6 Ekim 2024 Pazar

TDİ: Tecride karşı mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz

Hapishanelerde artan hak gasplarına dikkat çeken Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi, tüm bu saldırılara karşı içeride ve dışarıda direnme çağrısı yaptı. Yarın duruşması görülecek olan Suruç yaralısı Uğur Ok ile dayanışma çağrısı yapılan eylemde, hiçbir saldırının 33'lerin kurmak istediği halklar arasındaki köprüyü engelleyemeyeceği kaydedildi.

Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi (TDİ), hapishanelerde artan hak gasplarına, yoğunlaşan tecrit ve tredmana, infaz yakma uygulamalarına dikkat çekmek için Kadıköy'deki Süreyya Operası önünde eylem yaptı.

"İnfaz yakmalar, iletişim yasakları ve baskılar son bulsun" yazılı pankartın açıldığı eylemde yarın davası görülecek olan Suruç yaralısı Uğur Ok ile Suruç tanığı Merve Nur İşleyici, SGDF üyeleri Özgür Şimşek ve Okan Danacı'nın fotoğrafları taşındı. Eyleme Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekilleri Dilşad Canbaz ve Musa Piroğlu da destek verdi.

PİROĞLU: KÜRT SORUNU ÇÖZÜLMEZSE BU KİRLİ İLİŞKİLER SÜRECEK
Eylemde konuşan Piroğlu, çete lideri Sedat Peker'in açıklamalarıyla bir kez daha ortaya saçılan devlet-mafya kirli işbirliğini hatırlattı. Durumun devlet-mafya işbirliğinin daha ötesinde olduğunu söyleyen Piroğlu, mafyalaşmış bir devlet ile karşı karşıya olduklarını dile getirdi. Kürt sorunu çözülmediği müddetçe bu kirli ilişkilerin devam edeceğini vurgulayan Piroğlu, "Bir iktidar gidecek başka bir iktidar gelecek, ama mafya süreci devam edecek. İmralı'da tecridin kaldırılması demek bu ülkede sokaktaki devlet terörünün geri çekilmesi demek. Eğer demokratik bir ülke istiyorsak tecridin kaldırılması için birlikte mücadele etmeliyiz" diye konuştu.

TUNCER: DÜŞ YOLCULARININ KURMAK İSTEDİĞİ KÖPRÜYE ENGEL OLAMAYACAKLAR
SGDF üyesi Yaren Tuncer de Suruç yaralısı Uğur Ok'un yarın görülecek duruşmasına çağrı yaptı. Uğur Ok'u Suruç'ta katledemeyenlerin tutsaklıkla bedel ödetmeye çalıştığını belirten Tuncer, "Ancak biz biliyoruz tüm bu saldırılara karşı ne Uğur, ne Okan ne Merve, ne Beren onların zulmüne boyun eğmeyecek. Düş yolcularımızın, işçi sınıfı ve ezilen halklarla, kendi kaderini eline almış Rojava halkları arasında kurmak istediği köprüye engel olamayacaklar" dedi.

'PANDEMİDE HAPİSHANELERDE HAK GASPLARI ARTTI'
Basın metnini tutsak yakını Hıdır Sabur okudu. Pandemide hapishanelerde hak ihlallerinin artarak devam ettiğine dikkat çeken Sabur, "Pandeminin ilk aylarından itibaren tutsakların açık görüş hakları tümden ortadan kaldırıldı. Kapalı görüşler ise sürekli değişen periyodlarla düzensiz bir biçimde hayata geçirildi. Devlet kapalı görüş ve telefon görüşmesi sayısını artırdığını belirtse de bu göstermelik uygulamaların arka planında tutsaklara daha ağır bir tablo dayatıldı. Mektuplar kaybedildi veya aylar sonra verildi; tutsakların yazınsal çalışmaları yok edildi; dilekçe ve hukuki başvuruları işleme alınmadı; kantinden hijyen ve beslenme ile ilgili ihtiyaçlarını yeterince gideremediler; sık sık kalabalık gardiyan gruplarıyla yapılan baskın aramalara maruz kaldılar; spor alanı dahil tüm sosyal alan kullanımları yasaklandı; iki ayda bir sadece bir koli açma dayatmasıyla karşılaştılar; özellikle muhalif dergi ve gazetelere erişimleri engellendi; kitap kısıtlamaları artırıldı ve daha saymakla bitmeyecek irili ufaklı hak gasbıyla karşılaşıldı" dedi.

