30 Eylül 2024 Pazartesi

Mahsur kalan mülteciler: Ölüme terk edildik

Türk ve Yunan devletlerinin Meriç Nehri üzerindeki bir adada mahsur bıraktığı mültecilerden 4'ü yaşamını yitirdi. Mültecilerden Baida, gazeteci Lindsey Hilsham'a ulaşarak seslerinin duyurulması için yardım talep etti.

Onlarca mülteci, Türkiye-Yunanistan sınırındaki Meriç Nehri üzerinde bulunan bir adacıkta mahsur bırakıldı. Adadaki Suriyeli mültecilerden Baida, İngiliz kanalı Channel 4 uluslararası editörü Lindsey Hilsham'a ses kayıtları ve videolar gönderdi.

'YUNAN ASKERLERİ TEKNEMİZİ BATIRDI'
Yunanistan'ın Kissari köyünün doğusundaki Evros adacığında mahsur kalan 39 mülteci olduklarını duyuran Baida, Türkiye ve Yunanistan askerlerinin geri itmesi sonucu adacıkta mahsur kaldıklarını açıkladı. 70 yaşındaki anneannesi ve aralarında çocukların da bulunduğu 39 mültecinin yiyecek ve suya erişimi olmadığını söyleyen Baida, "Ada yılan ve akreplerle dolu. 5 yaşındaki bir kız çocuğunu akrep soktu. 9 Ağustos günü hayatını kaybetti. Arkasından kız çocuğunun ablasını da akrep soktu. Ateşi çok yüksek. Yaşam mücadelesi veriyor. Teknemiz Yunan askerleri tarafından batırıldı. İki kişi boğularak hayatını kaybetti. Bizi gözaltına alıp nehrin ortasına götürdüler ve Türk kıyısına doğru yüzmemiz için bizi suya girmeye zorladılar. Bu süreçte Türk askerleri ve Yunan askerleri birbirine ateş açtı" dedi.

'YİYECEK VE SUYUMUZ YOK'
Türkiye sınırlarına dönmelerine Türk askerlerinin izin vermediğini belirten Baida, "Şu anda bu cehennemvari adada mahsur kalmış durumdayız. Bir kişi de Yunan askerlerinin dövmesi sonucu yaşamını yitirdi. Aramızda 8 aylık hamile bir kadın var. Korkarım bu adacıkta doğum yapmak zorunda kalacak. Belirli aralıklarla sancılanıyor. Türkiye ve Yunan askerleri bize defalarca saldırdı. Her iki taraf da sürekli bizi kendi sınırlarından itiyor. Bizimle bir futbol topu gibi oynuyorlar. En son Yunan tarafına itildiğimizde Yunan askerleri hepimizi dövdü. 3 genç erkek mülteci yaralandı. Burada çok koruyoruz. Türk askerlerinin saldırısı sonucunda grubumuz ikiye bölündü. Hiç yiyeceğimiz ve suyumuz yok" sözleriyle Türkiye ve Yunanistan devletlerinin mültecileri ölüme terk ettiğini anlattı.

'YALNIZCA SIĞINMA HAKKI TALEP EDİYORUZ'
Nehir suyundan içerek hayatta kalmaya çalıştıklarını ifade eden Biada, aralarında pek çok kişinin hasta olduğunu ve her iki tarafın yetkililerinin de onların varlığını kabul etmediğini belirtti. Baida, "Bizim burada olmadığımızı söylüyorlar. Onlara fotoğraf ve videolarla burada olduğumuzu kanıtlamaya çalışıyoruz. Herhalde ölü bedenimiz aradıkları kanıt olacak. İnsani yardım kuruluşlarının bize ulaşmasına izin vermiyorlar. Yalnızca güvenli bir yere götürülmeyi ve daha fazla aç kalmamayı talep ediyoruz. Defalarca Yunan ordusu tarafından hakaret edildik ve aşağılandık. Bize hayvan gibi davrandılar. Yalnızca sığınma hakkı talep ediyoruz" dedi.

YUNANİSTANLI BAKAN YALAN SÖYLÜYOR
Baida ve beraberindeki grup tekrar tekrar canlı konum göndermiş olsa da Yunanistanlı yetkililer mülteci grubunu bulamadığını iddia etti. Baida'nın son gönderdiği konuma göre grup, 7 Ağustos'ta Türk askerleri ve Yunan askerlerinin arasında çıkan çatışmadan itibaren söz konusu adacıkta yaşam mücadelesi veriyor. Yunanistan'ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını ihlal ettiğini ifade eden Yunan Doktorlar Federasyonu'nun, yardıma gitme talepleri ise cevapsız bırakılıyor. Mülteciler, kendilerini döven askerlerin, pek çok kişinin cep telefonlarına ve giysilerine de el koyduğunu bildirdi.

Göç Ve İltica Bakanı Notis Mitarakis'in, "Sınırlarımız yakınında mahsur kalan göçmenlerden biz de derin endişe duyuyoruz ancak olay topraklarımızın dışındadır" sözleri üzerine 12 Ağustos gecesi akşam haberlerinde konuşan gazeteci Hilsham, Baida'nın "Yunan ve Türk yetkililer burada olduğumuzu kabul edene kadar daha kaç kişinin ölmesi gerekiyor" şeklindeki mesajını paylaştı.

Türk devleti ise ölüme terk ettikleri mültecilere ilişkin açıklama yapmadı.