6 Ekim 2024 Pazar

Park direnişinden onur ve özgürlük isyanına

Direnişin güzelleştirdiği, umudu yüzlerine, neşesi dillerine yansıyan yüz binler Taksim Meydanı'nda sahneye çıktığında özgürlüğün suruna üflenmiş, vicdanlar ayaklanmıştı. "Her Yer Taksim Her Yer Direniş" sloganı, önce emeğin başkenti İstanbul sokaklarını sardı, varoşlarında yankılandı, ardından dalga dalga bütün kentlere ve ana meydanlara yayıldı.

2013 Haziranı böyle bir İstanbul gördü. Sabahın sahibi ansızın çıkageldi ve kentin orta yerinde toplanma bayrağı açtı.

Adım adım Gezi isyanına doğru giden olaylar serisinin ilki 27 Mayıs 2013 Pazartesi gecesi yaşandı. AKP'li İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından bütün itirazlara rağmen yürütülen Taksim Yayalaştırma Projesi ve Topçu Kışlası Projesi kapsamında iş makinelerini Taksim Gezi Parkı'na soktu, beş ağacı söktü. Haberi alan 20 kişilik grup müdahale ederek ağaç kıyımını durdurdu. Ardından da parkta doğa nöbetine başladı. Polis grubu dağıtmaya çalıştı. Ancak eylemciler, Gezi Parkı'nı terk etmezken, yakın mesafeden yüzüne sıkılan biber gazına rağmen direnen "Kırmızılı Kadın" direnişin de sembol figürlerinden biri olacaktı.

BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder'in iş makinelerinin önüne geçmesiyle bu yıkım girişimi de durduruldu.

Ancak AKP kararlıydı. Başbakan Erdoğan, 3. köprünün temel atma töreninde yaptığı konuşmada, "Ne yaparsanız yapın biz karar verdik" diyerek Topçu Kışlası'nın yapılacağını belirtti.

30 Mayıs günü sabaha karşı polis, parka baskın düzenledi. Kitle baskına karşı direnirken, BDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder yine dozerlerin önüne geçerek bedenini siper etti ve yıkımı durdurdu. Gezi Parkı ve doğa nöbetindeki ısrar, bütün itirazları birleştiren ve şiddetlendiren bir mecraya dönüşüyordu. Saldırı, 31 Mayıs cuma günü sabaha karşı tekrarlandı.

Yoğun bir saldırı ile polis, Gezi Parkı'nı işgal etti. Ancak öfke büyüktü ve artık geri dönüş yoktu. Bütün sosyal ve siyasal tepkilerin birleştiği, biriken gerilimlerin üzerine bindiği, halkla siyasi iktidarın çatışmasının daha da yoğunlaştığı toplumsal fay hattı kırılmıştı. Merkez üssü Taksim Gezi Parkı olan toplumsal deprem, bütün coğrafyayı ve iktidarı sarsa sarsa en ücra yerlere kadar ulaşacaktı.

Gezi Parkı'na ulaşmaya çalışan kitle, 1 Haziran sabahını barikat başında karşılıyordu. Şafak vakti Anadolu yakasında toplanan binlerce insan Boğaziçi Köprüsü'nü yürüyerek geçip Beşiktaş'a ulaştı.

Halkın kıyameti kopmuştu! Yüz binler Taksim Meydanı'nı zorluyordu. 36 saat aralıksız süren barikat savaşlarının ardından polis, Taksim Meydanı ve Gezi Parkı'ndan çekilmek zorunda kaldı. Beşiktaş ve Dolmabahçe hattında kıyasıya çatışmalar ve direniş sürerken, Taksim ve Gezi Parkı yüz binlerin el birliği yaptığı yeni bir özgürleşmeye sahne oluyordu.

İSYAN HER YERDE
İsyanın ana damarlarından Ankara'da eylemlerin ana hedefi Kızılay oldu. Bu eylemler sırasında polis, 1 Haziran'da genç bir işçi olan Ethem Sarısülük'ü başından vurarak yaraladı. Ethem komaya girmişti. 14 Haziran'da şehit düştü.

İzmir'de protestoların ilk adresi ve direnişin ana merkezi Gündoğdu Meydanı olurken, Eskişehir, Adana, Hatay, Dersim gibi kentler de öne çıkıyordu.

İlk ölüm haberi 2 Haziran gecesi 1 Mayıs Mahallesi'nden geldi. Binlerce insanın mahallenin ortasından geçen çevre yolunu kapatıp Taksim'e yürümek istediği eylemde, araç kitlenin arasına daldı. 21 yaşındaki Mehmet Ayvalıtaş yaşamını yitirdi.

3 Haziran günü ise Antakya'da Abdullah Cömert'i polis gaz bombasıyla başından vurarak katletti.

TAKSİM KOMÜNÜ
Gezi Parkı, yüzlerce çadırın kurulduğu, geceli gündüzlü etkinliklerin yapıldığı bir yaşam alanıydı. Kütüphane, her şeyin ücretsiz olduğu ve halkın sınırsız paylaşım ve dayanışmasına yaslanan devrim market, revir, çay ocağı, ortak mutfak ve bostan ile Nazım ustanın "Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine" dediği kolektif bir yaşamın temelleri adım adım atılıyordu.

Taksim komünü, bir halklar ve özgürlükler adası, bir yeryüzü sofrası oluyordu.

