21 Eylül 2024 Cumartesi

Sana selam büyük tahammül!-ÖZLEM GÜMÜŞTAŞ

Adaleti dava dosyalarıyla, mahkeme salonlarında sırtladığımız kadar sokakta, Hopa'da Karadenizlilerle, Gezi'de çapulcularla, Soma'da madencilerle, Tuzla'da tersane işçileriyle, Suruç ve Ankara'da katliam mağduru ailelerle omuzladık. Ayşe Deniz, Suphi Nejat gibi müvekkillerimizin davalarını almakla başlayan avukatlığımız, ölümsüzlük haberlerini taşımaya varan ömürlük bir işe döndü. Özgecan'ın tabutunu taşırken duyduğumuz öfke, Nurcan'ın, Namme'nin, Ebru'nun davasını taşıma gerekçemiz oldu. Geride kalan 10 yılda böyle pişirdik adaletin ekmeğini.
10 yıl önce, 7 Eylül 2008'de büyük ve geniş bir merhaba dedik adalet ve özgürlük saflarına. Açık ve endişesiz girdiğimiz özgürlükçü savunmanlık pratiğine Ezilenlerin Hukuk Bürosu'nu (EHB) kurarak bir kolektif duruş ekledik. Bizden önce avukatlığa başlayanların ve bizden sonra aynı yoldan gidecek olanların yaşadığı-yaşayacağını baştan söyleyeyim; "yürüyüş, öğreten bir yol"dan geliyor mesleki duruşumuz. Bu topraklarda avukatlık mesleği en başat formunu, "Deniz mahkemeye düşmüş, avukatı ben olayım" türküsündeki kıvamdan alır. Yıllar boyunca Deniz'i-Ayşe Deniz'i, Sakine'yi-Polen'i, Hasan'ı-Ali İsmail'i savunan avukatlar, tanık olmanın ve bir duruşu taşımanın toplumsal varoluşla buluşan bilincini yarattılar. Bu bilinçle baskı ve zor karşısında gadre uğrayanı, adalet-özgürlük için, iş-ekmek için mahkemelere düşeni savunmanın, avukatlığı bir kamu hizmeti olarak ifa etmenin pratiğini de geliştirdiler. Bizler; red ve itiraz yolundan yürüyen, direnen nice Denizlerin; işi-emeği, dili-kimliği, doğal çevresi ve yaşam tarzı, cinsel kimlik ve yönetimi, inancı ve adalet anlayışı nedeniyle ezilenlerin avukatlarıyız. Bu; özgürlüğü özgürlük için mücadele etmekle özdeşleştiren, ezilenlerin bütün tarihsel, kültürel, siyasal düşünce ve değerlerinin, varoluşunun sorumluluğu ile mayalanmış savunmanlık pratiğidir.
 
Büromuz işte bu geleneğe yaslanarak başladı yürüyüşüne. 10 yılda; kitle kıyımları, gözaltıda kayıp ve yargısız infazlar, işkence, çevre ve kent hakkı, kadın-LGBTİ+ cinayetleri ve özsavunma, hapishanelerde hak ihlalleri, siyasi soykırım davaları, iş cinayetleri, grev ve direniş dosyaları ile doldu büromuzun rafları. Her birinde bıkmadan, usanmadan adalet mücadelesi yürütüldü. Adaleti dava dosyalarıyla, mahkeme salonlarında sırtladığımız kadar sokakta, Hopa'da Karadenizlilerle, Gezi'de çapulcularla, Soma'da madencilerle, Tuzla'da tersane işçileriyle, Suruç ve Ankara'da katliam mağduru ailelerle omuzladık. Ayşe Deniz, Suphi Nejat gibi müvekkillerimizin davalarını almakla başlayan avukatlığımız, ölümsüzlük haberlerini taşımaya varan ömürlük bir işe döndü. Özgecan'ın tabutunu taşırken duyduğumuz öfke, Nurcan'ın, Namme'nin, Ebru'nun davasını taşıma gerekçemiz oldu. Alacağı için direnen işçinin avukatları olarak bizler, hiçbir zaman alacak için bir haciz memuru ile çalmadık yoksul bir kondu kapısını. Geride kalan 10 yılda böyle pişirdik adaletin ekmeğini. Bu; evrensel değerler adına aynı ret ve itirazı düstur edinmiş hukukçuların duruşudur. EHB; özgürlük ve adaletin savunucusu olan herkesin çalışanı olduğu bir bürodur. EHB; ara sokaktan "acil dm" diyen çapulcunun, HES'e yes demeyerek Karadeniz uşağının, şortuna dokundurtmayacakların, asla unutturmayacakların, gökkuşağını sahiplenenlerin, dilimiz kimliğimizdir diyenlerin bürosu olacaktır.
 
Şimdi EHB taşıdığı bunca davanın, aldığı vekaletlerin, hapishanelerde özgürlüğü, gömütlüklerde adalet ve hesaplaşmayı bekleyen müvekkillerinin verdiği sorumluluk; 10 yıllık tecrübenin yarattığı dirayet ve ferasetle yeni yılını karşılıyor. Elbette telefonlar açık, durum online, acil durumda dm var. Elbette mention'a yanıt, hashtag'e güçlü katılım; karakola koşma hızı, duruşmada bükülmeden durma gücü var. Eh, her eylem bir zoru besler. EHB'nin savunmanlık pratiği de 10. yılında büronun 3 avukatının tutsak edilmesiyle daraltılmaya çalışılıyor. Bu zor da mesleki faaliyetin, politik eylemin konusu, sahasıdır. Elbette bir savunma stratejisi, özgürlük projesi bunun için de var.
 
Yeni bir yıla giriyoruz. Bizim için koca bir on yıl geride kalan, dünya için mikroskobik bir zaman. Bana gelince bir hayat. İlk günümüz ve sonraki yıllardaki inadım ve inancımla kutluyorum yeni gelen yılı; "Sana selam olsun zincirin, zulmün kar etmediği büyük tahammül."