25 Eylül 2024 Çarşamba

Temelli: Kavgayı kazanmak için yan yana gelelim

Partisinin Meclis Grup Toplantısı'nda konuşan HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin" bir iflas sistemi olduğunu belirtti, buna karşı demokrasi ittifakını genişletmek gerektiğini söyledi. Temelli, "Gelin HDP'nin bu çağrısına katılın. Bizler diyoruz ki; işçi, Kürt, Alevi, Türk, kadın, işsiz, yoksul hepimiz aynı kavgayı veriyoruz, verdiğimiz kavga ekmek ve hürriyet kavgasıdır. Şimdi, bu kavgayı kazanmak için yan yana gelelim. Demokrasi ittifakında buluşalım" çağrısı yaptı.
 

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, partisinin grup toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi.

SEYİT RIZA'DAN BİZE KALAN 'BAŞ EĞMEYECEĞİZ, DİZ ÇÖKMEYECEĞİZ' ŞİARIDIR
15 Kasım'ın Seyit Rıza'nın idam edilişinin 82. yıldönümü olduğunu hatırlatan Temelli, "Son isteği 'Beni oğlumdan önce asın' olmuştu. Bu isteği yerine getirmeyen bu ceberut anlayış hala zulmüne devam ediyor. Ama Seyit Rıza'dan bize miras kalan da 'baş eğmeyeceğiz diz çökmeyeceğiz' şiarıdır. Baş eğmedik diz çökmeyeceğiz. 

'OHAL'SİZ ÜLKEYİ YÖNETEMEYENLER YİNE KAYYUMLARA BAŞVURUYOR'
Türkiye'nin hukuksuzluğun ve adaletsizliğin kol gezdiği bir ülke olduğunu belirten Temelli, "Hukuksuzluğun belki de en önemli göstergelerinden biri kayyumlardır. OHAL uygulamalarının başında kayyumlar gelmişti. OHAL'siz bu ülkeyi yönetemeyenler, bu tükenmiş iktidar 31 Mart seçimlerinden sonra yine kayyumlara başvurmaya devam ediyor. Kayyum hukuksuzluktur, anayasa ihlalidir. kayyum atanan belediyeler yolsuzluk ve hukuksuzluğun merkezi haline gelmişlerdir."

Sayıştay raporlarıyla yolsuzluğun ne kadar büyük olduğunun da ortaya çıktığını belirten Temelli, Sayıştay başkanının "31 müzekkerenin tamamına yakını kayyum atanan belediyelere ilişkin suç duyurusudur" dediğini hatırlattı. Temelli, savcıya, sayıştay raporunu toplaması için çağrı yaptı. 
Temelli, en son İpekyolu Belediyesi'ne de kayyum atanmasıyla, toplam 16 belediyenin kayyumla gasp edildiğini anımsattı.

Temelli, şunları söyledi: "Kürt halkının iradesini kayyum atayarak yok saymak; siyaseten tükenmişliğin, aczin ve Kürt düşmanlığının AKP tarafından itirafından başka bir şey değildir. kayyumları gönderdik, 31 Mart'ta kayyumları süpürüp atacağız dedik ve süpürüp attık. Ama ders almadılar. O zaman bu kez kayyumlarla birlikte bu iktidarı da süpürüp atacağız."

'TECRİDE ZEMİN OLAN HUKUKSUZLUK SORGULANMADIKÇA TOPLUMSAL BARIŞ OLMAZ'
Öcalan'a yönelik tecride de dikkat çeken Temelli, konuşmasının devamında şunları söyledi: "Hukuksuzluk, adaletsizlik her geçen gün yükseliyor. Bunun nedeni tecrittir. Tecrit, hukuk devletini yok sayan bir uygulamadır. Tecrit demek hukukun askıya alınması yani OHAL'in süreklileşmiş olmasıdır. Yıllardır Sayın Öcalan'a uygulanan tecrit, Türkiye'de yasaların askıya alınmış olmasındandır. Tecrit hak ihlallerinin, adaletsizliklerin hukuksuzluğun, savaş politikalarının normalleştirilmesinde iktidarın önemli enstrümanı haline gelmiştir. Tecride zemin olan hukuksuzluk sorgulanmadıkça bu ülkede adalet tesis edilemez, toplumsal barış inşa edilemez. 

'TECRİT HUKUKUNDA ISRAR YARGIYI BAĞIMLI HALE GETİRDİ'
"Yargı bağımsızlığı, tarafsızlığı kalmadı, yok. Çünkü tecrit hukukunda ısrar yargıyı bağımlı hale getirmiştir. Talimatlı yargı marifetiyle tecrit olağanlaşmıştır. Yargı demokratik siyaseti tecrit altına almıştır.

