25 Eylül 2024 Çarşamba

MLSA: Faili meçhul 'gazeteci' cinayetleri devlet eliyle işlenmiştir

MLSA gazeteci cinayetlerinde cezasızlıkla mücadele konulu panel düzenledi. Panelde konuşmacılar yakınlarını kaybettikten sonra yaşadıkları hukuki süreci anlatırken, öldürülen gazeteci Hafız Akdemir'in yeğeni Veysi Polat, "Özgür basın geleneği ateşten gömlek giymekten farksız" dedi.

Medya ve Hukuk Çalışanları Derneği (MLSA) "Faili Meçhul Gazeteci Cinayetlerinde Cezasızlıkla Mücadele" başlığıyla ikinci panelini Şişli'de Hrant Dink Vakfı'na ait Anarad Hığutyun Binası Havak Salonu'nda gerçekleştirdi. 

Panelde öldürülen Cumhuriyet Gazetesi köşe yazarı Uğur Mumcu'nun kızı Özge Mumcu, Sol ve Onur Yayınları'nın kurucusu İlhan Erdost'un kızı Alaz Erdost, Özgür Gündem Gazetesi muhabiri Hafız Akdemir'in yeğeni Veysi Polat, Malta'da Paradise Papers belgelerini araştıran Daphne Anne Caruana Galizia'nın oğlu Matthew Caruana Gaiza, Sırbistan Faili Meçhul Gazetecileri Araştırma Komisyonu Başkanı Veran Matiç'in  yanı sıra moderatör olarak İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin ve bir çok gazeteciyle Sivil Toplum Kuruluşu (STK) temsilcisi katıldı.

'SİYASİ CİNAYETLERİN TEK ÇÖZÜMÜ DAYANIŞMA VE KARARLILIK'
MLSA Eş Direktörü Barış Altındaş yaptığı açılış konuşmasında, basın özgürlüğünün ülkede çok zor günlerden geçtiğini vurgulayarak, "Faili meçhul gazetecileri gündemde tutuyoruz çünkü devlet eliyle işlenmiş cinayetler olarak tanımlıyoruz. Bu cinayetlerinin fikrini araştıran kişilerinde hayatlarına son veriliyor. Siyasi cinayetlerin tek çözümü dayanışma ve kararlılık. MLSA olarak bu bakış açısını hedef olarak görüyoruz" diye konuştu.

'ZULÜM UYGULAYANLAR YIKILACAKLAR'
Açılış konuşmasının ardından Malta'da Paradise Papers belgelerini araştırırken arabasına konulan bombayla öldürülen gazeteci Daphne Anne Caruana Galizia'ın oğlu Matthew Caruana Galizia İngilizce yaptığı konuşmada, annesinin hükumette cereyan eden yolsuzluğu ortaya çıkardığı için öldürüldüğünü ve davasını uluslararası gündemden düşmesine müsaade etmeyeceğini belirtti.

2 görevi olduğuna işaret eden Galizia, "Birincisi annemin failleri bulmak ve ölmesine neden olan belgelerin üstüne gitmek" dedi ve devam etti: "İkinci görevim, insanlığın bir parçası olarak işlenen cinayetleri durdurmak."

Galizia, durum ne kadar kötü gözükürsen gözüksün adaletin talep edilmesi gerektiğini dile getirerek şöyle konuştu: "Türkiye'deki durumun ne kadar kötü olduğunu bende biliyorum. Herkese zulüm, baskı uygulayanlar bunu sonsuza kadar yapamayacaklar ve yıkılacaklar.  Birlikte mücadele etmemiz gerekiyor çünkü pek çok ülkede karşı karşıya. Birbirimizin esin kaynağı olup güç vermemiz gerekiyor." 

'CİNAYET SON DEĞİLDİR, İSİMLER YAŞAMALIDIR'
Cumhuriyet Gazetesi köşe yazarı Uğur Mumcu'nun kızı Özge Mumcu ise, 1949'da Sabahattin Ali'nin öldürülmesinden bugüne gazetecilerin öldürüldüğünün altını çizdi ve "Türkiye'de her zamanki politik çalkantılar, tutuklamalar dışında siyasi cinayetlerde yaşandı.  Babam siyasi atmosfere rağmen gazetecilik mesleğini gerektiğinde hükümete karşı savaşmayı bilen kişi olarak tanımladı" diye belirtti. 

Ailelerin yalnız bırakıldığını söyleyen Mumcu, "Aileler yalnız kaldıktan sonra davayı nasıl yürüteceğim diye düşünüyor" cümlelerini kullandı ve konuşmasına devam etti: "Savcı bize 'bu cinayeti devlet işlemiştir, iktidar isterse çözer' demişti ve bu bir itiraf. Devlet size her şeyiyle baskı koyuyor. Solu şu, bu renginde olmanıza gerek yok. Bunu çeşitli davalarda farklı şekilde yalnız kaldık. Aileler bu süreçlerde yalnız kaldıktan sonra vakıflar kuruyor, Hrant gibi, bizim gibi. Unutulmamalı ki cinayet son değildir ve isimler yaşamalıdır."