Sabur, bu süreçte hasta tutsakların hastane sevklerinin yapılmayarak tedaviye erişimlerinin engellendiğini vurguladı, "Bu süreçte hasta tutsakların durumu daha da ağırlaştı. Hastane sevklerini yapamadı, ilaçlarını alamadı ve çoğu kez hapishane revirinde doktor dahi bulamadılar. Onlarca ağır hasta tutuklu ve hükümlü, sağlık heyetlerinden 'hapishanede kalamaz' raporları çıkmadığı için hapishanelerde ölüme terk edildi ya da tahliye edildikten kısa bir süre sonra hayatını kaybetti. Hapishaneden bir sebeple dışarı götürülüp getirilen tutsaklar 'karantina hücresi' uygulamasıyla 14 gün, bazen bir-iki ay daha ağır bir tecrite maruz bırakıldı. Gerekli tedbirler alınmadığı için hapishanelerde yüzlerce tutsağa Covid-19 bulaştı, hayatını kaybedenler oldu. Daha iki gün önce sadece Mardin Hapishanesi'nde 200 tutsağa virüs bulaştığı haberi geldi. Bu süreçte hapishanelerde ağır hasta tutsaklar ölüme terk edilir ve diyet yemek dahi alamazken mafya liderlerinin hapishanelerde her türlü özel hizmet için sağlık kurullarından rapor çıkardıkları, istedikleri kişiyle görüşüp istedikleri yemekleri sipariş ettikleri ve hiçbir zaman kapılarının kilitlenmediği de açığa çıktı" diye konuştu.

'TUTSAK AİLELERİNDEN VE DEVRİMCİLERDEN ELİNİZİ ÇEKİN'
Tutsaklar üzerinde baskı arttıkça dışarıda da her türlü saldırının yoğunlaştığına dikkat çeken Sabur, şöyle devam etti: "Elektronik kelepçe, ev hapsi, alan sınırlaması, imza dayatması gibi uygulamaları muhalif her kesime karşı yaygın bir biçimde kullanan devlet; itiraz eden, mücadele eden ve tutsakların sesini dışarı taşıyan devrimci-demokratları, tutsak yakınlarını da çeşitli komplolarla gözaltına alıyor. İnisiyatifimizin kurucularından, tutsak yakını 68 yaşındaki İsmail Tepeli, Partizan'a yönelik gözaltı terörü kapsamında "suikast timi" gibi uydurma iddialarla Erzincan'daki evinden gözaltına alındı. İsmail amcamız, tutsaklar için mücadele veren ailelerimizden biridir. Devlet-mafya ilişkileri ortaya saçılırken hiç de yabancısı olmadığımız asılsız iddia ve düzmece kurgularla devrimcilere ve ailelerimize yönelik gerçekleştirilen operasyonlar bu kirli ilişkilerin üstünü örtmeye yetmeyecektir. Buradan bir kez daha ifade etmek istiyoruz ki; tutsakların mücadelesini vermek, Kaypakkaya'yı ve devrimci önderleri anmak suç değildir. Tutsak ailelerinden ve devrimcilerden elleriniz çekin; gözaltılar derhal serbest bırakılsın."

PKK lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin daha da yoğunlaştığını ve buna karşı hapishanelerde devam eden açlık grevi direnişlerinin 179. gününde olduğunu hatırlatan Sabur, "Tutsakların tecrit duvarlarının arkasına gömülmesine ve tüm yaşamın hücreleştirilmesine karşı, tutsak yakınları olarak duyarlılığı geliştirme ve mücadeleyi büyütme çağrımızı yineliyoruz. Tecrit ve hak ihlallerine karşı mücadele yürütmekten geri durmayacak, tutsakların sesinin kısılmasına izin vermeyeceğiz" dedi.

Eylem, "Zindanlar yıkılsın tutsaklara özgürlük" sloganıyla sona erdi.