25 Kasım 2024 Pazartesi

Hakkari ve Diyarbakır'da kayıplar için eylem

Hakkari'de kaybedilen iş insanları Savaş Buldan, Adnan Yıldırım ve Hacı Karay; Diyarbakır'da ise Gıyasettin Oduncu'nun akıbetini soran İHD ve kayıp yakınları, tüm kurumları göreve çağırdı. 

Hakkari ve Diyarbakır'da bu hafta kayıp eylemleri de devam etti. İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kayıp yakınlarının düzenlediği eylemlerde, faillerin yargılanması istendi. 

HAKKARİ: TÜM KURUMLARI GÖREVE ÇAĞIRIYORUZ
Hakkari'nin Yüksekova ilçesindeki Sanat Sokağında 125. eylem gerçekleşti. 3 Haziran 1994 günü sabah 04.30'da, İstanbul Yeşilköy Çınar Otelinden çıkarken gözaltına alındıktan sonra infaz edilmiş bedenleri köylüler tarafından bulunan iş insanları Savaş Buldan, Adnan Yıldırım ve Hacı Karay'ın akıbeti soruldu. Eylemde basın metnini ise Hacı Karay'ın torunu Kerim Öztunç okudu.

Öztunç, "125 haftadır anlattığımız gerçekler, kaybetme suçunda yer almış aktörlerin yaptığı itiraflar da zaman zaman kamuoyunun gündemine geliyor. Bu itiraflarda devletin bilgisi dâhilinde işlenen siyasi cinayetler ve gözaltında kaybetmeler içeriden anlatılıyor. Suçu ve suça maruz kalanı merkezine almayan yargı, medya ve siyaset bu itirafların hukuki ve toplumsal bir sonuç yaratma imkânını engelliyor. Biz Cumartesi anneleri ve insanları olarak gözaltında kaybetme gerçeğini her koşulda ve her durumda insanlara anlatmaya devam edeceğiz. Bu ağır itham karşısında susmakla yetinen, hukuku ayaklar altına alan ilgili tüm kurumları göreve çağırıyoruz" ifadelerini kullandı.  

DİYARBAKIR: GIYASETTİN'DEN BİR DAHA HABER ALINAMAZ
Diyarbakır'ın Bağlar ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkındaki Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleşen 799. eylemde, kayıpların fotoğraflarının yer aldığı bir pankart ve kaybedilenlerin fotoğrafları taşındı.

Basın metnini okuyan Fırat Akdeniz, 1995 yılının mayıs ayında Diyarbakır'da kaybedilen Gıyasettin Oduncu'nun akıbetini sordu. Evli ve üç çocuk babası Oduncu'nun ailesi ile birlikte Diyarbakır'ın Hazro ilçesine bağlı Ormankaya köyünde yaşadığını söylerken, 1986 yılında Oduncu'nun köy korucusu olmaları için köyüne askerler tarafından sürekli baskı yapıldığını belirtti. Akdeniz, ayrıca aynı yıl Oduncu'nun babasının, Lice'deki Sine köyüne bir ziyarete giderken Sine köyünün korucuları tarafından öldürüldüğünü de dile getirdi. Akdeniz, Oduncu'nun bu baskılardan dolayı ve babasının öldürülmesinden sonra 1992 yılında köyü terk edip şehre yerleştiğini aktardı.

Akdeniz, 1995 yılının mayıs ayının son günlerinde Oduncu'nun eşine, "Arkadaşlarla Elazığ'da bulunan Hazar gölüne gideceğiz" diyerek bir gömlek ve bir pantolon hazırlamasını istediğini söylediğini ve eşi Aysel Oduncu'nun da eşinin istemiş olduğu gömlek ve pantolonu bir poşete koyup kendisine verdiğini ifade etti. Oduncu'nun evden ayrıldıktan sonra ailenin o tarihten beri kendisinden bir daha haber alamadığını belirten Fırat, devamında şunları kaydetti: "Aile, o dönemde yaşanan baskı ve tehditlerden dolayı herhangi bir devlet kurumuna başvuruda bulunmaz. Olaydan yaklaşık 6 ay sonra kaldıkları adrese sivil giyimli, polis olduklarını söyleyen iki kişi gelir. Polisler, Gıyasettin'in eşi Aysel'e Gıyasettin'i sorar. Aysel eşinin 6 aydan beri kaybolduğunu söyleyince polisler, Gıyasettin'in Adapazarı‘nda olduğunu ve gidip onu almalarını söyler. Aysel, sivil giyimli polis oldukları iddia edilen iki kişi evden ayrılır ayrılmaz Sur Polis Karakoluna akrabası Sedat Dalan ile birlikte eşini sormaya gider. Aile, karakolda olanları emniyet görevlilerine aktarır. Ancak karakoldaki polisler olayla ilgili haberdar olamadıklarını ellerinde eşine ilişkin hiçbir bilgilerinin olmadığını kendisine aktarır. Aile bunun üzerine İl Emniyet Müdürlüğüne gider, emniyette bulunan kolluk görevlileri de aynı şeyleri tekrar eder. Aile bunun üzerine Adapazarı'na tütün satmaya giden akrabaları Veysi Oduncu'yu telefonla arar. Veysi,  Adapazarı Emniyet Müdürlüğüne gidip Gıyasettin'i akıbetini sorar. Adapazarı emniyeti de ellerinde böyle bir bilginin olmadığını söyler. Aile, olaya ilişkin 31 Mart 2003 tarihinde Diyarbakır 1'inci Asliye Ceza Mahkemesinde dava açar. Ancak herhangi bir sonuç elde etmez. Ailenin tüm çabalarına rağmen Gıyasettin'inden bir daha haber alınamaz."

Açıklama, oturma eyleminin ardından sona erdi.