'SOYKIRIMIN GETİRDİĞİ DEVLET YAPISINI TARTIŞIYORUZ'
Konuşmacıların ardından, moderatörlüğünü İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin'in yaptığı panele geçildi.
  
Konuşma yapan Keskin şunları belirtti: "Derin devlet, kontrgerilla ismine ne derseniz deyin ben bu tür cinayetlere tanıklık eden biriyim. Panelden önce soykırım coğrafyasında yaşadığımızı unutmamak gerekiyor. Bu coğrafyada yüz yılın suçları işlendi ve soykırımın getirdiği sonuçlarla oluşturulan devlet yapısını bugün tartışıyoruz. Teşkilat-ı Mahsusa geleneğinden ayrı düşünemeyiz.  Faili meçhul cinayetler bu yok etme anlayışı içerisinden, bunu tartışmamız gerekiyor. Bize devrim olarak sunulan sistem aslında soykırımı gerçekleştiren ittihatçı sistemin devamı."

'KÜÇÜK BİR KIZ ÇOCUĞU OLMAMIŞ BİRİ OLARAK BABAMIN HİKAYESİNİ ANLATTIM'
Panelist olarak ilk konuşmayı gerçekleştiren Sol ve Onur Yayınları'nın kurucusu İlhan Erdost'un kızı Alaz Erdost, babamla ilgili anlatacak anım yok diyerek, "Çünkü onu hiç tanımadım. Kokusunu bilmiyorum, sesini annemle kaydettikleri kasete türkülerle öğreniyorum. Babam ve amcam Sol ve Onur yayınlarının sahipleri ve Marksist Leninist klasikleri basıyorlar. 12 Eylül 1980'den sonra basın evine kapatılma kararı geliyor ve 5 Kasım 1980 de gözaltına alınıyorlar" dedi.

Sıkılmadan babalar var olsun diye kendi hikayesini anlatacağını kaydeden Erdost, şu ifadeleri kullandı: "Basım evi açıldıktan 11 gün sonra. Ölüm kararına da açılma kararına aynı kişi imzalıyor. Aradan 30 yıl geçtikten sonra zar zor dava açıldı ancak o davada 2016 yılında zaman aşımına uğradı. Size olmayan bir hukuku, adaleti ve olmayan bir ihmali anlattım. Küçük bir kız çocuğu olmamış biri olarak anlattım."

'ÖZGÜR BASIN GELENEĞİ ATEŞTEN GÖMLEK GİYMEKTEN FARKSIZ'
Özgür Gündem Gazetesi Çalışanı Hafız Akdemir'in yeğeni Veysi Polat da, 90'lı yıllarda özgür basın geleneğini sürdürmenin ateşten gömlek giymek olduğunu belirtti ve "8 Haziran 1992'de Diyarbakır'ın Sur ilçesinde katledilen Hafız Akdemir'in yeğeni ve olayın tanığıyım" diye konuştu.

Devletin hiçbir zaman faillerin üstündeki örtüyü kaldırma niyetinin olmadığını, o örtünün sahibinin devlet olduğunu vurgulayan Polat konuşmasında şunları kaydetti: "İşe giderken silahlı saldırıya uğradık, o vurulurken bir mermi de beni sıyırdı. Arkamı döndüğümde katilin yüzünü gördüm ama bu tanıklığıma rağmen 27 yıl boyunca hiçbir mahkeme bana ifadem için başvurmadı. Hafızı öldüren katilin 7 kişiyi daha öldürdüğünü öğrendik. Katil hakkında kırmızı bülten ile arama kararı çıkartıldı ve yakalandı. Katil sadece 10 yıl cezaevinde kaldıktan sonra şimdi aramızda dolaşıyor. Biz itirazımızı yaptık. Bugün Hafız'ın ismi özgür basın geleneğinden gelen gazete, TV, ajans ve birçok kurumda yaşıyor. Her büroda fotoğrafları asılı ve bu bizim için gurur kaynağı."

'CİNAYETLERİN ÖNLENMESİ ADINA ADIM ATMALIYIZ
Son olarak konuşan Sırbistan Faili Meçhul Gazetecileri Araştırma Komisyonu Başkanı Veran Matic, tutuklandığını ve işkenceler gördüğünün altını çizerek, "Suikast haricinde bir gazeteci zor zamanlarda ne yaşarsa yaşadım" diye ifade etti.

Faili meçhul cinayetlerde yıldan yıla, daha çok acıya katlanıldığına dikkat çeken Matic, "Acıyı sürdürmek isteyen gizli bir gücün varlığı var. Gazeteciler olarak bir araya gelerek cinayetlerin önlenmesi adına adım atmalıyız" dedi.