25 Kasım 2024 Pazartesi

Oluç: Erdoğan özerkliği keşke Türkiye'de de savunsa

HDP Sözcüsü Saruhan Oluç, Moldova'da "özerkliği" savunan Erdoğan için "Keşke Türkiye'de de savunsa" dedi.
HDP Sözcüsü Saruhan Oluç, partisinin genel merkezinde güncel gelişmelere ilişkin basın toplantısı düzenledi.
 
Bugünkü basın toplantısında 3 konuya değineceğini ifade eden Oluç, "Birinci gündem, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Moldova ziyaretinde konuştukları ile ilgili olacak. Erdoğan, Moldova ziyaretinde Gagavuz Özerk Türk Bölgesi'ne ve Gagavuzca'ya yönelik önemli belirlemelerde bulundu. Özerklik statüsünün önemini ve bunun Türkiye-Moldova ilişkilerine olumlu etkisini anlattı. Bu bir kamera şakası değil. Gagavuz Türk Özerk Bölgesi ve Gagavuzca üzerine bu kadar pozitif değerlendirmeler yapan Erdoğan, mesele Türkiye'deki idari yapı ve anadili kullanımı meselesi gündeme geldiğinde tam tersi bir tutum içinde. Keşke Türkiye'deki idari yapı tartışmalarında, 'özerklik demokratik bir modeldir, bunu tartışalım, çözüm üretelim' diyenlere Erdoğan 'terörist ve bölücü' damgası vurmasaydı" dedi.
 
Özerklik tartışması ve modeli Türkiye açısından da Irak açısından da Suriye açısından da önemli bir idari yapı tartışması ve modeli olduğunu kaydeden Oluç, "Bunu tartıştığı için bugün cezaevinde olan Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ başta olmak üzere milletvekillerimiz, belediye eşbaşkanlarımız, seçilmişler ve parti yöneticilerimiz, üyelerimiz vardır. Bu konuyu tartıştıkları için haklarında çeşitli davalar süren çok sayıda insan vardır. Keşke Türkiye'de de aynı siyasi aklı ve cesareti gösterebilselerdi de bugün insanlar cezaevinde rehin tutulmasaydı" diye belirtti.
 
HDP'nin bu konuda ilkesel ve politik bir tutuma sahip olduğunu hatırlatan Oluç, "Bu tartışmanın ve konunun demokratik siyasetin bir gereği olduğunu düşünüyoruz. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nı ve genel olarak özerkliği tartışmayı böyle değerlendiriyoruz" diye konuştu. Bunun ademi merkeziyetçi bir sistem olduğunu ve bütün yetkileri merkezde toplayan değil, yetkilerin bir kısmını yerele aktaran ve yerel yönetimleri güçlendiren ve demokratikleştiren bir anlayış ve model olduğunu söyleyen Oluç, "Haksız ve hukuksuz yere bu tartışmalar nedeniyle cezaevinde rehin tutulan arkadaşlarımızın bu durumuna bir an önce son verilmesi gerektiğini hatırlatıyoruz" dedi.
 
Biz her halkın kendi topraklarında, bulundukları coğrafyada, yaşadıkları yerlerde kendilerini yönetmelerinin demokratik sistemin önemli bir adımı olduğunu vurgulayan Oluç, "Eğer çifte standarda sahip değilseniz, eğer söylediklerinizin gerçekten kast ettikleriniz olduğunu düşünüyorsanız, o zaman Türkiye'de bu tartışmayı yapanların karşısına yargı sopasıyla çıkmaya son vermeniz gerekiyor" diye konuştu.
 
KAYYUMLARIN İLK İŞİ İKİ DİLLİ OLAN HER ŞEYİ YASAKLAMAK OLDU
 
Ancak Türkiye'deki tartışmalarda tutumun bu olmadığını gördüklerinin altını çizen Oluç, "Türkiye'deki tutum nedir? 95 belediyemize atanan kayyumların ilk yaptıkları işler, iki dilli tabelaları indirmek, Kürtçe isimleri kaldırmak, Kürtçe kurslarını yasaklamak, Kürt kültürüne saldırmak, o belediyelerde, o yerel yönetimlerde kadınların özgün kurumlarına karşı tutum almak ve yasaklamak olmuştur" diye hatırlattı.
 
GAGAVUZCA SERBEST, KÜRTÇE EĞİTİM NEDEN YASAK
 
"Gagavuzca'nın serbest olması ve serbestçe konuşulması güzel de Kürtçe'nin kullanılması, özgür olması, eğitim yapılması niye suç oluyor?" diye soran Oluç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Gagavuz için hak olan Kürt için hak değildir anlayışıdır bu. Buna karşı demokratik mücadelemizi sürdüreceğimizi vurgulamak isteriz. Hatırlatalım; İslam'ın bir ilkesi var, ''kendisi için istediğini kardeşi için istemeyen iman yönünden zayıftır'' der. Yani kendisi için istediğini kardeşi için de isteyecek.
 
"İktidar açısından yaşanan tam olarak budur. Peki Gagavuzca dili ve Gagavuzya Özerk Yönetimi hakkında AKP'nin koalisyon ortağı MHP ne düşünüyor acaba? Onlar da aynı lafları ediyorlar mı, ediyorlarsa bu söylediklerimiz onlar için de geçerlidir."
 
