24 Eylül 2024 Salı

Senem Pektaş yazdı | Sosyalist gençlik susmadı, susmayacak

SGDF, öğrenci gençliğin sorunlarının çözümünü kampüslerin duvarlarından sokağa taşırma ve işçi sınıfının mücadelesi ile gençliğin mücadelesini buluşturma görevini yerine getirdiği için bugün mahkeme salonlarında "sanık" sandalyesinde oturuyor.

12 Mart'tan itibaren başlayan gözaltı ve tutuklama saldırılarında onlarca SGDF'li defalarca kez gözaltına alındı, üç ayrı tarihte AKP-MHP iktidarının gençlik hareketini sindirme politikası sonucu Türkiye'nin değişik kentlerinde tutsak edildik. 8 yoldaşımız ise halen daha Silivri ve Eskişehir Hapishanelerinde tutuklu bulunuyor.

Hapishanelerde görüşçü ve mektup yasağı, iletişim cezası, kitap-yayın kısıtlaması ile ağır tecrit koşullarını dayatarak sosyalist gençliğin devrimci iradesini kırmaya çalışıyor. Bu saldırı politikasının "dışarıdaki" yansıması ise SGDF'lilerin ailelerinin aranarak çocuklarına karşı işbirliği ve muhbirlik yapmasını dayatma, taciz ederek baskı ve yıldırma politikası ile hem gençleri hem aileleri iradesizleştirme ve ajanlaştırma saldırısı oluyor. Bunlar kılavuz istemeyen görünen köyümüzün aylardır ortaya çıkardığı tablo. Fakat SGDF'nin faşist şeflik rejimi nezdinde uğradığı saldırıların nedenini masaya koymazsak, yalnızca "maruz kalan" ve "mağdur olan" biçiminde konumlanmakla yetinmiş oluruz.

Faşizmin yönetme krizi yasadığı ve toplumsal patlama olanağı taşıyan her hareketten korktuğu böylesi dönemlerde; gözaltını da tutsaklığı da her daim bir onur nişanesi olarak taşıma gücünü buluruz. Bunun için sosyalist gençlik çizgisinde yürüyüşümüzün izini sürmek gerekli. MYK üyemiz Müslüm Koyun, aylardır tek kişilik hücrede, tek görüşçü görmeden tutuluyor? Üyemiz Sude'ye aylarca gazete ve kitap verilmedi? Eşbaşkanlarımız Yaren Tuncer ve Okan Danacı'ya Suruç şehitlerini, ölüm orucu direnişçilerini andıkları için soruşturma açılıyor ve ceza veriliyor. Bu hak gasplarını ve keyfi uygulamaları daha da artırabiliriz. Ancak hepsinin ortak noktası SGDF'nin devrimci mücadelesini kriminalize etmek ve gençliğin devrimci iradesini teslim almak.

Peki, neden SGDF faşizmin baskılarının hedefinde? Bu sorunun cevabının içinde; İstanbul'dan Hakkari'ye kardeşlik köprüsü kurması, Kürecik'te NATO füze kalkanına karşı yürüttüğü kampanya, Dicle Üniversitesi ile kardeş üniversite kampanyası, vicdani ret eylemleri, anadilde eğitim kampanyası gibi Kürdistan ve Türkiye birleşik gençlik mücadelesini inşa etme iradesi ve 2015 yılının 20 Temmuzunda 33 düş yolcusunun devrim düşlerinin Amara Kültür Merkezi'ne gömülmesine izin vermemesi, kitlesel bir imha çabasından olağanca güç toplayarak çıkması yer alıyor.

Sözün özü, gözaltı ve tutuklama saldırılarına, katliamlara inat SGDF'nin büyüyen devrimci kararlılığı, halkların ve ezilenlerin ortak mücadelesine daha fazla sarılma iradesi, Suruç katliamı etrafında gençliğin antifaşist birleşik mücadelesini örme pratiği ve cüreti yargılanıyor.
Sadece bugün değil yıllardır açılan her soruşturma, sosyalist gençlerin Türkiye ve Kürdistan gençliğini birleşik devrim perspektifiyle yan yana getirme iradesi yargılanmak isteniyor. Roboskî'de adalet arayışımız, yıkılan bir kenti, Kobanê'yi, yeniden birlikte inşa etme cüretimiz, IŞİD canilerine karşı sınırda tuttuğumuz barış nöbetleri, hapishaneler için girdiğimiz açlık grevleri, anadilinde, bilimsel, demokratik eğitim mücadelemiz ve Kürdistan'da sosyalist yurtsever çizgide ısrar etme kararlılığımız yargılanıyor.

SGDF, üniversiteli gençliğin sorunlarında olduğu gibi devrimci-demokratik gençliğin istek ve özlemlerini devrimci çizgide buluşturduğu için iddianamelerimiz; barınma hakkı için sokaklarda kalarak kent kent yapılan eylemlerden, üniversitelerimizde ücretsiz ulaşım, beslenme, barınma hakkımız için söyleşi, panel, forum çağrılarından kısacası söz-eylem-örgütlenme hakkımızı kullandığımız için yer alan uydurma "suçlardan" oluşuyor. SGDF, öğrenci gençliğin sorunlarının çözümünü kampüslerin duvarlarından sokağa taşırma ve işçi sınıfının mücadelesi ile gençliğin mücadelesini buluşturma görevini yerine getirdiği için bugün mahkeme salonlarında "sanık" sandalyesinde oturuyor. Oysa 14 Eylül'de bir kez daha demokratik gençlik mücadelesini ve devrimci görevlerimizi savunmak için orada olacağız.

Gençlik kitleleri ile buluşacak, yozlaşma ve çürümeye karşı kültür-sanat aktiviteleri örgütleyecek, işçi sınıfı ve ezilenlerin devrimci teorisini birlikte tartışacak, 33 düş yolcusunun adını her alanda yaşatmaya yani gençlik kültür evlerinde buluşmaya devam edeceğiz. "Hepsini yaptık, yapmaya da devam edeceğiz" diyerek sosyalist devrimci çizgimizin, örgütlenmenin, devrimci yaşamanın meşruluğunu savunarak yol yürümeye devam edeceğiz.