30 Eylül 2024 Pazartesi

HDP yürüyüşü Ankara’da: İrademiz ve mücadele kararlılığımız büyüdü

Demokrasi Yürüyüşünün Ankara’daki finalinde konuşan HDP Eş Genel Başkanları Buldan ve Sancar, “Savaş politikaları toplumu çürütüyor, vicdanları köreltiyor. Bunu ancak hep birlikte durdurabiliriz. Bizim tek derdimiz halkımızın hak ve hukuk temelinde, özgürce bir yaşam sürmesidir. Buradayız! Burada olacağız. Selahattin Demirtaş olarak, Figen Yüksekdağ olarak; cezaevlerindeki tüm üyelerimiz, yöneticilerimiz, milletvekillerimiz, belediye eşbaşkanlarımız ve seçilmişlerimizle birlikte buradayız ve daha güçlüyüz” şeklinde konuştu.

Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP), 15 Haziran’da Hakkari ve Edirne’den başlattığı yürüyüş Ankara’ya ulaştı. “Demokrasi Yürüyüşü”nün son etkinliği için HDP’liler ve çok sayıda demokratik kitle örgütü Meclis Parkı’nda buluştu.

Girişte polisler etkinliğe katılmak isteyenlere ve gazetecilere birçok engel çıkardı. Polis, “120 kişi sınır var” diyerek, birçok kişinin parka girişine engel oldu. Meclis ve Meclis Parkı çevresinde polis yoğunluğu vardı.

Etkinliğe HDP’liler ve HDP bileşenleri ile Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüleri Sedat Şenoğlu ve İdil Uğurlu, Ezilenlerin Sosyalist Partisi Eş Genel Başkanı Özlem Gümüştaş, Sosyalist Meclisler Federasyonu ile Partizan temsilcileri, İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konsey Başkanı Sinan Adıyaman, Devrimci 78’liler Başkanı ve şair Ahmet Telli, KESK Eşbaşkanı Mehmet Bozgeyik, Pir Sultan Abdul Kültür Derneği (PSAKD) Başkanı Gani Kaplan ile HDP milletvekillerinin ile birlikte çok sayıda demokratik kitle örgütü katılım sağladı.

HDP MYK Üyesi İlknur Birol, “Edirne’den Hakkari’ye demokrasi yürüyüşümüzü başlattık. Ve bugün Meclis’in kalbinde demokratik siyasetin her alanında mücadele edeceğimizi bir kez daha gösteriyoruz” dedi.

Kitle sık sık “HDP halktır halk burada”, "HDP umuttur dimdik ayakta", Biji berxwedana HDP", "Direne direne kazanacağız” sloganları attı.

Etkinlikte milletvekilleri düşürülen Leyla Güven ve Musa Farisoğulları’na selam gönderildi.

KADINLAR, GENÇLER, EMEKÇİLER, YOKSULLAR, İŞSİZLER İÇİN YÜRÜDÜK
Daha sonra HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, ortak yaptıkları açıklamayla, “Demokrasi Yürüyüşü” sonuç bildirgesini açıkladı.

“1 Haziran’dan 1 Eylül’e kadar sürecek olan 3 aylık bir Demokratik Mücadele Programı hazırladık. Bu programın esası, darbeci zihniyete karşı demokrasiyi, hak ve hukuku, adaleti ve özgürlükleri savunmaktır. Bu amaçla 1 Haziran’da 9 maddelik asgari demokrasi zeminini tanımlayan bir deklarasyon açıkladık ve gidişattan rahatsız olan herkese ortak mücadele çağrısında bulunduk” diyen HDP Eş Genel Başkanları, şunları kaydetti:

“Bu kapsamda 15 Haziran’da Türkiye’nin iki ucundan, Edirne ve Hakkari’den Ankara’ya doğru ‘Darbeye Karşı Demokrasi Yürüyüşü’ başlattık. Bu yürüyüşle toplumu nefessiz bırakan, kendisi gibi düşünmeyen herkesi susturmaya çalışan iktidara karşı toplumun yükselen itirazını sokağa taşırmak, artık yeter demek istedik! Yürüyüşümüz boyunca Türkiye halklarının gösterdiği yoğun ilgi nefessiz bırakılan bir toplum için bu mücadeleyi yükseltmenin ne kadar hayati bir ihtiyaç olduğunu herkese gösterdi:

Geçinemeyen milyonların ekonomik ve sosyal hakları, iş ve aş talepleri için; 
‘Savaşa Hayır Barış Hemen Şimdi’ diyen on milyonların talepleri için; 
Kürt sorununda demokratik ve barışçı bir çözüm için;
Demokratik bir anayasa ile özgür ve eşit yurttaşlık isteyen bütün kimlikler için;
Kadınlar, gençler, emekçiler, yoksullar, işsizler için yürüdük.

