6 Ekim 2024 Pazar

Lokumcu: 10 yılda taleplerimiz de polis şiddeti de değişmedi

Hopa'da 10 yıl önce yaşanan 'çayda kota ve kontenjan" uygulamasına karşı isyan bugün de sürüyor. Çay üreticilerinin isyanında 31 Mayıs 2011 tarihinde polisin attığı kimyasal gazlar sonucu yaşamını yitiren Metin Lokumcu'nun oğlu Ulaş Lokumcu ile o günü ve bugün süren çay üreticilerinin isyanını konuştuk.

Artvin'in Hopa ilçesinde bundan tam 10 yıl önce "çayda kota" politikasına ve iktidarın HES projeleri ile Karadeniz'de yaşam alanlarını katletmesine karşı toplanan yüzlerce kişinin içindeydi Metin Lokumcu. O gün seçim mitingi için dönemin Başbakan'ı Tayyip Erdoğan Hopa'ya gelecekti. Devrimci mücadelede önemli bir yeri olan Hopa'da, çevre illerden getirdiği kitle ile gövde gösterisi yapmak istiyordu Erdoğan. Fakat onun topladığı kitle ve Hopa'ya yığdığı polisler karşısında Hopalılar yaşam alanlarına sahip çıkmak, çayda kota uygulamasına itiraz etmek için Hopa Meydanı'nda toplanmış, Erdoğan'ın bütün planlarını boşa çıkarmıştı.

Polis işte bu hınçla kitleye saldırdı, kitle dağılmamakta ısrar etti. Saldırı çok yoğundu. Hopa'nın emekçi halkı, kimyasal gazlarla boğulmak istendi. Sonrasında dönemin Kaymakamı stoklarındaki tüm gaz bombalarını tükettiklerini söyleyerek övünecekti. Atılan kimyasal gaz bombaları sonucu emekli öğretmen Metin Lokumcu fenalaştı, hastaneye kaldırıldı ve yaşamını yitirdi.

Bugün Metin hocanın aramızdan alınmasının 10. yılı. Yine Hopa, Kemalpaşa ve onlara eşlik eden Rize'nin pek ilçesinden çay üreticileri, "çayda kota ve kontenjana" karşı isyanda. Rize İkizdere'de halk, maden ocağıyla yaşam alanlarının talan edilmesine karşı direnişte. Metin hocanın mücadelesine sahip çıkan halk, iktidarın politikaları karşısında sessiz kalmamakta ısrarcı.

Metin Lokumcu'nun katledilişinin 10. yılında Hopa ve Kemalpaşa'da yaşanan 'çayda kota ve kontenjan" isyanını Metin hocanın oğlu Ulaş Lokumcu ile konuştuk.

30 YILDIR ÇAYKUR ÜRETİM KAPASİTESİNİ ARTTIRMADI
AKP'nin ÇAYKUR'u özelleştirme ve çay üreticilerini özel sektörün sömürü çarklarına iten politikasının yıllardır devam ettiğine dikkat çeken Ulaş Lokumcu, "Ben 32 yaşındayım bu süre içerisinde Hopa'da da Kemalpaşa'da da fabrikanın kapasitesinin arttırdığını duymadım. 30 yıldır fabrika ne iyileştirmeye gidiyor, ne de üretim kapasitesini artırmaya" diyerek AKP'nin çay üreticilerine yönelik politikalarını özetledi.

ÇAYKUR'daki bu yerinde sayma hali devam ederken çay üretiminin her geçen gün arttığına işaret eden Lokumcu, pandemi sürecinde artan ekonomik kriz nedeniyle büyükşehirlerde yaşayan bölge halkının köyüne döndüğünü ve çayın temel bir geçim kaynağına döndüğünü anlattı.

ÇAY ÜRETİCİLERİ ÇAYINI DEĞERİNDE SATMAK İSTİYOR
Karadeniz'deki çay üreticilerinin çayını değerinde satmak istediklerini söyleyen Lokumcu, "Benim çayımın bir değeri var ve bu çayın dünyadaki en büyük pazarı Türkiye. En fazla üretim yapılan yer Karadeniz. Bu çayı nasıl siz değerinden aşağı alabilirsiniz. ÇAYKUR çayı 4 liradan alıyor. Ama kota getirdiği için üretilen çayın tamamını almıyor. Halk 'ürettiğim çayı ÇAYKUR'a vermek istiyorum' diyor. Halk 'özele vereceksem de taban fiyatı belirle' diyor. Taban fiyatı ne demek, bunun altında fiyata alamazsın çayı demek. Üretici çayını topluyor ÇAYKUR'a satamıyor, özele gidiyor. Özel diyor ki ben bunu 1 liranın altında alırım. İşte üretici 'ürettiğim ürünü sen benden al, beni özele mahkum etme' diyor ÇAYKUR'a" sözleriyle üreticilerin taleplerini dile getirdi.

