21 Eylül 2024 Cumartesi

İktidarın çocuk istismarı ısrarı neden?

Toplumun değerlerinin erozyona uğratılarak çocuk istismarına karşı duyarsızlaşmanın yarattığı çürümüşlükle beraber diğer yolsuzluk, sömürünün değişik biçimleri, kadın katliamları ve savaş başta olmak üzere bir dizi gelişmeye tepkisiz ve kayıtsız kalmasını amaçlıyor. Rejimin önünde hakları ve değerlerinin bilincinde olan insan topluluğu yani toplumsal bir varlık değil de bencil, sadece kendi ve çıkarlarını esas alan ve kendi 'küçük' suçları temelinde iktidarın suçlarına sessiz kalan bireyler yığını yaratmak istiyor.
Bakmakla görmek arasındaki farka dair birçok değişik cümle kurulabilir ve hepsi de meselenin bir başka yönüne dikkat çeker. En temel olanı insanın baktığı şeyi zihniyeti çerçevesinde gördüğü gerçeğidir. Örneğin, doğasever bir insan ağaçta dünyayı ayakta tutan emeği görürken, bir patron ise bugünlerde sıkça örneği görüldüğü üzere o ağacı, üzerine bina yapılacak bir yeri işgal eden bir şey olarak görür.  
Bir çocuğa baktığında ne görür insan, ne görmeli...
 
Gözleri ışıl ışıl bakan bir çift göz, narin ve masum bir beden görünce ne düşünür insan. Görmenin de sınıfsal bir içeriği var elbette. Erkek cinsi bir çocuğu istismar edilecek savunmasız bir nesne olarak görürken, erkek egemen sistemin çürümüşlüğünü kendi kişiliğinde temsil eder. Bu bir temsildir ve çocuk istismarı toplumsal bir sorun olsa da kişiyi temsil ettiği kokuşmuşluktan azade tutmaz. Kadınlar, erkek cinsinin tekil şahıslarının çocuk istismarındaki rolüne ilişkin söylenecek birçok söz söyledi. 
 
Bir de sermayenin temsilcilerinin ve yandaşlarının çocuk istismarını meşrulaştırma çabaları var. Her birinin çocuk istismarının yaygınlaşmasında rolü farklı olmakla birlikte ortak paydaları aynı zamanda erkek egemenliğinin de temsilcileri olmasıdır. Faşist rejimin politik İslam temelinde toplumun reorganizasyonunda çocuk istismarını yaygınlaştırmak ve meşrulaştırmak gibi bir derdi var elbette. Toplumun değerlerini erozyona uğratarak çocuk istismarına karşı duyarsızlaşmanın yarattığı çürümüşlükle beraber diğer yolsuzluk, sömürünün değişik biçimleri, kadın katliamları ve savaş başta olmak üzere bir dizi gelişmeye tepkisiz ve kayıtsız kalmasını amaçlıyor. Rejim, hakları ve değerlerinin bilincinde olan insan topluluğu yani toplumsal bir varlık değil de bencil, sadece kendi ve çıkarlarını esas alan ve kendi 'küçük' suçları temelinde iktidarın suçlarına sessiz kalan bireyler yığını yaratmak istiyor. 
İktidar, bütün devlet kurumları aracılığı ile büyük bir panik halinde 16 yıl boyunca derinleştirdiği toplumun değerlerinin erimesi gerçeğini tamamlama gayreti içinde.  Yandaş olmanın da ötesine geçen Akit gazetesi şu an bu görevi en somut ve açık bir şekilde yerine getirmek istiyor. Çocuk yaşta evliliklerin önünün açılmasını "Batı'da teşvik, bizde hapis" ve "Evlilikte İslâm'ın kriteri büluğ çağı" başlıklarını manşetine taşıyarak çocuk istismarına 'genç evlilik' kılıfı geçirilir. 
 
Erdoğan ABD ile arası her bozulduğunda iktidar gemisinin dümenine bağlı olarak Akit'te antiamerikancı kesiliyor. Erdoğan'ın sesinin perdesi her 'Ey Amerika!' seviyesine yükseldiğinde kaleminin mürekkebi de ona göre renk alan paçavranın patronları, aynı gemide oldukları kaptanlarına sadakatte yarışıyor. Ama şimdi çocuk istismarının önündeki sözde yasal engellerin kaldırılmasında dolar ve Brunson kriziyle papaz oldukları Amerika'yı emsal gösteriyor.  2009 yılında Akit yazarı Hüseyin Üzmez, bir çocuğu istismar etmişti. Aklanmak istenen Üzmez, kamuoyu tepkisi ile ceza almıştı. Her ne kadar mesele bir zamanlar istismarcı yazarını üzmeyen iktidara bir ahde vefa gibi görünse de durum öyle değil. Aynı cinsiyetçi ve istismarcı zihniyet bugün de suçlarını meşrulaştırmak için ABD'deki örneklere sarılarak yandaş bulmaya çalışıyor. Mesele bu kadar hayati bir durumda anlaşılan. 
 