PARTİMİZ ÖZGÜRLÜKLERİN VAZGEÇİLMEZ SAVUNUCUSU
“Demokrasi, barış ve adalet, hak ve hukuk için yürüdük. 82 milyonun hakkını, hukukunu, iradesini savunmak ve bu iradeye sahip çıkmak için yürüdük. Yalnız da yürümedik. Bütün engellemelere rağmen toplumun büyük çoğunluğunun desteğiyle, onların bizlere verdiği güçle yürüdük” diyen Buldan ve Sancar, “Partimiz bu yürüyüşüyle bir kez daha Türkiye’nin önemli bir parçası, demokrasinin sigortası, evrensel hak ve özgürlüklerin vazgeçilmez savunucusu olduğunu gösterdi” şeklinde konuştu.

“Bu kervan yola çıkmasın, yürüyüş gerçekleşmesin diye harekete geçenlerin, algı operasyonları ve karalama kampanyaları yapanların, her türlü yol ve yöntemi mubah görenlerin heveslerini kursaklarında bıraktık. Büyük bir demokratik olgunlukla ve sorumlulukla bu yürüyüşü gerçekleştirdik. Toplum, bütün halklarımız, HDP’nin bu tutumunu, demokratik siyasetteki kararlı ve taviz vermez duruşunu, neyin ne olduğunu gördü. Böylelikle halkımızın kararlılığı, iradesi ve umudu daha da büyüdü. Bizler bunları bilerek yola çıktık ve haklı olduğumuzu bir kez daha gördük” denilen açıklamada, yürüyüş güzergahlarında gerçekleştirilen etkinliklerle ilgili bilgi verildi.

HEPBİRLİKTE YÜRÜDÜK, HEPBİRLİKTE SÖZÜMÜZÜ SÖYLEDİK
“Yürüyüş boyunca 1 Haziran deklarasyonumuzun ve yaptığımız ‘ortak mücadele’ çağrımızın toplum tarafından, halkımız tarafından sahiplenildiğine tanık olduk. Darbeye ve darbeci zihniyete karşı toplum hassas olduğunu, hiçbir şekilde iradesini çiğnetmeye rıza göstermeyeceğini bir kez daha gösterdi” denilen açıklamada, yürüyüş sürecince ulaşılan sonuçlar ve iletilen talepler şöyle sıralandı:

İktidar, uyguladığı baskı yöntemleriyle, saldırılarla, halk iradesine karşı düşmanlıkla toplum nezdinde demokratik meşruiyetini yitirmiştir. Toplum bu iktidardan ve zihniyetinden kurtulmak istemektedir. Zora, şiddete, yalana, talana dayalı bu sistem ömrünü tamamlamıştır. Ülkenin bir ucundan diğer ucuna, 780 bin kilometrekare, 82 milyon yurttaş siyaset kurumundan bu demokratik değişimi gerçekleştirme görevini yerine getirmesini beklemektedir. Yakınarak, şikayet ederek değil, demokratik bir güç haline gelip sorunların çözümünü gerçekleştirmeyi istemektedir. HDP, bu yolda bir kez daha toplumdan onay almış ve demokratik bir çözüm gücü olduğunu göstermiştir. Halkımızın bize gösterdiği teveccühün nedeni de budur.

Toplum, değişim umudunu dipdiri korumaktadır. HDP, bugün umudun merkezi, halkın kararlı ve cesaretli mücadelesinin zeminidir. Partimiz, demokratik güçlerle birlikte bu değişime öncülük ve ortaklık etmeye adaydır. Bu konuda üzerine düşen her türlü sorumluluğu yerine getirme kararlılığı ve iradesi bu yürüyüşle daha da büyümüştür. 

Demokratik ve ortak yaşam ideali halkımızın ortak paydası ve değeridir. Toplum bunun ancak büyük bir mücadele ile gerçekleşebileceğinin farkındadır. Demokrasi ve özgürlük için mücadeleye hazır olduğunu bir kez daha göstermiştir. Bunun için doğru bir siyasal program kadar doğru bir siyasal mücadele de gereklidir. “Nefes alamıyoruz” diye bağıran halklarımızın en temel taleplerinin başında demokrasi gelmektedir. Demokrasi ekmek kadar, su kadar, nefes kadar hayati bir mesele haline gelmiştir. Bu cendereden, sıkışmışlıktan, baskıdan, zordan çıkışın tek yolu demokratik kanalları genişletmek, demokratik siyaseti büyütmektir. 

