24 Eylül 2024 Salı

Hukukçular: Tecrit uygulaması son bulsun

Hukukçular, Leyla Güven ve diğer tutsakların İmralı Hapishanesi'ndeki tecridin kaldırılması talebiyle yaptıkları açlık grevine destek eylemi yaparak, "Tecrit hukuki değildir, ölümler ve sakatlıklar olmadan tutsakların talebi kabul edilsin" dedi.
İstanbul Hukuk Kurumları Koordinasyonu, Kürt halk Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kalkması talebiyle devam eden açlık grevlerine ilişkin Çağlayan'da bulunan İstanbul Adliyesi'nde yaşam nöbeti tutarak ardından, adliyenin C kapısı önünde basın açıklaması yaptı.
 
Eyleme HDP İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay, İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, HDP İl Eşbaşkanı Cengiz Çiçek destek verdi.
 
"Tecrit insanlık suçudur" pankartının açıldığı eylemde sık sık "Tecridi kaldırın ölümleri durdurun" sloganı atıldı. Ortak basın metnini okuyan Avukat Several Ballıkaya, DTK Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven ile 7 binin üzerinde tutsağın açlık grevinde olduğunu hatırlattı. Ayrıca 9 tutsağın İmralı Hapishanesi'nde uygulanan tecridi protesto amacıyla yaşamına son verdiğini ifade eden Ballıkaya, "Cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri ve sistematik kötü muamele, her dönemde Türkiye gündeminin birinci sırasını işgal etmiştir. Cezaevlerindeki sistematik ihlallerin, antidemokratik uygulamaların protesto edilmesi ve bir hak arayışı yöntemi olarak, 1980 yılından bu yana çok sayıda açlık grevi / ölüm orucu eylemi gerçekleştirilmiştir. Ne yazık ki bu eylemler sonucunda yüzlerce insan yaşamını kaybetmiş, yüzlerce kişi de geri dönüşü olmayacak şekilde sakat kalmıştır. Biz hukukçular, neredeyse 40 yılı bulan süreçte bu acılara, gün be gün yaşanan ölümlere bizzat tanıklık ettik" dedi.
 
SAKATLIKLAR VE ÖLÜMLER İSTEMİYORUZ
 
Açlık grevi eyleminin, eylemcinin üzerinde yarattığı etki ve sonuçlarının çok kötü olduğuna dikkat çeken Ballıkaya, ne yeni ölümlere ne de sakat bırakılmış insanlara tahammülleri olmadığını kaydetti. Bir ayı geçen açlık grevlerinde kişide ciddi ve kalıcı tıbbi komplikasyonlar ortaya çıkabildiğini aktaran Ballıkaya, açlık grevi sürecine ilişkin şu bilgileri verdi:
"Grevdeki kişilerde su içmekte güçlük çekme, işitme ve görmede zayıflamalar, solunum ve organ yetmezliği ortaya çıkabilir. 45. günün ardından, kardiyovasküler çöküş veya ciddi enfeksiyonlar nedeniyle, ölüm, gerçek bir risk haline gelir. B1 vitamini alımı organ iflasını geciktirilebilmekteyse de uzun süreli açlık grevlerinde B1 alınsa dahi vücutta fizyolojik ve psikolojik düzeyde kalıcı sakatlıklar oluşur. Açlık grevi eylemcilerinin uzun vadede yaşadıkları en bilinen hastalıklardan birisi Wernicke-Korsakoff Sendromu’dur. Hastalığın İleri derecelerinde beyinde hücre ölümüne bağlı olarak kalıcı hafıza kaybı, hafıza depolama bozukluğu, kas koordinasyon bozukluğu, yürüme ve hatta ayakta durma zorluğu, göz bozuklukları, kaslarda istemsiz kasılmalar, el ve ayaklarda uyuşma ve yanma gibi semptomlar görülür."
 
Açlık grevi eylemi yapan tutsakların ölmeyi değil, istemedikleri bir politikayı/uygulamayı değiştirmeyi amaçladıklarının altını çizen Ballıkaya, "Bu eylemleri ile ilgililer üzerinde bir baskı oluşturmayı hedeflemektedirler. Açlık grevi sırasında ölümler olmakla birlikte, amaç ölüm değildir" şeklinde konuştu.
 
TUTSAKLAR HUKUKUN YERİNE GETIRILMESINI İSTİYOR
 
Leyla Güven'in ve diğer açlık grevi eylemcilerinin talebinin Abdullah Öcalan'a uygulanan tecridin kaldırılması olduğunu anımsatan Ballıkaya, şunları söyledi: "Kritik aşamaya gelinmiş olan bu sürece kadar devam eden açlık grevinde ileri sürülen talep, yasal bir hakkın kullandırılmasına olanak sağlanmasıdır. 20 yılı aşkın bir süredir, İmralı Cezaevinde tutulan Abdullah Öcalan, 2011 yılından bu yana avukatları ile görüştürülmemektedir. 2015 yılından bu yana ise, ailesi ile görüşmesine bile izin verilmemiştir. Mektup ve telefonda dahil olmak üzere tüm iletişim olanaklarından yoksun bırakılmıştır. 2015 yılından bu yana sağlığı ve güvenliği ile ilgili haber alınamamaktadır. İmralı Cezaevi tecridi, aynı koşullarda tutulan diğer beş mahpusu da kapsayacak şekilde uygulanmaktadır" ifadelerini kullandı.
 
Her tutsağın avukatları ile görüşme hakkının olduğunu aktaran Ballıkaya, İmralı'da bunun uygulanmadığını belirtti. Uygulanan tecridin hukuka aykırı olduğuna vurgu yapan Ballıkaya, bu uygulamanın insanlık suçu olduğunu dile getirdi. Açlık grevi eylemcilerinin hukukun yerine getirimesini istediklerini dile getiren Ballıkaya, sözlerine şöyle devam etti: "Bugün cezaevlerinde, binlerce insanın sesinin duyulması, yeni ölümler ve sakatlıklar yaşanmadan eşitliğe, adalete uygun şekilde çözüm bulunması ve tecridin kaldırılması gerekir. Bizler de hukukçular olarak buradan yetkililere sesleniyoruz. Ölümler, sakatlıklar yaşanmadan, her gün çocuğunun, annesinin, babasının, kız kardeşinin, arkadaşının ölüm haberini bekleyen binlerce insanımızın kaygı dolu bekleyişi derhal sona erdirilmeli ve soruna kesin bir çözüm yolu bulunmalıdır. İnsanlarımız açlık grevinde ölmeden soruna çözüm bulunsun."