Jiyan Işık yazdı | Şen devrimci militanlık
Neşeli ve mutlu, inatçı devrimcilik dendiğinde hep aklıma Yunus Emre Şen gelir. (Bizim deyimimizle Keke.) Soyadındaki Şen gibi devrimciliği de şendi onun. Bazen çocuktu, bazen olgun, bazen genç ama hep gülerdi. Gülüşü kalırdı insanın aklında. O gülüş sevgisini, yoldaşlığını, düşlerinin sınırsızlığını yansıtırdı. O güldükçe koşardık ortak düşlere. Gerçekten devrimciliği neşe içinde yapan, her işi yaparken mutlu olan bir devrimci idi. Hayata pozitif yanından bakan, neşeli militanlığı tercih eden, bunu etrafındakilere hissettirendi.
"Neşe eyleme geçiren bir tutku. Bir durgunluk hali değil. Her şeyden, olduğu haliyle memnun olmak değil. Hem kendi içimizde, hem de yakınımızdaki insanların içinde büyüyen gücün potansiyellerinin farkına varma sürecinin bir parçası."
Spinoza'ya dayanarak, durumunuzu idrak etmeniz ve o an yapılması gereken şey neyse ona uygun bir şekilde harekete geçmeniz anlamına gelir. Böylelikle, değiştirme gücünüzün olduğunu, başka insanlarla birlikte bir şeyler yaparken değiştiğinizi fark edersiniz. Neşe, mevcut koşullara teslim olmak değildir" diyor yazar Silvia Federici.
Ya da From Sevme sanatında sevgiyi şöyle tanımlar: "Sevmek bir eylemdir; edilgen bir duygu değil. Bir şeyin 'içinde olmaktır', bir şeye 'kapılmak' değil."
Sevmek kavganın içinde davaya aşık olmak, değişmek; değişirken gelişmek ve büyütmek kavgayı. Neşeli ve mutlu devrimcilik yapmak, devrimciliği sevmekten başlar kanımca. O zaman gün içinde yaptığın devrimci işler gönülden olur. Gönülden olansa yormaz insanı. Bıktırmaz. Değer biçilmesini istemez...
Bir akşam üzeri SGDF standında bir genç seslenmişti bana. (İsmini sonradan öğreneceğim Keke'ydi bu genç) yanında şehit Koray vardı. "Ne kadar daha hayatı ıskalayacağız" diye seslendiğinde "oklarımız bitene kadar" diye cevap vermiştim. İkimiz gülümsemiştik. Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar kitabının bu repliği bizim dostluğumuzun miladı olmuştu. Evet neşeli ve mutlu, inatçı devrimcilik dendiğinde hep aklıma Yunus Emre Şen gelir. (Bizim deyimimizle Keke.) Soyadındaki Şen gibi devrimciliği de şendi onun. Bazen çocuktu, bazen olgun, bazen genç ama hep gülerdi. Gülüşü kalırdı insanın aklında. O gülüş sevgisini, yoldaşlığını, düşlerinin sınırsızlığını yansıtırdı. O güldükçe koşardık ortak düşlere. Gerçekten devrimciliği neşe içinde yapan, her işi yaparken mutlu olan bir devrimci idi. Hayata pozitif yanından bakan, neşeli militanlığı tercih eden, bunu etrafındakilere hissettirendi.
Koray Kobanê'ye gittiğini bildiğimiz gençler arasında bizim için çok özel olanlardan biriydi. Keke çok etkilenmişti onun gidişinden. Müthiş saygı duyuyordu ona. Koray Keke'yi çok severdi. Pratik zekasına çok güvenirdi. Bir gün Fabrika fikri ile geldiler yanıma. Fabrika gençlik için yeni bir yerdi. Yeni enerji, heyecan demekti onlar için. Onların bu heyecanına ortak oldum. İyi ki de olmuşum. O dönemin gençliği ile birlikte bir heyecana, bir düşe kapıldık. Fabrika ikisinin emeği sayesinde hızlıca kuruldu. Keke yerinde durmayan, heyecanı ile neler yapılacağını sürekli anlatıyordu. Belki başkaları için imkansız olan kültür merkezi onların imkansızı gerçek kılması ile gerçek olmuştu. Keke için özel bir yerdi Fabrika. Gece geç vakitlere kadar kitap okuduğu için Fabrika'nın arka odasında uyumayı tercih ederdi. Ya da o Fabrika'da ise Güleycan ezgisini çokça duymuş olabilirsiniz. Ama o dönem en çok tanık olduğumuz özelde ikisinin çok mutlu devrimciler olmasıdır.
Uzun sohbetlerimiz olurdu. Gecenin bir vakti kalkıp çay demleyeceğimiz kadar uzun... Hayata, aşka, sanata, şiire dair. Düşler kurardık birlikte. Onun düşleri Kobanê sokaklarına çıkardı kesin. "Heyecanlı her şeyi seviyorum" derdi. Gerçekten de heyecanlı işlerin insanı idi. Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'nde faşistler pankart astığında tek başına pankartı indirdiğinde aslında ertesi gün dayak yiyeceğini bilmesine rağmen o anı gülerek anlatırdı. Tek başına yazılama yapar, bazen ise yazılamaların altına SGDF yazmazdı. "Neden yazmadın" diye sorduğumuzda "reklam olmasın" yanıtını verirdi.
Bulduğu her boş vaktinde çantasından kitabını çıkarır okumaya çalışırdı. Teorik konularda eksiklerini görüp kendini geliştirmeye çalışırdı. Sanatı, edebiyatı, şiiri severdi. Değişim kelimesinin onda anlam kazandığını görürdüm. Eksiklerinde, hatalarında daha çok okur bu okuma onda daha hızlı bir değişime neden olurdu. Etrafındaki herkesi değiştirmek, dönüştürmek için uğraşır, eksik bir yanını görmüş ise bu durumla uzlaşmaz, değişimi için tartışır eleştirirdi. Kafasına koyduğunu yapardı. İyi bir örgütçüydü. Onun için imkansız diye bir şey yoktu. Her imkansız işi yaptığında yüzünde haklı, gururlu bir gülümse oluşurdu. Devrimcilik yapmaktan mutlu olduğu için her şey onun için meşru idi. Gezi ayaklanmasında direnirken ya da 1 Mayıs'ta alanlara çıkarken aynı duyguları yaşardı. Onun deyimi ile "Her gün bir umuttur, sloganlar eşliğinde başladığımız" kavgaya mücadeleye bakış açısını sanırım bu ifadesi en iyi özetliyor.
Kobanê'ye gitmek onun için çok özel ve aynı zamanda müthiş heyecan veren bir durumdu. Kobanê için not defterine, "Yüreğim kızgın tavda dövülmüş demir misali. Tam işlenecek havadayım. Ve kızıl renginde ve vaktindeyim. Seviyorum her şeyi. Her şeyi beklentisiz, çıkarsız büyük bir umutla seviyorum. Vaktim yaklaşıyor. Hava tam vaktinde, kızgınlığa daha erişmemiş ama tüm koşulları ile hazırlanıyor. Düdüğünü çalacak özgürlüğün, beni bekliyor. Ve belki de sırf bunun için tan vaktini görmeden ölebilirim. Ama yine de orada olacağım. Heyecan, sevgi ve umut dolu" diye yazmıştı.
Bunları yazdığında, Amara'ya yola düştüğünde belki de neler yaşayabileceğini biliyordu. Keke'den öğrendiğim değişimin gücü ve neşeli devrimciliktir.
Daima bizimlesin! Daima ona!