3 Ekim 2024 Perşembe

Özgür Duran yazdı | Kasım çağrısı

Ölümsüzlerimiz; sözü onur bilenler, böylesi yaşamanın tadına varanlardır. Korkuyu dipsiz kuyulara iterek gittiler. Umudu ve direnci bizlere bıraktılar. İnancımızı inada, inadımızı sevdaya dönüştürerek yürüyecek; sevinçli, özgür yarınları öreceğiz. Bugün her şeye yeniden başlayacağız. Yolumuzun üstünde taşların, uçurumların, dikenli tellerle çevrili duvarların olduğunu unutmadan. 

Mevsimlerden sonbahar, aylardan Kasım. Ölümle yaşamın kavgaya tutuştuğu aydayız. Yaşamla ölüm kavgasında ilk karanfilin toprağa düştüğü, köklerinden aldığı güçle yeni bir çiçeğin daha gür filizlenmeye başladığı aydayız.

Şimdi mevsim sonbahar ve aylardan Kasım. Acılarımızın düş mevsimindeyiz. Bir elimiz hayatı alabildiğine kucaklarken öbürü ölüme hazırlanabilmeli. Bir elimiz aydınlığa uzanırken öbürü karanlığı çağıranlara vurabilmeli. Karanfil kokularını tutabilmeli bir elimiz, sevinçleri çoğaltabilmeli. Öfkesini bilemeli hayatı kışa çevirenlere karşı. Yaşamdan korkmadıkları için ölümden de korkmayanlara uzanmalı bir elimiz. Bir elimiz sımsıkı sarılırken yaşamaya öbürü vazgeçebilmeli her şeyden.

Şimdi mevsim sonbahar ve aylardan Kasım. Acılarımızın düş mevsimindeyiz. Umudun hazırlık zamanındayız. Yeryüzünün asi rüzgârlarını toplayıp, bütün dillerini öğrenmeliyiz kavganın.

İsyan türküleri dolaşmalı dilimizde. Sesimiz ölümsüzler kokmalı Kasım'da.

Tepeden tırnağa sevdaydı gidenlerimiz, tepeden tırnağa kavga. Sıranın en önünde olup; büyük sözlere, yaşlı gözlere gerek duymadılar hiç. Yaşamayı ve ölmeyi direnme kıldılar. Yüreklerinin orta yerinde patlamaya hazır bir silah gibi taşıdıkları sözlerin arkasında durarak, o sözlerle haramilerin kafasına vurarak yaşadılar. Bu yüzden sözlerini onur yapanları ortadan kaldırmayı hedefledi sistem. Ama karşı durmayı bilip, ölümün her türünü fırlatıp attılar düşmanın yüzüne. Ölümsüzlüğe yürüdüler, bütün kavgaların orta yerinde.

Kafalarında ışıklı bir şafak, yüreklerinde yıldızlar taşıyarak, bir sevda şarkısı gibi duyup yaşayarak yürüdüler. Nasıl yanmaz bu yürekler, nasıl kanamaz?

Ama işimiz; yaşamayı başarmak! Bu inanılmayacak kadar güzel serüveni; bu kadar zor, bu kadar kanlı ve o denli kepaze kılanlara karşı kavga ateşini büyüterek yaşamayı başarmaktır. Biraz daha umutlu olmaktır, biraz daha kararlı, her zamankinden asi, her zamankinden disiplinli, daha inatçı ve çalışkan. Düşmüşsek kalkacağız, ayağımız kanarsa gülüp geçeceğiz, sağ elimizi yitirmişsek solumuza bakacağız, dilimizi kesmişlerse suskunluğumuz kurşunun yatağında susuşuna benzeyecek.

Ve bileceğiz; düşersek yine yaşamaya devam edeceğiz yoldaşların yanı başında. Başkaldıran her onurlu dizede biz olacağız; her direniş çadırında, meydanlarda, umut yüklü kavga türkülerinde.

Ölümsüzlerimiz; sözü onur bilenler, böylesi yaşamanın tadına varanlardır. Korkuyu dipsiz kuyulara iterek gittiler. Umudu ve direnci bizlere bıraktılar. Bu yüzden çaresizlik, bocalamak, umutsuzluk bize yasak. Düşenlerimizin sevdalarıyla çoğalıp, onların türkülerini söyleyeceğiz.

Bir tek teslim olmanın ölmek demek olduğunu aklımızdan çıkarmadan. İnancımızı inada, inadımızı sevdaya dönüştürerek yürüyecek; sevinçli, özgür yarınları öreceğiz.

Bugün her şeye yeniden başlayacağız. Yolumuzun üstünde taşların, uçurumların, dikenli tellerle çevrili duvarların olduğunu unutmadan. Gidenlerimizi düşünelim. Onlar gibi inatçı olalım. Yaşamanın gezin gözün arpacığın ucunda olduğunu gösterdiler bizlere. Direngen ateşler yansın içimizde. Daha güçlü söyleyeceğiz türkümüzü. Daha yüksek sesle haykıracağız şiirlerimizi. Bir adım da gidenlerimizin yerine atıp, bir slogan da onlar için patlatacağız karanlığa karşı. Biraz da onlar için hazırlıklı olacağız süren savaşa. Onların söyleyemediği sözleri bizler söyleyeceğiz. Tüm ölümsüzleşenlerimiz adına sevinçler yeşerteceğiz mezarlarında.

Ölümsüzleşenlerimizle birlikte yürüyüşümüzü durduramayacaklar. Yılgınlığın zerresini göremeyecekler gözlerimizde ve sözlerimizde.

Acılarımızdan inançlar örüp geleceğin türküsünü söyleyeceğiz. Dünü bilmeyenin yarını olmayacağını unutmayacak; Onları anmaktan, yaşamlarından öğrenmekten asla vazgeçmeyeceğiz. Anıları onurumuzdur.