5 Haziran'da Taksim Dayanışması üyeleri, Başbakan Vekili Bülent Arınç ile görüşerek taleplerini iletti. Bu talepler şöyleydi:

Topçu Kışlası projesinin iptal edilmesi; AKM'nin yıkım planından vazgeçilmesi; halkın itiraz ettiği doğayı ve kent yaşamını tahrip eden projelere son verilmesi, İstanbul, Hatay ve Ankara'nın vali ve emniyet müdürlerinin görevden alınması; gaz bombası kullanımının yasaklanması ve Türkiye genelindeki meydanlarda gösterilere yönelik fiili engellemelerin sonlandırılması.

Gezi Parkı'nda 5 Haziran gecesi Miraç Kandili kutlandı, 7 Haziran Cuma günü ise Antikapitalist Müslümanlar cuma namazı kıldı.

Taksim Meydanı'nda hep bir ağızdan tek bir duygu ve sesle dile gelen yığınlar, siyasal iktidarın karşısında gerçek bir politik özne ve irade olmuştu. Kadınlar, kimi zaman yazılamalara ve sloganlara yansıyan cinsiyetçiliğe müdahale etti. 11 Haziran sabahı yeniden polis saldırısı başladı. Ancak polis parka giremedi. Devrim müzesi, kütüphane, bostan, mutfak ve market yeniden düzenlendi.

14 Haziran gününe gelindiğinde komada olan Ethem Sarısülük yaşamını yitirdi. 15 Haziran Cumartesi günü isyan için yeni bir dönüm noktası oldu. Başbakan Erdoğan Ankara Sincan'da düzenlediği mitingde; ertesi gün İstanbul'da yapacakları miting öncesinde, Taksim'in boşaltılmasını istedi, aksi halde zorla boşaltılacağını söyledi. Aynı günün akşamı polis saldırısı başladı. Saldırı bu kez, o güne dek yaşananlardan çok daha şiddetliydi. Kitle, Harbiye yönüne çekilmek zorunda kaldı. Polis, revir olarak kullanılan Divan Otel'in içi dahil açık ve kapalı her yere gaz bombası attı. TOMA'lardan sıkılan sularda deriyi yakan kimyasallar kullanıldı.

İSYAN EMEKÇİ SEMTLERDE
Emekçi semtlerde de eylemler şiddetleniyordu. Bu semtlerden biri olan Okmeydanı'nda 14 yaşındaki Berkin Elvan başından gaz fişeğiyle vurularak komaya girdi ve aylarca yaşam mücadelesi verdi, 11 Mart'ta yaşamını yitirdi.

17 Haziran'da sendikaların Taksim'de miting yapma çağrısıyla meydan yeniden kuşatmaya alındı. Polis, Taksim'e çıkan bütün yolları kapatmıştı. Direnişçiler tüm kararlılıklarına rağmen Taksim'e giremedi.

18 Haziran sabahı devlet, intikam saldırısına başladı. İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Antalya gibi illerde isyan süresince öne çıkan Ezilenlerin Sosyalist Partisi'nin üye ve yöneticilerinin evleri ile parti binaları basıldı ve çok sayıda sosyalist gözaltına alınarak tutuklandı.

Gezi Parkı ve Taksim'i polis işgal etti. Bu kez eylemlerin yönü mahallelere çevrildi, park forumları başladı.

Öte yandan, eylemcilerin siyasal sahneden çekilmeye niyeti yoktu. 22 Haziran'da Taksim'de Gezi şehitleri anıldı. Ellerinde karanfillerle alana gelen binlerce insan yine polisle çatıştı.

İSTANBUL'DAN DİYARBAKIR'A DİRENİŞ KÖPRÜSÜ
Gezi ruhunun dört bir yanda kol gezdiği bugünlerde, 28 Haziran'da Diyarbakır'ın Lice ilçesinde kalekol yapımını protesto eden halka, asker saldırdı, Medeni Yıldırım katledildi. Medeni Yıldırım Gezi ruhuyla hemen sahiplenildi ve İstanbul'dan Diyarbakır'a bir direniş köprüsü oldu.

İsyan, Bayburt dışında kalan 80 ilin tamamına yayıldı. Resmi verilere göre toplam 5 bin 532 eylem ya da etkinlik yapıldı. Polisin katlettiği devrimcilerin yanı sıra 8 bin 163 kişi yaralandı, bunlardan bir kısmında kalıcı hasarlar oluştu. 3 bin 584 kişi gözaltına alındı. Ancak çok sayıda gözaltının resmi kaydı olmadığı için gerçek rakam bundan çok daha fazlaydı. 189 kişi tutuklandı, ki bunların ağırlıklı kısmı ESP'li sosyalistlerdi.

Gezi isyanı siyasi atmosferi bütünüyle değiştirdi. Siyasi iktidarın eskisi gibi yönetemediği ve halkı ikna edemediği koşullarda ezilenler de eskisi gibi yönetilmek istemediğini eylemlerle ortaya koydu. Siyasi iktidarın üzerinde basınç oluşturdu, iktidar blokunu çatlattı. Ezilenlerin bir siyasi irade olarak kendisini ortaya koyduğu ve her yeni gündemde bu tavrını yansıtarak iktidarı sınırladığı bir siyasi dönemin kapısını araladı.