24 Eylül 2024 Salı

'Sesimize ses olun'

Leyla Güven ve tüm hapishanelerde 7 bine yakın tutsağın açlık grevi direnişi sürüyor. Bedenleri gün gün eriyor ama umutları büyük. 109 gündür direnişte olan tutsak Abdüllatif Teymur'un ablası Ayşe Teymur,"İstedikleri tek şey 'barış', karşılanamayacak bir istekleri yok. Sesimize ses olun, açlıktan ölmeyelim" dedi.
Leyla Güven'in İmralı Hapishanesi'nde bulunan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik tecridin kaldırılması için başlattığı açlık grevi, 7 bini aşkın tutsağın katılımı ile devam ediyor.
 
Leyla Güven'in açlığı 162. gününde, hapishanelerdeki tutsakların direnişi ise 110. günlerini aştı. Dört yıl önce Tarlabaşı'nda hakkında ihbar olduğu gerekçesiyle tutuklanan ve jet bir kararla hüküm verilen 30 yaşındaki Abdüllatif Teymur da açlık grevinin 110. gününde. Bafra Hapishanesi'nde bulunan Abdüllatif Teymur'un ablası Ayşe Teymur kardeşinin sağlık durumu ve direnişe ilişkin ETHA'ya konuştu.
 
'BİZ BOŞUNA BU HALE GELMEDİK'
 
Teymur Ailesi Diyarbakırlı, 1990'larda yaşanan köy yakmaları yaşamış, kendi köylerinden, evlerinden göç etmedikleri için işkenceye uğramış, hukuksuzluklar karşılaşmış, hapishane görmüş bir aile. Abla Teymur o günleri şöyle anlatıyor: "Babamı, ağabeyimi haksızca tutuklamışlardı. Köyde ben, Abdüllatif ve annem kalmıştık. Kendi evimizden, köyümüzden gitmediğimiz için askerler gelip anneme, teyzeme işkence yaparlardı gözümüzün önünde. Akşam olunca annem, ben, Abdüllatif birbirimize sarılır askerlerin köyden gitmesini beklerdik. Daha sonra kimse kalmayınca köyde, bizde İstanbul'a geldik. Bu çocukların gözlerinin önünde babalarını, ağabeylerini dövdünüz, hapse attınız. Bu çocukları hiç tanımadıkları bilmedikleri şehirlere gönderdiniz. Bu çocuklar boşuna bu hale gelmedi, biz bu hale boşuna gelmedik!"
 
Abla Teymur, çoğu Kürt ailesi gibi çok zor durumlardan geçtiklerini, daha önce de birçok zulme maruz kaldıklarını vurgulayarak, "Köy yakmalarını da gördük, evimizden sürgün de edildik ama hiçbir zaman bu kadar çaresiz değildik" dedi.
 
'İSTEDİKLERİ TEK ŞEY 'BARIŞ'
 
Açlık grevi direnişçilerinin taleplerinin karşılanamayacak talepleri olmadığına dikkat çeken Teymur, "Öncelikli talepleri; Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kalkması ve müzakerelerin başlaması. Onların istedikleri tek şey 'barış' aslında. Kendileri için değil, hepimiz için, gelecek için istiyorlar bu barışı. Abdüllatif'e de 'neden' diye sorduğumuzda bu cevabı veriyor, 'Sizin çocuklarınız için, bizim kadar ezilmemeleri için' diyor. Sırf iki tane telefon görüşme yapılsın diye aç kalmıyor bu insanlar. Başta Kürt halkı olmak üzere Türkiye halklarının üzerinde uygulanan tecridin sona ermesi için bedenlerini ölüme yatıyorlar" diye konuştu.
 
'VİCDAN AZABI İLE YEMEK YİYORUZ'
 
Bu sürecin özellikle anneleri için çok zor olduğunu belirten Teymur, şunları da söyledi: "Biz çocuklarımız bir öğün yemeyince peşlerinden koşuyoruz. Benim annemin evladı 109 gündür aç uyuyor. Bu bir anne için ne demek siz düşünün. Biz yemek yerken bile bir vicdan azabı ile yemek yiyoruz."
 
Abdüllatif Teymur'un Bafra Hapishanesi'nden önce Düzce Hapishanesi'nde kaldığını aktaran abla Teymur, "Düzce'de kalırken de işkenceye uğramışlardı, ayakta sayım vermedikleri için saldırıya uğruyorlardı. Zaten açlık grevine başlar başlamaz Düzce'den Bafra Hapishanesi'ne sürgüne gönderildi. Düzce tam bir cehennemdi. Defterleri, kalemleri bile toplamışlardı. Dayak atarlarken 'Devletin şevkatli kollarındasınız' diye dövüyorlardı" dedi.
 
'ONLARIN SESİ OLMAYA ÇALIŞMALIYIZ'
 
Sürekli görüşüne gidemediklerini ama sık sık telefonda konuştuklarını belirten abla Teymur, "En son konuşmamızda 'Abla ben halsizim evet ama hayatımda kendimi hiç bu kadar mutlu hissetmemiştim, siz üzülmeyin' dedi. Onlar bize güç veriyor, moral veriyorlar, bizden çok daha mutlu olduklarının farkındayız. Onlar böyle şeyler söylerken bizde evde oturup ağlamamalıyız, onların sesi olmaya çalışmalıyız. 'Ah vah' değil, ses vermek onları hayatta tutacak. Onlara bir şey olursa biz kendimizi, onlar bizi nasıl affedecek? Açlık değil, sessizlik öldürüyor bunu görüyoruz bu süreçte. Hiçbir şeyden değil, bu sessizlikten korkuyoruz" şeklinde konuştu.
 
Abdüllatif Teymur'un "Halkımız bile bizi anlamıyorsa kimsenin bizi anlamasını bekleyemeyiz" dediğini aktaran Teymur, şunları da söyledi: "Hiçbir Kürt'ün bu zulümden nasibini almadığını düşünmüyorum. Bu süreçte sessizlik bir taraftan beni şaşırtmıyor da... Mehmet Tunç, Cizre bodrumlarında yakılırken de aynı sessizlik hakimdi. Biz de o gün, onun için bir şey yapmamışız. Mehmet Tunç en son telefon görüşmesinde 'Biz kimsesiziz' demişti, çok doğru söylemiş. Biz de şu an da kimsesiziz."
 
Adalet Bakanlığına ve hükümete seslenen Teymur, sözlerine şöyle devam etti: "Bir adım atılmalı, çok uçuk istekleri yok. Daha önce müzakere süreci başlatıldı, kan dökülmedi, biz yine kan dökülmesin, ölümler olmasın istiyoruz. İnsanlık, adalet, vicdan bulunan bir hükümet bunlara sessiz kalamaz. Biz kurşunla ölmeye, katledilmeye alıştırıldık, açlıktan ölmeye alıştırılmak istemiyoruz. Biz bu çocukların sesinin duyulmasını, annelerimizin acılarını dinmesini istiyoruz. Herkes kendilerini bizim yerimize koysunlar, sesimize ses olsunlar başka bir şey istemiyoruz."