ÜRETİCİ ÖZEL SEKTÖRÜN SÖMÜRÜSÜNE MAHKUM EDİLİYOR
ÇAYKUR'da makineler yenilenmediği, yeni fabrika açılmadığı, üretim kapasitesi artırılmadığı için çay üreticilerinin özel sektörün sömürüsüne mahkum edilmek istendiğine işaret eden Ulaş Lokumcu, buna izin vermeyeceklerini söyledi. Halkın bu nedenle sokağa çıktığını anlatan Lokumcu, yaşanan polis saldırısına tepki gösterdi. Bundan tam 10 yıl önce babası Metin Lokumcu'nun da benzer bir polis saldırısında kullanılan kimyasal gazlar nedeniyle yaşamını yitirdiğini hatırlattı.

10 YILDA SÖMÜRÜ POLİTİKALARINDA DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK
2011 yılından bugüne 10 yıl geçmesine rağmen çay üreticilerine yönelik sömürü politikalarında bir değişiklik olmadığını kaydeden Lokumcu, "2011 yılında orada binada 'Çayda sömürüye son, çayda kota ve kontenjan kaldırılsın' yazılı pankart asılıydı. 2021 yılındayız, şu an yine gençlerin, kadınların ellerindeki pankart da biz 'çayda kota ve kontenjan kaldırılsın' yazıyor. 10 yıldır aynı talep devam ediyor, çünkü çözüm getirmemişsin. Bu halkı yok saymışsın. 10 yılda taleplerimizde değişmedi, Hopa halkına yapılan polis şiddeti ile değişmedi" diye konuştu.

2011'DEKİ POLİS ŞİDDETİYLE 2021'DEKİ POLİS ŞİDDETİ AYNI
Babasının yaşamını yitirdiği polis şiddetini ve bugün eylemlere yönelik polis saldırısına değinen Lokumcu, aradaki tek farkı tepkiler nedeniyle biber gazı kullanılamaması olarak açıkladı. Lokumcu, "O gün babamla konuştuğumda 'çok büyük saldırı var' dedi. Dün de aynı saldırı yapıldı. Tek bir farkı dün biber gazı sıkmadılar. Hayvan avlar gibi insanları anlamaya çalıştılar. Hopalı gençler ve kadınlar insanları vermedi orada. Siz 4-5 şehirden çevik kuvvet getiriyorsunuz. İnsanların haklı talepleri var. 'Biz üretim yapıyoruz, çayımızı alın' diyorlar. 2011 yılında babam öldü dün iyi ki kimseye bir şey olmadı. Ben onun sevincini yaşıyorum. 2011'deki polis şiddetiyle 2021'de ki polis şiddeti aynı. Oradaki insanlara yapılan zulüm aynı. Sadece yıllar değişti" dedi.

BABAMI KİMYASAL SİLAHLA ÖLDÜRDÜLER
Babasının ölümünden 9 yıl 10 ay sonra davanın görülmeye başladığını da hatırlatan Ulaş Lokumcu, davanın açılması için 10 yıl süren mücadelelerini anlattı: "Biz mücadeleden yılmadığımız için o duruşma oldu. Dilekçelerimizi verdik, itirazlarda bulunduk. Babam 2011'de öldüğünde bana bir miras bıraktı. Benim babam orada boşuna ölmedi. Bu dava fizanda da olsa, önünü kapatmaya çalışsalar da sonuna kadar gideceğim. Babamı polisler öldürdü, biber gazı öldürdü. Babam geri gelmeyecek. Tek amacımız biber gazının bir kimyasal silah olduğunu, insanları öldürebileceğiniz ispatlayabilmek. Bunu ispatlarsam benim vicdanım rahat edecek. Babam da bulunduğu yerde huzurlu uyuyacak."