"Bakın Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile ilgili son tutuklama kararları tam da tecrit hukukunun yeniden yeniden üretilmesidir. Osman Kavala'nın 742 gündür cezaevinde olması tecrit hukukunun yeniden yeniden üretilmesidir. En son Selçuk Mızraklı'nın Kayseri Cezaevine gönderilmesi tecrit hukukunun yeniden üretilmesidir. Anayasa 127'nci Maddenin ihlali tecrit hukukunun yeniden üretilmesidir. Ülke bir tecrit girdabındadır. Bugün tecrit tüm cezaevlerinde işkence olmuştur. Bütün siyasi tutuklu ve hükümlülere işkence uygulanmaktadır, kötü muamele söz konusudur. Gözaltındaki gençlere çıplak arama bahanesiyle açık bir işkence söz konusudur. Adalet yoksa barış da yok. 

'ÇÖZÜMÜ AMERİKA'DA, RUSYA'DA ARAMA, ÇÖZÜMÜN ADRESİ İMRALI'
"Türkiye'de barışçıl çözümün gerçekleşmesine dair umutların yükseldiği bir dönemde bakın Sayın Öcalan ne diyor, hem de yüzlerine söylüyor; yani onunla görüşen devlete, iktidara söylüyor: "Bu masayı devirirseniz çözümü Washington'da, Moskova'da ararsınız". Bunu net, açıkça söyledi. Bu uyarı çok önemli bir tarihi belirlemeydi. İktidar şimdi çözümü Amerika'da, Rusya'da arıyor. Biz de diyoruz ki, Amerika'da, Rusya'da arama. Eğer çözüm arayacaksan bunun adresi İmralı'dır."

'ABD'YE KENDİSİNİ KURTARMAK İÇİN GİDİYOR'
Erdoğan'ın yine Washington'a gittiğini hatırlatan Temelli, "Oradan bir başarı hikayesi üretme peşinde. Bir kez daha Washington'a gidiyor. Gitmeden önce dinledim, acaba mektubu yanına alacak mı almayacak mı diye. Almadı, alamadı, alamaz. Ama burada Cumhurbaşkanını her eleştirene bir tazminat davası açıyor. Bundan sonra tazminat davalarının da hükmü yok. Bu mektuptaki hakarete ses etmeyenin kimseye tazminat davası açacak hali de yoktur.

Elindeki dosyalarda Kürtlerin fermanı var, Halkbank var ve bir de kişisel mal varlığı var. Nedir gündem, aslında kendisini kurtarmaktır. Kendisini kurtarmaya çalışırken Türkiye halklarını büyük bir ekonomik ve siyasi krize sürüklüyor. Peki, Türkiye halklarını bu ekonomik ve siyasi krizden kim kurtaracak? Kuşkunuz olmasın HDP kurtaracak" dedi.

'BÜTÇE AÇIĞINDAKİ BÜYÜME HALKTAN ÇALINAN KAYNAKLARDIR'
2020 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi'nin bundan öncekiler gibi halkın ihtiyacından çok, hükümetin, aile efradının, silah tüccarları ve müteahhitlerin ihtiyaçlarına göre hazırladığına dikkat çeken Temelli, şunları söyledi: "Bütçe 1 trilyonu geçti ve ilk defa böyle büyük bir rakama ulaştı. Türkiye'deki iktisadi ve yapısal sorunlar daha da derinleşti. 2019 yılında bütçe açığı 81 milyar olarak hesaplanmıştı. Şimdi bütçe açığı 139 Milyar TL olarak düşünülüyor. Hatta bunu 2022'ye kadar uzatırsak 160 milyar liraya kadar çıkıyor. Yani bütçe açığı büyüyor. Bakın bütçe açığındaki bu büyüme, halktan çalınan kaynakların grafiğidir. Bütçe açığındaki bu büyüme savaş bütçesinin itirafıdır. 

'YEDİDEN YETMİŞE HERKES BORÇLANDI'
"Bütçe artık dikiş tutmuyor. Sadece bütçe açığı büyümüyor borçlar da büyüyor. Türkiye giderek daha çok borçlanıyor. Bu Türkiye'de ekonominin nereye sürüklendiğinin en açık göstergesidir. İktidar borçlanarak, açık vererek kendisini ayakta tutmaya çalışıyor. Ama tüm bu yapılanların bedelini de halka ödetiyorlar. Yediden yetmişe herkes borçlandı. Borçlulara şimdi bir de e-haciz başladı. Geçtiğimiz ay 1 buçuk milyon kişiye daha, ondan önceki ay 3 milyon 300 kişiydi, şimdi de 1,5 milyon kişiye e-haciz yoluyla haciz işlemi uygulandı. Bunun içinde öğrenciler, esnaf, işçiler var, geçinemeyenler yoksullar var. Neden saldırıyor halka? O bütçe açığı için, o borçlanma için. Neden saldırıyor, savaşı ve Saray'ı finanse etmek için. 