Hemen ertesi günlerde de İslam'ın kurallarını hatırlatıyor ve coğrafi değişiklikle birlikte çocukların evlenme yaşının değişeceğini kusuyor. Kustuğu irin kendi pisliği kuşkusuz. Çünkü içlerindeki pislik artık gizlenemez boyutta ve bir an önce bu pisliği temizleyecek bir çare arıyorlar. Temizlemekten anladıkları, gizlenemez olan suçlarının ve çocuk istismarı olan faillerin gemisini kurtarmak çünkü biliyorlar ki o gemi batarsa aynı pislikte hepsi boğulacak ve hepsinin suçu tek tek su yüzüne çıkacak. Temizlemekten anladıkları bu olunca çareleri de bu minvalde ortaya çıkıyor: Toplumu çocuk istismarına ikna etmek.
 
Kuşkusuz bu ikna süreci, 16 yıllık AKP iktidarının son yıllarında hayati önem taşısa da 16 yıl boyunca değişik biçimlerde çocuk istismarına rıza üretilmeye çalışıldı. En son Ensar Vakfı'nda dile gelen 'Bir kereden bir şey olmaz' açıklaması güncelliği itibari ile hafızalarda olsa da bunlarla sınırlı değil. Çeşitli dönemlerde çocukları istismarcılarla evlendirmenin önünün açılmak istenmesi, evlilik yaşının düşürülmesi, dini nikahın medeni kanuna yerleştirilerek ikinci üçüncü evliliklerin yasallaştırılması, dini fetvaların ardı arkasının kesilmemesi ve son olarak büluğ döneminin coğrafi farklılık izahında Arap coğrafyasının örnek verilmesi...
 
Gelinen nokta, çocuk istismarını yükseltilen göçmen karşıtlığı ile meşrulaştırmak. Toplumda kışkırtılan göçmen karşıtlığı uzun bir süredir tırmandırılıyor. Savaştan kaçan genç kadınların ve çocukların ikinci, üçüncü evliliklerle istismar edilmesi savaş karşıtlığının önünde sus payı olarak 'verilmişti' erkeklere. Şimdi de büluğ dönemine girdiği iddia edilen göçmen çocukların istismar edilmesine toplumun duyarsızlaştırılması 'coğrafi koşul' ve 'büluğ çağı' adı altında ırk ayrımı yapılıyor. Çünkü toplum ötekine yapılan haksızlığa ve suça karşı duyarsızlaşacak şekilde yeniden örgütleniyor. Bu örgütlenmenin teorisi ise İslam ile mayalanıyor. Bunun bir nedeni yüzyıllar önce yaşananların bugün din simsarları tarafından değiştirilmeye açık olması iken diğer nedeni de bu suçları işleyenlerin büyük çoğunluğunun kelimenin en erkek ve tam haliyle "din adamı" olmasıdır. Toplumu uyutmak ve çürümüşlüklerine ortak etmenin en temel aracı olan din adamlarından yayılan irin kokusunu böyle haklı göstermeye çalışıyorlar. Şener Şen'in 'Dolap beygiri' filmindeki replik misali 'Hele bir sor neden hep dincilerden istismarcı çıkıyor' sessiz sorusuna 'Din böyle emrediyor' diye cevap vermiş oluyorlar böylece.
 
İşin özeti, faşist rejim politik İslamcı yeniden örgütlenmesinde yeni suç ortaklarını yaratarak aynı ortaklarla bu suçu meşrulaştırıyor. Akit başta olmak üzere tüm yandaşların bütün çabası bundandır. Toplumu bu çürümeden ve bencil insanlar yığını olmaktan çıkarıp tekrar kolektif bilinci olan halklar topluluğu haline getirmek için harekete geçmeliyiz. Bunun bir yönü kitle ajitasyonu, gösteri ve toplantılar ile farkındalık yaratmak diğer yönü de bu çürümenin başındakilerinin bataklığını kurutmaktan geçiyor.