26 Kasım 2024 Salı

KESK: Memur Sen, kadın ve LGBTİ+ katliamlarının sorumluluğuna ortak oldu

İstanbul Sözleşmesi'nin feshi kararını coşkuyla karşılayan Memur Sen'e tepki gösteren KESK Yönetim Kurulu, bu durumun akılla izah edilemeyeceğini kaydetti. Memur Sen'in açık bir şekilde kadın ve LGBTİ+ katliamlarının sorumluluğuna ortak olduğunun altını çizen KESK YK, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 için mücadelede etmekten vazgeçmeyeceklerini vurguladı. 

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Yönetim Kurulu, iktidara yakınlığıyla bilinen Memur Sen'in bir gece yarısı AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kararıyla İstanbul Sözleşmesi'nin feshinden duyduğu memnuniyete yönelik açıklamasına tepki gösterdi. 

Her gün en az dört kadının katledildiği, kadınlara yönelik cinsel, fiziksel, psikolojik, ekonomik her tür şiddetin katlanarak arttığı, erkek faillerin bir kravatla, namus diyerek, "reddedildim", "boşanmak istedi, ailemi dağıtmak istedi" diyerek cezasız kaldığı ya da indirim aldığı yargı pratikleriyle şiddete özendirildiği kaydedilen açıklamada, İstanbul Sözleşmesi'nin feshine ilişkin şu değerlendirme yapıldı: "Bu tercih açıktan kadın cinayetlerinin ardındaki politik saikleri de ortaya koyuyor. Patriyarkal kapitalizm ve siyasal İslamcı ideoloji birlikteliği, toplumsal cinsiyet eşitliğini reddederek kadını sadece erkek üzerinden ve aile içinde tanımlıyor; kadınlara, LGBTİ+lara bağımsız ve eşit bir varoluş hakkı tanımıyor; her tür bakım yükünü kadınların sırtına yıkarak sermaye ve onun devleti için bakım maliyetlerini sıfırlıyor; kadının emeğini değersizleştiriyor, düşük ücretlere mahkum ediyor, yeniden üretim emeğini görünmez kılıyor, sosyal güvenlik haklarını elinden alıyor. İş ve aile yaşamı uyumu adı altında katmerli sömürüye kılıf buluyor; kadını kamusal alandan dışlayıp eve kapatacak, sıfır maliyetle bakım yükünü sırtına yıkacak uygulamaları 'müjde', 'ilerleme' diye yaldızlayarak kazanım gibi sunmaya çalışıyor."

'MEMUR SEN KATLİAMLARIN SORUMLULUĞUNA ORTAK OLMAKTADIR'
Sözleşmeyi feshetmenin, açıkça daha fazla kadının, LGBTİ+'nın erkekler tarafından cezasız kalacağının garantisiyle öldürülmesi anlamını taşıdığının altı çizilen açıklamada, "Memur Sen'in açıklamasında sözleşmenin feshi için çağrı yapmakla ve bunun karşılık bulması ile övünmek, bu katliamların sorumluluğuna ortak olmaktır" denildi. 

Açıklamada, "İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesi yeterli gelmemiş olacak ki 6284 sayılı yasanın din-kültür-geleneklere uygun yapılandırılması için de çağrı yapmış Memur Sen kadın komisyonu. Demişler ki 'Sözleşme'nin ulusal mevzuattaki uzanımı olan ve onun ruhuyla hazırlanan 6284 sayılı Kanun, ideolojik bakışın eseri olduğu için toplumsal dokumuzla uyumsuz ve kadını korumada etkisizdir.' Onlara göre erkeği kriminalleştirmeyecek, ile ve kadını aynı anda koruyacak yeni bir yasa olabilirmiş" ifadeleri kullanıldı.

Kadınlara yönelik şiddetin faillerinin yüzde 80 oranında eş, eski eş, partner iken kadını korumanın yolu onu aile içine hapsetmekten, sadece aile ile tanımlamaktan ve bugünkü yapısı ile aileyi korumaktan geçmediği vurgulanan açıklamada, İstanbul Sözleşmesi bütün bu şiddeti ortaya çıkaran unsurlara karşı önlem alma sorumluluğunu devletlere yüklediği kaydedildi.

'KARARLA ÖVÜNMEK AKILLA İZAH EDİLEMEZ'
KESK Yürütme Kurulu'nun açıklaması şöyle devam etti: "İstanbul Sözleşmesi Memur Sen kadın komisyonunun sahip olduklarını söyledikleri din-gelenek-kültürü kriminalleştirmek şöyle dursun, bunlara dair en ufak bir değinisi dahi yoktur. Cinsiyeti, cinsel yönelimi nedeniyle hiç kimsenin şiddete, ayrımcılığa uğrayamayacağını düzenler; devletlere bu konuda yükümlülükler yükler. Bu yükümlüklerden kaçınmanın, erkeklerin ayrıcalığının korunmasıyla, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ve şiddeti de daha da derinleştirecek bu karara etki etmekle övünmenin akılla izah edilebilmesi mümkün değildir.

Sendikalar, varlıkları gereği üyelerinin ve tüm çalışanların kazanılmış haklarını korumak ve haklarını geliştirmek için mücadele etmekle yükümlüdür. Toplumsal cinsiyet eşitliği, kadınların eşit haklara sahip olması, bedeni, emeği, kimliği üzerindeki tahakkümün yok edilmesi de bu mücadelenin çok önemli bir parçasıdır.

Kadınların hiç kimseye bağımlı/bağlı kılınmadan bağımsız, özgür ve eşit bireyler olarak varoluşu, şiddetsiz, korkusuz bir yaşam için mücadele etmek sendikaların varlık sebeplerinden biridir. Bu varlık sebebini değil, iktidara biatı ve onun yapıp ettiklerine uygun açıklamaları üretmeyi çalışmasının odağına koyan bir yapının sendika vasfı da tartışmalıdır.

'İSTANBUL SÖZLEŞMESİ VE 6284 İÇİN MÜCADELEDEN VAZGEÇMEYECEĞİZ'
Bizler, cinsiyeti, cinsel yönelimi nedeniyle hiç kimsenin ayrımcı, eşitsiz uygulamalara maruz kalmadığı, her nasıl kurulursa kurulsun eşitliğin, özgürlüğün, karşılıklı saygı ve sevginin esas olduğu hanelerde eşit ve özgür bir yaşamı savunuyoruz. Bu yaşamı sağlamak için İstanbul Sözleşmesi'ni savunmaktan, sözleşmenin ve 6284 sayılı yasanın etkin uygulanması ve kadının özgürleşmesi mücadelesinden asla vazgeçmeyeceğiz."