20 Eylül 2024 Cuma

HDP Sözcüsü Oluç'tan Soylu'ya: Ağa babası 90'lı yıllardaki kayıpların müsebbibidir

HDP Sözcüsü Saruhan Oluç, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun Cumartesi Anneleri için sarf ettiği sözler için, "Soylu'nun ağa babası 90'lı yıllardaki kayıpların müsebbibi olan kişidir. O gün kayıpları yapanlar bugünkü iktidarın ortağıdır. Soylu bu suçu örtmek ve bu ittifak için bu kadar hassas davranıyor" dedi. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Saruhan Oluç, parti genel merkezinde gündemdeki konulara ilişkin basın toplantısı düzenledi. Oluç'un gündeminde Cumartesi Anneleri'nin 700. hafta eylemine yapılan polis saldırısı vardı.
 
23 yıldır Cumartesi Anneleri'nin çocuklarının akıbetini öğrenmek ve bu adaletsizliğin hesabını sormak için oturduklarını söyleyen Oluç, "700. haftada bir araya geldiklerinde çok büyük bir şiddet ile karşı karşıya kaldılar. Gözaltında kaybettirme çok büyük bir utançtır yeni bir durum değildir. 90'lı yıllarda karşımıza çıkan bir durumdur. Sayısı belli olmayan yüzlerce insan kaybedilmiştir. Cumartesi Anneleri ve insanlarının eylemleri Arjantin'deki eylemlerden sonra en uzun eylemi gerçekleştiren eylemdir. 699 haftadır herhangi bir şiddet olmadan etkinliklerini yapmışlardır. 700. hafta Soylu'nun talimatı ile bu eylem engellenmiştir, engellenemeye çalışılmıştır" dedi.
 
'İÇİŞLERİ BAKANI DEĞİL SUİSTİMAL BAKANI'
 
Eyleme saldırı sırasında yıllar önce olduğu gibi bir daha gözaltına alınmak istendiği sırada çekilen fotoğrafla hafızalara kazınan Emine Ocak'ın fotoğrafını gösteren Oluç, "Bu Cumartesinin asıl fotoğrafı budur. Emine Ocak'ın bu şekilde gözaltına alınması talimatı veren Süleyman Soylu'dur. Biz kendisine İçişleri Bakanı değil suistimal ve istismar bakanı demek istiyoruz. Bugün bir açıklama yaptı. Annelerin istismarı diye bir açıklama. Bu kadar utanç verici bir kavramı ilk kez kendisi kullandı. Suistimal bakanı bunu da yaptı. Türkiye'nin yakın tarihi bu kadar utanç yüklü bu kadar anlamını kendisinin dahi bilmediği halde kullanan bir bakanla ilk defa karşı karşıya kaldı" diye konuştu.
 
'MECLİS'İN HAZIRLADIĞI KALIN BİR RAPOR VAR SOYLU ONA BAKSIN'
 
2011 yılında dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan'ın Cumartesi Anneleri'yle bir araya geldiği toplantının fotoğrafını gösteren Oluç, "Geçmiş için özür dilemek için oturdular. Erdoğan Berfo Ana'ya 'oğlunun kemiklerini bulacağız' diye söz verdi. Bu insanlar mı terörist ey Süleyman Soylu. İnsanlar sevdiklerini, evlatlarını, kayıplarını arayan insanlardır. Bu insanlar en onurlu işi yapan insanlardır. Bu insanlara mı istismar lafını yakıştırıyorsunuz, biraz utanın! İçişleri Bakanı her şeyi kendisiyle başlatıyor ya, biraz hatırlatmada bulunmak istiyoruz. 90'lı yıllardaki kayıplara ilişkin Meclis tarafından araştırma komisyonu kurulmuş ve kalın bir rapor hazırlanmıştır. Soylu o raporu alıp kayıpların hangi çerçevede olduğunu öğrenebilir. Bu rapor devletin kayıtlarına girdiği andan itibaren o raporun gereğini yapma mecburiyeti vardır. Soylu'nun da böyle bir mecburiyeti vardır. 80'li ve 90'lı yıllarda yaşanan kayıpların gölgesi o kadar uzundur ki Soylu o gölgenin altında kalmaktadır. Onun sorumluluğu kayıpların sorumlularını bulup yargılanmalarını sağlamaktır. Gözaltında kayıp insanlık suçudur ve zaman aşımı yoktur" ifadelerini kullandı.
 
'BM'NİN KAYIPLAR SÖZLEŞMESİ MECLİS'TEN GEÇİRİLMESİ GEREK'
 
Türkiye'nin Birleşmiş Milletlerin 23 Aralık 2010'da yürürlüğe giren Kayıplar Sözleşmesini halen imzalamayarak taraf olmadığına işaret eden Oluç, "Bu güne kadar AKP hükümetleri bu sözleşmeyi imzalamak için Meclis'e getirmedi. Her türlü sözleşme gelir de neden BM'nin bu sözleşmesi imzalanmaz ve Türkiye taraf olan devletlerden biri haline gelmez. Nedeni bugün Soylu'nun gösterdiği tepkidir. Bu sözleşmenin Meclis'e getirilmesi ve bütün siyasi partiler tarafından desteklenerek Meclis'ten geçirilmesi gerekir. 2010'da yürürlüğe giren ve halen AKP tarafından Meclis'e getirilmeyen bu sözleşmenin Meclis'in açılacağı Ekim ayında Genel Kurula getirilmesini talep ediyoruz" şeklinde konuştu.
 
