24 Kasım 2024 Pazar

Sağlık Bakanlığı şarbon ile ilgili TTB'ye dahi bilgi vermedi

Şarbon salgınları ve güvenli besine ulaşma hakkı konulu basın toplantısı düzenleyen sağlık meslek örgütleri, Sağlık Bakanlığı'nın konuya ilişkin bugüne kadar herhangi bir bilgi paylaşımında bulunmadığını belirtti. TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman, konuyla ilgili üç görüşme taleplerine de yanıt verilmediğini söyledi.
Türk Tabipleri Birliği (TTB), şarbon salgınları ve güvenli besine ulaşma hakkı konulu basın toplantısı düzenledi.
 
TTB Toplantı Salonu'nda yapılan basın açıklamasına TTB Merkez Konsey üyeleri Dr. Selma Güngör ile Prof. Sinan Adıyaman, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Eş Genel Başkanı İbrahim Kara ile Genel Sekreteri Pınar İçel, Türk Diş Hekimleri Birliği Başkanı İlker Cebeci ile birliğin Genel Sekreteri Neslihan Sevim katıldı.
 
Basın toplantısında konuşan TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman, gazetecilerin ilgili kurumların bilgi paylaşmamasına ilişkin sorusu üzerine, bugüne kadar Sağlık Bakanlığı'ndan 3 kere randevu istediklerini, bu konuyla ilgili olarak Sağlık Bakanı'nın yanı sıra Tarım ve Orman Bakanı'ndan da randevu istediklerini ancak halen yanıt alamadıklarını aktardı. Adıyaman, "Tekrar söylüyoruz şarbon gerekli tedbirler alındığı zaman tedavisi olan bir hastalık, halkımızın paniğe kapılmasını istemiyoruz ama bu kadar gayriciddi yaklaşılmasını da istemiyoruz devlet tarafından. Daha ciddiye alınmalı, halk bilgilendirilmeli ki, hem halk, hem de vatandaşları korumakla görevli kurumlar işlerini doğru düzgün yapabilsin" diye konuştu.
 
TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Selma Güngör de 6 ay önce çıkartılan yasayla da veteriner hekimlerin ve zooteknisyenlerin denetimden ve bu denetimin de zorunlu olmaktan çıkartıldığını söyledi. Güngör, bir başka soru üzerine de, hastalığın tespit edildiği hayvanların öncelikle karantinaya alınarak, sağlıklı görünen ve sağlıklı olduğu kontrollerde ortaya çıkmış hayvanlardan ayrılmaları gerektiğini, 21 gün kuluçka süresi sonrasında şarbon hastalığının çıkması olası olan hayvanların da ayrı tutulması gerektiğini kaydetti. Ölen hayvanların, toprağın 2 metre derinliğine gömülmesi gerektiğini belirten Güngör, diğer hayvanlarda da şarbon hastalığı ortaya çıkması durumunda yine karantina uygulanması gerektiğini aktardı.
 
Konuya dair hazırlanan ortak metni Dt. Neslihan Sevim okudu. Güvenli besine ulaşma hakkının devlet tarafından güvenceye alınması gerektiğine söyleyen Dt. Sevim, Kurban Bayramı sonrasında şarbon teşhisi konulan insan sayısının her gün arttığına dikkat çekti.
 
Dt. Sevim açıklamanın devamında şu ifadelere yer verdi:
"Bu gelişmeler ve yetkililerin ithal edilen hayvan sayısı, bu hayvanların dağıldığı yerler ve karantinaya alınmaları, şarbon teşhisi konmuş insanlar ve sağlık durumları ile ilgili bilgileri paylaşmaması hepimizde endişe uyandırmaktadır. 28 Nisan 2018 tarihinde yapılan düzenleme ile birlikte hayvanların sağlık denetimlerinde veteriner hekim zorunluluğunun kaldırılarak ziraat mühendisi, orman mühendisi, kimya mühendislerine de yetki verilmiştir. Böylelikle hastalığı tanıyan meslek grupları veterinerler ve zooteknistler denetimden uzaklaştırılmıştır. Bu değişiklik öncesinde yapılan 'ithal edilecek hayvanların, ihracatçı ülkede Bakanlık çalışanı veteriner hekimlerin kontrolünden geçmeleri, sınır bölgelerinde veteriner kontrolünde kurulan karantina bölgelerinde tutularak olası bir hastalığın ortaya çıkması ve hayvana mikrop bulaşmış ise, hastalığın ortaya çıkması için gereken 21 günlük kuluçka süresinin tamamlanması ve ülkeye girmeden önce de laboratuar tetkiklerinin tekrarlanması işlemlerinin 'artık yapılmayacağı' anlaşılmaktadır. Şarbon hastalığı denetimden kaldırılan bu uygulamalar nedeniyle hem insanlar hem de hayvanlar arasından yayılmaya devam etmektedir" dedi. 
 