MEMLEKETİ BETONA GÖMDÜLER, BETONA GÖMENLERE MİLYONLAR VERDİLER'
"Bugün 100 dolarlık gelire karşılık 62 dolar dış borç var. 2002'de iktidara geldiklerinde bu miktar 55 dolardı. Yani 2001 krizinin tahribatından daha büyük büyük bir tahribat yaratmış durumdalar. Kamu Özel İşbirliği yani müşteri garantili projelerde; 19 milyar liraya çıkan bir destek var müteahhitlere. Yani memleketi betona gömdüler. O betona gömenler bir de bu şekilde kamu-özel işbirliği diye işi başlatıp yükünü kamuya, kârını müteahhide verdiler. Buna daha 3.Havalimanı dahil değil. 

'BU İKTİDAR MÜTEAHHİTLERİN İKTİDARI'
"2020 yılı bütçesinde 44.4 milyar liralık doğrudan teşvik veriliyor patronlara. 25.2 milyarlık doğrudan sosyal güvenlik primi veriliyor. Bu kaynakları aktarıyorlar ama ekonomi dikiş tutmuyor. Ekonomide işsizlik giderek büyüyor. Bu dönemde yapacağınız şey işsizliğe çözüm bulmaktadır. Bu kaynakları iş gücü yaratmaya, ülkenin yoksulluğunu çözmeye aktarmanız gerekiyor. Ama bu iktidar halkın iktidarı değildir. Bu iktidar müteahhitlerin iktidarıdır. O yüzden de işsizliğe çözüm bulmak yerine hala müteahhitlere kaynak aktarmaya devam ediyorlar. 

'2020 BÜTÇESİ SAVAŞ, YAYYUM VE TECRİT BÜTÇESİDİR'
2020 bütçesi HDP için savaş, kayyum ve tecrit bütçesidir. Bu bütçeden sadece Kürtler değil ülkenin tüm yoksulları, emekçileri, kadınları, çocukları, yaşlıları, engellileri zarar görecektir. Savaşın toplumsal ve ekonomik maliyeti daha da artacaktır. 

'AKP-MHP İTTİFAKI İLE HALK ARASINDA BİR KAVGA VAR: EKMEK KAVGASI'
Geçtiğimiz hafta yaşanan intiharlara dikkat çeken Temelli, bunun çok üzücü olduğunu söyledi ve ekledi: "Son 5 yılda geçim sıkıntısına bağlı olarak intihar vakaları yüzde 300 artmış durumda. Eğer bir savaş arıyorsanız bakın işte savaş burada, her yerde. Savaş herkesin kapısını çalıyor, herkese eşit ölüm getiriyor. O yüzden savaşa karşı çıkmalıyız. Kavga burada. AKP-MHP ittifakı ile halk arasında bir kavga var. Bu ekmek kavgasıdır. Günün sonunda biz yoksulların, emekçilerin, işsizlerin, işçilerin evine giren tek şey borçlardır, zamlardır. Savaşın faturasını 2 küçük çocuğa ödeten bu zihniyetin karşısında durmak, insanım diyen herkesin sorumluluğudur." 

'KABİNE DEĞİL YOLSUZLUK ŞEBEKESİ'
"Bu krizin, bu yaşananların yegane sorumlusu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemidir, bu kabinedir" diyen HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, "AKP iktidarı ülkede kalan demokrasi kırıntılarını yok edip tek adam rejimine çevirdikçe adeta bir yolsuzluk şebekesine dönüştü. Karşı karşıya olduğumuz şey bir kabine değil, bunlar Daltonlar'dır. Çok laf yalansız çok mal haramsız olmaz. Bunların bir yanı yalan bir yanı haram. Einstein diyor ki 'Bazıları için omurilik yeterliyken beyin sahibi olmaları ne büyük talihsizlik" Lafı nereye getireceğimi anladınız" şeklinde konuştu.

Soylu'yu eleştiren Temelli, "Bir İçişleri Bakanı var, HDP olmazsa yapacak işi yok. HDP ile yatıyor HDP ile kalkıyor" dedi, HDP düşmanlığı yaptığını söyledi. İçişleri Bakın Soyluyu, "İç Savaş Bakanı" olarak tanımlayan Temelli, gösterdiği grafik üzerinden güvenlik ve savaşa ayrılan bütçeyi değerlendirdi. Temelli, "Bu harcamalar bugün içinde bulunduğumuz sorunların nedenidir. Hala bu bakan çıkıyor sabah akşam HDP'ye saldırarak, toplumu ayrıştırarak, düşmanlık yaratarak adeta bu tabloyu meşrulaştırmaya çalışıyor" diye belirtti.

'CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ BİR İFLAS SİSTEMİDİR'
Temelli, "Bu sistemde hukuk yok, özgürlük yok, denge denetleme ağları yok, ekonomik zenginlik yok, insan hakları yok, ifade özgürlüğü yok. Ne var; tek adam var, oyları düşmesin diye savaş çıkaranlar var. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bir iflas sistemidir. Bu sistem siyasetin ve ekonominin iflası demektir. Bu sistem toplumsal sorunların çözümünü reddeden, dışlayan bir sistemdir" şeklinde konuştu.

'SİYASİ ÇÖZÜMDE ISRARCIYIZ, DEMOKRASİ İTTİFAKINI GENİŞLETMELİYİZ'
Türkiye halklarının çözüme hazır olduğuna işaret eden Temelli, şöyle devam etti: Çözüm demokratik cumhuriyet mücadelesidir, demokratik cumhuriyet kaçınılmaz bir seçenektir. Biz HDP olarak Demokratik Cumhuriyet diyoruz. Cumhuriyetin demokratikleşmesi ve halklarla buluşması artık kaçınılmaz bir ödev olarak önümüzde duruyor. Yerel demokrasi ile güçlendirilmiş parlamenter demokratik rejim bugün içinde bulunduğumuz krizden çıkışın tek yoludur. Eşit yurttaşlığı esas alan, merkeze karşı yereli güçlendiren, hukukun üstünlüğüyle yaşayan bir ülke için şimdi demokrasi ittifakını güçlendirmeliyiz. Türkiye halkları 7 Haziran'da, 24 Haziran'da, 31 Mart'ta cumhuriyeti halkla buluşturmuştur, alternatifi halkla buluşturmuştur. Alternatifi Türkiye halkları yaratmıştır. HDP bu alternatifi 31 Mart'ta bir seçeneğe dönüştürmüştür. Siyasete düşen görev bu seçeneği hayata geçirmektir. Siyasi çözümde ısrarcıyız. Bu ülkenin demokratik siyasete esas alarak çözemeyeceği sorun yoktur."

'KÜRTLER OLMADAN, ROJAVA OLMADAN SURİYE'DE ÇÖZÜM OLMAZ'
Suriye'de de siyasi çözümde ısrarcı olduklarının söyleyen Temelli, "Suriye'de anayasa görüşmelerinde Kürtler olmalıdır, Suriye Demokratik Meclisi olmalıdır, Rojava olmalıdır, Afrin olmalıdır. Onlar olmadıkça Suriye'de bir çözüm olmaz. Suriye'de siyasi çözüm Türkiye'de demokratik çözüm mümkündür. Bunun gereği neyse onu yapmalıyız. Demokratik bir anayasa için, demokratik çözüm için demokrasi ittifakını büyütmeliyiz. Bizler faşizmle mücadelemizi büyütüyoruz. Diz çökmedik baş eğmedik, bu mücadele büyüyecek ama bunlar yıkıldıktan sonra eğer demokratik bir cumhuriyeti var edeceksek yola çıkma zamanı gelmiştir" şeklinde konuştu.

GELİN HDP'NİN ÇAĞRISINA KULAK VERİN
Temelli, "Gelin HDP'nin bu çağrısına kulak verin, gelin HDP'nin bu çağrısına katılın" dedi ve toplumun tüm kesimlerine, demokratik kitle örgütlerine şu çağrıyı yaptı: "Faşizmi yıkmak ve Türkiye'yi demokratikleştirmek için ortak akıl ve duyguda mutlaka buluşmalıyız. 31 Mart stratejimiz bize doğru yaptığımızı göstermiştir. Stratejimize oy verdik ve biz kazandık. Halklar kazandı, emekçiler kazandı, kadınlar kazandı. Türkiye'de farklı farklı inançta olanlar, eşit yurttaşlık mücadelesi veren Aleviler kazandı. Kadınların, emekçilerin, ezilenlerin, yoksulların AKP MHP bloğuna karşı yükselen sesine hep birlikte ses verdi ve faşizmi gerilettik. Partimizin kapıları tüm demokrasi güçlerine açıktır. Demokrasi güçlerinin kuracağı her türlü kurumsal, yerel inisiyatifin içinde de seve seve yer almaya hazırız.

"Bu süreçleri tek tek kişilerin, mahalle inisiyatiflerinin, demokratik kitle örgütlerinin kısaca tüm demokrasi yanlılarının yer alacağı bir süreç olarak ele alıyoruz. Bizler diyoruz ki; işçi, Kürt, Alevi, Türk, kadın, işsiz, yoksul hepimiz aynı kavgayı veriyoruz, verdiğimiz kavga ekmek ve hürriyet kavgasıdır. Şimdi, bu kavgayı kazanmak için yan yana gelelim. Demokrasi ittifakında buluşalım diyoruz."