GÜNCEL
Harekete geçin!
Çanakkale'de doğup büyümüş Türk halkından bir komünist için aynı zamanda enternasyonal bir görevdi. Kürt halkının isyanı, özgürlük ve yeniden diriliş bayramı olan Newroz günü şehadete ulaşarak Kürt halkıyla ölümsüz bir bağ kurdu. O yüzden, her Newroz aynı zamanda bir Tuncaylaşma çağrısıdır. Bugün içinden geçtiğimiz yeni açlık grevleri dalgası bu nedenle en fazla Tuncay'ı çağrıştırıyor. Tekirdağ zindanında direniş ateşini feda bilinciyle harlayan Zülküf'ün çağrısı aynıdır: Harekete geçin!
Tuncay Yıldırım yoldaş, mücadelesinin ilk yıllarında antifaşist mücadelenin yılmaz savaşçısı ve işkence karargahlarında boyun eğmezliğin sembolü olarak öne çıkar. Ana kampüsten uzakta sivil faşistlerin etkin olduğu Eğitim Fakültesi'nde okur. Fakültede devrimci ve demokrat öğrenciler sivil faşistlerin tacizi altındadır. Tehdit ve saldırılar hiç eksik olmaz. Ortalama bir devrimciliğin yaşama şansı yoktur. Yoldaş, böylesi bir ortamda kararlı bir antifaşist mücadele içinde çelikleşir.
Sivil faşistler, polisle organizeli saldırılarda bulunuyorlardı. Sivil faşist saldırılar veya özsavunma direnişlerini polisin gözaltı ve işkenceli sorguları izler. Antifaşist mücadeledeki kararlılığını, işkencecileri kendi ininde yenerek tamamlardı her seferinde.
Boynunda atkı elinde naylon poşet ana kampüste ne zaman görülse yoldaşları bilirdi birazdan illegal bildirinin dağıtılacağını. Sabırsızlıkla ve göz ucuyla izlerlerdi Tuncay'ı. Kantinde bir-iki tur atar, her şeyin yolunda gittiğinden emin olunca, uygun bir yerde beresini takar, kaşkoluyla yüzünü kapatır ve tekrar kantine dönerek bildiri dağıtırdı. Ardından hızla kaybolurdu.
Onda devrimcilik geçici bir gençlik hevesi değildi. Ömürlük bir dava insanın ciddiyetiyle yürürdü. Hiç bir kaygı taşımaksızın, partinin çağrısına uyarak işçi ve semt çalışmalarına atıldı. Artık yeni mücadele mekanları Bursa'nın ve Bozöyük'ün fabrikaları, İstanbul ve Adana'nın varoşlarıydı. Gittiği her yerde partiyi en iyi şekilde temsil etti ve dokunduğu her insanda iz bıraktı.
Emekçi yanları güçlüydü. Mücadelenin her alanında olduğu gibi günlük yaşamda da önce emekçiliği göze batardı. Sessiz ve derinden akan bir nehir gibi gürültüsüzce ve sezdirmeden yapardı birçok işi. O yüzden en son gözaltına alındığı sırada, evinde kaldığı ailenin işten gelmek üzere olan emekçilerine yemek yapmakla meşgul oluşu, onu tanıyanlar için hiç de şaşırtıcı olmamıştı.
İnsan sevgisi güçlüydü, ilişkilerinde çok nazikti, günlük yaşamda herkesle eşit ilişki kurmaya azami özen gösterir ve bunu başarırdı. Mütevaziliği o kadar güçlüydü ki, kendisini ilk görenlerde yönetici olabileceği izlenimi oluşmazdı. Bu yanlarıyla dostları, yoldaşları ve siper yoldaşlarını etkilemeyi başardı. Zindanda yöneticilerde, parti ve örgütler arasında yerleşmiş kimi bürokratik yanlarla mücadele etti. Kimi adaletsiz uygulamaları gidermeye çalıştı.
Her önemli dönemeçte, havalandırmada bir-iki saat yalnız başına volta atar, bitirip masaya oturduğunda yoldaşları çevresine toplanır, bilirdi ki bütün yönleriyle düşünülüp ayrıntılandırılmış bir hareket planı ortaya koyacaktır. İnsanlara ve fikirlerine değer verir, herkesi can kulağıyla dinler, ortaya konan fikirleri süzerek kapsayan bir hareket planıyla, bir sentez ortaya çıkararak herkesi ikna etmeyi başarırdı.
Fedakarlıkta ve can fedada geri durduğu görülmedi. Ne ölüm orucuna başlamada ne de dışarıya taşımada tereddüt etmedi. Denilebilir ki ölüm orucunu dışarıya taşımada ve partinin irade birliğini güçlendirmede özel bir kararlılık ve girişkenlik sergiledi. Ölüm orucunun ilerleyen günlerine rağmen tahliye olduğunda en büyük kaygısı direnişi sürdürmek için uygun bir ev bulmaktı. Onun çabası ve telaşı içindeydi.
Partisi gibi mücadele hayatı boyunca birleşik devrime adadı kendini. Kürt ulusal, devrimci-demokratik direnişiyle bütünleşmek, Çanakkale'de doğup büyümüş Türk halkından bir komünist için aynı zamanda enternasyonal bir görevdi. Kürt halkının isyanı, özgürlük ve yeniden diriliş bayramı olan Newroz günü şehadete ulaşarak Kürt halkıyla ölümsüz bir bağ kurdu. O yüzden, her Newroz aynı zamanda bir Tuncaylaşma çağrısıdır. Bugün içinden geçtiğimiz yeni açlık grevleri dalgası bu nedenle en fazla Tuncay'ı çağrıştırıyor. Tekirdağ zindanında direniş ateşini feda bilinciyle harlayan Zülküf'ün çağrısı aynıdır: Harekete geçin!