SOYLU VE POLİSLER HAKKINDA SUÇ DUYURUSU
 
Oluç, sözlerinin devamında şunları kaydetti:
"Gözaltında kaybedilenler suçları sabit insanlar değildir. Adı üstünde gözaltında kayıp ediliyor. Kayıtlara bile girmiyor. Ortada bir mahkeme kararı da yoktur, masum yurttaşlardır kaybedilenler. Dolayısıyla Soylu'nun söylediği lafların hepsi utanç sınırını çoktan aşıldığını göstergesidir. Bunun engellenmesi sırasında ağır ihlaller yaşandı. Birçok kayıp yakını gözaltına alındı. Orada gazlananlar, coplananlar oldu. Ağır polis şiddetiyle karşı karşıya kalanlar oldu. Milletvekillerimiz polis şiddetiyle karşı karşıya kaldı. Diyarbakır Milletvekilimiz Garo Paylan kimliğini bilmediğimiz polis tarafından darp edildi. Soylu hakkında suç duyurusunda bulunduk. Dokunulmazlığa rağmen milletvekillerine saldıran polislerin kimler olduğunun ortaya çıkarılması için suç duyurusunda bulunduk. Bu nedenden dolayı kendisine İçişleri Bakanı demek yerine suiistimal bakanı demek istiyoruz.
 
Yetki suiistimali her alanda gerçekleştirilen bir faaliyet haline gelmiştir. Cumartesi Anneleri bugüne kadar ne Süleyman Soylu'lar görmüştür. Onların kararlı duruşları asla püskürtülememiştir. Bundan sonra da püskürtülemeyecektir. Onlar insanlık onurunu savunuyorlar, bundan sonra da mücadeleleri devam edecektir. Bizler de kişisel kurumsal olarak da dayanışma göstermeye devam edeceğiz."
 
'DEVLET DERSİM'DE YENİDEN YANGIN ÇIKARDI'
 
Dersim'de bombardıman sonucu yaşanan yangınlara da değinen Oluç, dün itibariyle yeniden başlayan orman yangınları için HDP'li milletvekillerinden oluşan bir heyetin yarın Dersim'de olacağı söyledi. Oluç, "Kimi devlet güçleri Dersim'de yeniden yangın başlattılar. Grup başkanvekilimiz ve 9 vekilimizden oluşan bir heyetimiz yola çıktı. Yarın yakılmış olan ormanları yerinde görecekler. Neler yapılabilir onları değerlendireceklerdir. Sürmekte olan yangına nasıl müdahale edilecek onları değerlendireceklerdir. Ülkenin yangın söndürme uçakları var biliyoruz. Dersim'deki yangını söndürmek için bir tanesi bile hareket ettirilmiyor. Bunu yapmayanlar da görev suçu işliyorlar" şeklinde konuştu.
 
HASTA TUTUKLULAR İÇİN YETKİLİLERE ÇAĞRI
 
Cezaevindeki hasta tutuklu ve hükümlülerin durumuna da dikkat çeken Oluç, "İnsani bir meseledir asla siyasi bir mesele olarak ele alınmamalıdır. Son dönemlerini aileleriyle geçirmeleri yönündeki taleplerimiz devam etmektedir. Koçer Özdal yaşamını yitirmiştir. Yoğun bakımda eli ve ayağı kelepçeli, bitkisel hayatta olan bir mahkum yaşamını yitirmiştir" diyerek, Özdal'ın ailesine başsağlığı diledi. Oluç, yetkililere hasta tutuklu ve hükümlülerin serbest bırakılması yönündeki taleplerini hatırlatarak, görevlerini yerine getirme çağrısı yaptı.
 
'SOYLU BİLGİSİZ'
 
Açıklamalarının ardından Oluç, basın mensuplarının sorularını yanıtladı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun "Bunlar Eminönü'nde mi kaybedildi, örgüt üyesidir bunlar, şehit annelerine alternatif anneler çıkmasına müsaade etmiyoruz" yönündeki açıklamalarının hatırlatıldığı Oluç, şu değerlendirmede bulundu: "Süleyman Soylu bu konuda bilgisizdir. Cahil demek istemiyorum, bilgisizdir. O nedenle Meclis'teki araştırma raporunun sonuçlarını okusun. Bunu okursa bu sözlerin hamasi laflar olduğunu görecektir. Açacak okuyacak ve kayıpların nasıl bir sorun olduğunu görecek. Hiç kimse olmayan bir şeyi uydurmuyor. Tekrar soruyorum Soylu'ya eğer böyle ise neden dönemin Başbakanı Erdoğan Cumartesi Anneleri ile bir masaya oturdu ve onlara söz verdi. Neden? Bu kadar bilgisizlik olur mu? Başka da bir şey demek istemiyorum. Kimse hüdayınabit değil yahu. Az bir geçmişi öğren. Türkiye'nin defalarca mahkumiyeti vardır. Ben başka bir şeye işaret edeyim. Soylu neden bu konuda bu kadar hassas davranıyor. Çünkü onun ağa babası 90'lı yıllardaki kayıpların müsebbibi olan kişidir. Ağa babasının kim olduğunu o iyi biliyor. O gün kayıpları yapanlar o gün faili meçhulü yapanlar bugünkü iktidarın ortağıdır. Soylu bu suçu örtmek ve bu ittifak için bu kadar hassas davranıyor. Soylu ne derse desin bu meselenin üzerini örtemeyecektir."