Kürt sorunu bu ülkenin tarihsel, siyasal ve kültürel bir sorunudur. AKP ve MHP’nin insafına bırakılamayacak kadar önemlidir ve hayatidir. Kürt sorunundan başlayarak ülkeyi cendereye alan şiddet sorunu toplumu nefessiz bırakmaktadır. Ülkenin bir ucundan diğer ucuna uğradığımız her haksızlığın temelinde, Kürt sorununun varlığı bahane yapılarak büyütülen otoriter yönetim anlayışı bulunmaktadır. 2015’ten bu yana ülkenin savaş, çatışma ve Kürt düşmanlığı üzerinden getirildiği durum ortadadır. Can alan, içimizi acıtan, toplumu çürüten bu sorunun çözümsüz bırakılmasına, şiddetin toplumsal bir terbiye aracı olarak kullanılmasına bu toplumun tahammülü kalmamıştır. Bu sorun demokratik ve barışçı yollarla çözülmelidir. Partimiz, barışı gerçekleştirme, bu sorunu çözme sorumluluğunun hayati önemini bir kez daha kavramıştır ve üzerine düşenleri yapacağını vurgulamaktadır.

Emekçiler, çalışanlar, işçiler, köylüler, esnaf, dar gelirliler iktidarın krizi derinleştiren algı operasyonlarından, ayak oyunlarından, Saray entrikalarından bıkmıştır. Ülkenin ekonomik kaynaklarının bir avuç Saray seçkini ve yandaşları tarafından sömürülmesi, emeğiyle geçinen ve üreten bu topluma yapılan en büyük hakarettir. Merminin, bombanın fiyatını soranlara karşı Türkiye halkları ekmeğinin, adaletin, demokrasinin hesabını sormaktadır. Türkiye’nin her üç gencinden biri işsizdir. Gençler, kadınlar, tüm yurttaşlar iş ve aşla birlikte adalet istemektedir. Yoksulların aş, işsizlerin iş, emekçilerin adalet ve güvence, emeklilerin geçim istedikleri Türkiye gerçeği hepimizin ortak sorunudur. Açlık sınırının 2394 TL, yoksulluk sınırının 8.282 TL olduğu bu ülkede AKP-MHP iktidarının herkesi düşmanlaştıran söyleminin toplumla bağı kalmamıştır. Bu ülkede açlığa ve işsizliğe son vermenin yolu, ranta ve israfa son vermektir. Yürüyüşle emekçiler, işçiler, işsizler partimize bu sorumluluğu da yüklemiştir.

Hak, hukuk ve adalet ihtiyacı toplumun temel önceliklerinden biri haline gelmiştir. Hakkari’den Edirne’ye gerçekleştirilen yürüyüş bir kez daha insanların birbirini duyabilmesini ve görebilmesini sağlamıştır. Eşit ve adil bir yaşamın yaratılması, toplumsal adaletin gerçekleşmesi için tahrip edilen adalet ve vicdan duygusunun onarılmasına ihtiyaç vardır. Evrensel ilke ve standartlardan, adalet hedefinden kopan yargı sistemi, başta düşünce ve ifade özgürlüğü, kişi güvenliği, toplantı ve gösteri özgürlüğü olmak üzere bütün hak ve özgürlük alanlarında yaşanan yoğun ihlallerin ana kaynağı haline gelmiştir. Herkes bağımlı ve taraflı hale getirilen yargının, aynı zamanda muhaliflere yönelik siyasi baskı ve tasfiyenin en önemli aracı konumuna geldiğinin farkındadır.

Yeni eşit bir toplumsal yaşam kurmanın yolu, yeni bir toplumsal sözleşme olan demokratik anayasadan geçmektedir. Halkımız, kadınların, erkeklerin, çocukların, emekçinin, bütün toplumsal kesimlerin ve ötekilerin yani amasız, fakatsız herkesin kendisini içinde bulduğu eşitlikçi, çoğulcu, özgürlükçü ve adil bir anayasa istiyor. Ayrımcılığı ortadan kaldıran, farklı kültürler ve inançlar arasında eşitliği ve karşılıklı saygıyı içeren yeni bir anayasa istiyor. Darbe rejiminin sona ermesinin ancak katılımcı, sivil ve demokratik bir anayasa ile mümkün olabileceğini biliyor.

