Pirus zaferi bile değil
Erdoğan ve tetikçileri devrime karşı sınırlı askeri bir zafer kazandıysa da bu Pirus zaferi bile değil. İşgalcinin sonraki yenilgisini getirmekle kalmayacak, faşizmin iktidarını yıkmada da rol oynayarak, bütün işgalciler gibi Rojava işgalcilerinin de hayallerini kırmayla sonuçlanacak.
Diktatör ve güruhu, sarhoşlukla "zafer" kutlamaları yapıyor.
Bu diktatör Erdoğan'ın ve tetikçilerinin faşist ajitasyonunda yansıdığı gibi, "Millet İttifakı"nın 3 partisinin, önce "işgalci "ordumuza başarı" dileklerinde, sonrasında "Afrin'de, İdlip'te güzel şeyler oluyor" işgal/ilhak övücülüğünde yansıdı.
Fakat en küstah yaygarayı Erdoğan ve tetikçileri yaptı, yapıyor. Diktatör, 29 Ekim'de "yeni bir milli kurtuluş zaferi" demagojisiyle işgalini kutladı.
Erdoğan'nın devlet bütçesinden her yıl yüzmilyonlarca dolar akıttığı SETA'nın genel koordinatörü ve diktatörün danışmanı Burhanettin Duran bu sarhoşluğu küstahça tekrarlıyor: "altı günde …TSK ve SMO…ezdi geçti". "Erdoğan, …lig atlatan bir lider olarak tarihe geçti" (BPH ve YGD, kriterdergi.com, 03.11.19)
İşgalci ve ilhakçı Erdoğan faşizmi, geçici ve bumerang gibi kendisine dönecek başarı kazandı ama ezip geçemedi. Erdoğan, tarihe de önce soykırımcı bir savaş şefi olarak geçti. Sonrasında ise soykırımcı savaşın yenileni olarak geçecek.
Ezemedi, çünkü, SDG/YPG, savaş bombardımanı altında savaşarak direndi. Ateşkes ve çekilmeyi sivil halka yapılan katliamı ve büyük kitlesel göçü önlemek için kabul etti. Diktatör Erdoğan'ın sürdürdüğü işgalci savaşına karşı direnişi devam ettiriyor. Her gün onlarca çete ve işgalci askeri kaybettiriyor.
ABD emperyalist işgalcileri, Irak'ta daha büyük askeri savaş kazanmış ve sömürge valisi atamışlardı. Askeri zafer sonrası, karşılarında güçsüz direnişe rağmen ne hegemonya kurabildiler, ne sömürge valisini sürdürebildiler ve ne de yerli burjuva güçler üzerinde kukla yöneten siyasi hakimler olarak kalabildiler.
Şimdi, Irak halkı, üstelik ABD işgalciliğini kerhen desteklemiş olan Şii halk büyük bir ayaklanmayla işbirlikçilerini ve ABD ile İran gibi dış siyasi hakimleri devirmeye çalışıyor. İşgalciler ve hakim dış güçler ayaklanma karşısında ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar.
Erdoğan da, işgalci ordusuyla, sömürge kaymakam ve uygulamasıyla, göç ettirerek koloni nüfus yerleştirmesiyle, vahşi ve gaspçı çeteleriyle, defolup gitmek zorunda kalacak. Bunun içte faşizmin yenilgiye götürülmesindeki rolü işgalcinin hayal kırıklığı olacak.
Öte yandan Rojava devrimi, mevzi kaybına rağmen, siyasi bakımdan kazanmayı sürdürüyor. Dünya halklarının enternasyonalist desteğini yeniden diriltti. Dünyanın demokratik ve özgürlüksever güçleri, hemen bütün kıtalarda gösterilerle Rojava direnişini destekliyorlar. Irak savaşından sonra sönümlenen savaş karşıtı hareket, Kobanê direnişiyle büyümeye başlamıştı, Erdoğan'ın işgaline karşı eylemlerle büyümeyi sürdürüyor.
Bölge halklarında işgalci Erdoğan'a direnen Rojava ve Doğu Suriye halkları sempati toplamaya devam ediyor. Erdoğan'ın askerliğini bedelli yapmış Saray danışmanı tetikçisi işgal savaşının "'Rojava devrimi' hayalini kaybet"tirdiğini, boşuna hayal ediyor. Devrimin halkçı, cins özgürlükçü, halklara özgürlükçü pratiği ve kazanımları, örgütlenmeleri, Suriye halkları ve ezilenlerinin gönlünde ve devrimci çabasında sürecek. Yeni halk isyanlarıyla birleşerek etkisini genişletecek.
Direniş ve sempatinin sürmesinin yan ürünü olarak, Erdoğan, Efrîn'den Serêkaniyê'ye, emrindeki politik islamcı paralı çetelere yaptırdığı sivil katliam ve vahşet suçları nedeniyle uluslararası burjuva güçler tarafından sorgulanıyor. Yargılanacağı günler yaklaşıyor.
Dahası, Erdoğan, ancak ABD-Rusya çekişmesi ve anlaşmasından yararlanarak Cerablus'tan Serêkaniyê'ye işgale girişebildi. Şimdi ise bu emperyalist güçler, bu kez de fazla sürmez "Suriye'den çekil" emrine diktatöre verecekler. Esad'ın "Erdoğan haydut ve hırsızdır", İran'ın dışişleri bakanı aracılığıyla "işgale karşıyız", Lavrov'un "Kürt meselesi savaşla çözülemeyecek bir mesele ve yalnızca Suriye'yle sınırlı değil" açıklamaları bir cepheden diktatöre uyarı.
Diğer cepheden uyarı ise ABD emperyalistlerinin yönetim çevresinin ikiye bölünmesinde yansıyor. Diktatör ve savaş elebaşıları Akar ile diğerlerinin mal varlıklarını soruşturmayı gündeme getiren bu elebaşıların aşağılık gerçeğini değerlendirme girişimi olarak kendisini gösteriyor. Bu cephenin Avrupa kanadı, Alman emperyalistleri eliyle "uluslararası güvenli bölge" önerisiyle işgale çomak sokuyor.
Güney Kürdistan'ın Erdoğan'la kaderini birleştirmiş yönetimi, Kürt halkından gelen demokratik yurtsever baskının sonucu olarak işgale karşı sınırlı da olsa tavır alıyor. Demokratik yurtsever baskı arttıkça, Güney'deki işgale de karşı tavır almak zorunda kalacak.
Arap halklarında, Erdoğan'ın işgalciliğine Osmanlı sömürgeciliğinin hortlatılması tepkisi olarak yansıyor. Katar dışındaki Arap burjuva devletleri işgale karşı diplomatik tavır alıyor.
Erdoğan ve tetikçileri devrime karşı sınırlı askeri bir zafer kazandıysa da bu Pirus zaferi bile değil. İşgalcinin sonraki yenilgisini getirmekle kalmayacak, faşizmin iktidarını yıkmada da rol oynayarak, bütün işgalciler gibi Rojava işgalcilerinin de hayallerini kırmayla sonuçlanacak.