HASTALIK GÖRÜLEN HAYVANLARA NE OLDU?
 
Canlı hayvan ithalatına geçişle birlikte ithal edilen canlı hayvanlarda deli dana, mavi dil, pasterolloz gibi hastalıklarla karşılaşıldığını belirten Dt. Sevim, bu hayvanlara ne olduğu, uygun biçimde yok edilip, edilmedikleri, iade mi edildikleri yoksa tüketime mi sunulduklarına ilişkin bilgi alamadıklarını söyledi.
 
Dt. Sevim, bu nedenle "başka yollardan ülkeye getirilerek tüketime sunulduğu yönünde genel bir kanının oluştuğunu” kaydetti.
 
'ARAŞTIRMALAR KAMUOYU İLE PAYLAŞILMIYOR'
 
Yine Türkiye'de yetişen ve tüketime sunulan ürünlerin ne kadar sağlıklı biçimde yetiştirildiği ve işlendiğinin genel olarak bilinmediğini dile getiren Dt. Sevim, şöyle devam etti:
"İlgili bakanlıkların sanayi kirliliğinin tarımsal ürünlere etkisi, yanlış gübre ve kimyasal kullanımına ilişkin yaptığı araştırmalar kamuoyu ile paylaşılmamaktadır. Hemen her yıl ülkemizde yetiştirilerek ihraç edilmek üzere gönderilen pek çok tarımsal ürünün hedef ülkenin yaptığı denetimlerde belirlenen sağlık için gereken kurallara uygun olmayan gübre ve kimyasal ürün kullanıldığı için iade edildiği haberlerini almaktayız. Alıcı ülkelerin geri çevirdiği bu ürünlerin imha edildiklerine dair bilgi şimdiye kadar alınamamıştır. Gıda şirketleri tarafından bu ürünlerin daha ucuz fiyata iç piyasaya sürülerek halkımızın tüketimine sunulduğu bilinmektedir."
 
Dt. Sevim, sağlık ve meslek örgütleri olarak ortak taleplerini ise şöyle sıraladı:
"-Tarım ve hayvancılık üretimi desteklenmeli, gıda ithalatına bağımlılık ortadan kaldırılmalıdır.
-Gıda denetimleri yapılmalı, sonuçlar kamuoyu ile paylaşılmalı ve sağlıklı olmayan besinler piyasadan çekilmeli, üreten ve sağlıksız olduğunu bilerek satışını yapanlar cezalandırılmalıdır. 
-Besin maddeleriyle ilgili tüm denetimler ilgili uzmanlıkların meslek örgütleri tarafından bağımsız ve tarafsız biçimde yapılmalıdır. 
-Kurbanlık hayvanlar da dâhil olmak üzere tüm hayvan kesimleri veteriner kontrolünde yapılmalıdır.
-Günümüzün sorunu olan şarbon hastalığı ile ilgili olarak Brezilya'dan kaç hayvan ithal edildiği, bu hayvanların nerelere dağıldığı, dağıldıkları yerde karantinada tutulup tutulmadıkları, kaç tanesinin kesildiği ve tüketime sunulduğu gibi tüm toplumu ilgilendiren sorulara ivedilikle cevap verilmelidir. 
-Güvenli besine ulaşmak hepimizin hakkıdır. Devlet güvenli besine ulaşmamızı sağlayan düzenlemeleri yapmak ve uygulamak zorundadır. "