TOMA İLE BİRLİKTE SOYLU'YU VE SANCAK'I DA HİBE ETSEYDİNİZ
 
Gagavuzya ziyaretinde Erdoğan'ın iki tane TOMA'yı hediye etmesini eleştiren Oluç,  "Huylu huyundan vazgeçmiyor, fındık götürebilirdi, çay götürebilirdi, tarihsel hediyeler götürebilirdi. TOMA götürmesi çok manidar olmuş. Kendisi ülkesinde nasıl davranıyorsa Moldova'da da öyle davranılmasını istiyor. Keşke o TOMA'ları imal eden Ethem Sancak'ı ve İçişleri Bakanı Soylu'yu da hibe etseydi" diye belirtti. 
 
Muhtarların görevden alınmasına ilişkin de konuşan Oluç, "Soylu demişken, muhtarlara dönük yaptıklarını konuşmamak mümkün değil. Amerika'ya karşı kendisini zor tuttuğunu söyleyen zat var ya, 259 muhtarı görevden aldı. 259 muhtarın görevinden alınması tamamen hukuksuzdur ve Anayasa'nın seçme ve seçilme hakkına aykırıdır. Bu muhtarların görevden alınmasını gerektiren bir durum yoktur. Bir davaları, duruşmaları, soruşturmaları yoktur. Nedir iddia? '... İltisak, mensubiyet, irtibat...' Bunlar tamamen soyut iddialardır" dedi.
 
PEKİ ASIL MESELE NEDİR?
 
"Peki asıl mesele nedir?" diye soran Oluç, şunları söyledi:
"AKP rozeti takmayan, Saray'a biat etmeyen ve Saray'ın davetlerine katılmayan; buna karşılık yerelde, seçildiği mahallede ve köyde insanların toplumsal ihtiyaçlarına cevap veren, demokratik davranan insanlara tahammülsüzlüktür. Yerel seçim öncesi bir mesajdır. Aslında Kürt kendisini yönetecek olanı seçmesin! Mantık budur.
 
"Yani 'şu bölgede Kürt halkı olmasa ne güzel yönetirdik o Kürt illerini' diyorlar. Ama halk orada kendisini yönetecek olanı seçmek istiyor, iradesine sahip çıkıyor. Halk bu kişileri kendisi seçiyor. Oylarını veriyor, iradesini gösteriyor. Önce belediye eş başkanlarını görevden aldınız, belediye meclis üyelerini yargıladınız, şimdi de sıra muhtarlara geldi, öyle mi?
 
"Bunun anlamı çok açık. Yerel yönetim seçimlerini kaybettiklerini görüyorlar, ne yapsak da bunun önüne geçsek diyorlar. Ama emin olsunlar, bu konuda en güçlü çalışmayı yapacağız. Yarın Diyarbakır'da bir yerel yönetim toplantımız olacak, Eş Genel Başkanlarımızın ve Mardin Belediye Eşbaşkanı Ahmet Türk'ün açılış konuşmalarını yapacağı bir toplantımız olacak, ardından MYK toplantımız olacak. Bu toplantıların sonuçlarını basına ve kamuoyuna aktaracağız.
 
"Çok kararlıyız, sadece kayyum atanan belediyeleri değil, geçen dönem kazanamadığımız belediyeleri de kazanarak bu kayyum politikalarına cevap vereceğiz."
 
PARTİMİZE YÖNELİK SALDIRILARA KARŞI HUKUKİ GİRİŞİMDE BULUNACAĞIZ
 
HDP'ye yönelik her türlü saldırının devam ettiğini ifade eden Oluç, "İşi o kadar ahlaksızca bir noktaya taşıdılar ki. Bakın Genel Merkez çalışanımız Fahri Yalçın, sigortalı parti çalışanımızdır, otobüs durağından kendisini polis olarak tanıtan iki kişi tarafından kaçırılmak istenmiştir. Bir başka parti çalışanımız o anda oradan geçtiği için bu kaçırma girişimi sonuçsuz kalmıştır" dedi. Oluç, "Hiçbir Genel Merkez çalışanımıza veya parti çalışanımıza, hiç kimsenin böyle davranma hakkı yoktur. Bu suçtur ve bunun karşısında her türlü hukuki girişimde bulunacağız" diye belirtti.
 
Oluç konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı:
"İki yıl önce de Fahri Yalçın yine kendisini MİT elemanı olarak tanıtan kişiler tarafından kaçırılmıştı. O zaman da suç duyurusunda bulunduk. Ama sonucunu alamadık.
 
"Buradan altını bir kez daha çizmek istiyoruz. Genel Merkez ve parti çalışanlarımıza bu tür girişimlere, onları muhbirleştirme çabalarına kesinlikle sessiz kalmayacağız. Her türlü hukuki ve demokratik mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu konuda yapılan bu girişimi en sert biçimde kınıyoruz. Hem İçişleri Bakanlığı'nı hem de Adalet Bakanlığı'nı gerekli adımları atmaya davet ediyoruz."