Demokrasi Yürüyüşümüzün her anına kadınların coşkusu, mücadele azmi ve iradesi damga vurmuştur. Ülkenin dört bir yandan kadınların kazanma iradesini, neşesini, dayanışmasını da getirdik. Kadınlar yıllardır, katliamlara, ayrımcılığa, ötekileştirmeye karşı mücadelenin öncülüğünü yapmaktadır. Kadınların bu mücadelesi, tüm toplumsal kesimlere, tüm siyasi partilere ve demokrasi güçlerine yol göstermektedir. İşte bizler kadınların gösterdiği, kadınların en önünde yürüdüğü mücadele yolunu takip ederek buraya geldik. Şimdi bu yolu hep birlikte yürümenin, kazanımlarımızı büyütmenin zamanıdır. Partimiz kadın partisidir ve yoluna kadınların öncülüğünde devam edecek, direnişe kadın rengini verecektir.

İktidarın hedef aldığı gençler bu düzeni reddediyor. Gençler ranta, kayırmaya, eşitsizliğe dayalı bu rejimi kabul etmiyorlar. Gençler, emeklerini, bugünlerini ve yarınlarını çalan bu iktidara son verecek kararlılığa da sahip. Kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı hamaset dili gençlerin dinamizmiyle yıkılıyor. Gençlerin dili umudun dili, farklılığın dili, dinamizmin, yeni yaşamın dilidir. Gençliğin hayat enerjisi ve umudu bizi hep birlikte daha aydınlık, barış içinde bir arada yaşayacağımız yarınlara taşıyacaktır. Köhnemiş ölüm kusan zihniyet, hayatı boğan, zenginlikleri yağmalayan düzen geleceğimizi daha fazla karartamayacak. Hayat kazanacak, doğa kazanacak, sevgi kazanacak, barış kazanacak.

Toplum talan edilen ve parçası olduğu doğanın hakkını da savunmaktadır. Enerji, tarım, kentleşme, ulaşım politikalar sonucu doğa ve ekosistemler geri dönülemez bir yıkımla karşı karşıyadır. Termik santraller, HES’ler, maden ocakları, nükleer enerji santralleri, kaya gazı, petrol ve doğal gazın yer altından çıkarılması gibi sömürü sistemleri hem bioçeşitliliğin ve ekosistemlerin yok edilmesi sonucunu doğurmakta, hem de dünyadaki iklim dengesini hızla değiştirmektedir. İklim değişikliği ise ekolojik tahribatı büyütmektedir. Ekolojiyi savunarak toplumsal yaşamı da savunacağız...

HEP BİRLİKTE DURDURABİLİRİZ
Açıklamanın devamında “Toplumun en temel talebi ve hayati ihtiyacı olan şiddetin son bulması, toplumsal barışın gerçekleşmesi için her türlü sorumluluğu almaya hazırız. Çatışma kısır döngüsüne son verilmesi ve sorunların diyalog yoluyla çözülmesi çağrısında bulunuyoruz. Türkiye’de huzur ortamının tesis edilmesi isteniyorsa, bunun yolu demokratik siyasetten ve müzakereden geçmektedir. Bunu sağlayacak bütün adımların atılması için herkes üzerine düşeni yapmalıdır. Bu çerçevede sayın Öcalan’ın büyük katkı sunacağına inanıyoruz. İmralı’daki tecridin sona erdirilmesi bu nedenle çok önemlidir. Savaş politikaları toplumu çürütüyor, vicdanları köreltiyor. Bunu ancak hep birlikte durdurabiliriz” diyen HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, şunları kaydetti:

“Taleplerimizi savunmak için dünden daha kararlı, daha umutluyuz. Kendimize, mücadele geçmişimize, haklılığımıza, toplumsal meşruiyetimize, halkımızın desteğine ve kararlılığına güveniyoruz. Bu nedenle yürüyüşümüzü burada bitirmiyoruz, mücadeleyi bir üst düzeye çıkarıyoruz. Toplumsal sorunları çözene kadar da durup dinlenmeden yolumuza devam edeceğiz. HDP; özgürlükler için, demokrasi için, barış için, adalet için, eşitlik için, iş ve aş için, doğa için, kadın özgürlüğü için yürüdü. Bizim tek derdimiz halkımızın hak ve hukuk temelinde, özgürce bir yaşam sürmesidir. Buradayız! Burada olacağız. Selahattin Demirtaş olarak, Figen Yüksekdağ olarak; cezaevlerindeki tüm üyelerimiz, yöneticilerimiz, milletvekillerimiz, belediye eşbaşkanlarımız ve seçilmişlerimizle birlikte buradayız ve daha güçlüyüz. Yolumuz açık olsun. Mutlaka kazanacağız.”