci siyaset çizgisini yükseltmeliyiz. Yegane yolu kitlelere gitmekten, o eğilimleri güçlü bir hale getirmekten geçiyor. Örgütlenmeden bir fikrin hayat bulma şansı yok. Durumu eleştiriyoruz tamam güzel, ama nasıl değiştireceğiz? İki yolu var, örgütlenme ve kadrolaşma (fiziki yapıya kavuşmak) ikincisi de kitlelerde bu eğilimi örgütlenmek. Kitlelerde eğilim şu, İstanbul'da ya da Ankara'da CHP belediyelerini destekleyecek miyiz? Ama sen zaten bunlarla hem varlığınla hem varoluşunla ayrı bir yerde durman gerekiyor. Bizim birleşik demokratik cephemizin yani DEM Parti ve onun ittifaklarının burjuva siyasetin karşısında bağımsız adaylarla çıkması, halka, emekçilere, ezilenlere kendi programlarını, kendi dünya görüşlerini anlatmalı.

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİNDE BURUVA REJİMİN PROPAGANDASI YAPILDI
Bakınız Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday çıkarılmadı, hangi halkçı program anlatıldı, hangi yeni yaşamın programı anlatıldı? Kemalizm, burjuva rejimin bekacı çizgisi, düzeniçi reformist sol anlatılıyor ve buna bağlı güzellemeler anlatılıyor. Kemal Okuyan Cumhuriyet gazetesine anlatıyor, TİP her gün Halk TV'de Tele1'de konuşuyor. Peki bunlara neden bu kadar alan açılıyor? Burjuvazi şunu okuyor; emekçi solun içindeki durumu, yitirdiği kudreti okuyor. Onun ideolojik hegemonya mücadelesindeki zayıflığı okuyor o da hamle yapıyor. Bu mücadele diyalektik bir mücadele, emekçi sol hala akıllanmış değil. Hala CHP'nin hangi kentte DEM Parti ve sosyalistlerle nasıl ittifak kuracağını tartışıyoruz.

CHP'NİN İKTİDAR OLDUĞU HER DÖNEM KATLİAMLAR YAŞANDI
Peki CHP bugüne kadar bu emekçi sola tarihsel olarak ne katkı sağlamış. Ne zaman iktidar olduğunu görsek Maraş, Sivas, '90'lı yılların faili meçhulleri, kendi gibi DSP döneminde Hayata Dönüş Operasyonu adı altında devrimciler katledilmiş, F Tipleri açılmış. Aynı zamanda Kürdistan'daki sömürgeci savaşta en azılı biçimde sürdürülmüş. Böyle bir gerçek var yapılması gereken emekçi solun inisiyatif alması, demokratik devrimci bir halk seçeneği mümkün. Burjuva siyasetin karşısında emekçilerin, ezilenlerin cephesini ve onların alternatifyile kendi bağımsız çezgisiyle halka gitmeli. Bu rejimin gerçeğini ve kendi alternatifini anlatmalı. Çıkarılacak ders budur. 2019'dan 2023'e bütün seçimlerin bize söylediği bu, burjuva ideolojik hegemonyanın karşısına emekçi sol kendi sosyalist, devrimci fikirleriyle, örgütlenmesiyle çıkmak zorunda.

BİR ADIM ÖNE ÇIKMA, ÖRGÜTLENME ÇAĞRISI YAPIYORUM

Direnenlere, mücadele edenlere bir yeni yıl mesajınız var mıdır?
Bu geçmiş deneyimin, mücadelede yitirdiklerimizin, isimsiz ve mezarsız kahramanlarımızın bakışları altında; mücadele eden ve etmek isteyen her birimize bir adım öne çıkma, daha fazla sorumluluk alma, gerçek bir devrimci örgütlü özne olma çağrısı yapıyorum. Burjuvaziye onun rejimine sömürgeci siyasetine karşı daha örgütlü bir mücadele sürdürme çağrısıyla şimdiden halklarımızın, emekçilerin yeni yılını kutluyorum.