24 Eylül 2024 Salı

Pınar Gayıp yazdı | At Sineği: Hislerimizdir bizi mücadeleye bağlayan

At Sineği, bir devrimcinin en sevdiğinin ihanetine uğramasını, henüz bununla nasıl başa çıkacağını öğrenmeye çalışırken haksızca "ihanet"le suçlanmasının ardından mücadeleye tutunuşunu konu edinir. Ancak yazar Arthur'un kendini yok edip, mücadeleden taviz vermeyen bir devrimciyi yeniden var edişini, bir iplik dokur gibi okura aşıladığı umutla satırlara döker.

İnandığımız ve tutkuyla bağlandığımız değerleri nasıl dile getiririz? Peki ya devrimci olmak için "dünyanın nimetlerini" neden elimizin tersiyle ittiğimizi, ölümle burun buruna yaşadığımız hayatı ve bunun için insanların bize "deli" gözüyle bakmasını nasıl açıklarız? Her an gözaltı, tutsaklık, işkence koşullarında ve mücadele kaçkını, işbirlikçi, ihanetçi ve hainler varken etrafımızda hala nasıl yoldaşlarımıza güven duyarız?

Sualleri farklı perspektiflerle tekrar tekrar sorabiliriz. Bazen bir film ya da okunan bir roman bu soruların yanıtını hayatımızın tam ortasından verir. Bizi başka bir dünyaya, aleme götüren bazen de zamanda yolculuk yapmamızı sağlayan kitaplar; kendimize yöneltmeye korktuğumuz soruları hiç çekinmeden tokat gibi yüzümüze vurur.

Kimi kitaplar öylesine hayatın içindendir ki anlatılan "bizim hikayemiz"dir. İrlandalı yazar Ethel L. Voyniç, ölümsüz klasik eseri At Sineği'yle adeta hayatımızdan kimi kesitleri gözler önüne serer. İtalya'nın 19. yüzyılındaki birlik ve bağımsızlık mücadelesinin ortasında, devrimciler arasındaki ateşli tartışmaları ve devrimcilerin dinle sınavını ele alan At Sineği; genç bir adamın en sevdiğinin ihanetine uğramasını, bununla nasıl baş edeceğini öğrenmeye çalışırken haksızca yoldaşlarına "ihanet"le suçlanmasını ve tüm bunlara rağmen inandığı devrime ve mücadeleye tutunuşunu konu edinir.

Burjuva bir ailede yetişen baş kahraman Arthur, İtalyan olmamasına rağmen yaşadığı ülkenin bağımsızlık mücadelesine katılır. "İtalyan bile değilsin. Neden, yemin mi ettin" sorusunu "Yemine ne gerek var ki? İnsanları bağlayan yeminler değildir. Eğer bir şey için belirli bir hisse sahipseniz, işte bu sizi ona bağlar; eğer böyle hissetmiyorsanız da hiçbir şey sizi bağlayamaz" diye yanıtlar.
Hristiyanlığa ve din adamlarına inanılmaz saygı duyulduğu günlerde, dini sertçe eleştiren, ateşli tartışmalar açan baş kahraman "dünyanın en iyi adamı" kardinalin sırlarını, günahlarını ve ikiyüzlü ahlak anlayışını ve karakterini teşhir eder. Dinin ve din adamlarının devrimci mücadeleyi bastırmak için devletle kirli işbirliğini, günah çıkarma sırasında edindikleri bilgileri devlete ispiyonladıklarını defaatle gözler önüne serer.

Hararetle ve aceleyle çevrilen kitap sayfalarında "neden bu kadar zalimsin" düşüncesi, kitabın sonunda baş kahramana hak vermeye evrilir. Soluk soluğa okunan her satırda, Arthur'un yoldaşlarının ona güvenmediğini zannettiğinde yaşadığı kalp kırıklığı da öylesine canımızı acıtır. Ancak yazar; Arthur'un kendini yok edip, mücadeleden taviz vermeyen bir devrimciye dönüşmesini, iplik dokur gibi, okura aşıladığı umutlu satırlara döker.

Henüz genç bir devrimciyken gözaltına alınan Arthur, işkencede hem fiziksel hem de psikolojik savaşı kazanır. Siyasi polisin "Senin adını bize o verdi, sen de konuş kendini kurtar" yalanına aldanmaz. Yoldaşlarına ve davasına bağlıdır. Ancak polisin "Arthur davasını sattı" yalanı kulaktan kulağa dolanır, yoldaşları arasında inananlar olur. İşte ilk hayal kırıklığını o zaman yaşar Arthur. İhanet etmediği gibi ihanete uğradığına da asla inanmaz, tuzağa düşmez. Fakat yakıcı bir gerçek vardır ki o da birinin onu ispiyonladığıdır. Etrafının yalan ve ihanetle çevrildiğini hisseden, nefes alamayan Arthur, ismini öldürür. At Sineği'ni yaratır! Başka bir isimle farklı ülkelere gider; işçilerin, kölelerin ayak işlerini yapar. Efendilerinin, patronların sömürüsüne maruz kalan işçiler, köleler aynısını Arthur'a uygular. Fiziksel acıların yanında Arthur devrimciliğini de güçlendirir. Okur, araştırır. Bir süre sonra Avrupa'daki devrimci hareketin en saygın, en aranan gazeteci, yazarlarından olur. At Sineği, baş düşmanını yerden yere vuran yazılarıyla ülkede gündem olurken aynı zamanda isimsiz makalelerle baş düşmanını savunur. Bu muazzam akıl oyunuyla tartışmalar günlerce ülke gündeminde kalır. Sarsılmaz mücadele inadı ve bağlılığı kurşuna diziliş anına dek en güçlü silahı olur.

Sovyetler'de ve Çin Halk Cumhuriyeti'nde oldukça popüler olur At Sineği, okuma programlarına alınır, sayısız kez basılır, onlarca tiyatro oyununa, filme, opera ve baleye, müzikallere, televizyon dizilerine esin verir. Çünkü, At Sineği gerçekten de bizim hikayemizdir.

Ajanlaştırma ve itirafçılaştırma saldırısı, siyasi polisin "o itiraf etti, seni sattı, sen de konuş" yalanı 19. yüzyıldan bu yana sürüyor. İşte At Sineği en olunmadık anda, "yoldaş" güvenini okura aşılıyor. Din ve din insanlarının devrimci mücadeleyi engellemek için nasıl aparat olarak kullanıldığını gözler önüne seriyor. Daha fazla spoiler vermeden eklemek gerek. At Sineği her devrimcinin okuması ve baş ucunda bulundurması gereken klasik romanlardan. O nedenle sözü kitabın kahramanı Arthur'a bırakalım: "Öyleyse ben/Mutlu bir sineğim/İster yaşayayım/İster öleyim."